Roma İmparatorluğu Tarihi Hakkında Bilgiler

0
Advertisement

Tarihin en büyük ve en uzun süreli hüküm sürmüş imparatorluklarından olan Roma İmparatorluğu tarihi ile ilgili olarak genel bilgilerin yer aldığı yazımız.


Roma İmparatorluğu
, dünya tarihinin en büyük imparatorluklarından biri, şimdiye kadar kurulan imparatorlukların da, gerek süreli oluşu, gerekse etkisi bakımından, en önemlilerindendir.

Bu büyük imparatorluk, bugünkü Roma şehrinin tepelerinden biri olan Palatina’daki küçük bir köyden doğdu, savaş yolu ile genişledi. Önce bütün İtalya’yı ellerine geçiren Romalılar, Cumhuriyet ve İmparatorluk çağlarında ülkelerine ülkeler kattılar. M. S. II. yüzyıl içinde Roma İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Bu sınır şöyleydi: İngiltere’yi de içine alan bütün batı Avrupa, bütün güney Avrupa, Romanya’yı içine alan, Kırım’a kadar uzanan doğu Avrupa, Balkanlar, Kafkas Dağları’na kadar bütün Akdeniz ülkeleri, Fas’ tan, Basra Körfezi’ne kadar bütün Kuzey Afrika, Mısır, Suriye, Arabistan, Irak’ın da bir kısmı. Bu geniş topraklar 6 yüzyıla yakın bir süre Roma’nın elinde kaldı. Ancak İmparatorluk çöktükten sonra, Roma’nın idaresindeki ülkeler ya bağımsızlığa kavuştular, ya da başka milletlerin boyunduruğu altına girdiler.

Roma Tarihinin Başlangıcı

Romalılar’ın yaşadıkları ülke eskiden beri «İtalya» diye bilinirdi. Yarımadaya bu adı verenler M.Ö. 2000 yıllarında kuzeyden geldiler. Bu topraklara «İtalya», kendilerine de «İtalyalı» adını verdiler. Bunların en önemli boyları Ombriler, Sabinler, Samnitler’di.

Hint-Avrupa kolundan olan bu kavimler ülkeyi ellerine geçirince, oranın yerlileri yanaşılması güç dağlara çekildiler. Bunlar, bugün Pireneler’de yaşıyan Basklar(Osklar)la Ligürler’di.

Advertisement

M.Ö. 1000 yıllarında İtalya’yı Etrüskler ele geçirdiler, İtalyalılar’ı ayrı krallıklar halinde idare ettiler. Siyah saçlı, biçimli yapılı insanlar olan Etrüskler ayrı bir soydandılar.

Tiber nehrinin geçtiği bölgede Latinler otururdu. Onlar da öteki İtalyalılar’la aynı soydandılar. Zamanla Lâtinler’in dili bütün İtalya’ya yayıldı, Romalılar’ın resmi dili oldu.

İtalya’da, hangi ırk dalına bağlı oldukları hala bilinmeyen Ligürler’den, Bask(Oks)lardan, Etrüskler’den başka, güneyde, Hint-Avrupa kolundan Yunanlılar da vardı. Bu Yunan boyları ileri bir uygarlık içindeydiler.

Roma’nın Krallık Çağı

Efsane’ye göre, Roma şehri M.Ö. 754’te Remus – Romulus tarafından kurulmuştu. Roma’nın ilk kralı da Romulus oldu. O çağda Roma halkının çoğunluğunu Lâtinler, azınlığını da Sabinler’le Etrüskler teşkil ediyordu. İlk krallardan 4’ü (Romulus, Numa Pompilius, Tullius Hostilius, Ancus Marcius) Lâtin, son 3’ü (Trkinius Priscus, Servius Tullius, Tarkinius Superbus) ise Etrüsk’tü.

Roma’da krallık M.Ö. 753-509 arasında 244 yıl sürdü. Roma Krallığının sınırları aşağı yukarı Vatikan eyaletinden (Roma şehri ve civarından) ibaretti. Kral (Rex) Halk Meclisi (Comitia Curiata) tarafından seçilirdi. Kral, başrahip, başkomutan, başyargıç görevlerini de görürdü. Sonsuz bir buyurma yetkisi (imperium) olan kral, bunun belirtisi olarak ya kırmızı, ya da erguvan rengi elbise giyer, işlemeli taht üzerinde otururdu.

