Türk Edebiyatında Nesir Türleri

0
Advertisement

Türk edebiyatında nesir türleri nelerdir? Nesir türlerinin özellikleri, açıklamaları, Türk edebiyatı hakkında bilgi.

BATI KÜLTÜRÜ ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATINDA NESİR :

Tanzimat Edebiyatı akımıyla Batı’dan, özellikle Fransız’lardan birçok edebi türler edebiyatımıza girmiştir. Batılı anlamda Hikâye, roman, tiyatro gibi büyük çaplı nesirlerin yanısıra, gazete ve dergiye bağlı olan makale, fıkra, sohbet, röportaj v.b. gibi küçük çaplı yazı türleri de edebiyatımıza Batı’dan gelmiştir.

Tanzimat edebiyatı’nın tiyatro dili bir kenarda tutulursa, hikâye ve roman gibi büyük çaplı yazılarla; makale, eleştirme, hâtıra v.b. gibi nesirlerde dil, nazımdan daha ağıdır. Gerçekte Divan edebiyatı çapında ağır sayılmaz. Fakat Tanzimat yazarlarından bir çokları da, sanatlı nesir yazmak tasasıyla bir hayli ağdalı nesirler vermişlerdir. Ancak popüler Tanzimat yazarları, devirlerine göre romanlarını oldukça duru bir Türkçe ile yazmak anlayışını göstermişlerdir.

Servet-i Fünün edebiyatı akımında, Tanzimat ediplerinin Türkçe’leşme alanındaki çabalarının tam tersine bir yol tutularak gerek nazımda ve gerekse nesirde, Divan edebiyatı yazarlarına bile taş çıkarttıracak derecede bir dil koyulaşmasına gidilmiştir. Öyle ki Arap ve Fras sözlükleri açüarak, o zamana kadar kullanılmamış olan sözcükler alınmış, bunlarla yeni yeni tamlamalar yapılmıştır. Bu durum, sonradan hızını kaybetmekle beraber, Millî Edebiyat akımına kadar süregelmiştir. Bu akımla Türkçe, armmıya başlamış ve bugünkü noktaya gelmiştir. Fakat dilimizin kesin olarak arınması işi, ATATÜRK tarafından ele alınmış ve Türkçe, Arapça ile Farsça’dan yakasını kurtarmıştır. Şimdi edebiyatımızda yaşamakta olan nesir türlerini sırasıyla görelim :

MASAL :

Konusu tamamiyle hayal verisi olan ve kişileri insanüstü güçler taşıyan yazılardır. Aslında bunlar, kuşaktan kuşağa sözlü olarak geçen konulardır. Daha çok yaşlıların küçüklere anlattıkları ve bazan kendi hayalleri ve anlatım güçleriyle de süsledikleri bu konular, sonradan edebî bir anlatımla, yazılı edebiyata geçmeye başlamıştır.

Masalları anlatmaya, «Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…» gibi birtakım tekerlemelerle başlanır.

Advertisement

Masalın olayı, insanüstü güç taşıyan insanlarla birlikte, cinler, şeytanlar, devler, cadılar, periler, cüceler, acayip hayvanlar arasında geçer. Dağlar, ağaçlar, sular da canlandırılarak olaya karıştırılır.

Masalların insan ve hayvanların davranışlarından, eşyaların durumlarından harekete geçerek, toplumda görülen aksaklıkları yermek ve gerçek insanlara bir ahlâk ve düzen dersi vermek gibi amaç güdenleri de vardır. Manzum olarak yazılan masalın böylesine Fabl denir.

Masal, ilk önce Mind’lilerde doğmuş, buradan da bütün Doğu ve Batı dünyasına yayılmıştır. Kelile ve Dimne, bir Hint masalıdır.

Batı edebiyat dünyasında isim yapmış birçok masal yazarları vardır. Bunların arasında, bizim edebiyatımızda da iyice tamnmış olanı La Fontaine’dir.

