Verdi’nin En Ünlü ve Önemli Eserleri Nelerdir? İsimleri ve Özellikleri

0
Advertisement

Giuseppe Verdi’nin en ünlü ve önemli eserleri nelerdir? Giuseppe Verdi’nin en sevilen eserlerinin isimleri ve özellikleri hakkında bilgiler.

Giuseppe Verdi

Verdi’nin En Ünlü ve Önemli Eserleri

Nabucco

Nabucco Verdi’yi felaketin eşiğinden döndüren operadır Besteci beste yapmayı tamamen bırakmaya hazırdı. Bu durumdan yalnızca bir önceki operası Un giorno di regno’nun ciddi başarısızlığı da sorumlu değildi. Ne de olsa Verdi yakın geçmişte en kötü zamanlarını atlatmıştı. İki çocuğunun ölümü yetmezmiş gibi bir de eşini kaybetmişti.

Un giorno di regno üzerine ortaya çıkan toplumsal baskı, Verdi’nin, menajerinin ofisinde müzik kariyerinin bittiğini söylemesiyle sonuçlandı. Birdenbire İtalyan operasının ölümünü veya kendi yüzde 10 payını veya ikisini birden zihninde canlandıran menajeri, ona Solera adındaki bir yazara ait bir opera metninin kopyasını sundu. Rivayete göre Verdi bunu evine giderken okudu ve evine vardığında “Va, pensiero” (“Yahudi Kölelerin Komşu”) kelimeleri hayal gücünü ele geçirdi. Artık yeniden kendine dönmüştü. Opera 1842 yılında Milano’da başarıya ulaşınca, ismi Nabucodonosor (Nebulcadnezar) basitçe Nabucco olarak kısaltıldı. Bestecinin dönüşü muhteşem olmuştu!


Requiem

Requiemler her türlü şekilde ve büyüklükte olabilirler. Bazıları Faure’ninki gibi durgundur ve yas dolu seslerini hemen hiç yükseltmezler. Diğerleri ise, Mozart’ınki gibi, fânilik ve ölüm teması üzerine büyük bir yorumdan ziyade, bestecinin o dönemdeki müziğinin kimi zaman melankolik kimi zaman heyecanlı enstantanelerinden oluşur. Ancak Verdi’ninki, önemli bir eser olarak muhtemelen yalnızca Berlioz’un Reguiem’inin kıyas kabul edilebileceği, tek sefere mahsus bir kategoriye giriyor: “gişe rekorları kıran eser” kategorisi.

Verdi’nin Requiem’i devasa bir rüzgâr makinesi gibidir, çoğunlukla ismi var cismi yok şeklinde tanımlanan bir operadır. Verdi, Rossini’nin şerefine, diğer pek çok besteciyle müşterek bir Requiem olması amacıyla bir Libera me yazmıştı. Yazdığı eser başarısız olunca Libera me ona geri gönderildi. Altmışlı yaşlarındayken, yazar arkadaşı Manzoni’nin ölümü üzerine oturup eseri diğer bileşenlerle birlikte destekleme işine girişti. Ortaya çıkan sonuçtan büyük başarı elde etti. İcra esnasında sekiz trompetin çoğunlukla sahne etrafında dizildiğini görmek etkileyici olabiliyor, ancak ffff (yani “yüksek sesli”den dört kat daha yüksek) damgası vurulmuş bir koroya eşlik ettiklerinde, eser insanı kesinlikle serseme çeviriyor.

Advertisement

La traviata

1840’ların ortası ila sonu, Verdi’nin kariyerinin tavan yaptığı dönemdi. Eşini ve çocuklarını kaybettiği kötü zamanlar artık geride kalmıştı ve Giuseppina Strepponi adındaki sopranonun yardımıyla kişisel hayatını yeniden kurmakla meşguldü. Strepponi ise, sesi eski ihtişamını yitirmiş olduğundan, en iyi zamanlarını yaşamıyordu: Palermo’da, zor geçirilen bir sezonda, sahneden yuhalanarak indirilmişti. Böylece, Paris’te arkadaş olarak geçirdikleri birkaç senenin ardından ikili, Verdi’nin doğduğu yer olan Busseto’da bir yuva kurdular; ancak evlenmemiş olmaları bu süreçte biraz gürültü kopardı. Oyunbaz Verdi’nin Dumas’nın La Dame aux camelias’daki (Kamelyalı Kadın) “düşmüş kadın” hikâyesine tekrar merak salması, hayatının arka planında bu tarz olayların gelişiyor olmasından kaynaklıydı.