Advertisement

Etrüskler’in egemenliğinden sonra Roma’da toplum hayatı değişti. Büyük toprak sahibi olanlara, askerlik, memurluk yapanlara «patrician» (çoğulu «patrici») denildi. Bunlar ötekileri yenenlerdi. Yenik Latium halkı ile Roma’ya dışarıdan gelmiş olanlara «plebcian» (çoğulu «plebis») denilirdi. Bunlar çiftçilik, çobanlık, ticaret yaparlar, vergiyi da onlar öderlerdi. Bu iki sınıfın dışında yaşama hakkı bile sahibinin elinde olan köleler vardı. 1

Roma Cumhuriyeti

Roma’da, Krallıktan Cumhuriyet Çağı’na nasıl geçildiği belli değildir. Yalnız Krallık’la Cumhuriyet Çağı arasında kısa bir diktatörlük devri olduğu biliniyor.

Cumhuriyet Çağı’nda, idare «patrician»ların elindeydi. Aslında bu cumhuriyet, üstün sınıfın idaresi demekti. Her yıl «patrician» lardan iki başkan seçilir, bunlara «konsül» (consul) adı verilirdi. Buyurma yetkisi (imperium) çok geniş olan bu konsüller, erguvan çizgili beyaz «toga» (bir cins entari) giyerler, krallar gibi işlemeli koltukta otururlardı.

Roma, cumhuriyet devrinde büyük savaşlar yaparak, önce (M.Ö II. yüzyıl başlarında) bütün İtalya’yı, sonra da Avrupa’da, Afrika’da birçok yerleri ele geçirdi.

Cumhuriyet çağında Romalılar’n yaşayışında, düşünüşünde, idare şekillerinde önemli değişmeler oldu. Başlangıçta «Patrician»lar dan kurulu «Halk Meclisi» (Comitia Curiata) yanında, gene 300 ihtiyar «Patrician»dan kurulu Senato (Senatus) vardı. Daha sonra, hiçbir hakları olmayan «Plebeian»lar dayattılar, kendi aralarında bir «Tribün Meclisi» (Comitia Tributa) kurdular. Bu meclis, Patrician’ların çıkardığı kanunları önce protesto etmekle kaldı, sonra bu kanunları bozma yetkisini kazandı.

M.Ö. V. yüzyılda Plebeian’lar kanunların yazılı olmasını istediler. Konsüller kadar yetki elde eden Plebeian Tribünleri kanunları hazırlayan kurula üye seçildiler. M.Ö. 450 yılında «12 Levha» Kanunları tamamlandı. Genel oya sunularak Forum Romanum’a asıldı. Bu kanunlar, Roma hukukunun değişmeyen, çağımıza kadar da sürüp gelen temelini teşkil etti.

Plebeian’lar arada Roma ordusuna da alındılar. Patrician – Plebeian çatışması sona erince, Roma’nın yayılma çağı başladı. 400 yıldan fazla bir süre içinde Roma bir şehir devleti olmaktan çıkarak, önce İtalya’yı, sonra Batı Akdeniz’i, Avrupa’da birçok yerleri, en sonunda da bütün Akdeniz bölgesini alarak, büyük bir devlet haline geldi.

Roma Devleti’nin Yayılışı

Romalılar önce Lâtin birliğini kurdular. Önce Latium, daha sonra da Etrüskler’in yurdu Etruria Roma topraklarına katıldı. Romalılar bundan sonra (M.Ö. 290) Orta İtalya’daki Samnitler’i yenerek Orta İtalya’yı, Güney İtalya’nın en kuvvetli şehir devleti olan Tarent’i aldılar. Epeiros Kiralı Pirhos da Romalılar’a bu savaşta yenildi. Bu sürekli savaşlar sonunda İtalya’yı egemenlikleri altına alan Romalılar, İtalya’daki geri kalan şehir devletleriyle antlaşmalar yaparak üstünlüklerini onlara da kabul ettirdiler. Sayısı 3.000 kâdar olan bu antlaşmalar Roma’nın üstünlüğünü sağladı onu geniş bir imparatorluk haline getirdi.

