S Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları, Eş Anlamlılar Sözlüğü

0
Advertisement

S harfi, Türkçede bulunan S harfi ile başlayan eş anlamlı sözcükler, kelimeler listesi ve anlamları. S Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

S Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

Kaynak: pngegg.com

S Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

  • saadet: mutluluk,
  • sabık: geçen, eski, önceki,
  • sabıka: suç.
  • sabır: tahammül, dayanık, katlanma,
  • sabit: durağan,
  • sabotaj: baltalama,
  • saçma: yersiz, boş.
  • sada: ses.
  • sadaka: yardım,
  • sadakat: bağlılık, doğruluk,
  • sadakatli: sadık,
  • sade: yalın, gösterişsiz,
  • sadece: yalnız, ancak,
  • sadeleştirmek: yalınlaştırmak.
  • sadık: bağlı, doğru,
  • sadme: çarpışma,
  • saf: 1. arı. 2. sıra, dizi. 3. budala.
  • saffet: arılık, temizlik,
  • safha: evre.
  • safi: katıksız, net, sadece,
  • sağ: 1. esen. 2. katıksız. 3. canlı.
  • sağduyu: aklıselim,
  • sağgörü: basiret,
  • sağlam: 1. dayanıklı. 2. eksiksiz, kusursuz. 3. güvenilir.
  • sağlama: tedarik, temin,
  • sağlık: sıhhat, afiyet,
  • sağlık bilgisi: 1. hıfzı sıhha. 2. hijyen,
  • sağlıklı: sıhhatli,
  • sagu: ağıt.
  • saha: alan.
  • sahi: gerçek,
  • sahici: gerçek,
  • sahife: sayfa,
  • sahil: kıyı.
  • sahip: 1. koruyucu . 2. iye.
  • sahra: 1. kır. 2. çöl.
  • sahte: 1. düzme, düzmece. 2.yapmacık,
  • sahtekâr: hileci, düzenci,
  • sair: başka,
  • saka: sucu.
  • sakar: dikkatsiz,
  • sakat: bozuk, kusurlu, aksak.
  • sakınca: mahzur,
  • sakıncalı: mahzurlu,
  • sakınmak: korkmak, çekinmek.
  • sakınmaz: gözüpek, pervasız, cesur, yürekli,
  • sakil: çirkin,
  • sakin: durgun, sessiz, sakinleşmek: yatışmak,
  • sakit: susmuş, sessiz,
  • saklamak: muhafaza etmek, örtbas etmek, gizlemek, saklı tutmak,
  • saklı: 1. gizli. 2. mahfuz,
  • salacak: teneşir,
  • salâh: düzelme, iyileşme, iyilik,
  • salâhiyet: yetki,
  • salak: aptal,
  • salatalık: hıyar,
  • saldırgan: mütecaviz,
  • saldırı: hücum, tecavüz,
  • saldırmak: hücum etmek, taarruz etmek, tecavüz etmek.
  • salgın: bulaşıcı, istilâ,
  • salık: haber, tavsiye,
  • salih: yarar, elverişli, iyi.
  • salim: esen, sağlam.
  • sallapati: düşüncesiz,
  • salmalık: otlak,
  • saloz: salak,
  • salpa: gevşek, sarkık,
  • salt: 1. tek, sırf. 2. yalnız,
  • saltanat: 1. sultanlık. 2. bolluk. 3. şatafatlılık.
  • saltık: mutlak,
  • samankapan: kehribar,
  • samimi: içten, samimiyet: içtenlik,
  • samimiyetle: içtenlikle,
  • samimiyetsiz: içtenliksiz.
  • san: ün, şöhret, unvan,
  • sanatçı: 1. artist. 2. sanatkâr. 3. usta.
  • sanatkâr: sanatçı,
  • sanayi: endüstri,
