Osmanlı Toplum Yapısı ve Osmanlı Toplumunda Hareketlilik Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Osmanlı İmparatorluğunun toplum yapısı ve Osmanlı Toplumunda hareketlilik ile ilgili genel bilgiler ve tanımlamalar hakkında bilgi

Osmanlı

Osmanlı Toplum Yapısı

Osmanlı Devleti, fetihler sonucunda çok uluslu ve çok dinli bir toplum yapısına sahip olmuştu. Zamanla toplumsal alandaki farklılıklar, her alanda yapılan düzenlemelerle yönetimi olumsuz etkilemeyecek bir halde dengelenmiştir.

Osmanlı Devleti’nde toplum; siyasi durumuna veya yerleşimine göre sınıflar oluşturmuştur.

Resmi Tasnife Göre Osmanlı Toplumu

Osmanlı Devleti’nde toplum, siyasi yönden yönetenler (askeriler) ve yönetilenler (reaya) olmak üzere ikiye ayrılmıştır:

Yönetenler

Osmanlı Devleti’nin toplum düzeninin sağlamak ve bunu sürdürmekle görevli kişilerdi. Yönetenler, farklı vergi ödemezlerdi.

Advertisement

Yönetenler üç gruba ayrılmıştır:

  • Seyfiye: Vezirler, beylerbeyleri, sancak beyleridir.
  • İlmiye: Eğitim, adalet ve fetva görevlerini üstlenmiştir.
  • Kalemiye: Devletin yazışma işlerini, maliye ve dış işlerini üstlenmiştir. Defterdarlar, nişancılar, reisülküttaplar ve divan katipleri bu sınıftan seçilmiştir.
Yönetilenler (Reaya)

Reayayı, çeşitli din, mezhep, ırk ve dilden topluluklar oluşturmuştur. Osmanlı Devleti, her inanç topluluğunu kendi içinde serbest bırakmıştır.

Yerleşim Durumuna Göre Osmanlı Toplumu

Şehirliler

Sanayi ve ticari faaliyetlerin görüldüğü, adli, idari, askeri ve dini örgütlenmenin yapıldığı şehirlerde yaşayan halk; askeriler, tacirler, esnaf ve diğerleri olmak üzere dört grupta incelenebilir.

Askeriler:

Osmanlı Devleti’nde, taşra teşkilatında vergiden muaf tutulmuş askeri görevliler bulunuyordu. Bu askeri görevliler yönetim, eğitim ve güvenlik alanlarında hizmet yaparlardı.

Eyaletlerde Beylerbeyinin başkanlığında; beylerbeyi kethüdası, mal defterdarı, eyalet kadısı ve subaşı gibi görevliler, sancaklardaki sancak beyleri, kazalardaki kadılar, subaşılar bu grupta yer alırdı.

Kale dizdarları ise iç kalenin korunması ve kalenin diğer işlerinden sorumlu kişilerdi. Kadılar kazaların imar işleriyle ilgili konularda mimarbaşından yararlanırlardı.

Advertisement

Bu görevlilerden beylerbeyi ve sancak beyinin yürütme görevlerine kadı sadece denetleyici olarak katılabilir ama yürütmeye karışamazdı. Bu yöneticiler de kadının görev alanına karışmazdı.

Tacirler (Tüccarlar):

Osmanlı Devleti’nde tarımla uğraşanlar ya da zanaatkarlar vergi açısından sıkı bir denetime tabi tutulurken, tüccarlar daha serbest bırakılmışlardı. Böylece tüccarlığın geliştirilmesi amaçlanmaktaydı. Çünkü tüccarlar aynı zamanda sanayiciyi yani üreticiyi de desteklediği için tüccarın desteklenmesi sanayinin gelişmesine de katkı sağlıyordu.

Bursa hem Osmanlı hem de Avrupalı tüccarların ipek üretimindeki merkezi konumundaydı. Edirne, kumaş üretiminde ve ticaretinde önemli bir merkez durumuna gelmişti.

