Realizm (Gerçekçilik) Nedir? Detaylı Bilgi

0
Advertisement

Gerçekçilik ne demektir? Gerçekçilik akımının ilkeleri, özellikleri nelerdir? Edebiyatta ve resimde gerçekçilik hakkında detaylı bilgi.

Realizm (Gerçekçilik) Nedir?

Realizm (Gerçekçilik); doğayı ve gerçeği olduğu gibi ya da görünüşte sanıldığı gibi, çirkin ve bayağı yönleriyle birlikte göstermek yolunu tutan sanat ve edebiyat akımıdır.

Gerçekçilik

Edebiyatta Gerçekçilik:

Gerçekçilik, dönemin önde gelen akımlarında aşırılığın başladığı üslupçuluğun gücünü ve gerçekliğini yitirdiği, bireysel ve toplumsal gerçekliğin edebi betimlemenin asıl amacı olduğu dönemlerde ortaya çıktı. Gerçekçilik, ilk sanat ve edebiyat eserlerinden bu yana hep varolagelmiş bir yöntemdir. Ama romantizme tepki olarak belirmesi, bir akım halinde yoğun eserlerin, zengin ve güçlü kişilerin biriktiği belli bir dönem vardır. Akımın ortaya çıkmasına neden olan toplumsal gelişme; “Matbaacılık ve eğitimin gelişmesiyle okur-yazar kitlesinin artışı, o oranda sanatçıların topluma karşıt duruma düşmeleri; Hegel felsefesini eleştirip düzelten Marx ve Engeles’in görüşlere (Tarihsel Özdekçilik) ile Auguste Comte‘un (1798-1857) Olguculuk (Positivisme) öğretişidir. 19. yüzyılda düşünce, söz ve yazı özgürlüklerinin tam anlamıyla sağlanmış olması; günlük gerçeğin öne geçmesi yoluyla gerçekçi öykü ve romanın ilgi görmesi gerçekçiliğin bir anlayış olarak doğmasının koşullarını yaratır. Romantizm kuşağı içinde bulunmasına karşın gerçekçiliğin ilk öncüsü Kızıl ve Kara romanıyla (1832) Stendhal oldu. (1783-1842).

Hemen yanında eserlerinin tümünde sayısız romantik öğe bulunduğu halde gerçekçiliğe kaynak olan emeğiyle H. de Balzac (1799-1850) yer alacaktır. Böylece politika ekonomi, toplumsal yaşam, bütün sorunları ve kişileriyle edebiyata girmeye başladı. Her sınıftan insan roman kahramanı olabilir ve olmalıdır. Gerçekçilik, insanlara içinde yaşadıkları toplumsal çevreyi tanıtmak, bu yolla onu bilinçlendirmek görevini yüklendi. Örneğin, küçük kent soyluyu çözümleyen Madame Bovary eseriyle G. Flaubert’in (1821-1880) getirdiği gerçek kesit, zamanını önceleri suçlanacak kadar yadırgattı. Edebiyatta Realizm Hakkında Daha Fazla Bilgi

Gerçekçi Eserler Nasıldır?

Gerçekçi bir eserde yazarla yarattığı kişinin ilişkisi göze çarpmaz. Gerçekçi yazar, hem gerçeği bozan düşleri yadsır, nesnel bir özlemi koşul sayar; hem özel kişilerden çok sıradan insanlara yönelerek karakterlerden çok töreleri konu edinmeye çalışır. Kişiliğinde olduğunca çok insanın yazgısının birleştiği temsilci kişiler, asıl kahramanlardır; içinde yaşadıkları çevre gözlemiyle birlikte toplumsal gerçeği de yansıtmak olanağı verirler. İnanılmaz olayların, uzun gezilerin, tarih kahramanlarının kural dışı yüceliklerinin işlenmediği gerçekçi eserde, yine de bir fotoğrafçılık değil, yazarın konu ve kişiyi seçiminden doğan belirli bir görüş açısı vardır. Bilincin etkisini derinliğine araştıran bir yöntemi uygulayan Fransız romancı Marcel Proust’tan (1871-1922) bu yana “bilinç akımı” da denen yazarlık bakışı, birçok özgün eserin yaratılmasına fırsat veren yorumlar getirdi. İngiliz kadın yazar V. Volf (1882-1941), İrlandalı J. Joyce (1882-1941), birçok eserinde Kafka ve ABD’li W. Faulkner (1897-1962) bu tekniğin büyük yaratıcılarından oldular.

