Parlamenter Sistem Nedir? Nasıl Çalışır? Tarihsel Gelişimi, Özellikleri

0
Advertisement

Parlamenter sistem nedir? Parlamenter sistem nasıl çalışır ilk nasıl ortaya çıkmıştır ve tarihsel gelişimi nasıl olmuştur?

parlamento

Kaynak: pixabay.com

Parlamenter Sistem Nedir?

Parlamenter sistem, parlamenter rejim olarak da bilinir, yasama ve yürütme arasında yumuşak bir güçler ayrılığı, denge ve işbirliği kuran yönetim biçimi. Temsili sistem yasama ve yürütme ilişkileri açısından, güçler birliği (meclis hükümeti ya da konvansiyonel sistem) ve güçler ayrılığı rejimleri olarak iki farklı görünüm alır. Güçler ayrılığı rejimlerinin katı biçimi olan başkanlık sisteminde yasama ve yürütme ilişkileri en alt düzeyde tutulmuştur. Bu organlar adeta birbirlerine sırtlarını dönerek çalışırlar. Güçler ayrılığının yumuşak biçimi olan parlamenter sistemde ise bu organlar arasında eşitlik, denge ve işbirliği vardır. Dolayısıyla birbirlerinden kopuk ve bağımsız olarak değil, çoğu kez işbirliği halinde çalışırlar. Ayrıca birbirlerine karşı kullanabildikleri etkileme araçlarına da sahiptirler. Parlamentonun hükümeti düşürebilmesi, buna karşılık yürütme organının da belli koşullarda parlamentonun feshine gidebilmesi bu karşılıklı silahların başlıcalarıdır.

Parlamenter sistem belli bir kuramın yaşama geçirilmesi biçiminde değil, pratik ve deneysel gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Parlamenter sistem, parlamento-lann beşiği sayılan İngiltere’de doğmuştur. Parlamenter rejim ana çizgileriyle ilk olarak 18. yüzyıl İngiltere’sinde belirginleşmiş, daha sonraki yüzyılda da Avrupa’ya yayılmıştır. Parlamenter sistemin doğuş özelliklerinin başlıcası mutlak monarşiye ve hükümdara karşı halkı temsil eden bir parlamentonun doğup gelişmesi, yasama yetkisini kuşanması ve hükümeti denetler duruma gelmesidir. Doğumu bakımından pratik ve önceden tasarlanmamış birtakım siyasal ve toplumsal gelişmelerin ürünü olan parlamenter sistem, 20. yüzyılda pek çok ülkede, özellikle kara Avrupa’sında anayasalar eliyle hukuki kalıplara dökülmek istenmiş ve bu anlamda kuramsal düzeltme çabalarına da konu olmuştur. Parlamentarizmin ussallaştırılması olarak adlandırılan bu yeni çığır 1919 Weimar, 1949 Bonn, 1958 Fransa Beşinci Cumhuriyet anayasalarında en tipik ifadelerini bulur. Bu ve benzeri örneklerde güdülen amaç, yazılı kurallarla çemberlenen parlamenter rejimin hükümet istikrarsızlıklanndan korunmasını sağlamak ve bir ölçüde de yürütme organını güçlendirmektir.

Parlamenter sistemde yasama ve yürütme organları arasındaki işbirliği organik ve işlevsel biçimler gösterir. Organik işbirliği bu organların birbirlerinin kuruluş ve. varlıklarına belli ölçülerde karışabilmesi anlamındadır. Hükümetin ve bazen de cumhurbaşkanının parlamento içinden seçilmesi, başbakan ve bakanlar kurulu üyelerinin parlamento içinden çıkması, yasama organının yürütmenin organik oluşumu üzerindeki etkisine örnektir. Buna karşılık, yürütmenin belli koşullarda parlamentonun görev süresine son verebilmesine olanak sağlayan fesih yetkisi de yürütmenin yasamanın organik oluşumuna müdahale hakkını gösterir. İşlevsel işbirliği özellikle yasaların hazırlanmasında ortaya çıkar. Başkanlık sisteminde yürütme organının yasama meclisi içinde bu alanda herhangi bir rol ve yetkisi yokken, parlamenter sistemde yasalann yapılmasında yürütme organı da belli ölçüde rol oynar. Günümüzde yasaların büyük ölçüde hükümetlerce hazırlanması bunun en belirgin göstergesidir. Hükümet yasaların mecliste görüşülmesi sırasında da kendi tasarısını savunma, açıklamalarda bulunma gibi yollarla yasama sürecini etkileme olanağına sahiptir. Yasaların parlamentoca kabulünden sonra yürütmenin, daha doğrusu devlet başkanının onayına sunularak yayımlanması, yürütmenin yasalaştırma süreci içinde oynadığı bir başka önemli roldür.

