Reşat Nuri Güntekin Edebi Kişiliği, Kitaplarının Özetleri, Edebiyattaki Yeri

0
Advertisement

Reşat Nuri Güntekin’in önemli kitaplarının kısaca özetleri, özellikleri, önemli karakterleri. Reşat Nuri Güntekin kitapları, edebi kişiliği hakkında bilgi.

Reşat Nuri Güntekin

Edebi Kişiliği

Reşat Nuri Güntekin, geniş kültürü, sonsuz hoşgörülüğü, gerçek medeni insan kimliği ile son derece sevimli ve zeki bakışlarıyla kendisini, tanıyan, tanımayan herkese sevdirmiş insanlardandır. Ağzından hiç eksik olmayan sigarası ve kırışık, zarif çehresini süsleyen gülümsemesi, bol bol yapılan karikatürlerinde bile ihmal edilmemiştir. Romanlarının birçoğu filme de çekilmiştir. “Bir Dağ Masalı” adlı filminin senaryosunu ise kendisi yazmıştı.

Eserleri ve çevirileriyle 40 yıl boyunca Türk edebiyatına hizmet eden Reşat Nuri Güntekin, kusursuz Türkçesi, akıcı üslubu ile tanınmıştır. Onun bir romanını okurken, bir piyesini seyrederken, kahramanların hiçbiri bize yabancı gelmez; hepsi de doğrudan doğruya toplumun içinden çekilip alınmış, gerçekten yaşıyan insanlar gibidir. Reşat Nuri’nin eserlerinde suni bir tipe rastlamak çok güçtür. Yarattığı kahramanların toplum içindeki tiplere yakın olması, yazarın geniş bir okur çevresi içinde tanınıp sevilmesini sağlamıştır. Eserleri, aradan yıllar geçtiği halde, canlılığını, değerini hiçbir bakımdan kaybetmemiştir; dün olduğu gibi bugün de yeni nesillerce ilgiyle okunmaktadır.

Reşat Nuri Güntekin’in eserleri şunlardır:

Piyesleri : Hakiki Kahramanlık (1919); Gönül veya İnhidam (1919); Eski Rüya (1925); Bir Gece Faciası (1925); Gazeteci Düşmanı; Şemsiye Hırsızı; Arapça Değil mi, Uydur Uydur Söyle; İhtiyar Serseri ( 1925); Ümidin Güneşi (1925); Taş Parçası (1926); Hançer (1927); Çifte Keramet (1927); Sevmek Hakkı (1927); Bir Donanma Gecesi (1927); Karanlık Kuyu ( 1927); Bahar Hastalığı; Kahraman Kahvesi (1927); Ümit Mektebinde; Bir Kır Eğlencesi; Babür Şah’ın Seccadesi, Felaket Karşısında; Göz Dağı; Eski Borç (1931); İstiklal; Vergi Hırsızı ( 1932); Hülleci ( 1935); Yaprak Dökümü (1943); Eski Şarkı (1951); Balıkesir Muhasebecisi (1943); Tanrıdağı Ziyafeti (1955); Bu Gece Başka Gece (1956).

Romanları : Harabelerin Çiçeği (1918); Gizli El ( 1922); Çalıkuşu (1922); Damga (1924); Dudaktan Kalbe ( 1925); Akşam Güneşi (1926); Bir Kadın Düşmanı (1927); Acımak (1928); Yeşil Gece ( 1928); Yaprak Dökümü (1930); Kızılcık Dalları (1932); Gökyüzü (1935); Eski Hastalık (1940); Değirmen (1952); Miskinler Tekkesi (1953); Kan Davası (Yenisabah gazetesinde yayımlandı (1956), Son Sığınak (Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı, 1961).

Advertisement

Çevirileri : Muhammed’in Hayatı (E. Dermenghem’den, 1930, 1958); Hakikat (Emile Zola‘dan, 1945); Atlı Adam (L. R. Drieu’ den, 1947); Yabancı (Albert Camus‘den, 1953); Evham (J. de Lacretelle’den, 1955); İtiraflar (J. J. Rousseau‘dan, 1955-61 ); Don Kişot (Cervantes‘ten, 1957).

Reşat Nuri Güntekin Kitapları Özetleri

calikusu-1Çalıkuşu,

Yazarın en büyük romanıdır. Önce 4 perdelik bir oyun olarak yazıldı: İstanbul Kızı. İki bölümü Anadolu’ daki bir köy okulunda geçtiği için bu basit dekor Darülbedayi tarafından kabul edilmeyince yazar, eserini romana dönüştürdü. Tefrikası; Milli Mücadele sırasındaki Anadolu yaşamıyla, yurt görevi yolundaki adanışlarla, onurlu vazgeçişlerin değeriyle denk düştüğü için büyük ilgiyle karşılandı; bir aşk kırgınlığından, “memleket edebiyatı” na sağlıklı bir kapı açılmış oldu. Roman kahramanı Feride, anı defterine yazdığı duygu ve düşünceleriyle yaşam serüvenini kendi anlatır (Güntekin, 5. basımdan sonra bir değişiklik yaparak kendi ağızından verilen ilk bölümü de Feride’nin günlüğü biçimine dönüştürdü).