Roma’nın Akdeniz’e el atıp donanma kurması, Akdeniz’i elinde tutmak isteyen Kartaca’nın işine gelmezdi. Başkentleri Kuzey Afrika’da, bugünkü Tunus’un bulunduğu yerde olan Kartacalılar, aslında Fenikeli oldukları için, Romalılar «Punic» derlerdi. Bundan dolayı iki devlet arasında M.Ö. 264-146 yılları arasında 118 yıl süren savaşlara «Pön (Pun) Savaşları» dendi. Bu savaş sonunda İspanya da Roma toprağı oldu. Romalılar Kartaca şehrini aldılar, Afrika’da yeni bir Roma sömürgesi kuruldu. Batı Akdeniz Romalılar’ın gölü oldu.

Advertisement

M.Ö. 215-168 yılları arasında 47 yıl süren Makedonya savaşları sonunda da Roma Cumhuriyeti, bütün Makedonya’yı, Yunanistan’ı aldı. Bu arada Selevkos Kırallığı da, kısa süren savaşlar sonunda, Roma’nın egemenliği altına girdi.

Roma Devleti’nde İç Savaşlar

Geniş toprakları ele geçirip zenginleşen Roma’da, zenginlerle fakirler arasında başlayan savaşlar devrimlere, toplumsal yeniliklere yol açtı. Halkın tarafını tutan «Tribün» Tiberius Gracchus ile kardeşi Gaius Gracchus, toprak kanunu, tahıl kanunu için savaştılar (M.Ö. 133-123). Roma çeşitli karışıklıklar içinde kıvrandı. Zenginler ellerindekini kaçırmamak, halk da yeni yaşama hakları elde etmek için uğraşıyordu.

Senato’yu ellerinde tutan Patrician’ların karşısına, halk partisi temsilcileri olarak çıkan Marius, yedi defa konsül seçildiyse de, bir asker, iyi bir idareci olmasına rağmen, fakirlere fayda sağlayamadı. M.Ö. 82’de Konsül Sulla diktatör seçildi. Sulla, Marius ile halk partisi taraftarlarından 5.000 kişiyi öldürterek, Senato’ya geniş yetki verdi. Sulla’nın ölümünden sonra Roma, Pompeius’un Crassus’un, Caesar’ın elinde kaldı.

Cumhuriyet, yüzyıla yakın bir zamandan beri iç savaşlardan bunalmıştı. Durumu düzeltmek için yeniliklere, başka bir görüşe ihtiyaç vardı. Marius’un yeğeni olan Sezar bu alanda birçok şeyler düşünüyordu. M.Ö. 60 yılında Caesar, Pompeius, Crassus birleştiler. Böylece ilk «triumvirat» (üçler kurulu) ortaya çıktı. Üçler aralarında Caesar’ı Konsül seçtiler, Crassus Suriye, Pompeius ise Afrika ve İspanya valiliklerini aldılar. Caesar, Konsüllük süresi bitince Gallia’ya gitti, Goller’i yenerek, bugünkü Fransa, Belçika topraklarını Roma’ya kattı. Germania (bugünkü Almanya )ya girdi.

Caesar yurt dışındayken Pompeius Roma’ da diktatörlüğü ele alınıştı. Senato, Caesar’ı çağırdı. Caesar ordusu ile İtalya’ya girdi. Roma’nın sınırı olan Rubicon ırmağını hiçbir komutan ordusu ile aşamazdı. Caesâr Rubicon’u aştı, Roma’ya girdi. Kaçan Pompeius’u Yunanistan’a kadar kovalayarak Farsalus’ta yendi.

Caesar bundan sonra Mısır’a yürüdü. Mısır Kralı Ptolemaios’u tahtından indirdi, Ptolemaios’un kız kardeşi Kleopatra’yı tahta çıkardı.

Bu başarılarından sonra Roma Senatosu, Caesar’a sınırsız bir yetkiyle «diktatörlük» verdi (M.Ö. 46). Diktatör, konsül, tribün ve başkomutan olan Julius Caesar’ın kanuni dokunulmazlığı da vardı. Yalnız, krallık alâmetlerinin hepsini üzerine aldığı halde «kral» adını almadı. Caesar Roma’da birçok yenilikler yaptı. Romalılar’ı sömürgelere yerleştirdi. Kendi adını taşıyan takvimi (Julius Takvimi) ortaya çıkardı. M. Ö. 44 yılında cumhuriyetçiler, Caesar’ı, krallığı canlandıracağı düşüncesiyle Senato’da üzerine hançerle saldırarak öldürdüler.

