Virginia Woolf Kimdir? Biraz Para Bir Oda ve Feminist Bir Yazarın Hayatı

0
Advertisement

Virginia Woolf kimdir ve ne yapmıştır? Feminist bir yazar olan Virginia Woolf’un hayatı, fikirleri ve eserleri hakkında bilgi.

Virginia Woolf

Yaşadığı çevrenin tüm kurallarına yıllarca karşı çıkmış, otoriteden, basmakalıp davranış şekillerinden tiksinmiş bir kadındır Virginia Woolf. Ruhuna en iyi gelen işi, yazmayı bir meslek haline getirmek için verdiği çaba, zamanımızın kadınlarına örnek olacak niteliktedir. Yapılacak işe gururla ve cesaretle başlamak gerektiğini vurgularken, çağının ve sonra gelen bir kuşağın önde gelen feminist temsilcilerinden biri olmuştur.

Virginia Woolf

Önceden birer evlilik yapmış olan Sir Leslie Stephen ve Julia Prinsep evlilik kararı aldıklarında, her ikisinin de çocukları vardır. Sir Leslie Stephen’in ilk eşi doğumda ölmüş, Julia Prinsep’in eşi de elim bir kaza sonucu hayatını kaybetmiştir. Birbirlerinin acdarına tutunarak gerçekleştirdikleri yeni evlilikleri boyunca dört çocukları olur. Vanessa 1879’da, Thoby 1880de, Virginia 1882’de ve son olarak Adrian 1883’te dünyaya gelir. Sir Leslie, iyi eğitim almış, Viktorya döneminin seçkilerinden, eleştirmen ve edebiyatçı kimliğiyle tanınan bir insandı. 22 Hyede Park Gatedeki evleri o günün pek çok ünlü isminin ağırlanıp, entelektüel tartışmaların yapıldığı bir ortamdı. Böyle bir çevrede büyüyen Adeline Virginia ve kız kardeşi Vanessa henüz küçük yaşlarda mesleklerine karar verirler. Virginia yazar olacaktır, ablası ise; ressam.

İlk Yıllar

Virginia Woolf’un çalkantılı hayatının başlangıcı annesinin 1895’de ani ölümüyle başlar. Evin tüm sorunlarıyla ilgilenen yegâne kadını, güzeller güzeli annesini, en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemde kaybetmiştir. Babasının uzun bir yas dönemine girdiği bu olayın ardından, kendisi de ilk depresyonunu yaşar. Bu acının izleri hatıralarda yerini almaya başlarken, aile ikinci bir felaketle karşılaşır, kız kardeşleri Stella ölür. Bu olay ailenin tekrar yasa bürünmesine ve babasının dünyayla ilişkisini hepten koparmasına neden olacaktır. Bu kederli günlerin yanı sıra üvey abisi Gerald’ın bazı geceler odasına yaptığı sevimsiz girişler, Virginia’nın hayatını daha da zorlaştırmaktadır.

Tüm bu olumsuz gelişmelere karşın, ailenin tüm çocukları eğitimle donatılmaktadır. Her ne kadar kızların üniversiteye gitme, kütüphanelerde özgürce dolaşma hakları olmasa da, evin iki kızı yılmadan okur ve kendilerini geliştirmeye çalışırlar. Babalarının kütüphanesi yüzlerce kitapla kaplıdır ve onları okuyacak pek çok da zamanlan vardır. Babalarının yönlendirmesiyle, okudukları kitaplara eleştirel gözle bakmayı ve seçici olmanın ne demek olduğunu da zamanla kavrarlar.

Advertisement

Virginia Woolf

Hayatındaki Acılar

Ancak Virginia’nın hayatında ölümle gelen ayrılıklar devam eder. Çok sevdiği babasını 1904’te mide kanserinden kaybeder. iki yıl sonra da hayran olduğu çok sevgili abisi Thoby ölür. Yaşadığı bu zor günler onun duygularının aklıyla oyun oynamasına yetecektir. Kuşların Yunanca konuştuklarından yakınır, ikinci bir sinir kriziyle yüzleşir. Vanessa ve küçük kardeşi Adrian’la birlikte yıllarca yaşadıkları evlerinden ayrılır ve Bloomsburyde satın aldıkları eve yerleşirler. Bu tarihten itibaren Bloomsbury Grubu olarak anılacak, edebiyat ve sanata ilgilenen entelektüel insanların arasında vakit geçirmeye başlayacaktır.

Yıllardır evinde aldığı eğitimin ardından, bu grupla edindiği pek çok tecrübe, hayatı boyunca yayınlayacağı eserler için de bir kaynak ve temel oluşturur. Artık babasına bağlı değildir, geçinmesi için belirli miktarda parası vardır ve yazmaması için hiçbir sebep yoktur.

Dışa Yolculuk

1912 yılında Bloomsbury Grubunun içinde yer alan Leonard Woolf ile evlenir. Evlilik fikrine önce sıcak bakmayacak, ancak kız kardeşi Vanessa gibi düzenli bir hayat, hatta belki bir çocuk ümidiyle bu teklife evet diyecektir. Evliliğin ardından Leonard Woolf, eşini mutlu etmek için elinden geleni yapar. Onu yazdığı yazılar için daima teşvik ve takdir eder. Onun en büyük destekçisi olur. Ancak 1913 yılında kalkıştığı intihar girişimini engelleyemez. İlk romanı “Dışa Yolculuk” (The Voyage Out) 1915’te yayınlanır. Bu romanın yayınlanmasının ardından, yine büyük bir ruhsal çöküntünün pençesine düşer. Oysa romanı büyük ilgi görmüş, ingiliz dilinin büyük bir ustası olarak övülmüştür.

