Siyaset Bilimi Konusu ve Tarihçesi

0
Advertisement

Siyaset bilimi nedir ve neyi inceler? Siyaset Bilimi nasıl ortaya çıktı, tarihçesi, konusu ve kapsamı hakkında bilgi.

Siyaset bilimi öncülerinden Alexis de Tocqueville

Siyaset bilimi öncülerinden Alexis de Tocqueville (1805-1859)

SİYASET BİLİMİ

Siyaseti inceleyen bilim dalıdır (politoloji de denir).

Siyaset bilimi çok eskilere dayanır. Gerçekten de Eski Yunanlıların, siyaset biliminin yaratıcıları oldukları söylenebilir: Eflatun‘un Devlet’i, Aristoteles‘in Politika ‘sı bunun örnekleridir. Daha sonra Romalıların da siyaset bilimiyle ilgilendikleri görüldü: Cicero‘ nun De República’sı (Devlet Üstüne) de bunun kanıtıdır. Ortaçağ’ın büyük bir bölümü boyunca siyaset bilimi ilk sırayı tanrıbilime bıraktı. Floransalı Machiavelli ise bu bilim dalını yeniden canlandırdı: Hükümdar (İl pirincipe, 1513).

Fransa’da iktidar ve kurumlar üstüne değişik yüzyıllarda birçok yazar çeşitli düşünceler ve görüşler ortaya attılar: XVI. yy’da Jean Bodin (Les Six Livres de la République [Cumhuriyet’ in Altı Kitabı, 1576]); XVIII. yy’da Montesquieu (Kanunların Ruhu Üstüne [L’Esprit des lois, 1748]) ve jean-jacques Rousseau [Toplum Sözleşmesi [Du Contrat social, 1762]); XIX. yy’da Tocqueville (L ‘Anden Régime et la Révolution [Eski Rejim ve Devrim, 1856]); vb. Bu düşünürlerin yapıtları okumayla, kişisel anılarla, içe bakışla beslenen iç düşüncenin açıklanması olarak ortaya çıktılar. Bir başka deyişle, siyaset biliminin edebi özelliği ağır basıyordu. Buna karşılık, XIX. yy’da iktisadın, toplumbilimin, kamu hukukunun bilimsel düzlemde atılım yaptığı görüldü. Bu rekabet sonucunda da modern bir siyaset bilimi doğdu: Bu modernleşmenin anayurdu da, kuşkusuz, XIX. yy’ın sonunda A.B.D. oldu.

Avrupa’daysa, André Siegfried, Tableau des forces politiques delà France de l’Ouest (Batı Fransa’nın Siyasal Güçler Tablosu, 1914) adlı yapıtıyla yeni siyaset büiminin kurucusu olarak görüldü ama söz konusu bilim dalı Avrupa’da ancak İkinci Dünya savaşından sonra gelişme zemini bulabildi. Özellikle Fransa’da École libre des sciences politiaues’in (Siyasal Bilimler Özgür Okulu)yerine institut d’études politiques de Paris’nin (Paris Siyasal İncelemeler Enstitüsü) kurulması da bunun bir kanıtı oldu. Ne var ki, yeni gelişmeler, yeni tartışma konularının da doğmasına yol açtı.

SİYASET BİLİMİNİN KONUSU

Advertisement

Amerikan okuluna göre, siyaset biliminin konusu iktidarın niteliğidir. A.B.D’li William Robson, iktidar bilimi deyişinden iktidarın toplumdaki niteliği, temelleri, işleyişi, amaçları ve etkilerini anlamak gerektiğini ileri sürüyordu.

Totaliter rejimlerin varlığı, iki dünya savaşı arasında iktidar kavramıyla ilgilenilmesine yol açan en büyük etmenlerden biri oldu. Gerçekten de, bu tür rejimler modern tekniklerin olanaklı kıldığı, daha önceden görülmemiş baskı araçları üstüne kurulmuştu ve kurumların yazılı metinlerde öngörülen biçimiyle gerçekte işleyişleri arasında derin ayrılıklar vardı.

Yukarıda sözünü ettiğimiz tanımlamaya ilk tepki Avrupalı hukukçulardan geldi ve siyaset bilimi, Soltau tarafından, devletin, devletin amaçlarının, bu amaçları gerçekleştirmeye olanak sağlayan kurumların, devletin kişilerle ve öbür devletlerle ilişkilerinin ve aynı zamanda insanların bu sorunlar üstüne düşündüklerinin, yazdıklarının ve söylediklerinin incelenmesi” olarak tanımlandı.

Böylece iki siyaset bilimi anlayışı ortaya çıktı. Birinci anlayış, bulanık ve sınırlandırılması oldukça güç, ikincisiyse, bazı araştırmacılara göre kısıtlayıcı ve bütün siyasal sorunları kapsamayan bir anlayıştı. Bunun üzerine, U.N.E.S.C.O’nun girişimiyle, siyaset biliminin kapsamına giren konuların bir dizelgesi düzenlendi:

1. Siyasal kuram: a) Siyasal kuram; b) düşünceler tarihi.

2. Siyasal kurumlar: a) Anayasa; b) merkezi hükümet; c) bölgesel ve yerel yönetim; d) kamu yönetimi; e) hükümetin iktisadi ve toplumsal işlevleri; f) karşılaştırmalı siyasal kurumlar.

