Osmanlı Devletinde Ocaklık Kavramı Ne Anlama Gelir? Ocaklığın Özellikleri

0
Advertisement

Osmanlı Devleti’nde ocaklık nedir? Osmanlıda Ocaklığın özellikleri nelerdir, tarihçesi, Osmanlıda ocaklık hakkında bilgi.

Osmanlı Devletinde Ocaklık Sistemi

Osmanlı Devletinde Ocaklık Sistemi

Osmanlıda Ocaklık

Osmanlıda Ocaklık; Osmanlı Devleti’nde özel bir gelir tahsisi sistemidir. Kale muhafızlarına, yerlikulu askerlerine, Doğu Anadolu’daki eski hanedanların önde gelenlerine bağlanması öngörülmüştü.

Ocaklığın belirgin özelliği soya bağlı olarak verilmesiydi. Bu yöntemle kişilerin ve ailelerin devlete bağlılığı amaçlanmıştı. Yurtluk kişiye yaşam boyu bağlanan bir gelirken, ocaklık ölenin yasal vârisine kalırdı. Yararlığı görülen kişiye ocaklık tahsisinin yanında ek gelir olarak yurtluk bağlanmasına ise yurtluk ve ocaklık denirdi.

Ocaklık Gelir Kaynakları

Mirî arazilerin öşürü, örfi hasılat denen cizye ile mizan, harir (ipek) ve gümrük vergileri ocaklık konusu gelir kaynaklarıydı. Ocaklık sahibi beratla verilen gelir kaynağını satamaz, vakfedemez, devredemezdi. Şer’i ve örfi gelirleri doğrudan toplardı (cibayet). Ocaklığın tımar sisteminden başlıca farkı, mutlaka bir hizmet karşılığı bağlanması koşulunun aranmaması ve geri alınmamasıydı.

Osmanlıların Safevilerle mücadeleleri sırasında, özellikle I. Selim döneminde kritik bir tampon bölgenin devlete bağlılığını sağlamak için yumuşak bir yaklaşımla yurtluk ve ocaklık sahibi yapılmış Doğu Anadolu hanedanlarının yerel yönetimlerde de etkinlikleri söz konusuydu. Bunlar bey, beyzade, hâkim sanlarını taşır, bölgelerinin sancakbeyliğini yapar, savaşlara milis güçleriyle katılırlardı. Vâris bırakmadan ölenlerin ocaklıkları devletçe başka bir hanedana verilir ya da hanedansız kalan bölge yeni bir sancak olarak örgütlenirdi.

Ocaklığın uygulandığı bir alan da Tersane-i Amire’ydi. Yan sanayilere gereksinimi olan bu kurumun çalışabilmesi için zift, tente, urgan, yelken, kürek, halat, zincir vb malzemenin birer işkolu kapsamında üretildiği yerlerde, ocaklık verilenler bu üretimlerden sorumluydu. Tersane ocaklıkları Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz ile Tuna kıyılarındaydı.

Advertisement

Tanzimat döneminde tımar, gedik, ocaklık ve yurtluk benzeri gelir bağlama yöntemleri kaldırılarak maaş denen görev aylıkları ödenmeye başladı.

Orduyu Hümayun

Osmanlıda Ocak

Osmanlıda Ocak; Osmanlı kapıkulu örgütlerine verilen genel addır. Yeniçerilik manevi açıdan Bektaşiliğin bir uzantısı sayıldığından, bu tarikatın ocak, kazan, meydan gibi simgeleri kapıkulu örgütlerince de benimsenmişti.

Ocakların İsimleri

Bektaşi tekkelerinin kıble yönünde bulunan ve tarikatın simgesi sayılan ocak, yeniçeri örgütüne de ad olarak verilmişti. 15. yüzyılda kapıkulları arasında Bektaşilik yayılınca, tarikatın gelenekleri ve simgeleri daha çok benimsendi. Bu dönemde yeniçeriler kendilerini “ocaklı”, “taife-i Bektaşiye”, “zümre-i Bektaşiyan” gibi adlarla anıyorlardı. Yeniçeri Ocağı’nın 94. Cemaat Ortası’nın odasında da Hacı Bektaş Veli’nin vekili sayılan bir “baba” görev yapardı. Hacı Bektaş Veli’nin Yeniçeri Ocağı’na verdiği kabul edilen “kazan-ı şerifin yerinden kaldırılıp altına bir kova su dökülmesi durumunda kıyametin kopacağına inanılırdı.

Kapıkulu ocaklarının yüksek rütbeli subaylarına ocak erkânı ya da ocak ağası denirdi. Ocak bezirgânı örgütün mali işlerini, ocak beytülmalcısı ölen yeniçerilerin tereke işlemlerini yerine getirirdi. Birçok görevli de ocak sözcüğüne bağlı unvanlar (örn. ocak kâtibi, ocak imamı, ocak bölükbaşısı, ocak kapı kethüdası) taşırdı. Kapıkulu askerlerinin eğitim yaptıkları Okmeydanı’na Ocak Talimhanesi de denirdi.

Advertisement


Leave A Reply