Tang Hanedanı Ne Zaman ve Nerede Hüküm Sürmüştür? Tarihi ve Kültürü

0
Advertisement

Tang hanedanı ne zaman ve nerede hüküm sürmüştür? Tang imparatorları, iç savaşlar, kültür ve medeniyeti,Tang sanatı hakkında bilgi.

Tang Hanedanı

Tang Hanedanı; sülalesi Çin imparatorluk sülalesidir (618-907). Kuzey ve güney arasındaki uzun bir bölünmenin ardından Han sülalesinden sonra ikinci büyük imparatorluğu kuran Tang sülalesi, ülke topraklarını genişletmesiyle, güçlü uygarlığıyla ve yükselmesiyle parladı. Suy sülalesi talihi Li Şı-Min iktidarı babası Gao-dzu’ya (618-626) bıraktı. Çin’in yeni yöneticileri, temel ilkesini hiçbir toprağın çiftlik kirasına verilemeyeceğinin oluşturduğu bir tarım reformu gerçekleştirerek, Suy sülalesinden Vendi’nin yaptıklarım yeniden ele aldı. Bununla birlikte, bağışıklık durumları (devlet memurları, manastırlar) çok fazla olduğundan, yasa “köylülerin ortadan kalkması”na engel olamadı.

YARIM YÜZYILLIK BİR GELİŞME

Yönetim alanında, önemli bir yenilenme, eyaletleri askeri yöneticilere bırakmaktı (bu, uzun sürede, sülalenin yıkımına neden oldu). Han sülalesinden esinlenilen merkezi yönetim, aydın kişilerden çok, uzmanlaşmış kişilere bırakılmış teknik bölümlerin yaratılmasıyla gelişti. Sistemin iyi işlemesi, devlet bütçesinin görülmemiş bir biçimde artmasını sağladı: Nüfus elli milyona (bunun iki milyonunu başkent oluşturuyordu) ulaştı.

Tang Hanedanlığı Haritası

Tang Hanedanlığı Haritası

626’da Li Şı-Min babasını tahttan uzaklaşmaya razı ederek kendisi tahta çıktı (Taydzung, 626-649). İlk kaygısı, askerlikle olduğu kadar diplomatlıkla da Asya’da Çin etkisini yerleştirmekti. Özellikle Uygur Türklerinin bağlaşmasını sağladı. 648’de Çin egemenliği Sin Kiang’da yeniden varlığını gösterdi, daha sonra, Çinliler Kore’nin fethini gerçekleştirmek için bölgede çıkarları olan Japonlarla ilk kez çarpıştılar.

Gao-dzung (650-683) hükümdarlık dönemini babasının yaptıklarım sağlamlaştırmakla geçirdi. İmparatorluk bu dönemde, iyi korunmuş sınırları, yönetimi, yolları ve kanalları sayesinde büyük bir ilerleme gösterdi. Çince, Orta Asya’nın kültürlü her ortamında evrensel bir iletişim aracı olurken, çok sayıda yabancı da kendileriyle birlikte bütün dünyadaki ürünleri denizden ya da karadan buraya getirerek birbirleriyle yakınlaştılar. Bununla birlikte Gao-dzung’un hükümdarlık döneminin son yıllarından başlayarak, hiçbir şeyin engelleyemediği bir gerileme dönemi başladı.

ANARŞİ VE İÇ SAVAŞLAR

Sülalenin gerilemesinin en önemli nedeni, Gao-dzung’u kuklası haline getiren nikâhsız karısı imparatoriçe Vu Dzı-dien’den (683-705) kaynaklanıyordu. Vu Dzı-dien, iktidar fiilen elindeyken Buddhacı din adamlarına körü körüne bağlanan ve sarayın Türklere gösterdiği ilgiden hoşnut kalmayan müttefiki Çin soylularının siyasetini güttü. İktisadi açıdan son derece güçlü olan Buddhacı din adamları manastırlara bağış halinde sunulan paraları erittirerek heykellere dönüştürüyorlardı, bu da mali dengenin bozulmasına neden oluyordu. Vu Dzı-dien’in siyaseti imparatoriçe Vey tarafından sürdürüldü.

