Samuel Taylor Coleridge Kimdir? Büyük İngiliz Şairin Hayatı ve Eserleri

0
Advertisement

Samuel Taylor Coleridge kimdir ve ne yapmıştır? Samuel Taylor Coleridge hayatı, biyografisi, eserleri, şiirleri hakkında bilgi.

Samuel Taylor Coleridge

Samuel Taylor Coleridge

Samuel Taylor Coleridge; İngiliz şairi ve yazarıdır (Devonshire(/Ottery Saint Mary 1772 – Londra 1834). Cambridge’te ve Oxford’da öğrenim gördü, şair Robert Southey ile iki kız kardeş Sarah ve Edith Flicker ile evlenerek bacanak oldular. The Fall of Robespierre (Robespierre’nin Düşüşü) 1794, adında ağdalı bir dram yazdılar. 1795’te hayranı olduğu şair William Wordsworth ile tanıştı. Birlikte kaleme aldıkları Lyrical Ballads (Lirik Türküler) 1798, eski şiirle olan bağlarını kopardıklarını belirleyen bir dönüm noktası oldu.

Kubla Khan (Kubilay Han) 1797, The Rime of the Ancient Mariner (Bir Eski Gemicinin Şiiri) 1797-1798, gibi en güzel ürünlerini bu dönemde yazdı. Yoksulluk yüzünden papaz olmak zorunda kaldı. Wordsworth ile bir Almanya gezisine çıktı. 1799’da Londra’ya döndü. Schiller’in Wallenstein’ını İngilizceye çevirdi (1800), Morning Post’da gazeteci olarak çalışmaya başladı, büyük eseri Ode to Dejection’ı (Can Sıkıntısına Övgü) yazdı (1802). Ancak bozulan sağlığı ve mutsuz evliliği onu tam bir afyon tutkunu yaptığı için yaratıcı şairlik yaşamını da noktalamış oldu. Yalnızca gazetecilikte, Biographia Literaria (1817) gibi eleştirisel ve metafiziksel yazılar yazmakla yetinmek zorunda kaldı.

The Purpose of the Table (Masanın Amacı) 1835, Confessions of an Inquiring Spirit (Bir Meraklı Ruhun İtirafları) 1840, Letters and Anima Poetae (Yazılar ve Şair Ruhu) 1895, ölümünden sonra yayımlanan eserleridir. Birbirine benzemeyen şiirleriyle kendine özgü tuhaf dünyalar yaratan, olağanüstü düşleri anlatan bir büyük şair olarak ünlüdür.

Coleridge aynı zamanda derin bir politik düşünürdü. Yaşamına siyasi bir radikal ve Fransız Devrimi meraklısı olarak başlarken; Yıllar geçtikçe Coleridge, biraz Burke’ün tarzında, daha muhafazakar bir toplum görüşü geliştirdi. Yeni nesil Romantik şairler tarafından korkakça ihanet olarak görülse de, Coleridge’in daha sonraki düşüncesi J. S. Mill’in gelişen radikalizmi için verimli bir kaynak haline geldi.

Ölümünden Sonra

Coleridge, Londra, Highgate’deki St. Michael’s Parish Kilisesi’nin koridorunda gömülüdür. Başlangıçta Old Highgate Şapeli’ne gömüldü, ancak 1961’de St. Michael’s’a yeniden gömüldü. Coleridge, onu iyileştirebileceğini umduğu bir doktorla yaşadığı son evinden o zamanki yeni kilisenin kırmızı kapısını görebiliyordu (bugün Kate Moss’a ait bir evde).

Advertisement

Leave A Reply