Türkiye’de Eskrim Tarihi

0
Advertisement

Eskrim sporunun Türkiye’deki doğuşu, gelişimi, tarihçesi. Türkiye’de eskrim tarihi hakkında bilgi.

TÜRKİYE’DE ESKRİM

Kılıç kullanma, ata binme ve ok atma Türklerde küçük yaşlardan itibaren öğrenilen geleneklerdir. Orta Asya’da Türklerin kullandıkları kılıçların uç kısmı tersine doğru hafif dönük ve eğridir. Selçuklular ise kendilerine has özellikler gösteren kılıçların yanı sıra yerine göre Batılıların kullandığı geniş, iki yüzü de keskin kılıçları da kullanmışlardır.

Osmanlı kılıcı daha çok tersine dönük olup çok büyük değişiklik ve gelişme gösterir. Gayet dengeli olan bu kılıçların uç ve yanları keskindir. Bu kılıçlar zırh kesmek, rakibe darbe indirmek, biçmek, saf dışı bırakmak için kullanılırdı. Orhan Gazi zamanından başlayarak askerlere sistemli bir şekilde günlük kılıç eğitimi yaptırılmasının Yeniçeri Ocağı ve Sipahiler üzerinde oldukça olumlu etkileri görüldü. 16. ve 17. yüzyılda Osmanlılar en elverişli, dengeli ve hafif kılıçları yaptılar ve kullandılar. Kılıç yapımında gözetilen başlıca özellikler; kılıçların hafif, dengeli, dayanıklı ve uçlarının tersine dönük olması, savaş meydanında askerlerin uzun süre yorulmadan dövüşmesini sağlayacak, kolaylıkla hareketten harekete geçebilecek niteliklerde olması idi. Böylece kılıç yapım sanatı Osmanlılarda teknik ve nitelik bakımından en ileri düzeye ulaştı. Ayrıca kılıç kalkan oyunları da Osmanlılarda .büyük ilgi gördü. Türkiye’de eskrim sporunda ilk çalışmalar, 1839’da ilân edilen Tanzimat Fermanı paralelinde Sultan Abdülmecid zamanında askeri okullara maç ve kılıç derslerinin konulmasıyla başladı ve ilk öğretmen Fransız Piçini oldu.

Cumhuriyet döneminde de küçük değişiklerle uygulanacak olan “Maarif-i Umumîye Nizamnamesi” ile 1869’da Rüştiyelere eskrim dersleri konulması kabul edildi. 1961 yılında Muallim Hüsnü Bey Harbiye Mektebinde eskrim dersleri vermeye başladı, iki yıllık öğretim sonunda Mülâzım Refik, Ömer Lütfü ve Fuat Balkan’ı yetiştirdi. Yaygın bir çalışma yapabilmek amacıyla Hüsnü Bey yetiştirdiği tüm öğrencileri kendisine yardımcı olarak aldı. 1903 yılında, İtalyan elçiliği kanalı ile Sultan Abdülhamit’ten alınan özel bir izinle padişahın, huzurunda İtalyan subaylarla ilk karşılaşma yapıldı. Bu karşılaşmada bizi Ömer Lütfü ve Refik Beyler temsil ediyorlardı. Karşılaşmaların başarıyla sonuçlanmasından kıvanç duyan II. Abdülhamit bir “irade-i Seniye” ile eskrimin harp okullarında yeniden yapılmasına izin verdi. 1906’da Fuat Balkan Edirne’deki Harp Okuluna eskrim hocası olarak atandı. Yine Fuat Balkan’ın girişimleri ile kurulan Beşiktaş İdman Yurdu’nda kulüp olarak ilk kez eskrim çalışmaları yapılmaya başlandı ve burada çok değerli eskrimciler yetişti, ilk Eskrim Federasyonu, 1923 yılında idman Cemiyetleri İttifakının kurulması ile birlikte faaliyete geçti ve ilk başkan olan Fuat Bey bu görevde on beş yıl kaldı. 1923 yılında TİCİ bünyesinde kurulan Türkiye Eskrim Federasyonu, Türk eskrim sporunun en üst yönetim organı olup kurulduğu yıl, Uluslar Arası Eskrim Federasyonuma kabul edildi. Milli takım ilk kez 1924 Paris Olimpiyatları’na katıldı. 1927’de Grodevsky yönetiminde çalışmalarını geliştiren Fuat, Muhittin ve Nami Beyler teknik bilgilerini daha da artırarak 1928 Amsterdam Olimpiyatları’na katıldılar.

