Sofi’nin Dünyası Kitap Özeti Konusu Karakterleri, Jostein Gaarder

1
Advertisement

Jostein Gaarder’in 1991 yılında yayınladığı ve dünyayı etkileyen Sofi’nin Dünyası isimli kitabın özeti, konusu, karakterler hakkında bilgi.

Sofi'nin Dünyası

Sofi’nin Dünyası

Sophie Amundsen, Norveç’te yaşayan 14 yaşında bir kızdır.

Kitap, Sophie’nin posta kutusunda iki mesaj ve Hilde Møller Knag’a gönderilen bir kartpostal bulmasıyla başlar. Daha sonra felsefe dersinin bir parçası olan bir paket kağıt alır.

Sophie, annesinin bilgisi olmadan, eski bir filozof Alberto Knox’un öğrencisi olur. Alberto ona felsefe tarihi hakkında bilgiler verir. Ön Sokratlardan Jean-Paul Sartre’a kadar önemli ve anlaşılır bir inceleme yapar. Buna ek olarak, Sophie ve Alberto, Albert Knag adlı bir adamdan Hilde adlı bir kıza yönelik kartpostallar alırlar. Zaman geçtikçe Knag, Hilde’a olan doğum günü mesajlarını, soyulmamış bir muzun içine saklamak veya Alberto’nun köpeği Hermes’i konuşturmak gibi imkansız yollarla yollamaya başlar.

Sonunda, George Berkeley’in felsefesi ile Sophie ve Alberto, tüm dünyalarının, Albert Knag’ın kızı Hilde’nin 15. doğum gününde için bir hediye olarak hazırladığı, edebi bir yapı olduğunu anlarlar. Hilde el yazmalarını okumaya başlamıştır ama babasına kızar. Çünkü babası onunla konuşmak için Kırmızı Başlıklı Kız ve Ebenezer Scrooge gibi kurgusal karakterleri Sophie’nin hayatına girerek, göndermeye, hayatına müdahale etmeye devam etmektedir.

Advertisement
Knag’a Karşı Mücadele

Alberto, Rönesans, Romantizm ve Varoluşçuluk, Darwinizm ve Karl Marx’ın fikirleri aracılığıyla ona felsefe hakkında bildiği her şeyi öğreterek Sophie’nin Knag’ın kontrolüne karşı savaşmasına yardımcı olur. Bunlar uzun metin sayfaları ve daha sonra Alberto’dan monologlar şeklindedir. Alberto, Sophie ile sonunda Albert’in hayal gücünden kaçabilmeleri için bir plan hazırlamayı başarır. Plan, Yaz Bayramı gecesinde Sophie ve annesinin, Sophie’nin on beşinci doğum gününü kutlamak için düzenledikleri “felsefi bir bahçe partisi” sırasında gerçekleştirilir. Albert Knag dünya üzerindeki kontrolünü ele geçirip, konukların olağanüstü olaylara ilgisizce tepki vermesine neden olurken, parti kısa sürede kaosa sürüklenir. Alberto herkese dünyalarının kurgusal olduğunu bildirir, ancak konuklar çocuklara tehlikeli değerler aşıladığına inanarak öfkeyle tepki gösterir. Bir Mercedes bahçeye girdiğinde, Alberto ve Sophie onu kaçmak için bir fırsat olarak kullanırlar. Knag, araba hakkında yazmaya odaklanmış ve gerçek dünyaya kaçtıklarını fark etmemiştir.

Kitabı bitirdikten sonra Hilde, Sophie ve Alberto’nun babasından intikam almasına yardım etmeye karar verir. Alberto ve Sophie gerçek dünyadaki hiçbir şeyle etkileşime giremezler ve diğer kurgusal karakterler dışında hiç kimse tarafından görülemezler. Grimm’in Masallarından bir kadın, Knag’ın Hilde’ın evi olan Lillesand’a dönüşüne tanıklık etmeye hazırlanmadan önce onlara yiyecek verir.

Havaalanındayken, Knag, Hilde’den kendisine satın alması için eşya siparişleri veren notlar alır. Hilde’nin hileyi nasıl bozduğunu merak ettiği için giderek paranoyak hale geliyor. Eve döndüğünde, Hilde, dünyasına müdahale etmenin nasıl bir şey olduğunu öğrendiğinden babasını affeder. Alberto ve Sophie, Knag’ın Hilde’ye felsefenin son bölümü olan evrenin kendisi hakkında bilgi verirken dinlerler. Ona zamanın başlangıcını, Büyük Patlama’yı ve her şeyin aynı malzemeden nasıl oluştuğunu anlatır. Hilde yıldızlara baktığında geçmişi gördüğünü öğrenir. Sophie, ona ve Knag’a bir anahtarla vurarak onunla iletişim kurmak için son bir çaba gösterir. Knag hiçbir şey hissetmez, ama Hilde sanki bir atsineği onu sokmuş ve Sophie’nin fısıltılarını duyabiliyormuş gibi hisseder. Sophie, kayığa binmek ister, ancak Alberto, gerçek insanlar olmadıkları için nesneleri manipüle edemeyeceklerini hatırlatır. Buna rağmen, Sophie kayığı çözülmeyi başarır ve göle açılırlar, birkaç kişi dışında herkese için ölümsüz ve görünmezdirler. Felsefeden esinlenen ve büyülenen ve babasıyla yeniden bağ kuran Hilde, tekneyi geri almak için dışarı çıkar.

