Polisiye Roman Nedir? Polisiye Romanların Özellikleri, İlkleri ve Örnekler

0
Advertisement

Polisiye roman nedir? Nasıl tanımlanır? Edebiyat tarihinin ilk polisiye roman örnekleri, bunları yazan yazarlar ve en önemli eserler hangileridir?

Polisiye roman, bir suçun, genellikle de bir cinayetin adım adım soruşturulup suçlunun ortaya çıkarılmasını konu alan popüler edebiyat türü.

Polisiye romanın klasik örneklerinde genellikle şu özelliklere rastlanır:
  1. Kusursuz biçimde işlendiği izlenimini veren bir suç.
  2. İkinci dereceden kanıtlarla yanlışlıkla suçlanan bir kişi,
  3. Polisin beceriksizliği.
  4. Dedektifin yüksek gözlem gücü ve üstün zekâsı,
  5. Dedektifin suçluyu nasıl ortaya çıkardığını anlattığı şaşırtıcı sonuç bölümü.

Polisiye romanların çoğunda, başlangıçta suçu aydınlattığı sanılan ipuçları sonuç açısından fazla bir anlam taşımaz. Okur, suçluyu ortaya çıkaracak gerçek ipuçlarını genellikle dedektifle aynı anda öğrenir ve dedektif bu ipuçlarının mantıksal yorumuyla adım adım sonuca ulaşır. Polisiye türünün ilk örneği, Edgar Allan Poe‘nun “The Murders in the Rue Morgue” (1841; Morgue Sokağı Cinayeti, 1953) adlı öyküsüdür. Dedektiflik mesleğinin o dönemde uzun bir geçmişi olmadığı düşünüldüğünde, Poe’nun büyük ölçüde, 1817’de Paris’te dünyanın ilk dedektif bürosunu kuran François-Eugene Vidocq’un Memoires de Vidocq’undan (1828-29; Vidocq’un Anıları) esinlendiği sonucu çıkarılabilir. Poe’nun kahramanı Fransız dedektif C. Auguste Dupin, “The Mystery of Marie Roget” (1845; Marie Roget’nin Gizemi) ve “The Purloined Letter” (1845; Çalınan Mektup) adlı öykülerin de kahramanıydı.

Polisiye Roman

İlk Polisiye Romanlar

Polisiye türü Poe’dan sonra kısa sürede roman boyutlarına ulaştı. Fransız yazar Emile Gaboriau’nun L’Affaire Lerouge (1866; Lerouge Olayı) adlı romanı büyük başarı kazandı ve onun devamı niteliğinde birkaç roman daha yazıldı. Bunu, Wilkie Collins’in bugün de İngiliz edebiyatının en iyi polisiye romanlarından biri kabul edilen The Moonstone (1868; Ay taşı, 1969) adlı romanı izledi. Türün ABD’deki ilk örneğini ise The Leavenworth Case (1878; Leavenworth Olayı) adlı romanıyla Anna Katharine Green verdi. Avustralyalı Fergus Hume’un The Mystery of a Hansom Cab (1886; Atlı Arabanın Gizi) adlı romanı büyük ticari başarı sağladı.

Polisiye roman kahramanlarının en ünlüsü olan Sherlock Holmes, sadık ama saf yardımcısı Dr. Watson ile birlikte, ilk kez Sir Arthur Conan Doyle‘un A Study in Scarlet (1887; Sherlock Holmes: İntikam Tutkusu, 1975) romanıyla tanındı. Daha sonra The Memoirs of Sherlock Holmes (1893; Şerlok Holmes’in Anıları) ve The Hound of Baskervilles (1902; Baskervilleler’in Köpeği, 1909) adlı öykü kitaplarıyla ünü 20. yüzyılda da sürdü. Sherlock Holmes’un olayları çözme tarzı o kadar tutuldu ki, Conan Doyle’un ölümünden sonra da birçok yazar onun yapıtlarını örnek alarak bu tarzı sürdürmeye çalıştı.

Advertisement
20. yüzyıl başlarında birçok yetkin polisiye roman yazıldı.

Bunlar arasında, Mary Roberts Rinehart’ın The Circular Staircase’iyle (1908; Döner Merdiven), G. K. Chesterton’ın The Innocence of Father Brown inin (1911; Peder Brown’un Masumluğu) dedektifleri din adamıydı. 1920’den sonra polisiye romanların dedektif kahramanları geniş okur kitlesince tanınmaya başladı. Freeman Wills Crofts’un The Cask’ında (1920; Varil) Müfettiş French; Agatha Christie‘nin The Mysterious Affair at Styles’ında (1920; Styles’daki Esrarengiz Vak’a, 1963) Hercule Poirot ve Murder at the Vicarage’ın da (1930; Papaz Evinde Cinayet) Miss Marple; Dorothy L. Sayers’in Whose Body?’ sinde (1923; Banyodaki Ceset, 1967) Lord Peter Wimsey; S. S. Van Dine’ın The Benson Murder Case’sinde (1926; Benson Cinayeti) Philo Vance ve Frederic Dannay; Manfred B. Lee’nin The Roman Hat Mystery’sinde (1929) Ellery Queen ve Edgar Wallace’ın Dedektif Reeder tipi bunların en tanınmışlarıdır.