  • sandalye: 1. mevki. 2. makam. 3. koltuk,
  • sanı: zan.
  • sanık: zanlı,
  • sanırım: galiba,
  • sanmak: zannetmek,
  • sansür: sıkı denetim,
  • sapık: anormal,
  • sapıtmak: delileşmek, saçmalamak,
  • saplamak: batırmak.
  • saptamak: tespit etmek,
  • sarahat: açıklık, aydınlık,
  • sarf: 1. harcama. 2. dilbilgisi,
  • sarfiyat: harcamalar,
  • sarhoş: içkili,
  • sâri: bulaşıcı, geçici,
  • sarih: açık, belli,
  • sarkıntı: sataşmak,
  • sarmak: kaplamak, kuşatmak, kucaklamak,
  • sarmal: helezoni.
  • sarman: 1. iri, büyük. 2. sarı tüylü kedi.
  • sarmaşmak: sarılmak, kucaklaşmak,
  • sarp: 1. dik. 2. sert.
  • sarrafiye: sarraflık,
  • saten: atlas,
  • sathi: yüzeysel,
  • satıcı: bayi.
  • satıcılık: bayilik,
  • satıh: yüz, yüzey,
  • sav: iddia.
  • savacı: haberci, müjdeci,
  • savaş: harp, cenk.
  • savaşçı: muharip, cengâver.
  • savaşmak: harp etmek, muharebe etmek, uğraşmak,
  • savlamak: iddia etmek.
  • savmak: 1. uzaklaştırmak. 2.defetmek,
savruk: dağınık,
  • savsak: ihmalci,
  • savsaklamak: ihmal etmek,
  • savunma: müdafaa,
  • savunmak: 1. müdafaa etmek. 2. korunmak,
  • savurgan: müsrif,
  • savurganlık: müsriflik,
  • savurmak: 1. yaymak, saçmak. 2. israf etmek,
  • savuşmak: uzaklaşmak,
  • savuşturmak: geciktirmek,
  • sây: emek, iş.
  • saydam: şeffaf,
  • sayfiye: yazlık,
  • saygı: hürmet.
  • saygıdeğer: sayın, muhterem,
  • saygın: itibarlı, muteber,
  • saygınlık: itibar, prestij, kredi.
  • saygısız: hürmetsiz, laubali,
  • sayha: çığlık,
  • sayı: adet, numara, puan.
  • sayılamak: istatistik, numaralamak,
  • sayılı: önemli, belirli,
  • sayın: muhterem.
  • saymamazlık: saygısızlık,
  • sayman: muhasebeci, muhasip,
  • sayrı: hasta,
  • sazende: sazcı,
  • sebat: direnme,
  • sebep: neden,
  • sebze: zerzavat.
  • seccade: namazlık,
  • seciye: karakter,
  • seçkin: güzide,
  • seçmeli: muhayyer,
  • seda: ses.
  • sefa: 1. rahatlık. 2. eğlence,
  • sefalet: yoksulluk,
  • sefaret: elçilik,
  • sefer: 1. yolculuk. 2. defa. 3.savaş,
  • sefil: yoksul,
  • sefillik: yoksulluk,
  • sefir: elçi.
  • sehven: yanlışlıkla,
  • seki: set, taraça, teras,
  • sekreter: yazman,
  • sekte: 1. durma. 2. durgu,
  • sektör: kesim,
  • sel: taşkın su.
  • selâm: esenleme,
  • selâmet: esenlik.
  • selâmetlemek: uğurlamak,
  • sele: sepet.
  • selim: 1. dürüst. 2. doğru. 3.kusursuz,
  • sem: zehir,
  • sema: gökyüzü,
  • sembol: simge,
  • semen: semizlik,
  • semere: 1. meyve. 2. verim,
  • semih: cömert,
  • sempatik: cana yakın, sevimli.
  • semt: bölge,
  • sene: yıl.
  • senelik: yıllık,
  • sentaks: sözdizimi.
  • sentez: bileşim,
  • serap: yalgın,
  • serbaz: korkusuz,
  • serbest: özgür,
  • serdar: başkomutan,
