Simone de Beauvoir Kimdir? Ünlü Fransız Kadın Yazarın Hayatı ve Eserleri

0
Advertisement

Simone de Beauvoir kimdir? Feministliği ve çarpıcı eserleri ile ünlü Simone de Beauvoir hayatı, biyografisi, eserleri, kitapları hakkında bilgi.

Simone de Beauvoir

Simone de Beauvoir

Simone de Beauvoir; Fransız kadın yazardır (Paris 1908-ay.y. 1986).

Sorbonne’da felsefe okudu; üniversiteyi bitirdiği yıl (1929) ömür boyu herhangi bir resmi ilişki olmaksızın birlikte yaşayacağı Jean Paul Sartre ile tanıştı, öğretmenliğe başladı. Rouen, Marsilya ve Paris’teki okul görevlerini kesinlikle yazarlığa bağlandığı 1943’te bıraktı. İlk romanından başlayarak Linvitée (Konuk Kız) 1943, varoluşçu felsefenin ilke, sav ve tezlerini eserlerinde uygun konu ve yorumlarla destekledi.

Le Sang des Autres (Başkalarının Kanı) 1944’te çıktı. Roman dizisinin yanma denemelerini, gezi notlarını ve oyunlarını Les Bouches inutiles (Yararsız Ağızlar) 1945, katarak verimli yazarlığım sürdürdü. Tous les Hommes Sont Mortels (Bütün İnsanlar Ölümlüdür) 1946, eserinde geçmişten konu seçen dikkatiyle yaşamla yaşamın bitiş biçimi arasındaki anlam ilişkisini yorumladı.

Ardından yazarına Goncourt Ödülü’nü (1954) kazandıran Les Mandarins (Mandarinler) romanı çıktı. Les Belles images (Güzel İmgeler) 1966; La Femme Rompue (Yıkılmış Kadın) 1967, roman türündeki son ürünleridir. Etkili yanlarından biri de denemeleridir. Pyrrhus ile Cinéas ile (1944) başladığı bu türde çeşitli derlemeler yayımladı: Pour une Morale de l’Ambiguite (Kaypaklık Ahlakı İçin) 1947; Faut-il brûler Sade? (Sade’ı Yakmalı mı?) 1951; Viellesse (Yaşlılık) 1970 vb. Ama asıl önemli çalışması, önce Kadın Nedir adıyla Türkçeleştirilen, sonra “Genç Kızlık Çağı, Evlilik Çağı, Bağımsızlığa Doğru” adlarıyla çevrilen Deuxime Sexe (İkinci Cins) eseridir (1949). Burada kadın ve kadınlık sorunlarına açık sözlü itirafların yanı sıra bilimsel buluşların aydınlığıyla yaklaştı.

Advertisement

Belki de bu eserin yarattığı gereksinimle özyaşamını açıkladı: Les mémoires d’une Jeune Fille Rangee (Derli Toplu Bir Genç Kızın Anıları) 1958; la Force de l’Age (Yaşın Gücü) 1960; la Force de Choses (Nesnelerin Zorlayışı) 1960; Tout Compte Fait (Hesap Görüldü) 1972. Gezi alanında da gerçekçi gözlemleri, inceliklerle yansıtan ilginç eserleri vardır: L’Amérique au Jour le Jour (Günü Gününe Amerika) 1948; La Longue Marche (Uzun Yürüyüş) 1957 vb. La Ceremonie des Adieux Suivi de Entretiens avec Jean-Paul Sartre Août-Septembre (Veda Töreni ve Jean-Paul Sartre ile Söyleşiler) (1974-1981) 1983’te Türkçeye çevrildi.

Simone de Beauvoir

Simone de Beauvoir Hakkında Gerçekler

***Simone de Beauvoir, çocukluğu ve genç kızlığı boyunca hayatına damgasını vuran iki insandan biri olan Elizabeth Mabille (ona Zaza diye sesleniyordur) ile 1918 yılında, henüz on yaşındayken tanışır. Zaza’nın ailesi Katolik olmasına karşın Beauvoir ailesinden pek hoşlanmaz ve Simone’la yakınlaşmasını onaylamazlar. Yine de iki kızın yakınlaşmasına engel olamazlar. Simone’un ilk arkadaşı ve ilk aşkıdır Zaza, hemen her şeyi ve herkesi birlikte eleştirirler. Sıra arkadaşı oldukları günden Zaza’nın ölümüne kadar sürecek olan bu dostluk, dünyayı anlamayı ve sorgulamayı her ikisi için de keyifli hale getirir. Birlikte aile, sosyal konum, burjuvazi, Tanrı, kadın hakları, eşitlik gibi pek çok konuda fikir alışverişinde bulunur, dünyayı sorgularlar.

***Simone’un hayatında önemli bir yere sahip insanlardan birisi de kuzeni Jacques Champigneulle’dur. Ona kör kütük âşık olur, hatta evlenmeyi ve ondan bir çocuk sahibi olmayı bile düşünür. Kuzeni sanat eğilimleri olan, barlarda gecelerini geçiren, başına buyruk bir kişiliktir. Onunla hiç öpüşmez, el ele bile tutuşmaz. Ancak kalbindeki yeri bambaşkadır Simone için. Dertlerini paylaşabildiği bir yoldaştır Jecques. Simone Sorbonne Üniversitesi’ne başladığında, Bohem hayatı yaşayan ve kalbinde büyük bir yere sahip olan kuzeninin zengin bir aile kızıyla evlendiğini öğrenir. Yaşadığı hayal kırıldığı, hayatı boyunca bir daha evlilik düşü kurmamasına neden olacaktır.

***Simone de Beauvoir’ın en çok bilinen bir diğer ilişkisi ise Nelson Algren’le olan aşk macerasıdır. Bu aşk için tehlikeli uçak yolculukları yapacak, memleketine dönerken Atlas Okyanusu boyunca ağlayacak, hasret çekecek, bütün gece boyu onun için gözyaşı döktüğü zamanlar yaşayacaktır.

***Kitapları kadın haklan hareketini hızlandırırken, Simone özellikle feminizm kavramından uzun süre uzak kalır. Ancak 1970’den sonra kendisini bir feminist olarak da tanımlayacaktır.

Advertisement

***Simone De Beauvoir, bir kadın olarak, kendi kaderini tayin edebilmiş ender kişiliklerden bir tanesidir. Son derece zeki bir düşünür, iyi bir yazardır. Onun kaleme aldığı ikinci Cins kitabı sayesinde, pek çok kadın içsel dünyasını keşfetme fırsatını yakalamış, kimliğinin ve nerede olması gerektiğinin farkına varmıştır.


Leave A Reply