Şok Nedir? Nedenleri Nelerdir?

0
Advertisement

Şok nedir, nasıl ve neden oluşur? Şok durumunun nedenleri, belirtileri ve yapılması gerekenler nelerdir, hakkında bilgi.

Şok Pozisyonu

ŞOK

Şok; Organizmanın, uğradığı bir saldırıya gösterdiği tepkinin başlangıcında ortaya çıkan, genel bir güçten düşürücü olaylar topluluğudur.

Şoka neden olan saldırı, herhangi bir darbe (yaralanma, kırık, vb. sonucu travma şoku), bir kan kaybı (kanama şoku), büyük bir yanık yüzeyden plazma kaybı (yanık şoku), önemli kusma ve ishale bağlı bir sıvı kaybı ya da bedene yabancı bir madde verilmesine bağlı bir bozukluk (anafilaksi şoku) biçiminde belirebilir.

Şok, kalp ya da damar kökenli (kalp kası enfarktüsü ya da akciğer ambolisi sonucu kalbe bağlı şok) veya bakterilere, zehirlere bağlı ya da sinirsel nedenli olabilir. Bazen bir cerrahi girişim sırasında (ameliyat şoku) ya da bir kol veya bacağa saatler boyunca uygulanmış dolaşım durdurucu bir bağ çıkarıldığında bir şok durumu gözlenebilir. Ayrıca daha başka nedenler de bunlara eklenebilir. Bazılarıysa şokun yerleşmesini kolaylaştırabilir. Söz gelimi, bir travma şoku sırasında,yaranın genişliği, neden olduğu ağrı, yaralının daha önceki durumu, kaza koşulları, tehlikeyi artıracak biçimde üst üste eklenebilirler. Sözgelimi, uzun bir yürüyüş ya da geziden sonra dağda yaralanmış bir kimse, soğuk, yorgunluk ve oksijen azlığı nedeniyle şoka karşı daha dirençsiz olacaktır.

Şok durumunun başlıca özelliği, ağır bir dolaşım yetersizliğidir, bu onarılamayacak iç organ bozulmalarına yol açarak kişinin yaşamını tehlikeye sokar. Dolaşım yetersizliği, ya dinamik sistemin (kalp) yetersizliğine, ya da damar sistemiyle kapsamı (kan) arasında apansız gelişen bir dengesizliğe bağlıdır. Dolaşan kan kütlesi, daha dolaylı olarak kullanılabildiği bazı beden alanlarında birikir. Dolaşım yavaşlar, dokuların kanlanması azalır, kanla dokular arasındaki alışveriş azalarak maddeler birikmeye başlar, dokular oksijensiz kalır (oksijen yokluğu).

Advertisement

Kanama şokunda kan hacmi azalması, birikmeye, damarlarda kan dolaşımının güçleşmesine değil, ama gerçek bir kan kaybına (bazen bir iç kanama nedeniyle) bağlıdır. Doku kanlanmasındaki azalma en önce böbrekleri, daha geç olarak kalbi, ardından beyni, giderek karaciğer ve pankreası etkiler. Şok, geriye dönüşü olmayan bozukluklar ortaya çıkmadan tedavi edilmelidir.

Şok belirtileri genellikle kazadan saatler sonra ortaya çıkar.

Yaralı bazen sakin ve bilinci açık, bazen bilinci bulanık ve ağrıya duyarsız, bazen son derece huzursuz ve zaptedilmez durumdadır. Teni kurşuni, gri renktedir. Dudakları morarmış, elleri ve bütün derisi soğumuş ve terle kaplıdır. Gözbebekleri büyümüş, solunumu hızlanmıştır, sidik azalmıştır ya da hiç yoktur. Bazen kusmalar görülür. Ateş normal veya düşüktür. Nabız zayıf, hızlı (çoğu kez 120’nin üstünde) ve elden kaçıcıdır. Atardamar basıncı, yani tansiyon düşer. Erken ve etkili bir tedavi etkisiyle dirençli kişilerde orta derecede bir şok, birkaç saat içinde kaybolur. Ama bazen atardamar basıncı düşük kalır, solunum düzensiz ve yüzeyseldir. Yaralı uyuklama halindedir. Beden sıcaklığı 36°C’nin altına düşer ve hasta 12-18 saat içinde ölür.

Öncelikle tedavi, bazı kurallara uygun olmalıdır. Her şeyden önce yaralıda kanama varsa durdurulması gerekir. Bu olmazsa, kan verilmesi yararsızdır. Dolayısıyla basınçlı bir pansuman, dolaşım durdurucu bir bağ ya da pens uygulanmalıdır. Şoktaki bir hastayla karşılaşıldığında kanamanın bir iç kanama olabileceği de akılda bulundurulmalıdır. Bir kanama (iç ya da dış) durumu dışında, hasta şoktan çıkarılmadıkça hiçbir girişim (hatta uzun süreli hiçbir taşıma) yapılmamalıdır. Şoktan çıkarmanın ana evresi, hastaya damar yoluyla kan, plazma ya da serum verilmesi, hastanın ısıtılması ve oksijen verilmesi,ağrısının yatıştırılması ve bazı uyarıcıların kullanılmasıdır.

Sağlık Uyarı


Leave A Reply