Caesar’ın ölümünden sonra Roma, yeniden karışıklık içinde kaldı. Caesar’ın yeğeni Octavianus ile iki komutanı, Antonius’la Lepidus, birleştiler (M.Ö. 43). Roma ülkelerini paylaşan bu üç komutan arasında az sonra geçimsizlik çıktı. Octavianus önce Lepidus’u, sonra da Mısır’a kaçarak, Kraliçe Kleopatra ile evlenen Antonius’u yendi. Bu savaş sonunda Kleopatra kendini öldürdüğü için Mısır da Roma’nın idaresine geçti, böylece bütün Akdeniz bir Roma gölü haline geldi.
Roma İmparatorluğu Haritası
Roma’nın İmparatorluk Çağı

Octavianus artık tek başına kalmıştı. Senato onu birkaç defa konsül seçti. M.Ö. 27′ de ona «Augustus» (Ulu) adını verdiler. «Imperium» yetkisini alan Augustus’la birlikte Roma’nın imparatorluk çağı da başlamış oldu. Bu devirde birçok imparator hanedanı gelip geçmiştir ki başlıcaları şunlardır:

Augustus Hanedanı (M. Ö. 27 – M.S. 68). — Yüzyıllar boyu süren savaşlar, Roma’da «barış» duygusunu kuvvetlendirmişti. Bunun için Augustus zamanında Roma gerçek bir barışa kavuştu. Augustus 44 yıl saltanat sürdü. Yerine üvey oğlu Tiberius (saltanatı M. S. 14-37) geçti. Tiberius önceleri çok iyi bir idare kurdu. Senato’ya saygı gösterdi. Sonraları şiddet yoluna saptı. Yerine geçen yeğeni Gaiüs (Caligula) kafa dengesi bozuk bir imparatordu. Atını konsül seçtirecek kadar çılgınlıklar gösterdi. Bir ayaklanma ile öldürüldü. Claudius (s. 41-54) Büyük Britanya adasının güney kesimini Roma’ya kattı. Neron (s 54-68) Augustus hanedanının son imparatoru oldu. Hem yarı deli, hem de zalim olan Neron, Hıristiyanlar’a çok işkenceler etti. Roma da onun zamanında yandı.

Advertisement

Flavius Hanedanı (69-96). — Neron’un öldürülmesinden sonra Roma yeniden karıştı. Muhafız askerleri istediklerini imparator yaptılar (Galba, Otho, Vitelius), 69 yılında ordu komutanlarından Flavius Vespasianus imparator oldu (s. 69-79). Oğlu Titus (s. 79-81 ) iyilik seven bir adamdı. Domitianus (s. 81-96) Titus’un kardeşiydi. Doğulu sultanlar gibi yaşayıp, kendisine «Tanrı» adları taktı. Onun öldürülmesiyle Flavius hanedanı da sona erdi.

Antoninus Hanedanı (98-193). — Roma’ da en uzun süren imparator ailesidir. Kurucusu Traianus (s. 98-117) idi. Roma’da karışıklık çıkıp da Nerva (s. 96-98) öldürülünce Traianus imparator oldu. İyi bir komutan olan Traianus, Dacia (bugünkü Romanya)yı aldı. Partlar’ı yenerek İran’a kadar sokuldu. Roma İmparatorluğu en geniş sınırlara onun devrinde ulaştı.

Hadrianus (s. 117-138) bütün Roma sınırları içinde yaşayanları askere aldırdı. Yalnız, subaylar Romalı idi. Trakya’da Hadrianopolis (Edirne) şehri onun zamanında kuruldu,

Antoninus (s. 138-161) olgun bir insandı. Namuslu, iyi bir idareciydi, dindardı. Bundan dolayı «Pius» (Sofu) adı ile anıldı. İkinci yüzyılın en dürüst, en iyi imparatoru olduğu için birbirleriyle yakın akraba olmayan imparatorlara onun adından alınarak «Antoninus Hanedanı» denildi.