  • serdengeçti: fedaî,
  • sergilemek: teşhir etmek,
  • sergüzeşt: serüven, macera,
  • serhat: sınır boyu.
  • seri: 1. hızlı. 2. dizi.
  • serili: yayılmış, serilmiş,
  • serilmek: uzanmak, yayılmak.
  • serin: az soğuk,
  • serinkanlı: soğukkanlı,
  • serinkanlılık: soğukkanlılık,
  • serkeşlik: kafa tutma,
  • sermaye: anamal, anapara,
  • serpilmek: gelişip büyümek,
  • sersemleşmek: aptallaşmak,
  • sert: 1. katı, dayanıklı. 2. zorlu. 3. haşin. 4. hoşgörüsüz,
  • sertifika: belge,
  • serüven: macera,
  • serüvenci: maceraperest,
  • servet: zenginlik,
  • servis: hizmet,
  • ses: selen, seda.
  • seslenme: hitap,
  • sesli uyumu: ünlü uyumu,
  • sessiz: ünsüz,
  • sesteş: eş sesli,
sevda: sevgi,
  • sevecen: şefkatli, müşfik,
  • sevecenlik: şefkat,
  • sevgi: aşk, sevda,
  • sevgili: aziz, canan, yâr.
  • sevi: aşk.
  • sevimli: şirin,
  • sevimsiz: antipatik,
  • sevinç: neşe.
  • seviye: düzey,
  • seviyesiz: düzeysiz, bayağı,
  • sevk: gönderme,
  • sevk ve idare etmek: yönetmek.
  • seyahat: gezi, yolculuk,
  • seyir: 1. yürüyüş. 2. bakma. 3. izleme,
  • seyirci: izleyici,
  • seyran: gezinme,
  • seyrek: aralıklı,
  • seyretmek: izlemek,
  • seyrüsefer: gidişgeliş.
  • seyyah: gezgin, turist, gezmen,
  • seyyar: gezici
  • sezdirmek: hissettirmek,
  • sezi: sezgi,
  • sezon: mevsim,
  • sıcakkanlı: sevimli, cana yakın.
  • sıcaklık: hararet,
  • sıfat-fiil: ortaç,
  • sığınmak: iltica etmek,
  • sıhhat: sağlık, esenlik,
  • sıhhi: sağlıksal,
  • sıhhi tesisat: su döşemi,
  • sıkı: 1. dar. 2. cimri.
  • sıkıcı: iç sıkan,
  • sıkılgan: utangaç,
  • sıkıntı: kasvet, meşakkat,
  • sıklet: 1. ağırlık, yük. 2. sıkıntı.
  • sıla: 1. yakınlarına kavuşma. 2.özlenilen yer.
  • sınamak: 1. tecrübe etmek. 2.muayene etmek,
  • sınav: imtihan,
  • sıngın: 1. korkmuş. 2. sinmiş. 3.çekingen. 4. üzgün,
  • sınır: hudut,
  • sınırlamak: belirlemek,
  • sır: giz.
  • sıra: derece, hiza.
  • sıradan: adi, alelâde.
  • sırf: 1. yalnız, ancak. 2. tamamiyle, büsbütün,
  • sırılsıklam: 1. iyice, adamakıllı. 2. çok ıslak,
  • sıska: kuru, cılız,
  • sıvı: mayi, likit, sıvışmak: kaçmak,
  • sızı: ağrı.
  • sızlanma: yakınma, şikâyet,
  • sicilli: sabıkalı,
  • siftinmek: oyalanmak,
  • sihir: büyü.
  • sihirbaz: büyücü,
  • silahşor: savaşçı,
  • silik: sönük, cansız, ruhsuz,
  • silsile: sıra, soy sop.
  • sim: gümüş,
  • sima: yüz, çehre,
  • simge: sembol, timsal,
  • simsar: komisyoncu,
  • simsiyah: kapkara,
  • sin: kabir, yaş.
  • sinagog: havra,
  • sindirim: hazım,
  • sine: göğüs,
  • singin: sıkılgan,
  • sinik: sinmiş, pusmuş,
  • sinirbilim: nevroloji,
  • sinirlenmek: kızmak,
  • sinirli: asabi, huysuz,
  • sinlik: kabristan,