Yazar Hakkında

Jostein Gaarder (8 Ağustos 1952 doğumlu), Norveçli bir entelektüeldir ve çeşitli romanların, kısa öykülerin ve çocuk kitaplarının yazarıdır. Gaarder sıklıkla dünya perspektifini keşfederek çocukların bakış açısıyla yazar. İşlerinde meta kurgu kullanır ve hikayeler içinde hikayeler oluşturur. En tanınmış eseri Sophie’nin Dünyası: Felsefe Tarihi Hakkında Bir Roman (1991) romanıdır. 60 dile çevrilmiştir; basılı olarak 40 milyondan fazla kopyası vardır.


Kaynak : 2

Jostein Gaarder‘in 1991 yılında yayınladığı, felsefe tarihini konu alan ünlü romanı aslında bir diğer New Age kitabı olarak kabul edilmelidir çünkü karmaşık felsefe tartışmalarını belli ve anlaşılır bir düzeye indirmiş ve kolaylaştırmıştır.

Kitabın kahramanı Sophie bir gün posta kutusunda “Kimsin sen?” yazılı bir kart bulur ve bundan hareketle felsefe tarihinde yanıtlanmış tüm sorulara cevap bulur. Roman aslında Lübnan’da ki bir BM taburunda görevli olan bir binbaşının kızına doğum günü hediyesi olarak yazdığı bir romanın parçası olmasını anlamasıyla biter. Jostein Gaarder’in felsefe alanında yazdığı bu kitap insanı kendi içine çekerek en çok satanlar listelerinde hakkı olan yeri almaktadı Roman içinde roman denilebilecek, her yaştan insanı kendi içine çekebilecek türden bir başyapıt olarak düşünülmelidir.

Advertisement

Yazar Jostein Gaarder, 1952’de Norveç, Oslo’da doğdu. Annesi, İnger Margrethe Gaar der bir öğretmendi ve çocuk kitapları yazıyordu. Babası Knut Gaarder ise, Oslo’da bir kolej müdürüydü. Yazar 1976’da Oslo Üniversitesi İskandinav dilleri, düşünce tarihi ve dinler tarihinden lisans eğitimini tamamladı ve Gaarder Fana Koleji’nde on yıl boyunca felsefe ve edebiyat öğretmenliği yaptı. 1991’de “Sophie’nin Dünyası” nı yazdı halen doğduğu yer olan Oslo’da yaşıyor.

Bu şaşırtıcı kitabın kısa özeti şöyledir…

Yaşamı diğer insanlardan pek farklı olmayan ve onbeşinci yaş gününe girmeye hazırla-nan Sophie okuldan eve döndüğü sırada posta kutusunda kendi adına bırakılmış ve kimde, geldiği belli olmayan sarı bir zarf bulur. Şaşırmıştır, çünkü kimden geldiği belli değildir vt zarfa pul yapıştırılmamıştır.

Zarfı açtığında kendisi kadar küçük bir kâğıt bulur ve kâğıtta şöyle yazar,

“Kimsin?” bunun üzerine kim olduğunu düşünmeye başlar. Belki de bu gizemli olay Sofi için sonun başlangıcı olacaktır.Bu esrarengiz mektup olayı tek bir zarfla kalmaz. İlerleyen günlerde Sophie her birinin içinde değişik ve düşündürücü soruların bulunduğu zarfları posta kutusunda bulmaya başlar artık iyice heyecanlanmıştır ve mektupların kimden geldiğini araştırmaya koyulur. Bir gün bir mektubun bir köpek tarafından posta kutusuna bırakıldığını görür ve tüm bu olaylar karşısındaki şaşkınlığı iyce artar…

Yeni gelen zarflarda sorularla beraber felsefenin başlangıcına ve ilk filozoflara dair bilgiler yer almaktadır. Sophie artık bunun bir oyun olmaktan öte gizemli bir felsefe kursundan başka birşey olmadığın farkına varır. Varoluşçuluk, düşünür olmanın sırları, mitler, doğu düşünürleri derken felsefe kursunun kurucusu ve tek öğretmenu olan Alberto Knox, kimliğini Sophie’ye açıklar. Kimi zaman mektuplardaki ipuçlarından yola çıkarak Sophie değişik zaman ve yerlerde akıl almayacak olaylarla karşılaşır. Evinde kırmızı bir ipek eşarf, kolye .bozuk para ve en önemlisi olmayacak yerlerde karşısına çıkan doğumgünü davetiyeleri bulur…

