Oğuz Kağan Destanı Özeti, Konusu, Oğuz Kağan Destanı Hakkında Bilgi

1
Advertisement

Oğuz Destanı ya da diğer ismi ile Oğuz Kağan Destanı özellikleri ve konusu (özeti) nedir? Oğuz Kağan Destanı ve özellikleri hakkında bilgi.

Oğuz Kağan Destanı

Oğuz Kağan Destanı Özeti

Oğuz Türkleri’nin en ünlü destanıdır. Buna Oğuz Kağan Destanı da denir. Bu destan Türk sözlü edebiyat devrinin en eski eserlerindendir. Destanda adı geçen Oğuz Hun Türkleri’nin ünlü başbuğu Mete’dir. Yalnız, destan Mete’nin tarihte yaptıklarından daha başka olayları da anlatır.

Destanın, yazıya alınmasından 1500 yıl önce sözlü olarak meydana geldiği sanılıyor. Oğuz Destanı’nın konusu şudur:

YİĞİT DELİKANLI

Günün birinde Ay Kağan’ın gözü parladı, bir oğlan çocuk doğurdu. Çocuğun yüzü mavi, ağzı ateş kızılı, gözleri ela, saçları, kaşları karaydı. Güzel perilerden daha güzeldi. Anasının sütünü bir emdi, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, konuştu. Doğduktan kırk gün sonra yürümeye, ata binmeye başladı. Ayakları kurt ayağı, beli kurt beli gibiydi. Vücudunun her yanı ayı gibi tüylüydü. İşi-gücü ata binmek, ava gitmekti. Yiğit delikanlıydı.

Oğuz’un ülkesinde büyük bir orman vardı. İçinden birçok çaylar, ırmaklar akardı. Av hayvanları boldu. Yalnız, ormana bir canavar dadanmıştı, İnsan barındırmazdı. Oğuz Kağan bu canavarı avlamak istiyordu.

Advertisement

Bir gün, okunu, yayını, kalkanını, kargısını aldı, ormana gitti. Bir geyik avladı. Söğüt çubuğu ile bir ağaca bağladı. Bıraktı, gitti. Tan ağarırken geldi. Bir de baktı ki, canavar geyiği götürmüş.

Bunun üzerine, bir ayı avladı. Kemeriyle ağaca sıkıca bağladı, gitti. Tan ağarırken geldiğinde, bir de baktı ki canavar ayıyı da götürmüş.

Bu sefer, gitmedi bekledi. Canavar geldi, başıyla Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz kargısını canavarın başına sapladı, onu öldürdü, sonra kılıcıyla da başını kesti.

OĞUZ’UN ÇOCUKLARI

Oğuz bir gün Tanrı’ya yakarıyordu. Birden, ortalık karardı. Gökten bir mavi ışık indi. Güneşten de, aydan da parlaktı. Ortasında güzel bir kız vardı. Kız öyle güzeldi ki gülse Gök Tanrı da güler, ağlasa Gök Tanrı da ağlardı.

Oğuz bu kızı aldı götürdü, onunla evlendi. Üç erkek çocuğu oldu. Bunlara Gün, Ay, Yıldız adını verdi.

Bir gün Oğuz, göl kıyısında gezerken, bir ağaç gördü. Ağacın kovuğunda güzel bir kız belirdi. Oğuz bu kızla da evlendi. Ondan da üç oğlu oldu. Adını Gök, Dağ, Deniz koydular.

Advertisement

BOZKURT GELİYOR!

Oğuz, çocukları büyüyünce, bir şölen verdi. Dört yana buyruklar gönderdi. Bütün ülkelerin kendi bayrağı altında toplanmasını istedi. Çin kağanı bu çağrıya uydu, Urum ülkesinin kağanı uymadı. Bunun üzerine, Oğuz büyük bir ordu topladı. Bozdağ eteklerine çadır kurdu. Tan ağarınca çadırına güneş gibi bir ışık girdi. O ışıktan boz tüylü, boz yeleli bir kurt çıktı. Bozkurt Oğuz Kağan’a söz söyledi, ona yol göstereceğini bildirdi.

Ordu yürüyüşe koyuldu. Oğuz, bütün savaşları kazandı. Urum ülkesinin kağanını dize getirdi. Bu arada Uruz Bey’in oğlu, elindeki şehri çok iyi saklayarak, yıkıntısız, Oğuz’a verdiği için Oğuz ona Saklap (İslav) adını taktı. Orduyu büyük göllerden geçirmeyi akıl ederek gemiyi bulan başbuğuna Kıpçak; atını karlar arasından bulup getiren başbuğuna Kartuk; ordunun ağırlıklarını kağnılara yükleyerek kolayca taşıtan başbuğuna da Kankaluğ (Kağnılı) adını verdi. Ayrıca, hepsine beylik verdi, ad verdi.

Günün birinde Çürçet Han karşılarına çıktı. Oğuz’un çerisi, vuruş-tokuş, sonunda, Çürçet’in çerisini darmadağın etti.

TÜRKLER BÜTÜN DÜNYAYA YAYILIYOR

Oğuz Kağan, Hindistan’dan Mısır’a kadar, batıdaki bütün ülkelere baş eğdirdi. Bilgesi Uluğ Türk bir gece rüyasında doğudan batıya uzanmış bir altın yay gördü ki kuzeye üç gümüş ok fırlatır. Oğuz bu rüya üzerine beylerini topladı. Ülkelerini, Boz Oklar, Üç Oklar olmak üzere, ikiye bölüp oğullarına dağıttı.