  • sinyal: işaret,
  • sirayet: geçme, bulaşma,
  • sisli: sislenmiş, bulanık,
  • sismograf: depremyazar,
  • sistem: yöntem, dizge, öğreti,
  • sistemli: düzenli,
  • sittinsene: 1. altmış yıl. 2.yıllar yılı.
  • sivrilmek: yükselmek,
  • siyah: kara.
  • siyahi: zenci,
  • siyasal: politik, siyasi,
  • soğukkanlı: sakin, serinkanlı.
  • soğukluk: 1. dargınlık. 2.meşrubat,
  • sohbet: söyleşi,
  • soluk: 1. nefes. 2. solmuş,
  • solunum: teneffüs,
  • somurtmak: surat asmak,
  • sonbahar: güz.
  • sonrasız: ebedi,
  • sonsuz: ebedi,
  • sonsuza dek: ebediyen,
  • sonsuzluk: ebediyet,
  • sonuç: netice.
  • sonuçlandırma: neticelendirme,
  • sorumluluk: mesuliyet,
  • sorun: mesele,
  • soruşturma: tahkikat, anket,
sos: salça,
  • sosyal: toplumsal,
  • sosyalist: toplumcu,
  • sosyalizm: toplumculuk,
  • sosyete: topluluk,
  • sosyolog: toplumbilimci,
  • sosyoloji: toplumbilim,
  • soya çekim: kalıtım.
  • soydaş: hemcins,
  • soylu: asil.
  • soyluluk: asalet,
  • soysuz: cibiliyetsiz.
  • soyut: abstre, mücerret,
  • sömestr: yarıyıl,
  • sömürü: istismar,
  • sövgü: küfür,
  • söylence: efsane,
  • söylenti: rivayet, haber,
  • söyleşi: sohbet,
  • söylev: nutuk.
  • söz: 1. kelime. 2. lâf. 3.kelâm. 4. lâkırdı,
  • söz açmak: bahsetmek,
  • sözcük: kelime,
  • sözdizimi: sentaks,
  • sözgelişi: meselâ,
  • sözleşme: mukavele,
  • sözlük: lügat,
  • sportmen: sporcu,
  • step: bozkır,
  • stop: dur.
  • sual: soru.
  • suç: 1. kabahat. 2. cürüm,
  • suçlama: itham,
  • suçlu: kabahatli,
  • suçsuz: günahsız,
  • sudan: önemsiz, saçma.
  • su küre: hidrosfer.
  • sulh: barış.
  • sultanlık: padişahlık.
  • sumsuk: yumruk.
  • suni: yapay, yapma.
  • sunucu: takdimci.
  • sunuş: 1. sunmak işi. 2. ön
  • söz. surat: yüz.
  • suratsız: 1. somurtkan. 2.aksi. 3. çirkin,
  • suret: 1. görünüş. 2. kopye.
  • susma: sükût,
  • susmak: sükût etmek,
  • sübyan: çocuklar,
  • sühulet: kolaylık,
  • sühunet: sıcaklık,
  • sükûnet: durgunluk, dinginlik.
  • sülâle: soy sop.
  • sülf: kükürt.
  • sünepe: kılıksız, uyuşuk,
  • sürat: çabukluk, hız, hızlılık.
  • süre: müddet, zaman,
  • sürekli: devamlı,
  • sürgit: ilelebet,
  • sürmek: 1. sevk etmek. 2. uzatmak. 3. götürmek. 4. dökmek. 5. dokunmak. 6. yeşermek,
  • sürgün: 1. uzaklaştırma. 2.filiz. 3. ishal,
  • sürmek: devam etmek,
  • sürücü: şoför,
  • sürüm değeri: rayiç, süs: 1. şatafat. 2. ziynet,
  • süslenmiş: süslü, bezenmiş,
  • süslü: süslenmiş,
  • süt beyaz: bembeyaz, apak.
  • sütliman: 1. durgun, sakin. 2.gürültüsüz, olaysız,
  • sütun: kolon, direk,
  • süvari: atlı.
  • süzgeç: 1. filtre. 2. kevgir,
  • süzgün: 1. mahmur. 2. güçsüz. 3. zayıf.


Leave A Reply