Agatha Christie

1930’lar polisiye romanın altın çağı sayılabilir.

Bu dönemde 1920’lerin dedektiflerine birçok yenisi eklendi. Öykü ve romanlarında, özel dedektiflik yaparken edindiği deneyimlerden yararlanan Dashiell Hammett The Maltese Falcon’da (1930; Maltalı Atmaca; film uyarlaması 1941; Malta Şahini) Sam Spade tipini yarattı. Akıl yürütme gücünden çok, yumruk ve silahlarıyla yaşama olanağı bulabilen “sert” dedektiflere yer verdiği, duygusallıktan uzak bir üslupla ve argoyla karışık bir günlük konuşma dilinde yazdığı, şiddet ve cinsellik ağırlıklı romanlarıyla hard-boiled olarak adlandırılan yeni bir polisiye türünün öncüsü oldu.The Thin Man (1932; Sıska Adam) adlı romanındaki zeki Nick ve Nora Charles çifti ise daha geleneksel bir çizgideydi.

Hammett’ten sonra onun çizgisini sürdüren Raymond Chandler ve Ross MacDonald gibi yazarlar da, kaba ama insancıl Philip Marlowe ve Lew Archer tipleriyle dedektiflerinin kişiliklerini öne çıkardılar. 1940’ların sonlarında, Mike Hammer tipinin yaratıcısı Mickey Spillane, Hammett ve onun çizgisindeki yazarların hard-boiled cinayet romanlarını sürdürdü. Cinsellik ve şiddete ağırlık verdiği için de I, the Jury (1947; Kanun Benim, 1954) ve sonraki romanları büyük bir ticari başarı kazandı. Hammett’in izinden giden öteki hard-boiled polisiye yazarları arasında The Postman Always Rings Twice (1934; Postacı Kapıyı İki Defa Çalar, 1947) ve Double Indemnity’nin (1936; Ölüm Bizi Kovalıyor, 1957) yazarı James M. Cain ile George Harmon Coxe ve W. R. Burnett sayılabilir.

1930’ların sonlarına doğru polisiye romanın son derece yaygınlaşması, polisiye yazarlarının da büyük paralar kazanmasına yol açtı. Bunlar arasında, mahkemede suçlunun kim olduğunu ortaya çıkaran avukat Perry Mason’ın yaratıcısı Erle Stanley Gardner, şişman dedektif Nero Wolfe ve kibar yardımcısı Archie Goodwin’in yaratıcısı Rex Stout, Bay ve Bayan North çiftini yaratan Frances ve Richard Lockridge sayılabilir. Fransa’da ise, art arda bir dizi polisiye roman yayımlayan Belçika asıllı yazar Georges Simenon, Sherlock Holmes’ tan sonra en tanınmış dedektiflerden biri olan Müfettiş Maigret tipini yarattı. Holmes geleneğini sürdüren ya da yeni bir polisiye çizgisi başlatan yazarlar arasında Nicholas Blake (şair C. Day-Lewis’in takma adı), Michael Innes, Dame Ngaio Marsh. Josephine Tey ve Carter Dickson (John Dickson Carr) sayılabilir.

Soğuk Savaş Dönemi

Soğuk Savaş’la birlikte casusluk ve uluslararası entrikalara dayalı gerilim romanının gelişmesi ve ardından teknolojik gelişmelere bağlı olarak bilimkurgunun ortaya çıkmasıyla polisiye roman giderek eski önemini kaybetti. Gene de, Poe ve Conan Doyle çizgisini sürdüren yazarlar geniş bir okur kitlesince okunmaya devam etti. Ayrıca, İtalyan yazar Umberto Eco‘nun bir ortaçağ manastırındaki bir dizi cinayet çevresinde gelişen II nome della rosa’sı (1981; Gülün Adı, 1986) gibi, polisiye öğelerden yararlanan felsefi ve tarihsel ağırlıklı yapıtlar da çok satan kitaplar arasına girdi. Türk edebiyatında polisiye roman türüne giren yapıt çok azdır. Yalnızca Vedat ,Örfi Bengü’nün Lord Lister, Server Bedi’nin (Peyami Sefa’nın takma adı) Cingöz Recai ve Ümit Deniz’in Murat Davman tiplerinin kahramanı olduğu birkaç kitap yayımlanmıştır. Son dönemlerde ise özellikle Ahmet Ümit ve Osman Aysu bu konuda oldukça başarılı çalışmalar sergilediler. Komiser Nevzat karakteri Türkiye’nin son dönemine damga vurmuş en bilinen roman karakterlerinden birisi oldu.

Advertisement


Leave A Reply