Sistematik Davranış Kuramı

0
Advertisement

Sistematik davranış kuramı nedir, temel kavramları ve ilkeleri nelerdir? Sistematik davranışçı kuram özellikleri, örnekleri, önermeleri.

SİSTEMATİK DAVRANIŞÇI KURAM (Hull)

Hull, mühendislik eğitimi aldığı için öğrenmeyi matematiksel bir yaklaşımla açıklamaya çalışır. Hull’a göre ideal bir öğrenme kuramı Öklit Geometrisi gibi önerme ve teoremlerden kurulan mantıksal bir yapıya sahip olmalıdır. Bu nedenle Hull’un kuram oluşturma anlayışında, varsayımsal tümdengelim ya da mantıksal tümdengelim yöntemleri vardır.

Hull’a göre önermeler, doğrudan test edilemeyen davranışlarla ilgili genel ifadelerdir. Dolayısıyla bunlardan doğrudan test edilebilir teoremlerin oluşturulmasına gerek vardır. Bu teoremler deneysel çalışmalarla test edilmeli, elde edilen sonuçlar teoremi destekliyorsa, önermeler ve onları oluşturan fikirler güçlenmeli, desteklemiyorsa ya değiştirilmeli ya da tümüyle reddedilmelidir. Bu tür bir kuram oluşturma, dinamik ve açık uçlu bir sistemin meydana gelmesini, yani bilimsel yöntemin uygulanmasını yardımcı olur.

SİSTEMATİK DAVRANIŞÇI ÖĞRENME KURAMIN TEMEL KAVRAMLARI (ÖNERMELERİ)

Önerme 1: Dışsal Uyarıcı ve Uyarıcı Kalıntısı

Dışsal uyarıcı, duyu sinirlerine etkiyi başlatır. Bu duyu sinirleri üzerindeki etki, uyarıcı yok olduktan sonra da birkaç saniye sürer. Hull, bu etkiyi uyarıcı izi olarak adlandırır. Örneğin yüzümüze çarpan soğuk rüzgârın etkisi hemen kaybolmaz bir süre etkisini devam ettirir. Geleneksel Uyarıcı – Tepki formülü Hull tarafından Uyarıcı (S)-Stimulus – Uyarıcı kalıntısı (s) – Tepki (R)-Reaksiyon olarak değiştirilmiştir.

Hull’a göre bağlaşım, uyarıcı kalıntısı ile tepki arasında meydana gelmektedir. Uyarıcı kalıntısı, açık tepkiyle sonuçlanan hareket sinirlerinin uyarılmasını sağlamaktadır. Bu nedenle Hull, bağlaşımcıların formülünü, dışsal uyarıcı (S)- Uyarıcı kalıntısı (s)- hareket sinirlerinin iletime geçmesi (r)- Açık tepki (R). (S-s-s-R)

Advertisement

Önerme 2: Duyusal Uyarıcıların Etkileşimi

Bu önermeye göre uyarıcılar çok ve çeşitlidir. Bu nedenle hangi uyarıcı ya da uyarıcı örüntüsünün hangi davranışı meydana getireceğini öngörmek zordur. Çünkü bir davranışın sadece bir uyarıcı sonucunda oluşması çok nadirdir. Çoğu zaman davranış, birçok uyarıcının etkileşiminin sonucu olarak ortaya çıkar. Örneğin mesleğimizi hem geçimimizi sağlamak hem de kariyer yapmak için icra ederiz. Hull bu durumu şöyle formüle etmiştir:

Sonuç olarak davranış birçok uyarıcı kalıntısının etkileşiminin bir ürünüdür.