Sophie, Atina Öğretisi’nin yer aldığı mektubu okurken yatağının altında bir video kasedi bulur. Hiç vakit kaybetmeden videoyu izlemeye başlar. Karşısındaki yaşlı ve sevimli adam Alberto Knox’dur. Adam Sophie’ye Atina’yı anlatmaya ve eski yapıtları göstermeye başlar ama imkansız olan bir şey vardır. Nasıl olmuş ve bu yapıtlar bu kadar yeni görünmektedirler? Sophie bunu yapmaya kimsenin parasının ve gücünü yetmeyeceğini düşünür. Ardından akıl almayacak bir şey daha olur ve Sophie kendisini bu esrarengiz filmin içinde bulur. Alberto ile tanışır, o da onu bir yere götürüp Platon’la tanıştırır. Artık Sophie yaşadıklarını rüya mı değil mi diye düşünmeye başlamıştır. Felsefe kursunu iyice kabullenir ve kendisini olayları akışına bırakır. Aristoteles, Hellenizm, Aydınlanma Çağı, Darwin ve diğerlerini öğrenirken karşısında değişik insanlar, konuşan hayvanlar ve doğum günü kartları vardır…

Yaşadığının bir rüya olmadığını fakat yaşamının bir rüya gibi olduğunu ve sanki birisi tarafından yönetildiğinin farkına varan Sophie, Alberto ile içinden çıkılmaz bu duruma bir son vermeyi kararlaştırır. Bunun üzerine Alberto, Sophie’nin az da olsa tahmin edebileceği bir konuyu açıklığa kavuşturur. Kendilerinin aslında var olmadıklarını, tüm bu doğum günü kartlarını yazan binbaşının aklındaki elektromanyetik dalgalardan başka birşey olmadıklarını ve kızma doğum gününde verecek olduğu felsefe kitabının birer kahramanı olduklarını anlatır. Kızının yaş günü hediyesi için “Sophie’nin Dünyası” adlı kitabı yazan daha doğrusu düşünen kişinin adı Binbaşı Albert Knag, kızının adı ise Hilde’dir…

Kısacası herşey bir düşünce evreninden ibarettir ama bilgi gerçektir ve bu kitap bu şaşırtıcı sonla biter…

İnsanlar dünyayı oldukları gibi kabullenmeyip var oluşlarını, kim olduklarını, neden ve nasıl yaşamaları hakkında düşünmelidir…

Sophie’nin Dünyası” yayınlandığı 1991 yılından bu yana aralarında Korece, Rusça, Japonca, Arapça gibi diller de olmak üzere kırka yakın dile çevrildi ve yayınlandığı her ülkede en çok satan kitap olma başarısını elde etti, hâlâ da aranmakta ve okunmakta…

“… Sophie zamanla binbaşının hayatlarına müdahale ettiğinin ve herşeyin farkında olduğunu öğrenir felsefe öğretmeninden ve olayları anlamaya başlar. Aslında binbaşının gönderdiği kartlar, onları şaşırtmak için yarattığı mucizeler Sophie’nin felsefi düşünceleri, akımları ve görüşleri daha iyi anlamasına ve yorumlamasına yardımcı olmaktadır…

Örneğin Hegel’in felsefesine son derece kızan Danimarkalı bir filozoftan söz edecekleri bir sırada binbaşının evinde kapı çalınır. Kapıyı açtıklarında karşılarında duran kız, onlara kendisinin Alice Harikalar Diyarında’n Alice olduğunu söyler. Elindeki iki şişeyi Sophie’ye uzatır. Kırmızı şişede “Beni iç”, mavi şişede ise “Beni de iç” yazılıdır. Sophie kırmızıdan içtiğinde göl, orman ve kulübe birbirine karışmaya başlar. Çok geçmeden herşey sanki tek bir kişi haline gelir, o kişi de Sophie’nin kendisi olur. Bu filozofun tabiriyle tümtanrıcılık veya bir başka deyişle Teklik felsefesidir. Bu romantiklerin evrensel ruhudur. Romantikler herşeyi bir büyük “ben”in parçası olarak algılarlar…

Sonra Sophie bir yudum da mavi şişeden alır. Bunu içince de etrafındaki şeyler hızla değişmeye başlar. Küçük göl, büyüklük ya da derinlik bakımından değil de içerdiği binlerce ayrıntı, oya gibi işlenmiş çırpıntıları bakımından büyük bir okyanusa dönüşmüş gibidir. Sophie, bu gölü en ince ayrıntısına kadar anlayabilmek için bir ömrün bile yetmeyeceğini, insanın bu eşsiz sırrı hiçbir zaman tümüyle kavrayamayacağını anlar. Filozofun da tahmin ettiği gibi mavi şişe bireyciliktir. Bunun içine Sören Kierkegaard’ın Romantizmin Teklik felsefesinin eleştirisi girmektedir. Bu şişe aynı zamanda Kierkegaard’la aynı dönemde yaşayan bir başka Danimarkalı’yı, ünlü masaf yazarı Hans Christian Andersen’i de simgelemektedir. Çünkü Andersen doğadaki sayısız ayrıntıyı görebilen bir bakışa sahiptir…”

Advertisement


1 Yorum

Leave A Reply