Advertisement

Türk öykü edebiyatında Halit Ziya Uşaklıgil (1866-1945), Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) ile başlayarak Türk öykü ve romanı bütünüyle gerçekçiliğe yönelir.

Güzel sanatlarda Gerçekçilik:

17. yüzyıl başlarında, maniyerizm nedeniyle cılız kalmış olan resim, devrimler sonucu yeniden gerçekle ilişkiye geçti. Aynı anda ya da birbirinin ardından olmak üzere İtalya’da Carracciler, Caravaggio ve izleyicileri; İspanya’da Ribalta, Ribera, Velasquez ve Zurbaran; Flandr’da kısa bir süre sonra barok üslubun etkisine giren Rubens; Hollanda’da Frans Hals, Vermeer ve bir ölçüde Rembrandt vb, Fransa’da ise “janr” türünde La Tour, Le Nain, Tournie, portrede Champaigne ve Bourdon, natürmortta Baugin gibi sanatçılar tarih resminin ve Fontainbleau okulunun aşın üslupçuluğunun karşısına kendi türlerinde çıkarak gördükleri az çok şiirsel ve yumuşak bir havada sergilediler. 18. yüzyılda ise Chardin, gündelik yaşamdan alınmış “janr” sahneleriyle üslubunu geliştirdi. Birçok sanatçı Flaman, Bolonya ve Sevilla batakhanelerini kılı kırk yararcasına gerçeği yansıtma kaygısından en ufak bir ödün vermeden titiz bir teknikle işledi. Caravaggio ve izleyicilerinin dramatik gerçekçiliği, bu gerçekçilikten çok ayrı olarak ışığın kullanımında yeniliğin getirildiği, doğa gözlemlerinin ayrıntıyla resme aktarıldığı bir akım oldu.

Gerçekçiliğin Sınırları

Aşırı gerçekçi resimlerinde barok resmin habercisi olan Caravaggio’nun gerçekçiliği yalnız “gerçeğin ressamları”nın değil, aynı zamanda Vermeer, Zurbaran ya da Chardin’in de uyguladıkları “sessiz yaşam”ın tadını çıkarma anlamına gelen içten gerçekçiliğe kökten karşıdır. Bununla birlikte gerçekçilik 1848-1860 arasında özellikle Fransa’da gecikmiş yeni klasikçilerin akademiciliklerine olduğu kadar tükenmek üzere olan romantizme de katkı bir tepki niteliğine büründü. Giderek gerçekçiliğin sınırları son derece bulanıklaştı. Louis-Philippe döneminde kentsoylu toplumun betimlemesinin taşbaskısı tekniğiyle halka indirgenmesine katkıda bulunan Eugene Lami, 18. yüzyılın bazı ressamlarınca taklit edildi; bu tür resim Gavarni ve Monnier ile acı ve ahlakçı bir yapıya büründü. Bunlar arasında en önemlileri, Barbizon okulunda Thedore Rousseau’nun çevresinde toplanan doğa görünümcülerinin eserleridir.