Marcus Aurelius (saltanatı 161-180) önceleri Lucius Verus’le birlikte (161-169), Verus’un ölümünden sonra da tek başına imparatorluk etti. Okumuş, filozof yaradılışlı bir adamdı. İmparatordan çok, Romalı basit bir vatandaş gibi yaşadı. Savaşı sevmemekle birlikte, imparatorluk sınırlarını korumak için birçok yıllarını orduda geçirmek zorunda kaldı. Barbar ülkelerini Roma uygarlığına kavuşturmak amacını güderdi.

Cominodus (s. 180-193) Marcus Aurelius’ un oğludur. «İyi babanın kötü evlâdı» diye anılır. Çünkü pek zalim yaradılışlıydı Bir isyan sonunda öldürüldü.

Roma İmparatorluğu, 100 yıl süren sakin, parlak bir yaşayıştan sonra, 50 yıldan fazla karışıklık içinde kaldı. Gerçi Roma gene toprak kaybetmiyor, hatta yeni yerler kazanıyordu; yalnız, her şey şımaran askerlerin, «Praetor» adı verilen muhafız askerlerinin elindeydi. Sık sık isyanlar çıkararak, istediklerini imparator yapıyorlardı. Bu devrede 24 imparator geldi geçti.

Bunlar arasında, Tuna ordusunun desteklemesi ile imparator olan «Afrikalı» Septimus Severus (s. 193-211) en çok yerinde kalandır. Praetor’ları Roma’dan dışarı çıkardı, muhafız askerlerini yalnız ordunun gözde askerleri arasından seçti.

Antoninus Caracalla (s. 211-217) askerlere dayanarak, vaktini içki sofralarında, savaşlara geçirdi. Partlar’la yaptığı savaşta komutanlardan Macrinus tarafından öldürüldü. Caracalla, Roma’da kendi adını taşıyan bir hamam yaptırmıştı.

Caracalla’dan sonra gelen imparatorlar askerlerin elinde büsbütün oyuncak oldular. Bunlardan «Suriyeli» diye tanınan imparatorlardan Elaqabalus (s. 218-222), Alexander Severus (s. 222-235) askerler tarafından öldürüldüler. Bu askerî baskı devrinde gelip geçen 24 imparatordan yalnız bir tanesi (Septimus Severus) eceliyle ölmüştür.

Roma’yı bu karışıklıktan kurtaranlar İlliryalı imparatorlar oldu. Tuna ordusunun komutanı olan, «Gothicus» diye de anılan Claudius (s. 268-270) Gotlar’ı yendi, Roma’daki karışıklıklara son verdi. Aurelianus (s. 270-275) Dacia’da savaşlar yaptı. Roma’nın yeni sınırı Tuna nehri oldu. Aurelius Probus (s. 276-281 ) Galia’da Franklarla savaştı. Aurelius Carus (s. 281-283) Ermenistan’da savaşırken yıldırım düşerek öldü. Yerine önce oğlu getirildiyse de, öldürülmesi üzerine komutanlardan Aurelius Valerius Diocletianus imparator oldu.

Advertisement

Ortak İmparatorlar Çağı

Diocletianus (s. 284-305) Roma’ya yeni bîr düzen verdi. İmparatorluğu, eşit «imperium» yetkileri olan iki «augustus» (imparator) arasında böldü. Bunlar gerekince yerlerine geçmek için yanlarına birer «caesar» (kayser) alacaklardı. «Augustus»ların da, «caesar»ların da biri batıda, ötekisi de doğuda oturacaktı. İmparatorlar da, kayserler de ne Senato ve ne de ordu tarafından seçilmediği gibi, bunlara da bağlı olmayacaktı.

İki imparatorla birer yardımcısından meydana gelen bu dörtlü saltanat, durumu kurtaracağına büsbütün karıştırdı. Maximianus’ la birlikte Roma’yı idare eden Diocletianus çekilince (305) kayserler onların yerlerini aldılar, böylece taht kavgası da başladı. Bundan sonra «augustus»lar île «caesar»lar birbirlerine düştüler, bu karışık durum imparatorluğun ikiye ayrılmasına kadar sürdü.

