Vatan Şairi Namık Kemal’in Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserlerinin Özetleri

0
Advertisement

Namık Kemal kimdir ve ne yapmıştır? Namık Kemal hayatı, biyografisi, eserleri, oyunları, eserlerinin kısa özetleri hakkında bilgi.

Vatan Şairi Namık Kemal'in Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserlerinin Özetleri

Namık Kemal; şair ve yazardır (21 Aralık 1840, Tekirdağ – 2 Aralık 1888, Sakız Adası). Asıl adı: Mehmet Kemal. Annesi küçük yaşta ölünce dedesi vali Abdüllatif Paşa’nın yanında büyütüldü; onun çeşitli illerdeki (Kars, Sofya…) görevi sırasında özel hocalar önünde yetişti, zamanının kültürlü bir kişi için koşul saydığı bilgileri edindi. 17-18 yaşlarında (1857-1858) babasının yanına İstanbul’a geldiği zaman hem evli, hem klasik şiir yolunda yazılmış bir divan-çe sahibi olduğuna dikkat çekilir.

Tanışıp etkisinde kaldığı Şinasi‘nin yol göstermesi üzerine Fransızca da öğrendiği biliniyor. Bu dönemde, Mustafa. Eşref Paşa’nın (1819-1894) yazdığı mahlasnameye uyarak Nâmık takma adını aldı (yazıcı, kâtip). Divan şiiri yolunda ürün vermeyi başlıca iş edinen günlük arkadaşları arasında şiir yeteneğiyle göze çarptıysa da asıl kişiliğini besleyecek batı dünyası düşünce ürünleriyle daha birkaç yıl sonra ilişki kuracaktır. Tercüme Odasına geçince (1863) yeni bir dünyaya girmiş oldu, Tasvir-i Efkâr’da yazmaya başladı, Şinasi’nin ikinci kez Paris’e gidişi (1865) sırasında gazetenin yönetimini üstlendi.

Namık Kemal Sözleri

Meşrutiyet yönetimini amaç edinen bir gençler kümesi Genç Osmanlılar ya da Yeni Osmanlılar içinde yer aldığı, gazetenin 1867 kararnamesine uymadığı gibi gerekçelerle Erzurum vali muavinliğine atanınca arkadaşlarıyla birlikte Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa’nın (1829-1875) çağrısını kabul edip Avrupa’ya kaçtı (17 Mayıs 1867), Londra’ da Hürriyet gazetesinin yayınına katıldı. “Birinci derecede merciim” dediği veliaht Murat Efendi ile ilişkisini korudu, “velinimet” diye andığı Mustafa Fazıl Paşa’ya hiçbir zaman saygısızlık etmedi (1870). Gazeteciliğini İbret’te sürdürdü (1872), gazete dört ay süreyle kapatılıp kendisi de Gelibolu mutasarrıflığına gönderilince edebiyat ürünlerine emek verdi.

Advertisement
Vatan Yahut Silistre ve Sürgün

1 Nisan 1873’deki Vatan Yahut Silistre oyununun yarattığı halk coşkusuna neden olduğu gerekçesiyle kal’abend olarak Magosa’ya (Kıbrıs) sürüldü (9 Nisan 1873), 38 aylık yalnızlık köşesinde ömrünün en verimli dönemini yaşadı. Sınırlı bir özgürlük içinde geçmesi, mektuplaşması, ziyaretçi kabul etmesi yasak olmadığı için durmaksızın çalıştı. Abdülaziz’in tahttan indirilişini (30 Mayıs 1876) izleyen günlerde yurda döndü. Abdülhamit’in saltanat başlangıcında (31 Ağustos 1876) Şurayı Devlet üyesi oldu, Kanun-i Esasi hazırlıklarına katıldı, yeni padişahla çeşitli görüşmeler yaptı, Anayasa 23 Aralık 1876’da duyurulup açıklanınca 113. maddeye dayanan padişah, Sadrazam Mithat Paşayı azlederek yurt dışına çıkmasına neden oldu (5 Şubat 1877).

