Pencerenin Tarihçesi, Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Pencere nedir, ne işe yarar? Pencerenin bulunuşu, icadı, bulunuşu, tarihçesi nedir? Tarih boyunca pencerenin gelişim hikayesi.

Pencerenin Tarihçesi – Hakkında Bilgi

Pencere, bir yapının içine hava ve ışık girmesi için duvarlarda bırakılan boşluktur. Eski çağlardan beri bu tür boşluklar taşla, ahşap ya da metal kafeslerle, cam, mika gibi saydam malzemelerle ya da Uzakdoğu’da olduğu gibi kâğıtla kapatılmıştır. Aşağıdan yukarı sürülerek açılan pencerelere giyotin pencere adı verilir. Kanatlı pencerelerde ise kanatlar içe ya da dışa doğru açılır.

Pencerenin bulunuşu, ilk evlerin yapılması kadar eski olmalıdır. Eski Mısır duvar resimlerinde, Asur kabartmalarında, Girit’ te bulunmuş pişmiş toprak levhalarda pencere betimlemelerine rastlanır. Eski Yunan’da konutun bölümlerinin bir iç avluya bakıyor olması, neredeyse tümüyle penceresiz bir mimarlığın gelişmesine yol açmıştı. İlk camlı pencereler ise Roma İmparatorluğu’nda ortaya çıktı. Pompei ve başka yerlerdeki kalıntılarda tunç çerçeveler içinde cam kırıkları bulunmuştur, ismin dışarıya kaçmaması için Roma hamamlarındaki büyük pencere boşluktan da bir biçimde kapatılmış olmalıdır. Genel kanı bu iş için tunç çerçevelerin kullanıldığı, bunların da küçük parçalara bölünüp içlerine cam yerleştirildiği biçimindedir. Gene de eski çağlarda cam çok yaygın bir malzeme değildi.

Erken Hıristiyan ve Bizans kiliselerinde pencere sayısı arttı; bunların arasında camlı olanlar da vardı. Örneğin Konstantinopolis’teki (İstanbul) Ayasofya’nın pencerelerinde mermer bölmelerin arasına cam konmuştu. İslam mimarlığında da benzer bir yöntem uygulanmış, cam bazen doğrudan duvar örgüsü arasına, bazen de alçıdan kayıtlarla bölünmüş çerçeveler içine yerleştirilmişti. Bu tür pencerelerin yapımı özellikle Osmanlı mimarlığında bir sanat düzeyine yükseldi. Alçı kayıtlar çok zengin bir desen oluşturacak gibi düzenleniyor, aralardaki boşluklara da çeşitli renklerde camlar yerleştiriliyordu. Arkadan gelen ışık altında birer nakış gibi duran bu pencerelere revzen-i menkuş (nakışlı pencere) denirdi. İslam mimarlığında bir de cam kullanılmayan pencere türü vardı. Bu pencereleri ahşap bir kafes örterdi.

Batı ve Kuzey Avrupa’da renkli cam kullanımı 12. ve 13. yüzyıllarda doruğa ulaştı. Cam parçalarını tutturmak için mermer ya da alçı yerine kurşun kullanılıyordu. Bu maddenin yumuşak olması istenen biçimin verilmesine olanak sağlayarak özellikle gotik katedrallerin ünlü vitray pencerelerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Ayrıca dikey taşıyıcılar kullanılarak daha yüksek pencereler yapıldı.

Advertisement

Bizans döneminde ortaya çıkan kemerli pencereler ortaçağda hem Hıristiyan, hem de İslam ülkelerinde kullanıldı. Buna karşılık konut mimarlığındaki pencereler genellikle dikdörtgen biçimindeydi. Avrupa’da camın giderek daha ucuz elde edilen bir malzeme olmaya başlaması konutlarda da kullanılmasına yol açtı. Aşağı yukarı 15. yüzyıldan beri konut pencereleri camla yapılmaktadır. Gene de kanatlı ahşap panjurlar koruyucu olma özelliğini yitirmemiştir.

Rönesans’ta İtalya’da pencere bir yatay ve bir düşey kayıtla, ortasında bir haç oluşacak biçimde bölünüyordu. Barok mimarlıkta ise pencereler de öteki yapı öğeleri gibi yoğun bezemelerin uygulandığı bir yer oldu. Fransa’da yere kadar inen bir pencere türü ortaya çıktı. Bunların dışına, güvenlik amacıyla demir ya da mermer korkuluklar yerleştirilmişti.

Sanayileşmenin etkisindeki çağdaş mimarlıkta pencerelerde ahşap yerine demir ya da aluminyum gibi metal çerçeveler kullanılmaya başlamış, bu da cam yüzeylerin büyümesine olanak vermiştir. İskelet yapım yöntemi, döşemeden tavana ya da bir duvardan ötekine kadar giden pencereler yapmayı sağlamıştır. Eğer yapıda havalandırma donatımı varsa, pencerelerin açılan kanatlan olması da gerekmez. Gökdelenlerin cephelerinde de boydan boya cam kullanılır; perde duvar adı verilen bu pencereler de açılmaz. Enerji sakinimi gözetilen yerlerde pencerelerde iki, hatta üç kat cam kullanılır.


Leave A Reply