Ortak imparatorluk devrinde, en çok parlayan I, Constantinus oldu. Önce kayserlik (307-311 ) yaptı. Sonra Maximinus’la birlikte imparator oldu (311-337). Constantinus’ un anası Hıristiyan olduğu için bu dinde olanlara yurttaşlık hakkı tanıdı. 325 yılında, Hıristiyanlar arasındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak için İznik’te bir meclis topladı.

İmparatorluğun İkiye Ayrılışı

I. Constantinus, imparatorluğun merkezini Byzantium (Bizans)a aldı. Burada, yeni bir şehir kurarak «Constantinopolis» (Constantinus şehri) adını verdi (330). Bugünkü İstanbul’un çekirdeği olan bu şehri güzel binalarla, alanlarla süsledi.

«Büyük» adı ile anılan Constantinus öldükten sonra oğulları imparatorluğu paylaştılar. Bunların arasında, sonradan kanlı kavgalar oldu. Constantinus’un birleştirdiği imparatorluk yavaş yavaş dağıldı.

Bu arada gelen imparatorlardan Theodosius (s. 379-395) ortak «augustus»larla, «caesar» larla çarpıştı. Onun ölümünde zaten 364’ten beri gerçekten «Batı» ve «Doğu» diye ikiye ayrılan Roma imparatorluğu tam bölüntüye uğradı (395). Arcadius (s. 395-405) Doğu’ da, Honorius da (s. 395-423) Batı’da imparator oldular. Doğu ve Batı Roma imparatorlukları, batıda son imparator olan Romulus Augustus’un, Barbar komutanlarından Odo-akar tarafından yenilmesine kadar sürdü. Odoakar, imparatorluk alâmetlerini doğudaki Arcadius’a göndererek, kendisine bağlı olduğunu bildirdi (46), kendisi İtalya valisi oldu.

Batı Roma İmparatorluğumun bütün toprakları da büyük göç seli ile gelen yeni ırkların eline geçti. Böylece, doğuda gittikçe Yu-nanlılaşan Doğu Roma İmparatorluğu kaldı. Doğu Roma İmparatorluğu da, 1453’te Fâtih Sultan Mehmet’in İstanbul’u alması üzerine, yıkıldı.

Roma’nın Etkileri ve Çöküş Sebebi

Romalılar’ın uygarlığa büyük yardımları dokunmuştur. Devlet idaresi yanında, hukukta da Romalılar’ın mirası çok değerlidir. M.Ö. 451’de ilk yazılı kanunları (12 Levha Kanunları) Romalılar ortaya çıkardılar.

Advertisement

Romalılar askerlikte de büyük başarı gösterdiler. Küçük ordularla, çevik manevralar yaparak, kendilerinden kalabalık düşman ordularına galip geldiler. Roma ordusunda sıkı bir inzibat vardı. Zaten bütün Romalılar önceleri çok sıkı bir hayat yaşarlar, şan ve şerefle ölmek isterlerdi.

Cumhuriyet çağında Roma’nın sınırları genişledikçe, yeni milletler, Roma milletler topluluğuna katıldı. Yeni dinler, yeni yaşayış, Doğu gösterişçiliği ve zevkle dolu hayatı Roma’ya girdi. Sınıflar arasındaki sürekli çekişmeler de buna eklenince Roma’da M. S. III. yüzyılda ahlâk çok bozuldu. Bu durum, Roma’nın çöküşünde büyük rol oynamıştır.

Roma İmparatorluğu’nun çöküşünü hazırlayan sebeplerin başında Hıristiyanlık da gelir. Roma, putperest bir toplumdu. Orduları, kanunları, halkın yaşayışı, gelenekler bütüniyle putperest ataların mirasıydı. Hıristiyanlık, Roma sınırları içinde geliştikçe, birbirine zıt iki toplum doğdu. Roma İmparatorluğu artık eski geleneklere bağlı «Romalı yurttaşlar»dan yardım göremedi.

Kavimlerin göçü de Roma İmparatorluğu’ nun yıkılmasını çabuklaştırdı. Yalnız, M.Ö. I. yüzyıldan V. yüzyıl ortalarına kadar Roma sınırları çok az değişti. Bu yönden Roma Imparatorluğu’nun çöküşü, devamlı yenilgilerden, toprak kaybından değil, iç çekişmelerden, Roma’nın asıl kudretli yönü olan iç dayanakların V. yüzyılda tamamiyle yıkılmasından ileri geldi.


Leave A Reply