Advertisement

Yeniden belirli bir denge kurmak için Hsiuendzung’un (712-756) tahta çıkması sağlandı; sanatın büyük koruyucusu olan Dzung, kısa süre sonra merkezini nikâhsız karısı Yang Guy-Fey’in oluşturduğu bir çevre tarafından kullanılan güçsüz bir imparator durumuna geldi. Yakın çevresindekilerden biri olan general Ngan Luçan önemli bir ordunun başına geçmek için bir istila tehlikesini, olduğundan büyük gösterdi ve söz konusu orduyla birlikte başkente yürüdü. İmparator kaçarken oğlu Sudzung (756-762) yararına tahttan el çekti. Su-dzung da tahtı, Uygur süvarilerinin yardımıyla zorla ele geçiren kişiyi vuruşmaya çağırdı ve Çin, nüfusunun üçte birinin yaşamına mal olan bir iç savaşa girmek zorunda kaldı. Türk müttefikleriyse vazgeçilmez olduklarının bilincindeydiler ve bu yüzden başkente yönelmişlerdi.

Eyaletlerde, yöneticiler vergi göndermeye son verdiler ve yükümlülüklerini oğullarına aktardılar. Hükümet durumu kurtarmak için, 845’te yabancı dinleri yasaklamaya karar verdi. Bu tutum dine karşı bir önlem almak değil, ama Buddhacı manastırlarda, Zerdüşt tapınaklarında, camilerde, vb’nde yerleşmiş yabancıların parasını toplamaya yönelikti. Her şeye karşın, sülale, son günlerini yaşıyordu: IX. yy’da kanla bastırılan köylü ayaklanmaları ortaya çıktı; altı yıl süren (874-880) en önemli ayaklanmada yüz yirmi bin yabancı katledildi ve Kanton alındı. Başkent son anda Türklerin yardımıyla kurtarıldı ama Tang sülalesi 907’de büyük bir düzensizlik içinde sona erdi. Böylece, Çin, Sung sülalesinin gelişine kadar yeni bir parçalanmayla (Beş Sülale dönemi) karşı karşıya kaldı.

TANG DÖNEMİ UYGARLIĞI

Yeni imparatorluğun iki büyük kurucusu olan Suy sülalesinden Vendi ve Tang sülalesinden Li Şı-Min, uzun süre kuzeyin yerlisiydiler. Göçebe halklar sonuçta sindirilmişlerdi ama günlük yaşam, müzik ve eğlenceler aracılığıyla uygarlıklarının önemli bir bölümünü de Çinlilere aktarmışlardı. Bundan böyle av, at ve eksrim, tüccarlara ve askeri sınıfa karşı önyargılarını kısmen unutmuş olan aydın sınıfının yaşamını bütünlemeye başladı. Bununla birlikte, Tanglar, yönetimden kültüre kadar Çinlilerin etkisi altındaydılar.

Tang Hanedanlığı

Tang Hanedanlığı

İkinci büyük imparatorluk olduklarının bilincindeydiler. Tang sanatı, güçlü ve yaratıcıydı ama düşünüş biçimleri özgün değildi. Siyasal birleşmeden sonra ahlaksal birleşmeyi gerçekleştirmek için özellikle Konfuçiusçu klasik yapıtlar üstüne büyük inceleme ve öykünme çalışmalarına girişildi. Bazı metinlerin gerçeğe uygunluğundan kuşkulanarak en özgün özel araştırmalar, sonraki sülalelerin filologlarının habercisi oldu. Buddhacılık ve Taoculuk, seçmeci aydınların yapıtları olan Tang öykülerinin hazırlanmasında etkili oldular. Söz konusu yapıtların tümü de yüksek bir edebiyat niteliği taşıyordu.