HİKÂYE :

Hikâye bir ya da birkaç kişinin başından geçen dar ve kısa hayat olaylarını anlatan yazıdır. Hikâyede olay, fazla genişletilmez, ikinci plandaki kişilere yer verilmez.

Hikâyenin konusu gerçek yaşamdan alınabileceği gibi, gerçeğe uyacak şekilde yazarın muhayyilesinden de çıkabilir.

Advertisement

Bir hikâyede başlıca şu niteliklerin bulunması şarttır :

a) Konusu gerçek ya da gerçeğe uygun olacak.

b) Hikâyenin kahramanları gerçek yaşamda gördüğümüz kişilerin benzerleri olacak.

c) Yazıldığı yer ve zaman belli olacak.

d) Yazarı belli olacak.

Hikâye, önceleri eski destanların görevini yüklenmek ve bunların yerini tutmak amacıyla yeni çağda meydana gelmiştir. Daha önce hikâye türüne rastlanmıyor. Rönesanstan zamanımıza dek gittikçe gelişen hikâye, Batı edebiyatının en yaygın türü olmuştur.

Bizim edebiyatımıza Batı anlamında hikâye, Tanzimat Edebiyatı akımıyla girmiştir. Daha önceki aydınlar edebiyatı olan Divan Edebiyatı ile buna paralel yürüyen Halk Edebiyatımızda hikâye türü yoktur. Mesnevi adı verilen manzum yazılar, bugünkü anlamda hikâye olmayıp masalla hikâye arasında Divan Edebiyatına özgü bir yazı çeşididir.

ROMAN :

Roman, toplum yaşamında birtakım olaylarla birbirlerine bağlanmış olan çeşitli insanların ve ailelerin başlarından geçen maceraları bütün ayrıntılarıyla hikâye eden edebî eserdir.

Konunun gerçek ya da gerçeğe uygun olması, kahramanlarının gerçek yaşamda gördüğümüz kişilere benzemesi; yazarımn, yazıldığı yer ve zamanın belli olması gibi hikâyedeki niteliklerin romanda da bulunması şarttır.

Ayrıca roman, yazıldığı devrin sosyal davranışlarını, siyasî akımlarını yansıtması bakımından da ayrıca bir özellik taşır.

Romanın çeşitleri çoktur. Bağlı bulundukları edebî akıma göre isimler aldıkları gibi, kendi iç örgülerine göre de ayrı ayrı adlar alırlar. Örneğin edebî akımlara göre Klasik roman, Romantik roman, Realist roman, Sürrealist roman, Popüler roman gibi adlar alması yanında, iç yapısına göre de aksiyon romanı, psikolojik roman, sosyal roman, egzotik roman, didaktik roman, fantasik roman v.b. gibi isimlerle sınıflara ayrılır. îç yapılarına göre roman çeşitlerini görelim :

Advertisement

a) Aksiyon romanları, korkunç dekorlar içinde geçen olaylarla ilgili, macera ve polis romanlarıdır. Kıılç, döğüş, cinayet bu çeşit romanlara konu olur.

b) Psikolojik roman, birinci kişi olarak anlatılan ya da hâtıra defteri şeklinde yazılan romandır. Bunlar daha çok roman kahramanlarının iç âlemlerini işleyen çözümlemeli romanlardır.

c) Sosyal roman, tarihî ve yaşamsal romanlardır. Âdet ve örfleri; köy, kasaba, şehir yaşantılarını yansıtan romanlar bu çeşittendir.

d) Egzotik roman, dış dünyaya bağlı olan romandır. Konusu bakımından bölgesel olmaktan çok bütün bölge insanlarına hitabeden romandır. Bugün hemen hemen bütün dünya romancılığı bu yol üzerinde yürümektedir. Bu türlü romanlarda içe dönüşten çok, insanın dış dünya karşısındaki etkilenmelerine dikkat ediliyor.

e) Didaktik roman, fikre ve bilime ait olan romandır. Allegorik ve sembolik yani açıklıktan kaçınan bir karakter taşır. Bu çeşit romanlar birtakım ahlâk tezleri ve yaşama yolları gösterir.

f) Fantastik roman, daha çok şairce yazılmış lirik romandır.

