Origenes Kimdir? Origenes Felsefesi

0
Advertisement

Origenes kimdir ve ne yapmıştır? Origenes hayatı, biyografisi, eserleri, düşünceleri ve felsefesi nedir, düşünceleri hakkında bilgi.

Origenes

Origenes; Latince tam adı Oregenes Adamantius (d. y. 185, İskenderiye? – ö. y. 254, Tyros [bugün Sur], Fenike), erken dönem Yunan Kilisesi’nin en önemli ilahiyatçısı ve Kitabı Mukaddes bilginidir. En büyük yapıtı, Eski Ahit’in altı değişik metnini bütünleştiren Heksapla’dır.

Hayatı

Origenes, Yeni-Platoncu filozof Porphyrios’a göre putperest bir ailenin, daha güvenilir bir kaynak olan kilise tarihçisi Caesarealı Eusebios’a göreyse Hıristiyan bir ailenin oğluydu. Önceleri soylu ve zengin bir kadının evinde yaşadı; daha sonra gramer dersleri vererek geçimini sağladı ve çileci bir yaşam sürdü. Eusebios’a göre İskenderiyeli Aziz Clemens’in öğrencisi oldu ve o öldükten sonra Piskopos Demetrios’a bağlı olarak kateşizm okulunun başına geçti. Porphyrios’a göre Yeni-Platonculuğun kurucusu Ammonios Sakkas’ın derslerini izlemiş, onun derslerinde Herakles’le tanışmıştı. Sonradan Origenes’in rakibi olan Herakles, İskenderiye piskoposu olduğu dönemde onu kiliseden dışlayacaktı. Origenes yaklaşık 212 sonrasında İbranice öğrendi ve Heksapla”yı derlemeye başladı. Stromateis (Çeşitlemeler), Peri anaştaseos (Diriliş Üzerine), Peri Arkhon (İİk İlkeler Üzerine) adlı yapıtlarını İskenderiye’de yazdı. Mısırlı gnostik filozof Valentinus’un öğrencisi Herakleon’un yorumunu çürütmek amacıyla Yuhanna İncili üzerine ünlü yorumunu yazmaya başladı.

Origenes’in aynı zamanda vaiz olarak ün kazanması İskenderiye piskoposu Demetrios’un tepkisini çekti. Origenes 229/230’da Caesarea’da (Filistin) papazlığa atanınca, buna iyice öfkelenen Demetrios, Origenes’ in Şeytan’ın bile günahlarından dolayı bağışlanma dileyebileceği yönündeki görüşünü gerekçe göstererek onun bir kilise meclisi kararıyla mahkûm edilmesini sağladı. Ama bu karar Yunanistan ve Filistin’de kabul edilmedi. Origenes bundan sonra yaşamını Caesarea’da sürdürdü ve çok sayıda mürit topladı. 235’te Kapadokya’da İmparator Maximinus’un giriştiği kıyıma tanık oldu. İmparator Decius’un kıyımı (250) sırasında hapse atılarak işkence gördü.

Heksapla

Origenes’in en ünlü yapıtı Heksapla’nın amacı, Eski Ahit’in yalnızca İbranice metnini bağlayıcı sayan Yahudi bilginleriyle tartışabilmek için sağlam bir temel oluşturmaktır. 231’den önce kaleme aldığı Peri Arkhon Hıristiyan öğretisinin oldukça sistemli bir anlatımıdır. Yapıt, içeriği bakımından yerleşik Hıristiyan öğretisinin daha sonraki standart metinlerinden ayrılır. Ambrosius’ un isteği üzerine bir olasılıkla 248’de yazdığı Kelsos’a Karşı, hem 2. yüzyılda putperest aydınların Hristiyanlıkla ilgili görüşleri, hem de erken dönem Hıristiyanlığının bu görüşlere yanıtları bakımından klasik bir kaynaktır. Hristiyanlığı, klasik kültürün dinsel gelenekleri ile düşünsel değerlerine karşı köylüce ve’ kaba bir saldırı olarak mahkûm eden Kelsos’a karşı Origenes, Hıristiyanlığın çerçevesi içinde de filozofça düşüncenin yer alabileceğini ve Hristiyan inancının, ne düşünce yeteneğinden yoksun kitlelerin bir saplantısı, ne de toplum dışı ya da uyumsuz insanların koltuk değneği olduğunu savunur.

Advertisement

Dua Üzerine

Origenes yaklaşık 233’te yazdığı Dua Üzerine’de en yüksek duanın, ruhun maddi şeylerin üzerine yükselerek insanlarla Tanrı arasındaki aracı olan Hz. İsa’yla içsel ve edilgin bir biçimde bütünleşip yücelmesi olduğunu öne sürer. Origenes’e göre Hristiyanlık, Tanrı’ya yükselmeyi sağlayan bir merdivendir. İlahiyat anlayışının odak noktasını Tanrı’nın iyiliği ve yaratılanların özgürlüğü oluşturur. Tanrı’nın her şeye gücü yeter, ama bu hiçbir zaman ahlaki nitelikten yoksun salt bir güç değildir; usdışı ya da olağandışı olanı usa uydurmak için bu güce başvurulamaz. Taşkın sevgisiyle Tanrı, Logos (Söz) aracılığıyla us ve tin sahibi varlıkları yaratmıştır ve bu yaratma eylemi, Tanrı’nın bir ölçüde kendini sınırlamasını da içerir.