İşte bugünkü Türk soyları, yiğit Oğuz Kağan’ın oğulları yönetiminde böylece bütün dünyaya yayıldı.

Kaynak 2

Oğuz Kağan Destanı

Oğuz Kağan Destanı; Oğuz Türkleri’nin en yaygın destanıdır. Buna «Oğuz Kağan Destanı» da denir. Eski Osmanlı kaynaklarında «Oğuzname» diye anılır.

Oğuz Destanı sözlü edebiyat devrinin en eski verilerindendir. İslâmlıktan önce Uygur yazısına alınmış bir kopyası bugün Paris Milli Kütüphanesi’nde bulunuyor. Destanda adı geçen Oğuz, Hun Türkleri’nin ünlü başbuğu Mete’dir. Yalnız, destan, Mete’nin tarihte yaptıklarından daha başka olayları da anlatır. Destanın, yazıya alınmasından 1500 yıl önce sözlü olarak meydana geldiği sanılıyor. Prof. Reşit Rahmeti Arat, Fraulein von Gaben ve Bang’ın ortak çalışmalarıyla okunması tamamlanan eserin Türkçe basımı 1936’da yapılmıştır.

Destanın konusu

Günün birinde Ay Kağan’ın gözü parladı, bir oğlan çocuk doğurdu. Çocuğun yüzü mavi, ağzı ateş kırmızısı, gözleri elâ, saçları, kaşları karaydı. Güzel perilerden daha güzeldi. Anasının sütünü bir emdi, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, konuştu. Doğduktan kırk gün sonra yürümeye, ata binmeye başladı. Ayakları kurt ayağı, beli kurt beli gibiydi. Vücudunun her yanı ayı gibi tüylüydü. İşi gücü ata binmek, ava gitmekti. Yiğit delikanlıydı.

Oğuz’un ülkesinde büyük bir orman vardı. İçinden birçok çaylar, ırmaklar akardı. Av hayvanları boldu. Yalnız, ormana bir canavar dadanmıştı, insan barındırmazdı. Oğuz Kağan bu canavarı avlamak istedi. Bir gün okunu, yayını, kalkanını, kargısını aldı, ormana gitti. Bir geyik avladı. Söğüt çubuğu ile bir ağaca bağladı. Bıraktı, gitti. Tan ağarırken geldi. Bir de baktı ki, canavar geyiği götürmüş. Bunun üzerine, bir ayı avladı. Kemeriyle ağaca sıkıca bağladı, gitti. Tan ağarırken geldiğinde, canavarın ayıyı da götürdüğünü gördü. Bu sefer kendi bekledi. Canavar geldi, başıyla Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz, kargısını canavarın başına sapladı, onu öldürdü, sonra kıl içiyle de başını kesti.

Oğuz, bir gün Tanrı’ya yakarıyordu. Birden, ortalık karardı. Gökten bir mavi ışık indi. Güneşten de, aydan da parlaktı. Ortasında güzel bir kız vardı. Kız öyle güzeldi ki gülse Gök Tanrı da güler, ağlasa Gök Tanrı da ağlardı. Oğuz bu kızı aldı, götürdü. Onunla evlendi. Uç erkek çocuğu oldu. Bunlara Gün, Ay, Yıldız adını verdi. Bir gün Oğuz, göl kıyısında gezerken, bir ağaç gördü. Ağacın kovuğunda güzel bir kız belirdi. Oğuz bu kızla da evlendi. Ondan da üç oğlu oldu. Adını Gök, Dağ, Deniz koydular.

Oğuz, çocukları büyüyünce, bir şölen verdi. Dört yana buyruklar gönderdi. Bütün ülkelerin kendi bayrağı altına toplanmasını istedi. Çin kağanı bu çağrıya uydu, Urum kağanı uymadı. Bunun üzerine, Oğuz büyük bir ordu topladı. Bozdağı eteklerine çadır kurdu. Tan ağarınca çadırına güneş gibi bir ışık girdi. O ışıktan boz tüylü, boz yeleli bir kurt çıktı. Oğuz Kağan’a söz söyledi, ona yol göstereceğini bildirdi.

Advertisement

Ordu yürüyüşe koyuldu. Oğuz, bütün savaşları kazandı. Urum Kağanı’nı dize getirdi. Bu arada Uruz Bey’in oğlu, elindeki şehri çok iyi saklayarak, yıkıntısız, Oğuz’a verdiği için Oğuz ona Saklap (İslav) adını taktı. Orduyu büyük göllerden geçirmeyi akıl ederek gemiyi bulan başbuğuna Kıpçak; atını karlar arasından bulup getiren başbuğuna Karluk; ordunun ağırlıklarını kağnılara yükleyerek kolayca taşıtan başbuğuna da Kankaluğ (Kağnılı) adını verdi. Ayrıca, hepsine beylik verdi, ad verdi. Günün birinde Çürçet Hanı karşılarına çıktı. Oğuz’un çerisi, vuruş tokuş, sonunda, Çürçet’in çerisini darmadağın etti.

Oğuz Kağan, Hindistan’dan Mısır’a kadar batıdaki bütün ülkelere baş eğdirdi. Bilgesi Uluğ Türk, bir gece rüyasında doğudan batıya uzanmış bir altın yay gördü ki kuzeye üç gümüş ok fırlatır; Oğuz bu rüya üzerine beylerini topladı. Ülkelerini Boz Oklar, Uç Oklar diye ikiye bölüp oğullarına dağıttı. İşte bugünkü Türk soyları, yiğit Oğuz Kağan’ın oğulları idaresinde böylece bütün dünyaya yayıldı.


1 Yorum

Leave A Reply