Türkiye’nin Jeolojik Yapısı ve Oluşumu, Jeolojik Zamanları Hakkında Bilgi

1
Advertisement

Yurdumuzun jeolojik yapısı ile ortaya çıkışı ve jeolojik zamanlardaki özellikleri ile ilgili olarak bilgilerin yer aldığı yazımız.

Türkiye Jeoloji Haritası

Türkiye’nin Jeolojik Yapısı

Bugün yurdumuzun bulunduğu topraklar bundan 1.500.000.000 yıl kadar önce ortaya çıkmıştır. Jeolojik devirlerden Birinci Zaman’ın başlarında, yani bundan 2 milyar yıl kadar önce, yeryüzünde biri kuzeyde (Eurasia kıtası), diğeri güneyde (Gondvana kıtası) olmak üzere iki büyük kara kütlesi vardı. İki kıtanın arasında da Tetis Denizi uzanıyordu. Bugünkü Türkiye’nin yeri bu denizin bulunduğu alana isabet eder. Bu denizin dibine çökmüş olan tortul tabakalar, kara kütleleri arasında sıkışıp kıvrılarak, Birinci Zaman’ın sonlarına doğru, büyük dağ sıraları meydana getirdiler. Yurdumuzun büyük bir kısmı da bu arada suların dışına çıkarak kara haline geldi, O sırada hüküm süren iklim sıcak, nemli olduğundan karaların üstü büyük ormanlarla kaplanmıştı. Bu ormanların yüksek boylu bitkileri sığ kıyı göllerinde birikerek, Zonguldak kömürleri gibi bugün işletilen taş kömürlerini meydana getirdiler.

Birinci Zaman Sonu – İkinci Zaman

Birinci Zaman sonuna doğru meydana gelmiş bulunan dağ sıraları, daha İkinci Zaman başlarken «yalama yazı» (peneplen) halini almışlar, o zamanki deniz yüzeyine yaklaşacak kadar alçalmışlardı. Deniz yüzeyindeki küçük bir yükselme eski yalama yazının üzerine İkinci Zaman denizlerinin çökerttiği tabakaları yerleştirdi. Kıvrımları akarsu, rüzgar, buzul gibi çeşitli etkenlerle aşınarak düz bir hale gelen dağlık bölgeye «yalama yazı» denir. Burada «yazı» sözü «ova» anlamındadır.

Üçüncü Zaman

Üçüncü Zaman’ın başlarında, deniz dibindeki tabakalar, bu sıradaki hareketlerin basıncı ile kıvrılarak, yeni dağ sıraları meydana getirdiler. Bu hareketler daha İkinci Zaman’da başlamış, Anadolu’nun kuzey kesimlerindeki kıvrımlar İkinci Zaman sona ermeden tamamlanmıştı. Başka yerlerde ise dağların oluşumu Üçüncü Zaman’ın ortalarına kadar sürdü, böylece Alp Kıvrımları adı verilen dağ sıraları doğdu. Bu dağlar Avrupa’nın güneyinden başlayıp yurdumuzdan da geçiyor, İran üzerinden Himalayalar’a kadar uzanıyordu.

Bütün bu yeni dağlar da Üçüncü Zaman’ın ortalarından başlayarak aşınıp düzleştiler. Anadolu’nun iç kesimleri, şimdiki Ege Denizi’nin bulunduğu yerler tatlı su golleriyle örtüldü. Bu sırada, şimdiki Karadeniz’in yerinde, derinliği az olan bir göl bulunuyordu.

Advertisement

Üçüncü Zaman Sonu

Yurdumuz bugünkü görünüşünü, şimdiki yüksekliğini, Üçüncü Zaman sonunda (bundan aşağı yukarı 15-20 milyon yıl önce) beliren hareketlerle kazandı. Bu sırada Anadolu takımı ile yükselirken, orta kesimleri biraz çukurlaştı. Çevresindeki denizler ise öncekinden daha derinleşti. Bu son hareketler yurdun bazı kesimlerinde kıvrımlara yol açtı, bazı kesimlerde ise kırılmalar oldu, çukur ovalar meydana geldi. Doğu Anadolu’nun çukur ovaları, Batı Anadolu’nun doğu-batı doğrultusundaki çukurlar bu şekilde oluştu.

Gene Üçüncü Zaman’ın sonlarına doğru Ege Denizi’nin bulunduğu alan alçalmaya uğradı. Güneyden kuzeye doğru Akdeniz’in suları ile örtüldü. Yalnız yüksek yerler ada halinde kaldı. Bu tuzlu sular eski birer vadi olan Boğazlar’la Marmara Denizi’nden geçerek, Karadeniz’in yerinde bulunan büyük göle girdiler, onu bir deniz haline getirdiler. Bu olayların sonunda da bundan 1 milyon yıl önce başlayan Dördüncü Zaman’a geçilmiş oldu. Bu sırada ülkenin içerilerindeki göllerin çoğu ya lığ (alüvyon) larla doldu, ya da bir akarsuya boşalarak kurudu. Denize dökülen akarsuların ağız kesimlerinde çatalağızlar (deltalar) meydana geldi. Üçüncü Zaman’da çok şiddetli olan yanardağ püskürmeleri bu zamanda daha hafif bir şekilde devam etti.

Dördüncü Zaman

Dördüncü Zaman’ın bir başka önemli olayı da bu sırada meydana gelen iklim değişiklikleridir. O çağlarda iklim, şimdikinden bazen daha sıcak, daha kuru, bazen de daha serin, daha nemli bir hal almıştı. Bu serîn ve nemli iklim hüküm sürdüğü sırada dağlara daha çok kar yağarak buzullar ortaya çıktı. Bu buzulların özel aşındırma ve biriktirme şekillerine dağlarımızda hala rastlanır.


1 Yorum

Reply To Anonim Cancel Reply