Osmanlı ticaret hayatında, Türklerin dışında Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler’den oluşan tüccarlar da yer almıştı. Osmanlı tüccarları içinde, en büyük sermaye sahiplerini Rumlar ve Ermeni tüccarlar özellikle dış ticareti elinde tutmaktaydı.

İstanbul üretim ve ticaret merkezi olmasının yanı sıra önemli de bir tüketim merkeziydi.

Şehirlerde ticaretin yapıldığı bedestenler inşa edilirdi. Bunlar hem şehirdeki toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında, hem de uluslararası ticaretin canlanmasında önemli görevler üstlenmişlerdir. Osmanlı şehirlerindeki en tanınmış bedestenler, istanbul’daki Eski Bedesten, Sandal Bedesteni, Edirne, Bursa, Ankara ve Tokat bedestenleridir. Tüccarlar devlete gümrük, damga ve mizan adlarıyla anılan vergiler öderlerdi.

Esnaf:

Osmanlı Devleti’nde şehirlerde küçük çaplı üretim yapan ve bunları kendi iş yerinde satan gruplara esnaf deniyordu. Esnaflar, uğraştıkları iş alanlarına göre loncalar kurarak örgütlenmişlerdi.

  • ✓ Şeyh adı verilen liderlerin yönetimindeki loncalarda üretim sıkı bir şekilde denetlenirdi.
  • ✓ Gerekenden az ya da çok üretim yapılmasına engel olunurdu.
  • ✓ XVII. yüzyıla kadarki dönemde Loncalarda, Müslüman olmayan esnaf da bulunabilirdi. Fakat XVII. yüzyıldan itibaren Gayrimüslimler kendi loncalarını kurdular.
  • ✓ Loncalarda, ahlaki değerlere ve mesleki dürüstlüğe çok önem verilmekteydi.
  • ✓ Loncalar tamamen sivil toplun kuruluşuydu. Kendi yöneticilerini kendileri seçerlerdi.
  • ✓ Her loncada seçilen ‘Kethüdalar, hükümetle olan ilişkileri yürütüyordu.
  • ✓ Yiğitbaşı adı verilen lonca görevlisi, pazardan ham madde alarak, eşit şekilde esnafa dağıtırdı. Böylece mal kıtlığından dolayı bazı esnafların tamamen iş yapamaz hale gelmesi önlenirdi.
  • ✓ Her loncada ‘ehli hibre’ denilen iki kişi, bilirkişi görevini yapardı. Böylece üretilen malın kalitesi denetim altında tutulurdu.

Osmanlı Toplumunda Hareketlilik

Osmanlı toplumunda sosyal hareketlilik iki şekilde yaşanmıştır:

Yatay hareketlilik: Bir toplumun ülke toprakları üzerinde bir bölgeden başka bir bölgeye göç ederek yerleşmesi olayına yatay hareketlilik denir.

Dikey hareketlilik: Osmanlı Devleti’nde hiçbir zaman doğuştan gelen bir sınıf ayrımı uygulanmamıştır. Yönetilenler sınıfından bir kişi, yönetenler sınıfına geçebilirdi. Bu duruma dikey hareketlilik denirdi. Bunun bazı yolları şunlardı:

  • ✓ Devşirme sistemiyle, Gayrimüslim bir kişi, Müslüman olduktan sonra yeteneklerini, bilgisini kullanıp kendisini göstererek yönetenler sınıfına geçebilmektedir,
  • ✓ Medrese eğitimi alarak ilmiye sınıfına yükselmek,
  • ✓ Savaşlarda başarı göstererek tımar sahibi olmak,
  • ✓ Kalemiye sınıfına dahil bir büroya katip olarak girmek ve yükselmek.

Sonuç olarak çok çalışan, bir kabiliyet/yetenek sahibi olan ya da sadece savaşlarda başarı gösterebilecek güce sahip olmak ile toplumda yataya ya da dikey olarak hareket edebilme olanağı sağlamıştır.

Advertisement


Leave A Reply