Vatan Şairi Namık Kemal'in Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserlerinin Özetleri

Meclis-i Meb’usan 19 Mart 1877’de açıldıysa da 93 Harbi yüzünden 24 Nisan 1877’de süresiz tatil edilince Namık Kemal de jurnal üzerine tutuklandı; suçsuz bulunduğu bir duruşmadan sonra Midilli’ye gönderildi, padişah kendisine aylık bağladı (1878), iki buçuk yıl sonra adanın yönetimine atandı (mutasarrıf), ama yayın yaşamına izin verilmedi. Bu dönemi kırgın, durgun ve yorgun geçti. Edebiyat ve tarihle uğraştı. Rodos (1884 -1887) ve Sakız mutasarrıflıklarına (1887) gönderildi, 2 Aralık 1888′ de orada öldü. Vasiyeti padişaha ileten Ebüzziya Tevfik’in ricası üzerine Bolayır’daki türbesine gömüldü. Gerekli giderler padişah tarafından karşılandığı gibi cenazesi de saray yatlarından biriyle taşındı, bir deprem yüzünden kubbesi yıkılmış olan türbenin planını şair Tevfik Fikret yapmıştı.

Namık Kemal Edebi Kişiliği

Tanzimat dönemine damgasını vuran kişi Namık Kemal’dir. Kısacık ömrüne sığdırdığı büyük emek, yaşamıyla eserinin birini bütünleyen ölçülü dengesiyle bize yeni bir insan ve yeni bir edebiyatçı örneği getirir. Topluma açık kişiliğiyle her önemli soruna el atmış; ipuçlarını yakaladığı bütün konularda büyük bir sesin yankısını yaratmıştı. İnanmış bir “misyon” adamı yürekliliğiyle Tanzimat döneminin aradığı birleşimi bulmaya uğraştı. Hem Osmanlıca, hem özgürlükçü, hem İslâmcı, hem meşrutiyetçi, hem ülkücü, hem gerçekçi, hem doğulu, hem batılı oldu. Romantik bir coşku ve sevgiye de dayansa Namık Kemal’in bağımsız Osmanlıcığı, yurtseverliği, bir ülküye adanmış vazgeçmez kişiliği, Batı dünyasına karşı bir İslâm birliği sağlama özlemi, insanoğlunun irade ve eylem gücüne inanan örnek direnişi, şiiri yanı sıra-düz yazısını da heyecanlı bir yüreğin buyruğuna veren söylevci gücü, çağına ve çağından sonraki kuşaklara uzanan etkisinin çeşitli yanlarıdır. Kendinden sonraki edebiyatçıların hepsi onun izlerini taşırlar.

Namık Kemal Sözleri

Çağdaş bir ülkü olmamakla birlikte onun temsil ettiği meşrutiyetçi-özgürlükçü-İslâmcı-Osmanlı yurtseverliği, bütün bir cephe sağlar. Şiirleri, gazeteler dolduran makaleleri, altı tiyatro eseri, iki romanı yaşamöyküleri (biyografi), tarihi, eleştirmeleri ve mektuplarıyla durup dinlenmeyen bir yazarlık çabasındadır. Odak noktalarından biriyle “vatan ve özgürlük şairi” diye tanımlanıp anılması, topluma doğrulukla adanmış çıkarsız bir ülküyü belirler. Şiirlerini sağlığında kitaplaştırmada ölümünden sonra toplandı (1933, 1936).

Advertisement

Namık Kemal Eserleri

Oyunlar: Vatan Yahut Silistre (1873). Zavallı Çocuk (1873), Akif Bey (1874), Gülnihal (1875), Celâlettin Herzemşah (1885), Karabelâ (öl.s. 1910).

Romanları: İntibah (1976), Cezmi (1. cilt, 1880). 1874’te yazdığı eleştirileri: Tahrib-i Harâbat (1885), Takip (1885). Renan Müdafaanâmesi (1908, 1962), İrfan Paşaya Mektup (1887), Mukaddeme-i Celâl (1888).

Tarih eserleri: Devr-i İstila (1871), Bakira-ı Zafer (1872), Evrâk-ı Perişan (1872, 1972), Kanije (1874), Silistre Muhasarası (1874, 1946), Osmanlı Tarihi (öl.s. 1975). Çeşitli: Rüya (1893).

