Okumak İle İlgili Atasözleri Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, Okumak Geçen

0
Advertisement

İçinde okumak kelimesi geçen atasözleri ve deyimler nelerdir? Bu deyimlerin ve atasözlerinin anlamları ve açıklamaları. Okumak hakkında deyimler atasözleri.

Okumak İle İlgili Atasözleri Deyimler

Okumak İle İlgili Atasözleri Deyimler

ATASÖZLERİ

  • *** benim oğlum bina okur, döner döner yine okur
    çok çalışmasına karşın belli bir düzeyden öteye gidemiyor.
  • *** cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur
    bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.
  • *** cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini okur
    bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.
  • *** çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir
    çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir; çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez.
  • *** düğünü okuyucu boklar
    iki taraf arasındaki güzel ilişkileri, söz götürüp getiren anlayışsız aracı bozar.
  • *** düşman düşmana gazel (Yasin) okumaz
    düşmandan ancak kötülük beklenir.
  • *** gelen gidene rahmet okutur
    beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır.
  • *** herkes bildiğini okur
    başkaları ne söylerse söylesin, herkes kendi düşünüşüne göre iş yapar.

DEYİMLER

  • *** adı bile okunmamak
    birine veya bir şeye hiç önem verilmemek.
  • *** bela okumak
    birine ilenmek.
  • *** bildiğini okumak
    herkes ne derse desin bildiği, istediği gibi davranmak: “Efendiden gizli yine herkes bildiğini okuyordu.” -H. R. Gürpınar.
  • *** (bir şeye) Fatiha okumak
    o şeyden umudunu kesmek.
  • *** (biri ötekinin) babasına rahmet okumak
    hakkında iyilik düşünmemek.
  • *** (birinin) ciğerini okumak
    onun aklından geçenleri, gizli düşüncelerini bilmek: “Mademki … her baktığı insanın ciğerini dahi okuyordu, nasıl olup da etrafını saran mideci dalkavukların ikiyüzlülüğünü anlayamıyordu?” -H. Taner.
  • *** (birinin) içini okumak
    birinin gizli, saklı düşüncelerini anlamak: “Çökük gözlerinin arkasında insanın içini ezberden okuyan bir hayat sezişi var.” -H. E. Adıvar.
  • *** (birinin) künyesini okumak
    ayıplarını yüzüne vurarak bir kimseye sövmek.
  • *** bülbül gibi konuşmak (okumak)
    1) kolaylıkla konuşmak, okumak: “Kadın bülbül gibi Fransızca konuşuyor.” -H. E. Adıvar. 2) itiraf etmek.
  • *** canına ezan okumak
    bir kimsenin hakkından gelmek, öldürmek.
  • *** canına okumak
    tkz. berbat ve perişan etmek: “Sabaha kadar canına okur, gün ağardı mı zavallıyı ter içinde perperişan bırakır gider.” -E. Şafak.
  • *** çarkına etmek (okumak)
    argo birine büyük kötülük yapmak veya işini bozarak zarar vermek.
  • *** düşüncesini okumak
    bir kimsenin ne düşündüğünü anlamak.
  • *** esamesi okunmamak
    kendisine değer verilmemek, adı anılmamak: “Sen babasının gönlünü ettikten sonra kızın esamesi mi okunur bre usta!” -O. Kemal.
  • *** ezber okumak
    bir metni veya sözü herhangi bir yere bakmadan bellekte kalan biçimiyle söylemek.
  • *** ezberden okumak
    daha önceden belleğine aldığı için herhangi bir yere bakmadan söylemek.
  • *** gazel okumak
    1) gazel söylemek: “Karagözcünün makamlar arası dolaşması, şarkı ve gazel okuması lazımdı.” -S. Ayverdi. 2) mec. oyalamak veya kandırmak üzere boş sözler söylemek.