Advertisement

3. Partiler, topluluklar (gruplar), kamuoyu: a) Siyasal partiler, b) topluluklar ve dernekler, c) yurttaşların hükümete ve yönetime katılması; d) kamuoyu.

4. Uluslararası ilişkiler: a) Uluslararası siyaset; b) siyaset ve uluslararası örgütlenme; c) uluslararası hukuk.

Bir başka yaklaşımla, U.N.E.S.C.O’ nun dizelgesindeki dört başlık üç büyük konuda toplanabilir: Siyasal düşünceler; siyasal kurumlar; siyasal yaşam.

SİYASET BİLİMİ VE ÖBÜR BİLİM DALLARI

Siyaset biliminin konusu, öbür bilim dallarıyla ilişkilerini gözden geçirmeyi gerektirir.

1. SİYASET BİLİMİ VE HUKUK. Kamu hukuku ile siyaset biliminin konuları birbirine oldukça yakındır. Ama, hukuk, metinlerden hareket ederken, siyaset bilimi, olaylardan hareket edip bunları tanımaya, çözümlemeye çalışır. Siyaset bilimi, “hukuksal gerçekliği” geliştirerek hukuka yararlı bir etkide bulunmuştur. Ayrıca, siyaset bilimi, sistemleri tanımlamaya, dengeli toplumların varlığını sağlayan “tipler” belirlemeye çalışır.

2. SİYASET BİLİMİ VE TARİH. Siyaset bilimi, tarihin bir bölümü, çağdaş dönemin siyasal incelenmesi olarak görülebilir. Tarih, siyaset bilimine süre, süreklilik, hatta değişme, tarihsel nedensellik anlayışı getirir. Siyaset bilimi, tarihi, toplumsal gerçeğin boyutlarından birisinin bilincine varmaya, rejimlerin işleyişini, evrimini anlamaya, gerçeğin öbür düzenlerinin de “siyasal”a bağlı olduğunu kavramaya iter.

3. SİYASET BİLİMİ VE İKTİSAT. Siyaset bilimi,iktisada siyasal kurumların işleyişi, yönetimin yeteneği, toplumsal kesimlerin ideolojileri ve düşünce alışkanlıkları, siyasal değişme olasılığı ve iktisadi yaşamda etkili olan bütün veriler konusunda bilgi sağlar. Öte yandan, iktisatçı da siyaset bilimciye istihdamın derecesi ve istikrarı, fiyat ve ücret hareketleri, fiyat dalgalanmaları ve siyasal yaşamı etkileyen öğeler konusunda bilgi verir. İki bilim dalı arasındaki yakın ilişki, iktisadi yapılarla siyasal rejimler arasındaki ilişkileri incelemeyi sağlar.

4. SİYASET BİLİMİ VE TOPLUMBİLİM. Sanayi toplumları kamuoyu rejimleri olarak kabul edilirse, kamuoyunun tanımlanmasında, siyasal eylemin dayandığı genel iradenin nasıl kurulduğunun incelenmesinde toplumbilimin katkısı önemli olabilir. Demek ki, toplumbilim, siyasal yaşamı kendi ortamına, yani toplum ortamına yerleştirmede siyaset bilimine yardım eder. Kısacası, siyaset bilimi, belgelerin, kurumların ve düşüncelerin evriminin incelenmesi yönüyle tarih; toplulukların incelenmesi yönüyle siyasal toplumbilim; sınırlı kümeleri incelediğinde toplumsal ruhbilim; kişilere eğildiğinde de siyasal ruhbilim işlevi görür.

YÖNTEMLER VE TEKNİKLER

Siyaset biliminin çağdaş gelişmesi, nesnel araştırma yöntemlerinin gelişmesiyle iç içedir ve siyaset bilimci 1930-1950 yılları arasında A.B.D’nde ortaya çıkan teknikleri ve yöntemleri kullanmak zorundadır. Örnek olarak, ünlü kamuoyu araştırmaları, bir başka deyişle, bir siyasal partinin seçmenlerinin hangi toplumsal kesimde olduğunu, yaşlarını, cinsiyetlerini, vb’ni büyük bir kesinlikle bilmeyi, bir seçimin iki turu arasında ya da art arda gelen iki seçimde oyların bir partiden bir başka partiye nasıl kaydığını belirlemeyi sağlayan yöntemler gösterilebilir. Modern bir siyasal parti, siyaset biliminin sağladığı bilgilere giderek daha çok başvurmak zorundadır.

Advertisement

Burada yöntemlerle teknikleri birbirinden ayırmanın zorunlu olduğunu özellikle vurgulamamız gerekir.