Yaratılmış düzenle ilişkisi açısından Tanrı hem koşullanmamış hem de koşullanmıştır; hem özgürdür, hem de zorunluluğa bağlıdır; çünkü hem bu düzene aşkındır, hem de onda içkin olarak etkindir. Us sahibi varlıklar, Tanrı’ya ibadeti elden bıraktıkları için günah işlemişler ve maddi dünya Tanrı tarafından bir disiplin aracı olarak yaratılmıştır. Origenes ruhların ezelden beri var olduğuna inanmakla birlikte ruhgöçümünü ya da us sahibi ruhların hayvan bedenine bürünebileceğini kabul etmez. Ona göre kurtuluş, bütün ruhları başlangıçtaki kutsanmış durumlarına yeniden kavuşturan ve Tanrı’nın kayrasıyla gerçekleşen büyük bir eğitimdir. Hiç kimse, Şeytan bile, kurtuluşun dışında tutulacak kadar usunu ve özgürlüğünü yitirmiş olamaz. Tanrı ıslah amacıyla cezalandırsa bile, hiçbir zaman zora başvurmaz. Onun cezalarını sıradan müminler günahlarının karşılığı olarak görseler de bunların amacı yalnızca insanları eğitmektir.

Felsefesi

Origenes’e göre kurtuluşun doruk noktası, Logos’un ya da Oğul’un bedenleşmesidir. Tanrı’nın yarattığı ruhlardan yalnızca biri günah işlememiş ve Logos bu ruhla bütünleşerek, Meryem Ana’dan doğan bir bedene bürünmüştür. Bütün ruhlar gibi Hz. İsa’nın ruhunun da özgür bir iradesi vardır, ama onun ruhuyla Logos arasındaki birliğin yoğunluğu her türlü değişme eğilimini yok eder. Tanrı ile insanın İsa’da bütünleşmesi, İsa ile inananlar arasındaki bütünleşmenin de modelidir. Eski Ahit’teki Neşideler Neşidesi bu birliğin gizemini dile getirir. Kurtuluş, günahkâr ruhları maddeden ruha, imgeden gerçekliğe yeniden yükseltir. Kutsal ayinlerde ve vahye dayalı kutsal metinlerde bu ilke somutlaşır; bu metinlerdeki yasaların, tarih bilgisinin, söylencelerin ve mesellerin ardında içkin ruh gizlidir. Yorumcunun görevi, Kitabı Mukaddes’in maddi biçimi içindeki ruhu algılamak ve bunun Hristiyanlar için taşıdığı varoluşsal önemi bulup çıkarmaktır. Doğru yorum, tinsel açıdan buna layık olanlara Tanrı’nın bir bağışıdır.

Origenes’e göre gerek Kitabı Mukaddes’in içerdiği vahiy, gerek inananların tinsel yaşamı sürekli ilerleme içindedir. İnsanları öbür dünyada daha yüksek bir eğitim beklemektedir. Tanrı yarattığı hiçbir varlığı gözden çıkarmayacağına göre Cehennem mutlak olamaz. Cennet’in mutlaklığı da zorunlu değildir; çünkü özgürlük us sahibi varlıkların ayrılmaz bir özelliğidir. Kurtuluşa erişen ruhlar özgür kalacağına göre bütün serüven yeniden başlayabilir. Özgürlük, sonul bir erekliliğin bulunmaması anlamına gelir.

Origenes’in kutsal metin yorumları, onu izleyen Doğulu ve Batılı yorumcular tarafından adı anılmaksızın serbestçe kullanıldı. Manastır hareketinin tohumlarını atan görüşleri Euagrios Pontikos’un (346-399) yazıları aracılığıyla Yunan çileci geleneğine temel oldu, Iohannes Cassianus (360-435) aracılığıyla da Batı’ya ulaştı. Ama Origenes, Kitabı Mukaddes’in öğretisini putperestlerin felsefi düşüncesiyle bulandırdığı gerekçesiyle daha sağlığında pek çok eleştiriye uğradı.

Ölümünden Sonra

Ölümünden sonra da Origenes’e karşı tepki sürekli güçlendi. Ama Caesarealı Eusebios, İskenderiye kateşizm okulunun önderi Kör Didymos (y. 313-398) ve İskenderiye piskoposu Athanasios’la (y. 293-373) Kapadokyalı Kilise Babaları’ndan Büyük Basileos, Nazianzoslu Gregorios ve Nyssalı Gregorios Origenes’i savundular. 6. yüzyılda Filistin’deki “Yeni Laura” (Yunanca laura: “manastır”) adlı manastır topluluğu, Origenesçi bir hareketin merkezi durumuna geldi. Sonunda 543’te İmparator I. Iustinianos Origenes’i mahkûm eden uzun bir ferman çıkardı. 553’te II. Konstantinopolis Konsili’nde Didymos ile Evagrios da bu kararın kapsamına alındı. Gene de Bizanslı keşiş Aziz Maksimos’un (y. 580-662) ve İrlandalı ilahiyatçı Johannes Scotus Erigena’nın (y. 810-877) yapıtlarında görüldüğü gibi Origenes’in etkisi sürdü. Rönesans döneminden bu yana Origenes’le ilgili tartışma sürmektedir. Batılı yazarlar Origenes’in öğretisi karşısında genellikle Ortodokslardan daha ılımlı bir tutum benimsemiştir

Advertisement


Leave A Reply