Başlıca Eserlerinin Özetleri:

Akif Bey,

yazarın altı oyunundan biridir (1874). Magosa sürgünlüğünde yazılan eserde konu, birbirine karşıt iki eşit tutumlarının yarattığı drama dayanır. Yurdu uğruna hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen deniz subayı Akif Bey, oynak bir yosma olan Dilruba ile evlenmiştir. Yüce amaçlar uğrunda doğa güçleriyle de savaşmayı insanlığının gereği sayan Akif Bey, Kırım Savaşındaki Sinop baskınında (1853) gemisini yitirir.Bu haberleri bahane eden Dilruba ve Kâtip Esat, Akif Bey’in ölümüne ilgilileri inandırarak evlenme yolunu bulurlar. Savaş dönüşü durumu öğrenen Akif Bey, eşini boşamakla yetinemez, rakibiyle vuruşmak zorunda kalır. İki erkeğin ölümü üzerine işe karışan Akif Bey’in babası Süleyman Kaptan Dilruba’yı öldürür.

Vatan Şairi Namık Kemal'in Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserlerinin Özetleri

Cezmi,

Türk Edebiyatı’nın ilk tarihsel romanı sayılan eser, yarım kalmış, 1603 ayaklanmasında gerçek rol oynamış olan sipahiler kâtibi Cezmi’nin serüvenini konu edinecek ikinci cilt yazılamamıştır. Eldeki cilt, Kırım Şehzadesi Adil Giray’ı ön planda tutar; Kırım sarayı, Adil Giray’ın kişiliği ve yiğitlikleri, kendisine âşık olan İran şahının eşi Şehriyar’ı tersleyip şahın kız kardeşi Perihan ile sevişmesi, mezhep çatışmaları sırasında Şehriyar’ın düzenlediği öç tuzağına düşüp sevgilisiyle öldürülmesi, birinci cildin konusudur. Cezmi, İran sarayından yaralı olarak kurtulmayı başarır. Romantik tutumla, kişileri iyilik, kötülük karşıtlıklarında tanıtan eser, çeşitli dengesizlik ve tutarsızlıklar taşır. Anlatı dili bulunamamış, betimlemeler konu dışında başlarında yer aldığı için edebiyat tarihi yönetimi açısından dikkate değer özellikler taşır.

İntibah (Sergüzeşt-i Ali Bey),

yazarın ilk romanıdır. Birçok eserde olduğu gibi konu üç kişilik aşk ve tutku çerçevesinde gelişir (sonsuz üçgen), iki yanlı çatışma yaratır. Ali Bey, Mahpeyker’e tutulur, birlikte yaşarken kıskançlıkla küçümser ve soğur; Mahpeyker Ali Bey’e her şeyi dışlarcasına bağlanır, kendisine döndüremeyince ölüm öcüne kapılır; Ali Bey tutsak cariye Dilaşub’un önce farkına varmaz, sonra koynuna alır, daha sonra bir kuru iftirayla döverek kovar. Edebiyatımızın edebiyat değeri taşıyan ilk romanı olan İntibah, Dilaşup ile Mahpeyker’in ölümleri, Ali Bey’in suçluluk düşüşüyle sonuçlanır.

Vatan yahut Silistre,

yazarın ilk tiyatro eseridir. Osmanlı-Rus savaşlarından birinde, Silistre Kalesi’nin kuşatılması sırasında kalede geçen olaylar, romantik bir aşk ilişkisi ve inanılmaz buluşmalarla beslenen ülküleştirilmiş kişiler arasındaki mutlu rastlantılar (4 perde, düzyazıyla, arada yurtseverlik duygularını besleyen şiir, marş parçaları). Arnavutluk eşrafından İslâm Bey, savaşa adamlarıyla gönüllü giderken bir iki kez görüp tutulduğu Zekiye’nin evine pencereden girip sevgilisine duygularını açarak veda eder. Babasının ve kardeşini yitirmiş olan Zekiye, erkek kılığına girip Adem adını alarak (kalede çocuk diye çağrılacaktır) erkeğinin ardından gider.

Namık Kemal Sözleri

Rus saldırılan karşısında yardımsız kalındığı halde yiğitçe savaşan Osmanlı Ordusu’nun içinde İslâm Bey seçkinleşir, yaralanıp gözleri sarılınca Zekiye ona bakar, her lâfın sonunu “kıyamet mi kopar” diye bağlayan Abdullah Çavuş ile birlikte üçü düşman cephaneliğini patlatınca kuşatma kaldırılır, düşman çekilir, bu yeterli zafer hem Zekiye’nin gerçek babası olan Miralay (albay) Sıtkı Bey’e hem sevdiği erkek olan İslâm Bey’e kavuşturmasıyla pekişince kalede coşkulu marşlar okunur. Kişilerin adları, kişiliklerinin özelliklerine göre seçilmiştir.

Advertisement


Leave A Reply