Edebî akımlara bağlı olan roman çeşitlerinin ne olduklarını daha iyi anlayabilmek için, bu kitabın Edebî akımlar bölümünün iyice incelenmesi gerektir. Edebî akımlar kavrandığında, bu roman çeşitlerinin nitelikleri kendiliğinden anlaşılacaktır.

TİYATRO

Tiyatro, hayat olaylarını, sahnede göstermek amacıyla yazılan edebî eserdir.

Roman ve hikâye, soyuttur. Değer ölçülerini, okuyanın öznel (sübjektif) kanaat ve anlayışından alırlar. Halbuki tiyatro, tamamıyla somuttur. Yani göze görünür bir yapıya sahiptir. Tiyatro, göz önünde, canlı olarak meydana geliş niteliğiyle, toplum psikolojisine seslenir. Ayrıca kendisi de seyircinin ortak vicdanından güç alır.

Tiyatroda da romanda olduğu gibi sosyal hayatın ve insan karakterlerinin çözümlemesi ve eleştirmeleri yapılır.

Dil, tiyatroda çok önemli bir sorundur. Tiyatronun dili ağır olmamalıdır. Konuşma diline benzemelidir. Taşıdığı ince fikirlerin ve espirilerin, seyirci tarafından kolayca kavranmasını sağlayacak bir nitelik taşıması başta gelen koşullar arasındadır.

Advertisement

Tiyatro eserleri, klasik ve modern olmak üzere iki ayrım gösterirler. Klasik olanlar trajedi ve komedi, modern olanlar da dram ve müzikli tiyatrolardır. Bunları tanımağa çalışalım :

A — KLASİK TİYATRO (ESKİ TİYATRO)

Klasik tiyatro, klasizm akımının kuralcılığına ve ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalan, tutkuların yarattığı olayları değil, yüksek düşüncelerin verisi olan olayları işleyen bir sanat dalıdır. Çeşitleri :

1. TRAJEDİ (Tragedya) :

Trajedi (Tragedya). Yunanlıların, mitolojik devir yaşadıkları sırada, bağbozumu tanrısı Didnysos şerefine yaptıkları din törenlerinden doğmuştur. Daha çok seyircilerin acıma ve korkuya bağlı duygularım kabartmak amacını güder.

Din törenlerinde keçi kılığına giren bir koro, şiirleri şarkı biçiminde okur ve törenin anlamına uygun dans ederdi. M.Ö. VI. yüzyüda, bu törenlere koro dışında bir kişi, yani bir aktör eklenmiştir. Bu aktör koro ile konuş-turulmuştur. Böylece ilk konuşma (diyalog) ortaya çıkmıştır.

Çeşitli rolleri temsil eden bu tek aktörlü ve korolu törenlere, yine M.Ö. V. yüzyılda Aiskhylos (şair) tarafından ikinci bir aktör daha eklenmiştir. Bu tutumla aktörlük ön plana alınmış, koro ikinci plana itilmiş oldu. Yani koro karşısında, konuşma, daha çok önem kazanmış oldu. İşte ilk tiyatro böylece meydana geldi.

Daha sonra Sophokles, trajediye üçüncü kişiyi de katmıştır.

Yunan trajedisinde koro, oyunun başından sonuna kadar sahnede kalır, sadece aktörler girip çıkarlardı. Yunan tiyatrosu koro ve konuşmalardan meydana gelmiştir. Konuşma aralarındaki koro şarkıları, eserin perde aralıkları yerine geçerdi.

Trajedilerde baştan sonuna kadar acıklı ve ciddî bir hava vardır. Yüksek düşünceye, duyguya ve ahlâka çok önem verilir.

Trajedilerin konulan tarihten ve mitolojiden alınır. Bu çeşit eserlerin kişileri tanrılar, tanrıçılar, yarıtanrılar gibi doğaüstü varlıklarla asillerden ve kırallardan seçilirdi.