1919da Gece ve Gündüz (Night and Day), ardından kardeşi Thoby’den izler taşıyan Jacob’un Odası (Jacob’s Room) 1922’de basılır. İlki hariç diğer eserleri kocasının kurduğu Hogarth Press’ten çıkar. Daha sonraları bu yayınevi Sigmund Freud,T.S. Eliot gibi çok ünlü yazarların eserleriyle adını daha da duyuracaktır. 1925 Mrs. Dalloway, 1927’de Deniz Feneri (To The Lighthouse), 1928’de Orlando, 1931’de Dalgalar (The Waves) okuyucusuyla buluşur. Kendine Ait Bir Oda (A Room Of One’s Own 1929) feminizmin başucu kitabı olur. Eserleri elliden fazla dile çevrilir, Amerika’da çok satan kitaplar arasında yer alır. Eserlerinde bilinç akışı tekniğini başarıyla uygular. Karakterlerinin iç dünyalarına yönelir, onları karmaşık bir bilinçle donatır. Kapısından giremediği okulların onur konuğu olarak davetler alır, pek çok konferansın gözde ismi olur.

Ancak hiçbir şey onun zihnini huzura kavuşturmaya yetmeyecektir. Virginia Woolf, 28 Mart 1941’de dünyadan ayrılır. Bir kadının başarıya ulaşması ve üretmesi için, cesaret gerektiğini haykırır. Ama her şeyden önce paraya ve bir odaya ihtiyacı olacağından, yılmamak gerektiğinden bahseder. Erkeklerle kıyaslandığı her durumda, kadının pes etmemesini, hırsla çalışmasını salık verir.

Advertisement

KAYNAK 2

Virginia Woolf

Virginia Woolf İngiliz kadın yazarıdır (Londra 1882-Sussex 1941). Gerçek adı Adeline Stephen’dir. Sağlıksız oluşu yüzünden okula gönderilmedi, ev yaşamında babasının gözetimi altında yetiştirildi. 12 yaşlarında annesini, 22 yaşında da babasını yitirince yetişmiş dört kardeş Bloomsbury semtindeki bir eve yerleştiler. Aile dostlanyla çevrelerindeki aydınlardan oluşan bir küme insanı ağırlamaya çalıştılar (Bloomsburg Group).

Virginia Woolf

Gazeteci-eleştirmen Léonard Sidney Woolf ile evlendi (1912). İlk romanının yayımı 1915’te gerçekleşti: The Voyage Out (Dışan Yolculuk). Daha çok iç dünyanın yansıtıldığı bu eser ilerde benimseyeceği bilinç akımı (akışı) yönteminin küçük izlerini taşıyordu. Karı koca küçük bir yayınevi kurdular. Öncü eserlere ayrıcalık tanıyarak başlayan alçakgönüllü bir uğraş zamanla önemi artan bir güce erişti. Savaş kargaşasında oluşturdukları küme dağılır gibi olduysa da ilkeleri zihinlerde yaşatıldı. Gerçeği arayış, özgür söz ve yazı, sanata sevgiyle yaklaşım, ahlak saygısı, geleneklerin yaşatılması, bireyi önde tutma ölçüsü.

İkinci eseri de alışılan yapıdaydı:

Night and Day (Gece ve Gündüz) 1921; yanı sıra daha yeni özellikleri göze çarpan bir öykü derlemesi; Monday or Tuesday (Pazartesi ya da Salı) 1921. Bu aşamadan yeni sayılabilecek, bilinç akımı yöntemine uygun bir ürüne geçiş zor olmadı: Jacob’s Room (Jacob’un Odası) 1922.

Artık bilinen zaman birimleri yerine, bireyin zihinsel dünyasında derinliğine oluşan çağrışımlar dizisinin akışı söz konusuydu. Bu yüzden bazı açıklamalar gereğini duydu, denemelerini ortaya çıkardı: The Common Reader (Genel Okur) 1924. Romancılığının çağdaş yönteme uygun ürünlerini sürdürdü: Mrs. Dalloway (1925). J. Joyce ile W. Faulkner’in başarıyla uyguladıkları bilinç akımı bu romanda da kusursuz bir sergileniş içindeydi. Roman kahramanı hanım, bir gün içindeki izlenimlerinin geçmişi uyaran etkileriyle bir kitap dolusu düşünüyor, anıyor, birleştiriyor, değerlendiriyordu. Bu yöntemin en ileri ürün de oyların pek az yer, izlenimlerle çağrışımların çoğunluk oluşturduğu To The Lighthouse (Deniz Feneri) 1927 oldu. Yine denemelerinin anahtarlığına başvurdu, çalışan bir kadın olmanın ülkesinde sorunlarını bağımsız yazılarda işledi: A Room of One’s Own (Kendinin Olacak Bir Oda) 1928.

Bu kez altı ayrı insanın dünyasını yeğlediği teknikle yansıtma denemesine girişen romanını yarattı: The Waves (Dalgalar) 1931; sonra geçmişteki benzerlerine küçük bir dönüş: The Years (Yıllar) 1937. Son romanı şiirsel anlatımının inceliğiyle sivrilse de pek de yüceltilir bir değer sayılmadı: Between the Acts (Perdeler Arkasında) 1941.

Dünyayı artık yaşanası görmeyerek canına kıymaya karar verdi, Sussex’te ki Ouse Irmağı’na, boğulmak amacıyla atladı (28 Mart) Ardında bıraktığı birçok eser ve mektupları eşi ve dostlarınca yayımlatıldı.


Leave A Reply