Önerme 3: Öğrenilmemiş Davranışlar

Hull’a göre, organizma bir ihtiyaç duyduğunda, bu ihtiyacı giderebilecek davranış hiyerarşisine sahip olarak dünyaya gelir. Örneğin, Yoğun ışık karşısında göz kapaklarının kapanması, soğuk karşısında titreme, sıcak karşısında terleme gibi. ihtiyaç duyulmasıyla birlikte organizma içsel tepkileri başlatır ve rahatsızlık veren koşulların giderilmesini sağlamaya çalışır. Hiçbir içsel tepki biçimi ihtiyacı etkili bir biçimde gideremiyorsa, bu durumda organizma yeni tepki biçimlerin öğrenmek zorunda kalır. Bu sebeple Hull’a göre, bireyin sahip olduğu tepki biçimleri gereksinimlerini karşılamada yeterli değilse, işte bu noktada öğrenme gereklidir.

Önerme 4: Öğrenmenin Koşulları; Bitişiklik ve Dürtü Azalması

• Bu önermeye göre, uyarıcılar tepkiye neden olur. Tepkiler de biyolojik ihtiyacın karşılanmasını sağlarsa, uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir.

• Hull’a göre birincil pekiştirme, ihtiyacı giderici özelliğe sahip olmalıdır. Hull bu durumu dürtü azalması olarak adlandırır.

• Bu önermede, ayrıca ihtiyacın azalmasını sağlayan diğer uyarıcılarda ikincil pekiştireçler olarak betimlenmektedirler.

Advertisement

Sonuç olarak, uyarıcıya verilen tepki, ister birincil, ister ikincil pekiştirmelerle izlensin, uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir, Hull’un bu önermesi, Thorndike’ın “etki kanunu” ile tam benzerlik içindedir. Hull’a göre pekiştirme dürtüyü azaltmadır. Pekiştireç ise, dürtüyü azaltabilen uyarıcılardır.

Alışkanlık Gücü; (SHR) Alışkanlık gücü, uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücünün bir göstergesidir. Pekiştirilen uyarıcı ve tepki sayısı artıkça alışkanlık gücü de artmaktadır. Ancak ilk zamanlarda pekiştirilen uyarıcı-tepki eşleşmelerinin alışkanlık gücüne olumlu etkisi varken, daha sonra bu olumlu etkinin azaldığı ifade edilmektedir.

Önerme 5: Uyarıcı Genellemesi

Hull’a göre uyarıcı genellemesi, birbirine benzer uyarıcıların aynı koşullu tepkiyi oluşturmasıdır. Başka bir deyişle, önceki öğrenmeler, benzer koşullar altında meydana gelecek yeni öğrenmelere transfer edilir. Hull bu duruma genellenmiş alışkanlık gücü olarak adlandırılır. Hull’un bu görüşü Thorndike’ın “transferde benzer öğeler teorisi” ile benzerlik gösterir.

Önerme 6: Uyarıcı Dürtü Bağı

Belirli bir dürtü ve uyarıcının birlikte olması, bu dürtüyü gidermek için belirli bir davranışın, bir başka dürtü için de başka bir davranışın öğretilmesini mümkün kılmaktadır. Örneğin, labirent içindeki bir hayvana susuzluğunu gidermek için sola dönmeyi, açlığını gidermek için sağa dönmeyi öğretebiliriz.

Önerme 7: Anlık Reaksiyon Gücü

Öğrenilmiş bir tepkinin istenen herhangi bir anda yapılma olasılığına reaksiyon gücü (SER) adı verilmektedir. Dürtü ve alışkanlıklar reaksiyon gücünü ortaya çıkarır. Dürtü olmadan öğrenilmiş bir tepkinin ortaya çıkması mümkün değildir.

Hayvanın yiyeceği almak için kapıyı açma davranışını göstermesi, aç olmasına bağlıdır. Aksi takdirde, ne kadar iyi eğitilirse eğitilsin ya da pekiştirilsin hayvan eğer aç değilse (dürtü yoksa) kapıyı açmak için pedala basmayacaktır.

Reaksiyon gücü, dürtünün ortaya çıkması ile pekiştirilen tepki sıklığının bir fonksiyonudur. Eğer dürtü ya da alışkanlık gücü sıfır ise reaksiyon gücü de sıfırdır. Reaksiyon gücü = Alışkalık gücü x Dürtü

Önerme 8: Tepkide bulunma yorgunluğa neden olur.