Doğa resmine öğelerin canlılığının katılabilmesi için Corot’yu ve izlenimcileri beklemek gerekir. Bu durumun iki büyük devrim arasındaki boyutuyla değerlendirilmesi gerekir: Pozitivist düşünce akımı ve 1848 Devrimi. Bu dönem Auguste Comte’un metafizik çağı pozitivist bir felsefe isteyen bilmsel bir dönem ister görünüşünü paylaşır. 1848 Devrimi ise Mesihçiliği ve onun kardeşlik anlayışıyla toplumsal renginin hareketini vermiştir. Daumier’in kurduğu üçlem yardımıyla Millet, Courbert ve Corot’un eserleriyle gerçekçilik, 19. yüzyılın ikinci yarısında doruk noktasına ulaştı Bu dört sanatçıdan Daumier kent yaşamının sefaletini; Millet kırın büyüklüğü ve şiirselliğini; Courbet kendi çevrelerinde köylüyü işledi.

Millet’yi çok sayıda kırsal resim ressamı izledi. Courbet’in sanatı Monet ve Renoir’ın öncüleri oldukları geleceğin izlenimcilerini etkilemeden önce çoğunlukla salon ressamlarınca sürdürüldü. Yine de esin kaynaklarını özellikle Corot ve izleyicileri Chintreuil, Daubingy ve hatta Boudin’den alan bu sanatçıların resimleri daha az gerçekçi değilse de daha anlaşılması güçtü. Constantin Guys ve sonraları Manet ya da Degas gerçekçi gözleme, hareketliliğin ve gelip geçiciliğin duygusunu da kattılar.

Gerçekçilik Hareketi

Gerçekçilik hareketi Avrupa kökenlidir. İngiltere, Preraphaelislerle gerçekçiliği karmaşık bir gizemcilik ve gözle görülür bir arkaizmle birleştirdi. İspanya Mariano Fortuny ile yüzeysel olduğu kadar parlak da olan fa presto karımışı bir gerçekçiliğe tanık oldu. Belçika, Tervuren okuluyla gerçekçi eserlerin güzel örneklerine tanık olduysa da Charles Degroux ve şiirsel bir biçeme sahip Brackeleer ve çok unutulmuş tekniği Manet’yi çağrıştıran 1900 toplumunun pek çok ünlü ressamının habercisi olan Alfred Stevens dikkat çektiler. Hollanda’da en iyi örneğini İsraels’in oluşturduğu ve Van Gogh ile doruk noktasına ulaşan duygusal bir gerçeklik uygulandı. Almanya’da ise Leibl ve Hans Thoma’ya karşın gerçekçi resim edebiyatın etkisinden kurtulamamıştır. İtalya’da lekeci Macchioaioli, Fattori, Lega ve Signorini püristleri izlediler.

Advertisement

İnsancıl anlayışın hazır bir ortam bulduğu Rusya’da ise gerçekçilik toplumsal bir yapıya büründü. En önemli temsilcisini Aleksandr Gerasimov’un oluşturduğu toplumsal ve ekonomik altyapının gelişmesindeki çelişkileri yansıtırken Marsçı kuramlara sıkı Sıkıya bağlı olan toplumcu gerçekçilik başta SSCB olmak üzere çeşitli Slav ülkelerinde yoğun bir ilgi görürken bu arada ABD’de de sıcak bir karşılama gördü: The Eight grubu. En başta kullanacakları öğelerin bir dökümünü çıkarıp doğanın kent yaşantısının teknoloji ve çağdaş halkbilim bilinci içerisinde tüm toplum gerçeğini kavramaya çalışan sanatçılarsa yeni gerçekçilik akımını getirdiler (1959). Gerçeğe sahip çıkma ve geleneksel sanat tekniklerini yadsıma gibi ortak bir yönden yola çıkan bu sanatçılar arasında en çok dikkat çekenler: P. Restany, Tinguely, Raymond Hanis oldular.

Heykelcilerin bu yeni akıma karşı fazla duyarlık gösterdiği söylenemezse de gerçekçi eğilimlerin varlığı yadsınamayan birkaç sanatçının adından söz edilebilir: Fransız heykelcisi Jules Dalou (1838-1902). Belçikalı Constantin Meunier (1831-1905)


Leave A Reply