Potlaç Nedir? Potlaç Ne Anlama Gelir? Türklerde Potlaç Kavramı

0
Advertisement

Potlaç nedir? Potlaç nasıl tanımlanır? Çeşitli kültürlerde ve Türk kültüründe potlaç kavramının örneklerle açıklandığı sayfamız.

Potlaç, toplumsal statü simgesi olarak törensel mal ve armağan dağıtımı. Özellikle Melanezya, Polinezya ve Kuzeybatı Amerika Yerlileri arasında yaygınlaşmış önemli bir toplumsal kurumdur. Kabile toplumlarının uzak geçmişinde kalmış bir ilkel eşitliğin, birikmiş zenginliklerin simgesel paylaşımı yoluyla törende geçici olarak yeniden canlandırılmasına ve yaşayan kişilerin saygınlığının o eski geleneklerden türemiş olduğunun gösterilmesine hizmet eder.

Potlaç

Potlaç en gelişmiş düzeyine 1849-1925 döneminde Kuvakiyutlların güney kolu arasında ulaştı. Her gruba özgü farklılıklar göstermesine karşın bazı genel çizgileri de vardı. Konukların çağrılmasında, konuşmalarda, armağanların alıcıların toplumsal konumlarına göre dağıtılmasında hep tören geleneklerine uyulurdu. Toplantıların büyüklüğü bağışta bulunanın toplumsal konumunun göstergesiydi. Potlaçla birlikte büyük ziyafetler düzenlenir ve konuklar cömertçe ağırlanır, ev sahibinin akrabaları da cömertlik yarışında bütün olanaklarıyla ona yardımcı olmaya çalışırdı. Olayın çok sayıda tanık önünde gerçekleşmesi, gerek bağışlayıcı, gerekse alıcıların toplumsal konumlarının herkes tarafından bilinmesini sağlardı.

Bir mirasçı ya da ardıl yeni üstlendiği toplumsal konumu açıklamak ve onaylatmak üzere potlaç düzenlerdi. Evlenme, doğum, ölüm ve gizli derneklerin üyeliğine kabul gibi önemli olaylar da potlaç düzenlemek için gerekçe oluştururdu. Ama potlacın başlıca amacı toplumsal konum iddialarının onaylatılması olduğundan, önemsiz olaylar da fırsat bilinirdi. Ayrıca utanç verici duruma düşmüş kişiler tarafından kusurunu örtmek için, toplumda birbirine rakip konumdaki kişiler arasında da bir yarışma aracı olarak kullanılırdı.

Eski Türklerde Potlaç

Potlaç benzeri kurumlara Orta Asya kökenli eski Türk ve Moğol göçebe topluluklarında da toy ve şölen gibi adlar altında rastlanır. Sınıflaşma, feodalleşme yolundaki hemen bütün kabile şeflerinin zaman zaman aristokrasiye ve halka karşı cömertlik gösterilerinde bulundukları görülür. Dede Korkut Kitabı’nda Salur Kazan’m üç yılda bir “İç Oğuz” (Üçoklar) ve “Dış Oğuz” (Bozoklar) soylularını toplayıp otağını onlara yağmalattığı, böyle törenlerde Burla Hatun’u elinden tutup çıktığı çadırını, içindeki bütün eşyayla birlikte soylulara terk ettiği belirtilir. Bir seferinde Dış Oğuz soylularının törene yetişemeyip bu yağmadan pay alamamaları İç Oğuz’a karşı ayaklanmalarına neden olur.

Advertisement

Bu öykü, ilkel eşitlik anılarının simgesel yeniden üretiminin, kabileler arası statü ilişkileri bakımından önemine işaret eder. Batı Avrupa ortaçağına ve Osmanlılara gelindiğinde tan potlaç gibi bir törensel paylaşım artık gözükmese de, kral ve sultanların, lordlam, beylerin, ağaların gösterişçi cömertliği toplumsal statülerinin gereği sayılır ve tebalarını koruyup ödüllendirerek yönetmeye lavık oldukları yolundaki ideolojinin sürekliliğine önemli katkıda bulunur.


Leave A Reply