Tepkide bulunma, çalışmayı gerektirir. Çalışma da organizmada yorgunluğa neden olur. Yorgunluk ise organizmayı tepkide bulunmaktan alıkoyar. Bu engellemeye tepkisel engelleme denir. Tepkisel engelleme yorgunlukla ilişkili olduğundan, organizma etkinliği durdurarak, yorgunluğunu otomatik olarak giderir ve tekrar tepkide bulunmaya başlar. Bu durum ise koşullu tepkinin kendiliğinden geri gelmesi olarak açıklanır. Bu nedenle Hull, sönmeyi pekiştirme yapılmamasının bir sonucu değil, aynı zamanda yorgunluk sonucunda oluşan tepkisel engellemenin de bir sonucu olarak görmektedir. Yani organizmada yorgunluktan dolayı tepkisel engelleme oluşmakta, organizma bir süre dinlendikten sonra tekrar tepkide bulunmaya başlamaktadır.

Hatırlama etkisi, aralıklı tekrarda performansın gelişimini sağlayan etkidir. Bu durumda da organizma belli bir düzeyde performans gösterdiğinde yorulmakta ve tepkisel engelleme oluşmakta; verilen bir dinlenme arası ile bu tepkisel engellemenin yok olması sağlanmaktadır. Hull’un sürekli tekrarlardan daha çok geliştirdiğini göstermiştir.

Önerme 9: Tepkide bulunmamayı öğrenme

Tepkide bulunmama tepkisel engellemeyi yok ederek, olumsuz dürtü durumunu da azaltır. Bu tepkide bulunmamayı öğrenmeye “koşullu engelleme” denir. Hem tepkisel engelleme hem de koşullu engelleme, öğrenilmiş tepkinin ortaya çıkmasını önler. Bu nedenle de, reaksiyon gücünden bu iki kavramın çıkarılması gerekmektedir. Tepkisel engelleme ile koşullu engelleme kavramlarının reaksiyon gücünden çıkarılmasıyla elde edilen kavram ise “etkili reaksiyon gücü”dür.

Önerme 10: Salınım Etkisi

Öğrenilen tepkinin ortaya çıkmasını engelleyen bu faktörler, belli bir dağılım göstermekte, yani değişik düzeylerde etki gücüne sahiptir. Herhangi bir faktörün engelleme düzeyi, normal dağılım gösterir. Bu nedenle çoğu zaman bazı faktörler orta düzeyde engellerken bazen çok az, bazen çok fazla engel teşkil edebilmektedir. Hull salınım etkisinin öğrenilmiş tepkinin herhangi bir durumda, niçin ortaya çıktığını, bir sonrakinde ise niçin ortaya çıkmadığını açıklamaya yardım edeceğini belirtmektedir. Örneğin bir öğrencinin bir sınavda başarılı olamamasını bazen çok çalışmamış olması, bazen motivasyonunun düşük olması, bazen de uykusuz olması etkileyebilir.

Advertisement

Pekiştirmenin Miktarı ve Gücü

Hull, pekiştirme gücünü öğrenme değişkeni olarak ele almıştır. Pekiştirmenin miktarı ne kadar büyükse, dürtü azalması o kadar büyük olur. Bu durumun sonucunda alışkanlık gücü o kadar artar. Örneğin bir yarışma programında yarışmacılara ne kadar çok ödül verilirse o yarışmaya katılma oranı o kadar artacaktır. Yine sayısal loto gibi şans oyunlarında toplam ödül ne kadar çok ise bu oyunları oynama davranışı o kadar artar. Pekiştirme ölçüsündeki değişmeye göre, performansın hızla değiştiğini ilk gözleyen kişi Crespi olduğundan bu duruma Crespi Etkisi adı verilmektedir.

Crespi Etkisi: Pekiştirmenin gücü ne kadar fazlaysa tepki o kadar kuvvetli olur. Örneğin, hayvana ne kadar büyük bir pekiştirici verilirse hayvanın ona ulaşma için koşma hızı o denli artacaktır.


Leave A Reply