Olduvai Boğazı Nerededir? Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Olduvai Boğazı nerededir? Olduvai Boğazı coğrafi yapısı, konumu ve özellikleri nelerdir? Olduvai Boğazı hakkında bilgi.

Olduvai Boğazı

Olduvai Boğazı, Tanzanya’nın kuzeyindeki Serengeti Ovasının doğusunda yer alan arkeolojik bölgedir. Yaklaşık 48 km uzunluğunda ve 90 m derinliğinde, sarp yamaçlı bir vadi biçimindedir. Kenarlarında görülen tortullar günümüzden yaklaşık 2.1 milyon-15 bin yıl önce oluşmuştur. Bu tortulların içinde 50’den fazla insangil (Hominidae) kalıntısı ve bilinen en eski taş aletler bulunmuştur.

Olduvai yatakları, temelini Prekambriyen Zaman (4 milyar – 570 milyon yıl önce) başkalaşım tortullarının ve volkanik Pliyosen Bölüm (y. 7 milyon-2,5 milyon yıl önce) kayaçlarının oluşturduğu, yaklaşık 25 km çapında bir göl havzasında toplanmıştır. Görece kesintisiz bir çöküntü vadisi kırılma hareketinin (fay oluşumu) ve yarı kurak bir iklimin izlerini taşır. Buradaki başlıca yedi kat, en eskisinden yenisine doğru şöyle sıralanır: I., II., III. ve IV. yataklar, Masek Yatakları, Ndutu Yatakları ve Naisiusiu Yatakları. I. Yatağın en kalın yeri 60 m’dir ve günümüzden yaklaşık 2,1-1.7 milyon yıl öncesinden kalmadır. Daha çok lav akıntıları, volkanik kül çökelleri ve moloz tortullar içerir. I. Yatağın üst bölümünde (1,8-1,7 milyon yıl önce) zengin ve çeşitli bir faunayla Olduvai kültürünün kalıntıları vardır. Insangil kalıntılarının Homo habilis (Australopithecus africanus olarak sınıflandırılır) ve Australopithecus robustus (eskiden Zitıjanthropus boisei) olduğu kabul edilir. Burada açık hava barınaklarından başka topluca hayvan kesildiği anlaşılan bir yerin izleri bulunmuştur.

I. Yatak döneminde insangillerin, alkali içeren Olduvai Gölünün güney kıyılarına volkanik yükseltilerden tatlı su getiren ırmaklar boyunca yaşadıkları saptanmıştır. Yakınlardaki volkanlardan gelen kül serpintileri ve göl düzeyindeki yükselme ve alçalmalar, insangillere ilişkin kalıntıların hızla gömülerek çok iyi korunmasını sağlamıştır. Bu kalıntılar, aletler ve çeşitli hayvanların kemik ve dişleridir. Uzun kemiklerin çoğu parçalanıp kırılmıştır.

I. Yataktan daha aşağılarda, göle bakan kesimde daire biçiminde dizilmiş donmuş lavdan bloklar bulunmuştur. Bunların toprağa dikilen dallar ve bu dalların çevresine destek olarak konan taşlarla oluşturulmuş ilkel barınakların izleri olduğu düşünülmektedir. Günümüzde de duvarları dallarla örülüp dam olarak tepelerine ot yığılan, buna benzer yapılar yapılmaktadır.

Advertisement

II., III. ve IV. yataklardaki yaşama alanları genellikle daha eski ırmak ya da sel yatağı boylarında bulunmuştur. Buradaki kalıntıların yerlerinin su hareketleri nedeniyle değiştiği gözlemlenmiştir.

20-30 m kalınlığındaki II. Yatak (1,7-1,15 milyon yıl önce) bir kırıkla birbirinden ayrılan iki farklı kayaç (üst ve alt) bölümünden oluşmaktadır. Buradaki alt bölüm de, I. Yataktakine benzeyen bir göl havzasında oluşmuştur; üst bölüm ise, kırılma olayıyla göl küçülüp otlak genişledikten sonra ortaya çıkmıştır. Kırık hattının altında yalnız Olduvai kültürü, üstünde ise hem Olduvai kültürü, hem de Acheuleen kültür kalıntıları vardır. II. Yatağın aşağı üçte birinde Homo habilis kalıntıları, tepesinde bir Homo erectus kafatası bulunmuştur. Australopithecus robustus ise hem yukarı, hem de aşağı bölümlerde görülür.

Havza yaklaşık 1 milyon 150 bin yıl önceki kırık oluşumuyla bir kez daha değişmiştir. III. Yatak (1,15 milyon – 800 bin yıl önce) ve IV. Yatak (800 – 600 bin yıl önce) alüvyonlu bir düzlük üstündedir. Bu iki yatak yalnız boğazın doğu bölümünde birbirinden ayrılır, başka yerlerde birleşerek tek bir birim halini almıştır. III. ve IV. yatakların toplam kalınlığı en çok 30 m’dir ve hemen hemen bütünü ırmakların taşıdığı moloz tortullardan oluşur. Buradaki arkeolojik kalıntılar arasında gelişmiş Olduvai kültürü ve Acheuleen kültürle Homo erectus ve başka Homo türlerinin izleri vardır.

Masek yatakları (600 – 400 bin yıl önce) şiddetli kırılma ve yanardağ püskürmeleri döneminde ortaya çıkmıştır. En kalın yerleri 25 m kadardır ve ırmakların taşıdığı moloz tortullarla rüzgârların taşıdığı tüflerden oluşmuştur. İkliminin daha önceki çökelme döneminin ikliminden daha kuru olduğu ve günümüzdekine benzediği sanılmaktadır. Bu yatak yalnızca Acheuleen kültür kalıntıları içermektedir.

Ndutu yatakları (400 – 50 bin yıl önce) aralıklarla gerçekleşen kırılmalar, aşınma (erozyon) ve boğazın kısmen dolması sırasında tortullaşmıştır. Büyük ölçüde rüzgârların taşıdığı tüflerden oluşmakla birlikte, boğazın kenarlarında görülen eski molozları da içerir. En kalın yeri 24 m’dir. Buradaki iki arkeolojik alanda Orta Taş Devri’nden kalma buluntular ele geçmiştir.

Naisiusiu yatakları (20 – 15 bin yıl önce) bugünkü düzeyine çok yakın bir noktada aşınmaya uğradıktan sonra boğazın kenarlarında ve dibinde çökelmiştir. 10 m kalınlığındaki çökeller daha çok rüzgârların getirdiği tüflerden oluşmuştur. Bu yataklarda yaklaşık 17 bin yıllık mikrolit aletlerle bir Homo sapiens iskeleti bulunmuştur.

Advertisement


Leave A Reply