Aklın denetimi dışında kalan davranışlarla çirkin sayılan olaylara sahnede yer verilmez, yaralama ve ölümler seyircinin gözünden saklanırdı. Bu çeşit hareketler sahne gerisinde yapılır, bir haberci tarafından seyircilere aktarılırdı. Bazen de ölenin feryadını, ya da öldürenin hıncını belirten ünlem sözcükleri, ölüm olayını seyirciye duyurmuş olurdu.

Advertisement

Trajediler, manzum olarak beş perde halinde yazılır. Yüksek bir dil kullanılır, bayağı sözlere yer verilmez. Tiratlar, yani söylev biçimindeki uzun konuşmalar eserde çok yer tutar.

M.Ö. yaşamış olan Aiskhylos, Sophokles, Eurîpides Yunan edebiyatının; XVII. yüzyılda yaşamış olan Corneille ile Racine de Fransız edebiyatının ünlü trajedi yazarlarıdır.

Trajedi, insanların ruhsal zayıflıklarını ve ihtiraslarını, iradeye bağlı yüce davranışlarla çarpıştırır. Tarihteki kıralların ve asilzadelerin hayatları trajediye konu olduğu için, sahne, bunların çevrelerinin değişmeyen dekorlarıdır. Trajedide konu dağımk ve bulanık değildir. Ayrıntılara önem verilmez. Eserin tümü, tek ve basit bir konu çevresinde döner.

2. KOMEDİ :

Komedi, eski Yunanlılarda, trajedi gibi din törenlerinden doğmuş, insanların ve olayların gülünç yönlerini seyircilere göstermek amacını güden bir tiyatro çeşididir. Trajedenin tam tersidir. Komedi eserleri, konularım, yazıldığı çağın toplumundan ve günlük yaşantısından alır. Komedinin kişileri halk arasından seçilir. Konuşmalarda, trajedide olduğu gibi yüksek ve asil bir dil aranmaz. Birtakım şakalara ve kaba sözlere de yer verilir. Sözcükler çok kez halkın ağzındaki biçimiyle söyletilir.

Klasik komediler beş perde halinde ve manzum olarak yazılırdı. Eski Yunan komedilerinde konuşmalar (diyalog) arasında, trajedilerde olduğu gibi korolara yer verilirdi. Sonraları Batı edebiyatlarında bu korolar kaldırılmış, beşten az sayıda perdelerle eserler meydana getirilmiştir. Klasizmden romantizme geçildikten sonra komediler nesir halinde de yazılmaya başlanmıştır.

Komedinin çeşitleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır :

a) Fars :
Daha çok halk zevkini okşayan, basit davranışlı ve şişirmeli komedidir. Halkı güldüren hareketlerin sık sık tekrar edilmesi, taklitlere fazlaca yer verilmesi fars’ın genel niteliklerindendir. Sosyal hayatın gülünç tarafları, bu çeşit komedilerde mübalâğalı bir şekilde ortaya konur.

b) Vodvil : İlk zamanlarda vodviller şarkılı olarak sahneye konurdu. Fakat bugün, şarkıdan ayrılarak sadece seyirciyi eğlendirmek ve güldürmek için çarpışık, gülünç olayları bir araya getire bir tiyatro türü olmuştur.

Birbirlerinden kaçan insanla komik tesadüflerle karşılaşmaları, birbirlerini istemeyenlerin birarada yaşamak zorunda kalmaları, zeki ve kurnaz görünenlerin çok çabuk aldatılıp atlatılmaları, sert görünüşlü amirlerin memurların huzurunda karılarından titremeleri gibi garip olaylar, vodvilin konu örgüsünü meydana getirirler. Bu türlü eserler, seyircilerin sinirlerini boşa alacak kadar kahkaha yaratır.

c) Komedi santimantal: Duygulandırıcı komedidir. Önceleri seyirciyi güldürürken sonra gözleri yaşartacak kadar duygulandırır. Daha çok aşk konularını işler. Anlatım şairanedir.

Advertisement


Leave A Reply