Nasrettin Hoca Kimdir? Nasrettin Hoca Fıkralarının Özellikleri

0
Advertisement

Nasrettin Hoca kimdir? Türk ulusunun kıvrak zekasının sembollerinden birisi olan Nasrettin Hoca hayatı, fıkralarının özellikleri hakkında bilgi.

Nasreddin Hoca'nın Hayatı

NASRETTİN HOCA (1208 – 1284)

Nasrettin Hoca, en büyük halk filozofu ve mizah üstadımızdır. Fıkraları bütün dünyaya yayılmış, birçok dile çevrilmiştir. Fakat hayatı pek iyi bilinmemektedir. Fıkralarından çıkarılan bilgiler ise daima yanıltıcı olmuştur. Çünkü Ona mal edilen fıkraların belki yarısı, kendisine ait değildir. Halkın beğendiği her fıkra Ona yakıştırılmıştır.

Kısaca Hayatı

En inanılır kaynaklara göre Nasrettin Hoca, Eskişehir Sivrihisar’ın Horto köyünde doğmuştur. Okuma yazmayı, Arapçayı, din bilgilerini babasından öğrenmiş, bu sırada o dolaylarda büyük ün kazanan Seyit Mahmut Hayarani ile Seyit Hacı İbrahim Sultan’a kapılanmak istemiş, babasından kendisine kalan köy imamlığını başkasına devrederek, Horto’dan ayrılmıştır. Konya Akşehir’e gelerek buraya yerleşmiş, evlenmiş, orta halli bir ömür sürerek yine burada ölmüştür. Türbesi de Akşehir’dedir.

Nasrettin Hoca Türbesi

Türbesi

1907’de onarılan türbenin duvarsız kapısında koca bir kilit asılı olduğu için, bu kapı da Hoca’nın tuhaflığına delil olarak gösterilmiş, yıkık yerler için kullanılan “Nasrettin Hoca’nın türbesi gibi” deyimi ortaya çıkmıştır.

Advertisement

Hocanın tarihi kişiliğini bulandıran olaylardan biri de, 14. yüzyıl şairlerinden Ahmedi ile Timur arasında geçen meşhur “Hamamda değer biçme hikayesi” nin sonraki kaynaklarda Nasrettin Hoca’ya mal edilmesidir. Yine söylentilere göre Hoca’nın medresede okuduğu, Arabistan’a gidip geldiği, kadılık ettiği de kabul edilebilir.

NASRETTİN HOCA FIKRALARI

Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyeciklere “fıkra” denir. Türk kültür, edebiyat ve folkloru açısından fıkra denince akla gelen ilk kişi, hiç şüphesiz Nasrettin Hoca’dır. Bir taraftan güldürürken öte taraftan düşündüren Nasrettin Hoca fıkraları, Türk halkının olay ve olgular karşısında takındığı tavrın dokundurmalı ve esprili bir dille dışa vurumudur, ince bir zekanın ve temeli çok sağlam bir bilgi birikiminin yansıması olan bu fıkralar, Nasrettin Hoca’nın şahsında Türk milletinin çaresizlikler, acılar ve türlü olumsuzluklar karşısında takındığı pratik çözümlerin ipuçlarını saklayan bir kültür hazinesidir. Yaklaşık yedi yüz yıl boyunca yazılı ama daha çok sözlü rivayetler şeklinde kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar ulaşan bu fıkraların orijinal şekillerine yani Nasrettin Hoca’nın yaşadığı zaman diliminde konuşulan Türkçenin dil ve anlatım özelliklerini barındıran şekillerine bugün için ulaşmamız olanaksızdır. Çünkü bu fıkralar, ilk söylendikleri anda yazıya geçirilmemiş, zamanla sözlü gelenek içinde çeşitli değişikliklere uğrayarak günümüze dek ulaşmıştır.

Yaşamı hakkında uzunca bir süre sağlıklı bilgiye sahip olunamayan hatta gerçekte yaşayıp yaşamadığı bile tartışma konusu olan Nasrettin Hoca’yla ilgili bilgiler, yapılan araştırmalar sonucunda günümüzde daha nesnel bir hâl almıştır. Bu araştırmalardan yola çıkarak Hoca’nın yaşam serüvenini şu şekilde özetleyebiliriz:

Nasrettin Hoca, 1208 yılında Sivrihisar’ın Hortu köyünde doğmuştur. Öğrenim hayatına Hortu’da bulunan bir medresede başlayan Hoca, yörede çıkan kıtlık nedeniyle ailesinin Sivrihisar’a göç etmesi üzerine öğrenimine Sivrihisar’daki medresede devam etmek zorunda kalır. Daha sonra Konya’ya giderek burada fıkıh İslam hukuku) dersleri alan Hoca, ardından “gölge kadısı” (kadı adayı) görevine atanır. Bir süre sonra bu görevinden ayrılarak Akşehir’e göç eden Hoca burada bir ev kiralar ve İmaret Medresesi’nde ders vermeye başlar. Hoca, yine o günlerde oldukça çirkin dul bir kadınla evlendirilir. Hoca’nın karısı, kısa bir müddet sonra ölünce o da ikinci evliliğini yapar.

Akşehir halkına kısa sürede kendini sevdirip saydırmayı beceren Hoca, zaman içinde kendisine akıl danışılan bir şahsiyete dönüşür.

Hoca’nın Akşehir’e yerleşmesinden beş altı yıl sonra, Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Kösedağ’da Moğollarla yaptığı savaşta yenilir. Bunun üzerine, Moğol şehzadesi Bayçu Noyan komutasındaki fillerle donatılmış Moğol ordusu Anadolu’ya yayılır. Böylece Selçuklular, Moğollara ağır vergiler ödemek zorunda kalır, mahalli yönetimler de Moğolların atadığı kişilere verilir. Bu dönemde Moğol şehzadesi Keygatu, ordusuyla Aksaray, Ilgın ve Akşehir’de aylarca karargah kurmuş ve Anadolu’da sekiz yıl kalmıştır. Fıkralarda Nasrettin Hoca ile Timur arasında geçtiği söylenen olayların, aslında Hoca ile Keygatu arasında geçtiği sanılmaktadır. Çünkü Timur’un Anadolu’ya gelişi bundan çok sonra (1402) olmuştur.

Advertisement

Hoca, 1284 yılında 76 yaşındayken Akşehir’de vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir.


Yorum yapılmamış

Leave A Reply