Anasız babasız, teyze korumasında bir Fransız okulunda yatılı okuyan muzip, şen, canlı Feride (arkadaşlarının taktığı adla Çalıkuşu), teyzeoğlu Kâmuran’a, ilk aşkın bütün gücüyle vurgun ama kimsesizliğinin bilediği bir onur duyarlığıyla da bağımsız ruhludur. Kâmuran’ın evlilik vaadiyle yürüttüğü eski bir ilişkisini öğrenince başkaldırır, düğün gecesinden kaçar, öğretmen olarak Anadolu’ya geçer. Zeyniler Köyü, Bursa, Çanakkale, İzmir, Kuşadası dolaylarında gönüllü bir adanışla çalışır; varlığını öncelikle kadın diye değerlendiren çeşitli erkek ilişkilerinden ustalıkla kurtulur, kendisini babaca esirgeyen Doktor Hayrullah Bey ile biçim olarak nikâhlanır, onun vasiyetine uyarak, bilmeden teyze evine götürdüğü paketteki anı defterini okuyan Kâmuran’ın bilinçlenmesiyle özlediği aşk evliliğine kavuşur.

İlk bakışta tekil bir aşk öyküsü gibi görünen konu, Feride’nin (onunla aynı meslekteki yazarın) güçlü gözlemleri, Anadolu görünümleri, açık seçik aydınlık ve yalın anlatımı, inandırıcı içtenliği, insanca özüyle hakkı olan büyük ilgiyi gördü. KİTABIN DETAYLI ÖZETİ İÇİN TIKLAYIN


Değirmen,

Birinci Dünya Savaşı öncesindeki Sarıpınar Kasabası’nda bir içki gecesinin paniği deprem sanılır. Bürokrasiyi kıyasıya eleştiren roman, bu olayın sömürüsünü sergiler. Aslında yıkık dökük olan kasaba, depremsiz haliyle bile yardıma muhtaç durumdadır. Şehzade Şemsettin Efendi’nin ziyareti hem kasabaya yardım sağlar, hem abartıcı ve sahtekâr kaymakama altın nişan getirir. Ülke koşullarından habersiz yöneticilerle masa başı yorum yapan basın organları gülünçleştirilir.


Acımak,

Eğitim mesleğine adanmış ilkokul öğretmeni Zehra, işinin gerektirdiği iki nitelikten, acımakla sevencenlikten yoksun gibidir. Duygusal davranışların her çeşidinden uzak, uzlaşmaz bir ilkeler katılığında günlük işlerini yürütür. Babasının hastalık ve ölümü karşısında bile ilkin aynı kişiliği yansıtırken bir memur olan babası Mürşit Efendi’den kalan anı defterini okuyunca değişir. Uyumsuz bir evlilik sonucu babası kişisel kurtuluşunu içkide ararken kızını bu çevreden kurtarmak için de onu öğretmen okuluna vermiştir. Yenilmiş de olsa erdemli bir babanın çektikleri karşısında kayıtsızlık duvarları yıkılan Zehra, artık yaşama ve insanlara, öğrencilerine ve velilerine daha sevgiyle, acıyarak, anlayarak, hoş görü ile bakacaktır.

Advertisement

Anadolu Notları,

Eğitim müfettişi ve milletvekili olarak zorunlu görev gezileriyle dolaştığı “Taşra” Anadolusu’nu göze çarpan özellikleriyle tanıtan yazarın gözlemlerinde hem sıcak bir yurt sevgisi, hem bir aydın eleştirisi vardır. Yerel özelliklerini canlandırıldığı kasaba ve kentlerle kişileri gizli bir sakınışla açıklamaktan kaçınarak ortak niteliklere bağlar. Bu genellemeye gerekçe olarak Anadolu’da zamanlarla yerlerin birbirine çok benzediğini ileri sürer. Yazıların bütünü, Türk insanının ana özellikleriyle Türk yurdunun geçerliği sürüp giden geleneksel koşullarını açıklamış olur.


Yaprak Dökümü,

Mutasarrıf emeklisi olarak taşra görevlerinden İstanbul’a dönen Ali Rıza Bey’in (ek gelir sağlayan ikinci işini yitirince) içine düştüğü yoksunluk durumu; bundan etkilenen aile bireylerinin birer birer kötü yazgılara doğru savrulup gidişleri. Cumhuriyet sonrasındaki hızlı Batılılaşma özentilerinin, bir akıma dönüşünce, gençlik üzerinde yarattığı ters etkiler; tutkularına engel olamayıp karşılayamayan ikinci kuşağın düşüşü, Ali Rıza Bey’in de bu duruma boyun eğişi. İlk bakışta doğru bir teze dayanır görünen roman; baş kahramanının anlamsız edilgenliğiyle tembelliği, çocukların sınır tanımaz iştahları yüzünden hızlı bir çöküntüye yönelerek inandırıcılık gücünü yitirmektedir.

Sağlıklı bir Müslüman Türk ailesinin, Üsküdar’da babadan kalma bir büyükçe evle emeklilik aylığı bulunmasına, -evin genç erkeği Şevket’in geliri bu toplama eklenmesine karşın- birkaç metre moda kumaşıyla bir iki eğlence uğruna dağılıp çürümesi, yeterince inandırıcı nedenlere dayanmadığı için yalnızca duygusal bir yeriniyi dile getirmektedir. Zaman zaman toplumun ilgiye izlediği bu aile dramı, getirdiği korkulu olasılıklar yüzünden ilgi gördüyse de gereğince de eleştirildi.


Leave A Reply