1. Bilimsel yöntemlerin başında matematik gelir. Matematiksel yöntemler, seçim toplumbiliminde, kamuoyu soruşturularında, aynı kentin çeşitli mahallelerinden aynı seçim propagandası konusuyla ya da farklı konularla elde edilen sonuçların karşılaştırılmasında yararlı olur.

Genel olarak, gerçek bir deneyden çok gözlem söz konusudur. Ancak bu gözlem, öbür insan bilimlerinin yaptıkları gözlemlerden çok daha karmaşıktır. Hekimlik alanından aktarılan “klinik yöntem”, bunalım içinde ya da büyümekte olan bir topluluk hakkında bir “teşhis”te bulunma olanağı sağlar. Klasik yöntemler ilke olarak çok daha az kesindir. İşlevsel yöntem, olayları işlev kavramıyla yorumlamaya çalışır; farklı rejimlerde anayasal alışkanlıkların sürekliliğinin araştırılmasında uygulanır. Karşılaştırmalı yöntem özellikle rejimlerin ve kurumların incelenmesinde kullandır. Tarihsel yöntem, kurumların evrimi, tarihiyle ilgilenir; siyasal düşüncenin ilk kaynaklarını bu yöntem sağlamıştır.

2. Teknikler söz konusu olduğunda, en basit usul, bir ifadenin sıklığını araştırmak, bir gazetede ya da bütün gazetelerde bir konuya ayrılan satırları saymaktır. Ancak, bu içerik çözümlemesi daha büyük amaçlar taşır; daha büyük amaçlar da bir ülkenin ideolojik değişmelerinin gazetelerden ölçülebilmesi için daha güçlü araçlar gerektirir.

Canlı teknikler, soruşturuyu (anket) yapanlarla soruşturulan kişileri karşımıza çıkarmaktadır. Görüşme tekniğinin çok çeşitli türleri vardır. En basit görüşmelerde kendisiyle görüşme yapılan kişi belirli sınırlar içinde tutulur. En karmaşık görüşmeyse psikanaliz türünden görüşmedir (kendisiyle konuşma yapılan kişi, her konuda ve istediği süre boyunca kendisini anlatmakta serbest bırakılır). Bu teknik “sondaj usulü” kamuoyu araştırmalarında önem kazanmıştır.

Siyaset bilimi de en çarpıcı başarılarını bu alanda göstermiştir. Başlıca yeniliklerden birisi, örnekleme usulünün uygulamaya konmuş olmasıdır. Birkaç yanılmadan sonra “sondaj yöntemleri”, panel tekniğinin (yineleme tekniği) kullanılmasıyla, yani olayın tüm süresi boyunca aynı örnekle çeşitli zamanlarda görüşmeyle olgunlaştırılmıştır.

Test alanında, salt siyasal testlerin sayısı pek fazla değildir. Davranışların ölçümü, yurttaşların “güdülenmesi” siyasal olaylarda büyük bir rol oynadığından öncelikle ve özellikle ruhbilimciler ile toplumbilimciler tarafından kullanılmıştır. En basit davranış ölçümü, bir topluluğun bir başka topluluğa karşı “sempati” ya da “antipati” derecesini, ulusçuluğunu, ırkçılık önyargılarını, vb. belirler; son derece karmaşık matematiksel usuller topluluk davranışlarının değer basamaklarını saptamaya ve sayısal ifadelerini belirlemeye yarar. Modern teknikler, bireysel ilişkilerin ya da sınırlı topluluklar arasındaki ilişkilerin incelenmesinde etkili bir biçimde uygulanmaktadır. Buna karşılık, büyük boyutlu siyasal hareketler söz konusu olduğunda bunlar yetersiz kalır; bu tür hareketlerin incelenmesi, söz konusu tekniklerden başka araştırıcının öz yeteneklerinin (nesnellik duyarlılığı, yorum anlayışı, vb.) de ortaya konmasını gerektirir. Sözgelimi, bir siyasal partinin çözümlenmesi yerel düzeyde neredeyse mekanik olarak yapılabilirken, ulusal düzeyde bu olanaklı değildir. Modern siyaset bilimi, ilk olarak A.B.D’nde ortaya konmuş tekniklerden vazgeçemez, ama geçmişin siyaset biliminin temeli olan kişisel düşünce olmadan da bir hiçtir.

Demek ki, uzun geçmişine karşın siyaset bilimi, modern biçimiyle genç bir bilim dalıdır; betimleme ve açıklama gücünün tümünü tüketmiş olmaktan uzaktır. Şimdiyi açıklamak, hatta geçmişin açıklanmasında rol oynamak istemekte; iktisat gibi, öngörülerde bulunmayı arzulamaktadır. Doğal olarak, “eğrileri” basitçe uzatarak, geleceğe ilişkin daha açık bir görüş ortaya koyma olanağı sağlayan istatistiksel bilgiler, siyaset biliminde yoktur; ama siyaset bilimi toplumların geleceğine ilişkin fikir verebilir, bu da şimdiyi daha iyi anlamayı sağlar.


Leave A Reply