1931 Balkan Oyunları’nda İse Enver Balkan, kılıçta birinci oldu.

Advertisement

1932 yılında ülkemize gelen Rus asıllı Nadovsky 1938 yılına dek federasyona bağlı olarak, 1956 yılına dek ise İstanbul bölgesi antrenörü olarak çalıştı ve çok değerli eskrimciler yetiştirdi. 1936 Berlin Olimpiyatları ise Türk spor ve eskrimi adına bir dönüm noktası oluşturdu. Çünkü Suat Aşeni ve Prof. Halet Çambel Hanımlar 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’na katılarak, olimpiyatlara giden ilk bayan eskrimcilerimiz olma unvanını kazandı. Bu dönemde Rıdvan Bora, Refet Ülgenalp, Rıza Arseven, Halim Tokmakçıoğlu, Sait Tayla ve Nefi Güven gibi başarılı eskrimcilerimiz de yetişti. 1940-1950 yılları arasında halk evlerinin de eskrim sporuna eğilmeleri ile bu spor yayıldı. Aynı dönemde İstanbul’da “Tenis, Eskrim-Dağcılık Kulübü”nün de faaliyete girmesi ile Türk eskrimi yeni sporcular kazanmaya başladı. Böylece Nihat Balkan, Nejat Tulgar, İlhan Arakon, Vural Bolcan, Sabri Tezcan, Merih Sezen, Samiye Frik gibi isimler ortaya çıktı. 1968’de ilki Bükreş’te yapılan Balkan Eskrim Şampiyonası’nda ekibimiz epede 3. flörede 2. oldu.

1970 Dünya Eskrim Şampiyonası Ankara’da düzenlendi.Bu organizasyonu, 1971 yılında izmir’de yapılan Akdeniz Oyunlarında bayan eskrimci Özden Ezinler’in flöre dalındaki gümüş madalyası ve 1976’da Atina’da yapılan Balkan Şampiyonası’nda Mehmet Özmen’in kazandığı flöre şampiyonluğu izledi. 1980’li yılların başarıları ise; 1983 yılında yapılan Balkan Eskrim Şampiyonası gençler epe dalında Murat Dizioğlu’nun altın ve aynı yıl Halûk Yamaç’ın flöre dalında kazandığı bronz madalya ile 1988’de Ankara’da yapılan Balkan Şampiyonası’nda erkeklerde takım hâlinde alınan üçüncülüktü. 1984 yılında yapılan Los Angeles Olimpiyatları’na katılan sporcularımız başarılı olamadı.

1993 yılında ise uluslar arası alandaki tek başarımız, Bursa’da yapılan Balkan Gençler Şampiyonasında epe dalında erkeklerde kazanılan takım üçüncülüğü oldu.

1994 yılında Bulgaristan’da düzenlenen Balkan Eskrim Şampiyonasında, 10 yıl aradan sonra bayanlarda Sezgin Şakiroğlu flörede gümüş madalya kazanırken, erkekler flöre ve kılıç takımlarımız üçüncülük elde ettiler. 1995’te düzenlenen Balkan Gençler Şampiyonası’nda bayan flöre ekibimiz ilk kez ikinci oldu. Aynı yıl Balkan Büyükler Şampiyonası’nda sporcularımız 4 gümüş, 5 bronz madalya kazandı. 1997 yılında 16. Balkan Gençler Eskrim Şampiyonası İstanbul’da yapıldı. Sporcularımız bayanlar flörede birinci olurlarken, erkekler dereceye giremediler.


Leave A Reply