Şinto Dini Nasıl Bir Dindir? Özellikleri, İnançları, Felsefesi Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Şinto dini nasıl bir dindir? Hangi toplumlar Şinto dinine inanmaktadır, Şinto Dininin tarihçesi, özellikleri hakkında bilgi.

Şintoizm (Şinto)

Kaynak: pixabay.com

Şinto Dini

Şinto Dini; Japonların ulusal dini. Japonca “tanrıların yolu” anlamına gelen Şintonun kökenleri japon ulusunun kökenleriyle karışmıştır. Efsaneye göre bir kabile iç denizden Yamato’ya kadar ülkeyi ele geçirdi. Yamato ovasının dinsel başkanları, soyundan türediklerini ileri sürerek Güneş tanrıçası kültünü yaydılar. Kabileler üstüne kurulmuş olan bu toplumsal örgütlenme dönemi, imparator sülalesi ve Şinto (sonradan inanışları ve ilk ayinleri belirtecek olan terim] arasında uzun süre varlığını sürdürdü.

Güneş tanrıçasına ve kabilelerin atalarına tapma hızla doğal güçlere tapmaya dönüştü. Kamis olarak adlandırılan ve rüzgâr, ateş, kaya, doğaüstü varlıklar olan bu doğal güçler dinsel saygı gösterilen nesneler haline geldi. Şinto temiz ve arı olanla temiz ve arı olmayan arasındaki ayrım üstüne kurulmuş Cancı (Animist) bir dindir.

552’de Buddhacılığın resmen kabul edilmesi ve 1882’de Batı etkisinin başlaması, eski gelenekleri yıkmadı. Kuşkusuz Şinto kültü ve bayramları estetik özellik yararına yavaş yavaş anlamlarını yitirdi. Ayrıca bu estetik özellik günümüzde söz konusu geleneğin sürdüğünü gösterir. Estetik gelenek haline gelmiş Şinto’dan yaşam eylemlerinin yüceltilmesi olan bir sanat ortaya çıktı. Bu geniş sanat yapıtı kavramı, çiçekleri düzenleme (ikebana) ve çay törenini bir sanat olarak incelemeyi sağlar, din ve sanat belli bir yaşama sanatı üstüne kurulmuştur. Doğa, Şinto’dan doğmuş olan sanatın temel öğesini oluşturur.

MİMARLIK, HEYKELCİLİK, RESİM SANATI

Doğayla tam bir uyum içinde olan insan gibi, ister İse ve İzumo adlı görkemli Şinto tapınakları olsun, isterse kazık temeller üstündeki sazdan kulübeler olsun, her türlü yapı, içinde yer aldığı görünümle kaynaşmalıdır. Bahçelerde yer alan bu tapınaklar, atma kirişlerle birbirine bağlanmış iki direkten oluşan girişleriyle (torii) öbürlerinden ayrılır. Yapıtların boyutları, biçimlerin uyumu, malzemelerin seçimi (ahşap) bu mimari araştırmanın özelliğini ortaya koyar.

Heykelcilik alanında Jomon dönemi sanatçıları kille çalışmaya başlamışlardı bile (eşyalar, heykelcikler, maskeler). Yayoi döneminde, pişmiş topraktan yapılmış bu heykelciklerden hiçbir iz yoktur. Ama, III. yy’da Kore geleneklerine göre Japonlar başkanlarını gömmek için, savaşçıları, hayvanları, evleri temsil eden küçük heykellerle ya da pek çok süs motifleriyle süslenmiş pişmiş topraktan silindir biçimindeki oyuklarla (haniwa) çevrili özel mezarlar yaptılar.

Advertisement

Resim alanındaki örnekler kimi kapkacak üstünde yer alan geometrik biçimlerden oluşmuş grafik süslemelerdir. İlk üsluplaştırılmış insan resmi Yayoi dönemine uzanır. Pirinç döven ya da avlanan bu insan görüntüleri tunçtan çanları süsler (dötaku). Buna koşut olarak aynaların arka yüzleri dik ya da eğri çizgilerden oluşmuş soyut motiflerle süslenmeye başlandı. Bu motifler Kyuşu’nun kuzeyindeki mezarlarda bile bulunur. İlk resim sanatı ürünleri de bu bölgede ortaya çıkmıştır; dinsel esinli resimler doğaüstü bir dünyayı temsil eder. Gerçekte bu resimlerde Çin ve Kore örnekleri yeniden ele alınmış olmakla birlikte renkler sınırlı olarak kullanılmış ve örnekler yalınlaştırılarak aralarına Güneş gibi japon simgeleri katılmıştır.

EDEBİYAT, TİYATRO VE MÜZİK

Japon edebiyatı Şinto anlayışından büyük ölçüde etkilendi. Şintonun etkisi XV. ve XVI. yy’lardaki insan gibi davranan hayvan masalları ya da öbür masallar olan sosi, sekkyo’da da görülür.

Tiyatroya gelince, XIII. yy’a kadar tek gösteri, Şinto bayramlarında sık sık yapılan danslar ve farslardan oluşuyordu. Bu gelenek sonradan genişleyerek no’ya dönüştü. Taştan flütler, Tarih öncesi dönemde müziğin varlığına tanıklık eden öğelerdir.

İsa’nın doğumundan sonraki ilk yüzyıllara kadar, tanrılara tapmaya, eğlenceye,dua etmeye ayrılmış olan müzik, sonradan büyüleyici bir özellik kazandı. 848’de saray müzikçileri (Grakunin) eski zaman törenlerini çağrıştıran üsluplaştırılmış müzik gagaku’ya önem verdiler. XVIII. yy’da Şinto müziğinin gelişmesi gagaku ve no geleneklerine bir dönüşle desteklendi. Bu tür özellikle II. yy’dan beri yorumlanan kagura biçimini aldı: İmparatorluk sarayında yorumlanan mikagu-ra ve tapınaklarda yorumlanan satokagura.

Şintodan kaynaklanan sanat dinsel bir sanata indirgenemez.

Advertisement


Leave A Reply