*** gözleri velfecri okumak
kurnazlığı gözlerinden belli olmak.
  • *** gözlerinden okumak
    düşüncelerini bakışlarından sezmek: “Doktor, Sevim Hanım’ın içinden geçenleri gözlerinden okuyarak söze karıştığında pişman oldu.” -M. Ş. Esendal.
  • *** hariçten gazel okumak (atmak)
    tkz. 1) bir konuyu iyice bilmeden üzerinde görüş ve düşünce ileri sürmek; 2) bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak.
  • *** içinden okumak
    1) ses çıkarmadan okumak; 2) argo sessiz bir biçimde sövmek.
  • *** kalbini okumak
    birinin duygu ve düşüncelerini, niyetini anlamak.
  • *** katakulli okumak
    yalan söylemek, palavra atmak: “Her seferki gelişinde bu katakulliyi okursun fakat sözün ardı hep boşa çıkar.” -H. R. Gürpınar.
  • *** lahavle çekmek (okumak)
    “lahavle” sözünü söylemek: “Cömertliği karşısında olduğumu anlayınca lahavle çekip yola devam ettim.” -A. Rasim.
  • *** lanet okumak
    bir kimsenin Tanrı’nın merhametinden yoksun kalmasını dilemek: “Hele sevgilisinin de hastalandığı bu korkunç haftalarda, fabrikanın cinayetlerine ne kadar lanet okuyor, biraz da kendisi vasıta olduğundan dolayı ne derece ızdırap çekiyordu.” -R. H. Karay.
  • *** martaval atmak (okumak)
    inanılmayacak sözler söylemek, yalan söylemek.
  • *** masal okumak (anlatmak)
    inandırıcı olmayan, oyalayıcı sözlerle kandırmaya çalışmak.
*** maval okumak
yalan söylemek, yalan söyleyerek oyalamak, masal okumak.
  • *** mektubu dışından okumak
    bir kimsenin içinden geçeni yüz çizgilerinden anlamak.
  • *** meydan okumak
    korkmadığını, çekinmediğini açıkça bildirmek, kavga veya yarışmaya çağırmak: “Hülasa yüz türlü yüzmek bilir, dalgıçlara meydan okurdu.” -R. H. Karay.
  • *** mukabele okumak
    topluluk karşısında dinleyicilerin takip edebileceği biçimde Kur’an’ı okumak.
  • *** name okumak
    herkesin bildiği leri veya sözleri söylemek.
  • *** okulu asmak (kırmak)
    okuldan kaçmak, derslere girmemek.
  • *** okumayı sökmek
    okula yeni başlayan öğrenci, verilen eğitim sonrası okumaya başlamak, okuma becerisini kazanmak.
  • *** okuyup üflemek
    dinî inanca göre bir duayı okuduktan sonra, üfleyerek ruhlara yollamak: “Gerçi her gece yatmadan evvel okuyup üflerse de çok geçmeden yine uyanır ve kalkardı.” -A. Ş. Hisar.
  • *** rahmet okumak
    Tanrı’nın merhamet ve bağışlaması için dua etmek.
  • *** rahmet okutmak
    biri, kötü bir kimseden daha kötü çıkmak.
  • *** sala vermek (okumak)
    1) minarelerde, salat okuyarak cuma namazını haber vermek: “Safa, küçük, çarpuk çurpuk vücudu, koca kafası, minarede sala verir gibi etrafa çınlayan sesiyle konağın imamı Şadan Molla’yı hatırlatıyordu.” -H. E. Adıvar. 2) bir kimsenin ölümünü, minareden salat okuyarak duyurmak.
*** su gibi bilmek (okumak)
yanlışsız bilmek veya okumak.
  • *** tersinden okumak
    1) yanlış anlamak; 2) olayı veya bir sanat eserini farklı biçimde değerlendirmek, yorumlamak.
  • *** tozdan dumandan ferman okunmamak
    ortalık çok karışık olmak.
  • *** yave okumak
    gereksiz söz söylemek, boşa konuşmak: “Çevre mevre yaveleri okuyan, doğa deniz kutsallığını sosyete övünmesi şekline dönüştürenlere değil lafım.” -Y. Koray.
  • *** yüzünden okumak
    1) ezbere değil, yazılmış kâğıttan okumak; 2) herhangi bir durumu yüzünden anlamak.


Yorum yapılmamış

Reply To ceyda Cancel Reply