Yürütme

Parlamenter sistemlerde yürütme iki başlıdır: Devlet başkanı ya da cumhurbaşkanı ile başbakan ve bakanlar kurulu. Bazı sistemlerde başbakan değişik adlarla anılabilir (örn. Almanya’da şansölye, Fransa’da Beşinci Cumhuriyet’te bakanlar kurulu başkanı). Yürütmenin iki başlı bir organ görünümünde olmasına karşın, sembolik bir konumu olan devlet başkanı ya da cumhurbaşkanı, kural olarak, devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü temsil etmekten öteye bir yetki taşımaz. Bu bağlamda yürütme organı açısından iki başlı görünen parlamenter sistem gerçekte tekçi (monist) bir karakter gösterir. Klasik parlamentarizmde devlet başkanı etkin politikanın dışında kalır; yürütmenin asıl başı olan başbakan ve bakanlar kurulu ona karşı değil, yalnız parlamento önünde sorumludur.

Parlamenter rejimde devlet başkanı soya dayalı olarak bu makama gelen bir hükümdar olabileceği gibi seçimle gelen cumhurbaşkanı da olabilir. İngiltere, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç gibi meşruti monarşiler bunlann birincisine, Fransa, Almanya, Avusturya, Portekiz, Yunanistan, Türkiye gibi parlamenter cumhuriyetler de ikincisine örnektir. Parlamenter rejimde devlet başkanı siyasal bakımdan sorumsuz olduğundan kendine tanınmış görünen yetkileri tek başına kullanamaz. Bu yetkiler ancak başbakanın ve ilgili bakanın da destek imzalarıyla oluşan kararnamelerle kullanılabilir. Devlet başkanlarının siyasal bakımdan sorumsuz olması meşruti monarşilerde mutlak, parlamenter cumhuriyetlerde ise istisnası olan bir kuraldır. Cumhurbaşkanı hukuki ve cezai sorumluluğa bağlıdır; aynca göreviyle ilgili alanlarda da vatana ihanet durumunda cezai sorumluluğu vardır.

Advertisement

Devlet başkanının parlamenter rejimde oynadığı en önemli rol yasama ve yürütme organlan arasında uyuşmazlık çıktığı durumlarda hakemlik yapmasıdır. Bu, özellikle, belli koşullar gerçekleştiğinde yasama meclisinin feshedilmesinde devlet başkanının oynadığı rolde kendini gösteren bir etkinliktir.

Parlamento

Parlamenter rejimde bakanlar kurulu siyasal açıdan parlamento önünde sorumludur. Bu sorumluluk, her bakanın kendi görev alanını ilgilendiren bireysel sorumluluğu ile bakanlar kurulunun genel politikasından dolayı sorumluluğunu ifade eden kolektif sorumluluk biçiminde iki türlüdür. Siyasal sorumluluğun özü, parlamentonun güvenine sahip olmayan bir bakanlar kurulunun görev başında kalamamasıdır. Bu güvenin bulunup bulunmadığı göreve başlarken ve görev sırasında yapılan güven oylamalarında belli olur. Bakanlar kurulunun görevi sırasında kendisine karşı güvensizlik önergesi ya da gensoru önergesi verilebilir. Bunların gereği olarak yapılan güven oylaması sonucunda hükümetin göreve devam edip edemeyeceği anlaşılır. Ayrıca bakanlar kurulu da dilerse parlamentodan güven isteminde bulunabilir. Parlamenter rejimlerde hükümetin istikrarını sağlamak ve krizleri önlemek düşüncesiyle, hükümetlerin güvenoyu alması genellikle basit çoğunluk, düşürülmesi ise salt çoğunluk koşullarına bağlanmış, böylece kurma kolaylaştırılmış, düşürme ise göreli olarak zorlaştırılmıştır. iki meclisli sistemlerde bakanlar kurulu bu meclislerden aristokratik değil, demokratik yapılı olana (İngiltere’de Avam Kamarası), her iki meclis de demokratik karakterde ise bunlardan birincisine (Türkiye’de 1961 Anayasası) ya da her ikisine (Fransa’da Üçüncü Cumhuriyet, İtalya’da 1948 Anayasası) karşı sorumlu tutulmuş olabilir.

