Ototrof Hipotezi Nedir? Hayatın Başlangıcı ve Ototroflar Arasındaki İlişki

0
Advertisement

Hayatın başlangıcı ile ilgili görüşlerden olan Ototrof Hipotezi (görüşü) neye dayanır, özellikleri nelerdir, hakkında bilgi.

ototrof

Ototrof Hipotezi Nedir?

Ototrof Hipotezi; Tabiattaki canlıları beslenme bakımından ototrof (kendi besinini yapan) ve heterotrof (besinini hazır alan) olarak ikiye ayırmak mümkündür. Ototrof canlılar, bazı inorganik maddeleri ve güneş enerjisini kullanarak kendi besinini yapabilmektedir.

Ototrof hipotezine göre, dünyamızda ilk meydana gelen canlı ototroftur. Ototroflar hem kendilerinin, hem de başka canlıların yararlanabileceği besinleri üretebildiğine göre, karmaşık yapıda bir organizmadır.

Bazı biyologlar, ilk meydana gelen canlının, böyle kendi besinini üretebilecek kadar karmaşık bir yapıya sahip olamayacağını belirterek, ototrof hipotezini reddetmektedirler. Ototrof canlının bu karmaşık yapıyı kazanabilmesi için, milyonlarca yıllık değişmeler geçirmesi gerektiğini savunan bilini adamları vardır. Kendi besinini üreten organizmanın nasıl meydana geldiği açıklanamadığı için, ototrof hipotezine karşı daha sonra heterotrof hipotezi ileri sürülmüştür.

ototraf

Advertisement

Ototrof Nedir? Hakkında Bilgi

Bir ototrof, ışık, su, karbondioksit veya diğer kimyasalları kullanarak kendi yemeğini üretebilen bir organizmadır. Ototroflar kendi yiyeceklerini ürettikleri için bazen üretici olarak adlandırılırlar.

Bitkiler en bilinen ototrof türüdür, ancak birçok farklı ototrofik organizma türü vardır. Suda yaşayan ve daha büyük formları deniz yosunu olarak bilinen algler ototrofiktir. Okyanusta yaşayan küçük organizmalar olan fitoplankton, ototroflardır. Bazı bakteri türleri ototroflardır.

Çoğu ototrof, yiyeceklerini yapmak için fotosentez adı verilen bir işlem kullanır. Fotosentezde ototroflar, topraktaki suyu ve havadan karbondioksiti glikoz adı verilen bir besine dönüştürmek için güneşten gelen enerjiyi kullanır. Glikoz bir tür şekerdir. Glikoz bitkilere enerji verir. Bitkiler ayrıca hücre duvarlarını büyütmek ve inşa etmek için kullandıkları bir madde olan selülozu yapmak için glikoz kullanırlar.

En küçük yosunlardan yüksek çam ağaçlarına kadar yeşil yapraklı tüm bitkiler, fotosentez yoluyla kendi besinlerini sentezler veya yaratırlar. Yosun, fitoplankton ve bazı bakteriler de fotosentez yapar.

Bazı nadir ototroflar, fotosentez yerine kemosentez adı verilen bir işlemle gıda üretir. Kemosentez yapan ototroflar, yiyecek üretmek için güneşten gelen enerjiyi kullanmazlar. Bunun yerine, kimyasal reaksiyonlardan elde edilen enerjiyi kullanarak, genellikle hidrojen sülfür veya metanı oksijenle birleştirerek yiyecek üretirler.

Kemosentez kullanan organizmalar, oksidasyon için gerekli toksik kimyasalların bulunduğu aşırı ortamlarda yaşarlar. Örneğin, aktif yanardağlarda yaşayan bakteriler, kendi yiyeceklerini üretmek için kükürdü okside ederler.

Advertisement

Derin okyanusta hidrotermal menfezlerin yakınında yaşayan bakteriler de kemosentez yoluyla besin üretirler. Hidrotermal havalandırma, deniz tabanındaki dar bir çatlaktır. Deniz suyu çatlaktan aşağıya, sıcak, kısmen erimiş kayaya sızar. Kaynayan sıcak su daha sonra sıcak kayadan gelen minerallerle yüklü olarak okyanusa geri döner. Bu mineraller, bakterilerin kemosentezde kullandığı hidrojen sülfidi içerir.

Deniz tabanındaki soğuk sızıntılar adı verilen yerlerde kemosentez yoluyla besin üreten ototrofik bakteriler de bulunmuştur. Soğuk sızıntılarda, deniz tabanının altından hidrojen sülfür ve metan sızar ve okyanus suyu ve çözünmüş karbondioksit ile karışır. Ototrofik bakteriler, enerji üretmek için bu kimyasalları okside eder.


Leave A Reply