Düzyazı Altı Sülale’nin tumturaklı üslubuna karşı tepki olarak Liu Dzung Yueng (773-819) ve özellikle Han Yüy (768-824) ile eski yapıtlara dönüşün belirtisi olarak yer aldı. Bununla birlikte, özellikle şiir sanatının sayesinde tang adı dünya çapında bir ün kazandı. Bu tür özellikle Hsiuen-dzung’un hükümdarlık dönemi boyunca çok gelişti. İki önemli ozan Du Fu ve Li Po’dan başka, Hsiuen-dzung’un kaçışını ve Yang Guy-Fey’in ölümünü anlatan ve düzgün koşuklardan oluşan uzun bir yapıtın sahibi Po Kiuyi’yi (772-846), ozan, ressam ve müzikçi Vang Vey’i (701-761), büyük ozan Meng Hao-jan’ı ve Du Mu, Yuen Çın ve Çang kı’yı belirtmek gerekir. Hanlar döneminden başlayarak gerçekleştirilen tekniklerin sonucu olan Tang şiir sanatı, esin alanında tam bir yenilenmeyi ortaya koydu. Buddhacı bir rahatlıkla yumuşatılmış derin bir doğa duygusu, sarayın aşırı yüklü betimlemelerinin (Altı Sülale) yerini aldı. Sonunda Du Fu gibi önemli ozanlar ilk olarak halkın yoksulluğuna eğildiler.

Tang dönemi uygarlığının bütün Orta Asya’da parlamasını ve dünya kültürüne olan katkısını bu arada belirtmek gerekir. Başta kâğıt ve porselen olmak üzere çok sayıdaki buluş ilk olarak Çin’den çıkarak Batı’ya gelmeden
önce Arap dünyasına ulaştı.

Advertisement

TANG SANATI

Etkili ve güçlü Tang sanatı iyimser, güçlü ve büyük bir güvenlik döneminin yansımasıdır. Ayrıca da kendinden hoşnut ve maddeci bir toplumun ürünüdür. Altı Sülale’nin sanatından etkilenen Tang sanatçıları nesnelerin gerçek ve sağlam görünümüne yönelmek için lirik kavramları ve fantastik beğeniyi terk ettiler. Bununla birlikte, yabancı öğeler hiçbir zaman bu derece belirleyici nitelik taşımadılar:

Tang Sanatı

Tang Sanatının Örnekleri

Önce, imparatoriçeler tarafından korunan ve doruk noktasına ulaşan Buddhacılık, sonra İpek yoluyla ya da denizden gelerek sanatlarını, tekniklerini ve düşüncelerini de birlikte getiren çok sayıdaki gezgin halk. Buddhacı mimarlık 845 işkencesinde çok zarar gördü. Tuğladan birkaç pagoda örneği kaldı ama bu dönemin ahşap yapıları yalnızca Japonya’da korundu. Japonya’da Nara dönemi tapınakları bunların sadık birer kopyasıydılar: Her zaman kapladıkları alanla kendini gösteren hemen hemen dik çatılar, görkemli direkler, oldukça sade konsollar.

IX. yy’a kadar, manastırların ve tapınakların süslenmesi sanatçıların çoğunun gücünü harekete geçirdi. Heykel sanatı, resim sanatından etkilendi: Fırçadan çıkmış gibi görünen akıcı hatlar, oyma desenler görünümündeki kabartmalar. Yüksek kabartma da kıvrımların kullanımıyla son derece çizgili bir izlenim taşır. Çekici, yuvarlaklaştırılmış biçimler Veylerin yalınlığından sonra, Hindistan’ ın ve Gandhara’nın giderek artan etkisini göstermektedir. Aynı egzotik nitelik resim sanatında da görülür.

Dönemin resimle ilgili kitapları Orta Asya kökenli birçok önemli sanatçıdan söz ediyordu. İpek yolundaki Hint Avrupa kentlerinin en iyi sanatçıları başkentte yoğunlaştılar ve derin bir etki yarattılar. Genel olarak, Tangların Buddhacı resim sanatında yabancı teknikler vardı. Saraydan sahnelerin, imparatorun gözdelerinin portreleri ya da bağımlı ülkelerin haraç olarak gönderdikleri hayvanların betimlemelerinin yanı sıra resmi sanatçılara, imparatorluğa ait atların portreleri de ısmarlanıyordu.

Akademik sanatın dışımda ayrıca manzara resmi alanında da başlıca iki büyük gelenek ortaya çıktı.


Leave A Reply