Fesih mekanizması parlamenter sistemin başlıca denge araçlarındandır. Bu kurum, yasamaya karşı sorumlu olan yürütmenin elinde bir karşı silah niteliği taşır. Zaman zaman caydırıcı bir rol de oynayan fesih yetkisi yasama organını ihtiyatlı davranmaya ve hükümet istikrarına özen göstermeye teşvik eder. Bazı parlamenter rejimlerde fesih yetkisi devlet başkanına (Fransa’da Beşinci Cumhuriyet), bazılarında başbakana (Fransa’da Dördüncü Cumhuriyet), bazen de başbakanın girişimi üzerine devlet başkanına (Türkiye’de 1961 Anayasası) verilmiştir. Fesih mekanizması bazı durumlarda otomatik olarak da çalışır. Örneğin Türkiye ve Yunanistan’da cumhurbaşkanı seçiminde belli sayıda turda sonuç alınamaması durumunda, Belçika’da da anayasa değişikliği yapıldıktan sonra meclislerin kendiliğinden fesholmuş sayılması anayasa hükmüdür.

Fesih mekanizması aslında yasama ve yürütme arasında dengeyi sağlayacak ve yürütmenin yasamaya karşı kullanabileceği bir silah olarak ortaya çıkmış olmakla birlikte, bu mekanizma anavatanı olan İngiltere’de belli bir işlev sapmasına uğramıştır. İki partili sistemin ve disiplinli partilerin var olduğu bu ülkede yasama ile onun içindeki çoğunluktan çıkmış bulunan hükümet arasında siyasal uyuşmazlığa rastlanmamakta, buna karşılık çoğunluk partisi hükümeti kendisi için seçimlere gitmenin en uygun olduğu dönemlerde fesih kararları almaktadır. Fesih mekanizmasının bir benzeri seçimlerin yenilenmesi adıyla anılan usuldür. Türkiye’de 1961 ve 1982 anayasalarının benimsediği bu sistemde, fesih kurumundakinden farklı olarak, seçimlerin yenilenmesine karar verilmesiyle birlikte yasama meclisinin ve parlamenterlerin görevi derhal son bulmaz, seçimler yenilenip yeni meclis göreve başlayana değin eski meclisin ve üyelerinin işlevi devam eder. 1961 Anayasası seçimlerin yenilenmesi mekanizmasını gerçekleşmesi oldukça güç koşulların bir araya gelmesine bağlarken, 1982 Anayasası hükümet istikrarsızlıklarına karşı önlem alma ve yürütmeyi güçlendirme düşüncesinden hareketle bu yetkinin kullanılmasını kolaylaştırmıştır.

Parlamenter sistem günümüz uygulamalarında, siyasal partilerin varlığı nedeniyle, yumuşak bir güçler ayrılığını öngören klasik anlamından hayli uzaklaşmıştır. Yasama meclislerinde disiplinli parti çoğunluklarının varlığı ve hükümetlerin bunların içinden çıkması nedeniyle, hükümet ile meclis ya da iktidar partisi arasında bir siyasal uyuşmazlığın çıkması olasılığı son derece azalmaktadır. Böylece yasama-yürütme klasik ayrılığı eski anlamını da yitirmekte, bunun yerini iktidar-muhalefet ayrılığı olgusu almaktadır. Bu yüzden günümüzde parlamenter rejimler parlamentarizmin geleneksel ve anayasal şemaları tarafından olduğu kadar günlük siyasal hayatın temel kurumları olan siyasal partiler ve partiler sistemi tarafından da biçimlendirilmektedir.

Advertisement


Leave A Reply