Advertisement
İçinde oyun, oyuna getirmek, oynamak kelimeleri geçen atasözleri, deyimler ve açıklamaları. Oyun hakkında atasözleri deyimler ve anlamları
Oyun İle İlgili Atasözleri
- *** abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz
bir kimse sevdiği işi sürekli olarak yapmaktan bıkmaz. - *** buğday ile koyun, geri yanı (kalanı) oyun
çiftçi için koyun ve buğdaydan değerli bir şey yoktur. - *** çift ile koyun, gerisi oyun
en zor çiftçilik, tarla sürülerek ve koyun beslenerek yapılan çiftçiliktir, diğer işler eğlence gibidir. - *** er oyunu üçe kadar
birinci ve ikinci denemede başarılamayan iş için son kez üçüncü deneme yapılmalıdır. - *** Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu
bir şeye tam güvenmeyip ileride ne olacağı konusunda bilgi sahibi olunamadığı durumlarda kullanılan bir söz. - *** kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz
saldırıcı ile güçsüzün yan yana bulunduğu yerde tehlike vardır. - *** yenik pehlivan, oyuna doymaz
başarılı olmak için yaptığın işi iyi bilmek yetmez hırslı olmak da gerekir. - *** zor oyunu bozar
hileyle hazırlanan bir düzenin güç kullanılarak üstesinden gelinebilir.
Oyun İle İlgili Deyimler
- *** ayak oyununa gelmek
kandırılmak. - *** (birine) oyun etmek
kurnazlıkla birini aldatmak: “Kendisine oyun ettim diye, benden kuşkulandığı hâlde gene bana başvuruyor.” -O. C. Kaygılı. - *** çocuk oyuncağı hâline getirmek
yeteneksiz kimselerin karışmasıyla bir işi değerinden düşürmek. - *** oyun almak
oyunda kazanmak, sayı sahibi olmak. - *** oyun bağlamak
sp. güreşte rakibe bir oyun uygulayıp onu sonuçlandırmadan beklemek. - *** oyun bozmak
1) tasarlanmış bir işi yersiz ve vakitsiz olarak karıştırmak, planları altüst etmek: “Ömer de bizimle idi ama oyunumu bozacağı için sana yüzünü göstermemiştim.” -R. H. Karay. 2) mızıkçılık etmek. - *** oyun çıkarmak
sp. oyun oynamak: Millî takım güzel bir oyun çıkardı. - *** oyun kurmak
sp. 1) bir yarışmayı kazanmak için belirli bir taktik uygulamak; 2) mec. hile yapmak. - *** oyun oynamak
1) birini aldatmak, kandırmak: “Üç aydan beri bana mütemadiyen aynı oyunu oynuyorsunuz.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) mec. hile yapmak. - *** oyun vermek
oyunda kaybetmek. - *** oyun yapmak
sp. 1) güreşte rakibe oyun uygulamak; 2) mec. hile yapmak. - *** oyuna çıkmak
oyun için sahneye çıkmak: “Ben ilk defa oyuna çıkıyorum, beyefendi de gelmiş burada allık pudra sürüştürüyor.” -T. Buğra. - *** oyuna gelmek
aldatılmak: “Bir oyuna geldin, onuruna yediremiyorsun.” -H. Taner. - *** oyuna getirmek
birini tuzağa düşürmek, aldatmak: “Orada da Arif denilen hergele bizi oyuna getirdi.” -M. Ş. Esendal. - *** oyuna kurban gitmek
bir hile, düzen sonunda zarara, iftiraya uğramak: “Yakalanan bir komşunun garazına yahut bir el birliğine yahut da bir oyununa kurban gitmiştir.” -S. F. Abasıyanık. - *** oyunu almak
oyunu kazanmak. - *** oyunun kurallarını bilmek
yapılan işlerin nasıl, kimler tarafından ve hangi ilişkilerle sonuçlandırıldığına ilişkin bilgisi olmak: “oyunun kurallarını baştan beri bilen biri olarak şimdiye kadar sömürülmemiştim.” -T. Uyar.
Yorum yapılmamış
güzel işime yaradı