Samipaşazade Sezai Kimdir? Ünlü Yazarın Hayatı, Eserleri Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Samipaşazade Sezai Kimdir ve ne yapmıştır? Samipaşazade Sezai hayatı, biyografisi, eserleri, kitapları hakkında bilgi.

Samipaşazade Sezai

Samipaşazade Sezai

Samipaşazade Sezai ; yazardır (İstanbul 1860-ay.y. 1936).

Özel öğrenim gördü, 18 yaşında edebiyata özendi. İki yıl sonra devlet memurluğuna başladı, elçilik ikinci katibi olarak Londra’ya gönderildi (1881), dört yıl kaldığı bu görevde yabancı dil bilgisi düzeyini yükseltti. Batı edebiyatlarına yaklaştı. Yurda dönüşünde memurluğunu sürdürürken tek romanına çalışmış olması da düşünülebilir. Sergüzeşt (1889). Roman kahramanı cariye Dilber’in Nil Irmağı’na “hürriyetine doğru gidiyordu” satırlarıyla bittiği için kovuşturmaya uğrayınca Avrupa’ya kaçtı (1889).

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yayın organı olan Şûrâ-yı Ümmet gazetesinde yazarak geçirdiği 20 yıl sonunda yurda dönünce (1908) bir özgürlük kahramanı gibi karşılananlar arasında yer aldı. Ertesi yıl Madrid elçiliğine atandı (1909-1914), savaş yıllarını kendi olanaklarıyla İsviçre’de geçirdi, yeniden yurda dönüşünde emeklilik işlemine hak kazandı (1921), darlığa düşünce yurda yararlarından ötürü TBMM tarafından bağlanan aylığı aldı (1927), Göksu mezarlığına gömüldü. Tanzimatçıların ikinci kuşağından olan Samipaşazade; verimsiz yazarlığının bir iki türdeki ilk ürünlerinin talihli rastlantısıyla anılır. Alphonse Daudet (1840-1897) etkisindeki öykü derlemeleri romantizmden gerçekçiliğe geçiş aşaması sayılır; Küçük Şeyler (1892). Konusunu Afgan tarihinin bir aşk öcünden alan oyunu, o yıllarda moda olan yerli eser yazma akımının bir uzantısı olarak dikkate değer sayılmaz. Tek romanı Sergüzeşt, esirlik yazgısını aşk olanaklarına bağlı olarak işleyen bir gerçekçilik denemesidir. Üslubunun yalınlığıyla dikkat çeker. Rumuzü’l-Edep: Edebiyat Kavramları (anı ve gezi notları) 1900.

Sergüzeşt

Sergüzeşt, yazarın tek romanıdır. Batum’dan getirilip satılan küçük Dilber, hizmetçi halaylıkla başladığı İstanbul yaşamını, iş altında ezilme, kaçma girişimi, yakalanıp geriye veriliş, başka ele satılma gibi aşamalarla geçirdikten sonra genç kızlığının ilk yaşlarına Asaf Paşa konağında girer.

Advertisement

Evin ressam oğlu Celal’i sever, beyzade de ona tutulunca yakışıksız bulduğu bir evliliği önlemek için konağın hanımı (Zehra Hanım) Dilber’i uzaklara sattırır. Bir Mısırlının hareminde satılık bir mal olmamak için direnen Dilber’e haremağası Cevher yardım elini uzatır; İstanbul’a götürecek vapur biletini sağlayarak kapatıldığı odadan merdivenle kaçırmaya girişince merdiven kayar, ölür. Bilmediği bir ülkede tek başına kalan Dilber, umutsuzluktan kendini Nil’e atarak canına kıyar. “Nil’in o müthiş o tehlikeli akıntıları bu zavallı Dilber’i, bu talihsiz esiri nereye götürüyordu? Hiç şüphesiz hürriyetine…” tümcesi, romanın en son satırlarıdır; yazar bu yüzden kovuşturmaya uğradı.

Yer yer gerçekçi gözlemlerin etkisini taşıyan eser, tek çizgili bir olay dizisi, acıma duygularını uyandırmayı amaçlayan romantik bir anlatı ürünü olarak ünlüdür.

Kaynak 2

SAMİPAŞAZADE SEZAİ ( 1859 – 1936)

Yenileşme edebiyatımızda büyük payı olan yazarlarımızdan. Tanzimat Edebiyatı’nın kurulmasında, gelinmesinde emeği geçen değerli edip ve vezirlerden Sami Paşa’nın oğludur. İstanbul’da doğdu. Babasının varlıklı konağında özel öğretmenlerden ders gördü. Arapça’yı, Farsça’yı, Fransızca’yı küçük yaşlarındayken öğrendi. Evkaf katipliğiyle resmi göreve girdi. Bu sıralarda, artık çağlarının birer şöhreti bulunan, Abdülhak Hâınit’le, Recaizade Ekrem’le tanışarak, onların teşviki ile edebiyata, yazı hayatına ilgi duydu. İlk yazı denemesi «Şîr» (Aslan) adında bir tiyatro eseridir. Bu sıralarda Londra elçiliğine katip olarak tayin olundu. Üç yıl kadar bu görevde kalıp İstanbul’a döndü. Babıâli İstişare Odası Müşaviri oldu.

1896’da Servetifünûn Edebiyatı’mn kurulmasından sonra kendisini daha iyi tanıtan eserlerini yayınladı. 1901’de, bu edebiyat topluluğunun dağıtılması olayları üzerine, Paris’e gitti. Orada tanınmış hürriyet savaşçılarından Ahmet Rıza Bey «Şûrâ-yı Ümmet» adında bir fikir gazetesi çıkarıyordu. Bu gazetenin başyazarlığını yapan Samipaşazade Sezai Bey, 7 yıl Paris’te kaldı. 1908 Meşrutiyetinden sonra yurda dönerek, bu defa memlekette çıkarılan «Şûrâ-yı Uınmet»te yeniden görev aldı. 1909’da Madrid Elçiliği’ne gönderildi. Kısa bir iki aralıkla, 12 yıl bu görevde kaldı.

Samipaşazade Sezai Bey, 1922’de emekliye ayrıldıktan sonra, hükümetin kararı ile kendisine vatan hizmeti tertibinden şeref maaşı bağlandı. Son yıllarını Vaniköy’deki yalıda huzur ve sükûnla geçirerek, 26 nisan 1936′ da 77 yaşında öldü. Mezarı Küçüksu’da, çok sevdiği arkadaşı Recaizade Mahmut Ekrem Bey’in yanındadır.

Pek az ölçüde şiir de yazmış olan Samipaşazade Sezai Bey, yaşadığı devrenin pek ötesine geçememiş edebiyatçılarımızdandır. Ekrem Bey gibi o da, eserlerinden çok, hizmetiyle anılacaktır. «Sergüzeşt» adlı tek romanı, eserlerinin en tanınmışıdır. Bu roman, Türk edebiyatında realist (gerçekçi) romanın öncüsü sayılır. Hikâye de yazmış olan Sezai Bey, bunlarla birlikte daha başka bazı yazılarını «Küçük Şeyler»de toplamıştır. «Rümûzul edep» ve «İclâl» adlarında iki eseri daha vardır. Genel olarak, nesirlerinde özentili, sanatlı olan dili, romanında, hikâyelerinde bir derece daha durudur.

Advertisement


Leave A Reply