1853 yılında opera talihsiz bir ilk geceyle prömiyerini yaptı. Besteci, bir arkadaşına, “Dün geceki La traviata tam bir başarısızlıktı. Bu hata benim mi yoksa şarkıcıların mı? Bunu zaman gösterecek!” şeklinde yazdı. Zaman gerçekten de işin içyüzünü gösterdi. Eser o günden bu yana çok büyük bir başarı yakalamıştır.


Aida

Aida söz konusu olduğunda Verdi’nin kendini ağırdan satan bir tavır içinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Anlaşılan o ki Mısır ve Sudan Hıdivi İsmail Paşa, Süveyş Kanalı’nın açılışı da dahil olmak üzere çeşitli devlet etkinliklerine beste yazması için Verdi’nin peşini bırakmıyordu. 1869’da Kahire Opera Binası’nın açılacağını öğrendiğinde, Verdi nihayet açılış için bir beste yapmayı kabul etti. Besteci o zaman bile, sanki kendisini piyasanın dışında bırakmaya çalışırmış gibi, olağanüstü bir ücret istedi. Fiyatta anlaşıldı, ancak Verdi özellikle Mısır arkeolojisini konu alan bir opera üzerinde çalışma kararı aldı. Ne yazık ki Fransa-Prusya Savaşı nedeniyle bütün planlar bozuldu, kostümler ve dekorlar Paris’te kaldı. Sonuç olarak, Kahire Verdi’nin o sırada 18 yaşında olan Rigoletto’suyla açıldı.

Aida, Kahire’ye ancak 1871 yılında, neredeyse iki yıl gecikmeli olarak varabildi. Ne yazık ki, o günden neredeyse bir yüzyıl sonra, bilinen adıyla Hıdivlik Opera Binası yangında tamamen yok oldu. Japon halkının hediyesi olan sermayeyle 1988 yılında yeni bir opera binası açıldı.


Rigoletto

“Dört ayağını kullan, kasabanın içinden koşarak geç ve bana Le Roi s’amuse’ün yapımı için izin alabilecek nüfuz sahibi birisini bul.” Bu harika cümle, Verdi’nin Victor Hugo’nun Le Roi s’amuse’ünü (Kral Eğleniyor) elde etmeye ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor. Hugo’nun oyunu, yazarın doğduğu Paris’te sansüre uğramış olduğu da düşünülürse, zaten epey tartışmalı bir eserdi. Sansürü koyan kişi, oyundaki hükümdarın ahlak duygusundan yoksun, kinik bir zampara olarak tasvir edilmesinin, kralların şanına yakışmadığına hükmetmişti.

Sonuç olarak, Verdi karakterlerini değiştirdi, kral da oldu Mantua Dükü. Zampara, ahlaksız dükler demek ki o kadar gücendirmiyordu. Eser ilk kez Mart 1851’de, Venedik’teki La Fenice Opera Binası’nda, Verdi’nin popülerliğinin zirvesinde olduğu zaman icra edildi. Dönemin tanıklıklarına göre eser muazzam bir başarı yakalamıştı ve dediklerine bakılırsa bağnaz Mantua Dükü’nün söylediği “La donna e mobile” aryası ertesi gün sokaklarda söylenmişti.

Advertisement

La forza del destino

Ünlü bir bira markasının yaratıcılarının bunu kasıtlı olarak yapıp yapmadıkları bilinmez, ancak La forza del destino (Kaderin Gücü) operasının Uvertür’ünün ana temasını “gösterişli” reklamları için seçmelerinde hoş bir müzikal cinas saklıdır. 1850’lerdeki Un ballo in maschera (Maskeli Balo) operasından sonra Verdi, Sant’Agata’daki çiftliğinde tamamen emekliye ayrılmış ve ağır bir yazar tıkanıklığına yenilmişti. Arkadaşlarına beste yaptığı günlerin geride kaldığını söyleyen Verdi artık yalnızca çiftlikle ilgileniyor ve yüzünden o küstah tebessümü eksik etmiyordu.

Bestecinin yazan eline yeniden kan gitmesini sağlayan şey ise, Rusya’dan gelen büyük bir siparişin cazibesi oldu. Kısa sürede, bir kısmı Rivas Dükü Angel de Saavedra tarafından yazılmış bir İspanyol oyunu olan Don Alvaro’ya dayanan yeni bir eser için birtakım fikirler oluşturmaya başladı. Verdi, librettisti Francesco Piave’nin Schiller’in Wallenstein’s Lager adlı eserini her ne şekilde olursa olsun harmanlamasında ısrarcıydı. Operanın “en iyi bölümler”i içeren harika bir kaydı vardır; ancak özellikle Uvertür’ü dinlemek istiyorsanız, bu parçayı ve Verdi’nin operalarından seçilmiş diğer uvertür ve prelüdleri içeren, Claudio Abbado yönetimindeki Berlin Filarmoni kaydı bulunmaktadır.


Leave A Reply