Watson’un Bitişiklik Kuramı

0
Advertisement

Watson’un bitişiklik kuramı nedir, özellikleri nelerdir? Watson’un davranışlık alanındaki yeri ve önemi hakkında bilgi.

john watson

Watson’un Bitişiklik Kuramı

Bitişiklik kuramı; uyaran ile tepki arasındaki çağrışım için tek koşulun, ikisi arasında zaman olarak yakın bir ilişki bulunması olduğunu vurgulayan öğrenme kuramıdır.

Temsilcileri J. Watson (1878-1958) ve Guthrie’dir. (1886-1959). Davranışçı yaklaşımın İki önemli ismi olan Watson ve Guthrie’nin diğer davranışçılardan ayrıldıkları bir bakış açısı vardır. Her ikisi de pekiştirece önem vermezler. Uyarıcı ve tepkinin bitişikliğini dikkate aldıkları için “bitişiklik kuramcıları” olarak anılırlar.

WATSON’IN DAVRANIŞLIK ALANINDAKİ YERİ

J. Watson, davranışçı yaklaşımın kurucusudur. Watson’a göre psikoloji pozitif bir bilim olduğundan yalnızca gözlenebilen ve ölçülebilen davranışları incelemelidir. Dolayısıyla insanın iç yaşantılarıyla, yani neler hissettikleriyle ya da düşündükleriyle ilgilenmezler. Çünkü bunlar öznel (sübjektif) yaşantılardır.

Davranışçı yaklaşım, organizmanın tavır ve hareketlerini incelemekle yetinmek gerektiğini savunan bir akımdır. Bu akımın meydana gelmesinde hayvan psikolojisi üzerinde yapılan araştırmaların önemli bir rolü vardır. Çünkü hayvanlara içe bakış metodunu uygulamak mümkün olmadığı gibi bilinçlerine de nüfuz etmek de mümkün değildir. Burada hayvanın davranışına bakarak bir yargıya varmaktan başka çare yoktur, işte davranışçı yaklaşımı benimseyenler aynı durumun insan içinde söz konusu olduğu kanısındadırlar. Bilincin anlamsız (bilinç, ruh gibi soyuttur), içebakış (iç gözlem- objektif değil) yönteminin de çıkmaz sokak olduğunu ileri sürerek psikolojiyi “davranımın bilimidir” diye tanımlarlar. Bu görüşleriyle Yapısalcı Yaklaşımı (kurucusu W. Wundt) eleştirmişlerdir. (Wundt laboratuarının içe bakış yöntemiyle “düşün” sloganı, yerini davranışçılıkta, “davran” ve giderek “Bırak kasların hareket etsin” sloganına bırakmıştır.

Advertisement

Watson’ın yaklaşımını davranışçılık olarak adlandırmasının nedeni, bilinçli yaşantılarla değil, yalnızca davranışla ilgilenmesidir. O’na göre, insan davranışı tıpkı makinelerin çalışmasında olduğu gibi objektif olarak çalışmalıydı. Bilinç ise, objektif değildi, bu nedenle bilimsel olamazdı ve anlamlı olarak çalışamazdı. Watson’a göre davranış kasların hareketi kadar yalındır. Örneğin, konuşma boğaz kaslarının hareketi olarak, düşünme ise buradan yola çıkarak sessiz konuşma, kendi kendine konuşma olarak açıklanabilirdi.

John Locke ve Ivan Pavlov’un Etkisi

Watson’ın görüşlerinin temelinde John Locke‘un felsefi yaklaşımı ve Ivan Pavlov‘ın fizyolojik psikoloji alanındaki çalışmaları bulunur. Locke’a ait olan “İnsan zihni doğuştan boş bir levha gibidir.”(Tabula Rasa). Bu görüşe göre çevrenin etkisiyle insana istenilen şekil verilebilir. “Bana rastgele bir bebek verin (soyu sopu, yetenekleri, eğilimleri, becerileri vs. ne olursa olsun) ondan istediğim şeyi yaratayım: Bir doktor, avukat, tüccar hatta bir hırsız, bir katil” sözüyle davranış üzerinde çevrenin etkisini vurgulamıştır.

Watson, davranışların kalıtsal olmadığını ileri sürer. Davranışlarımız çevresel etmenlerle ortaya çıkar ve öğrenilmiştir.

İnsanın çocukluğundan itibaren çevresindeki belli uyarıcılarla belli tepkilerin birleşmesi sonucu koşullanma yoluyla, uyarıcı-tepki bağlarının birbiri üstüne dizilmesiyle davranışlarının meydana geldiğini iddia etmiştir.

Ona göre “insanlar doğmaz, yaratılırlar.” Bir başka ifade ile “bir bebek koşullanma yoluyla müzisyen, trapezci, adi bir suçlu vb. bir yetişkin haline getirilebilir.”

Kalıtıma karşı çevrenin ciddi bir savunucusudur. Watson’a göre ne olduğumuz(belli anatomik farklılıklar dışında) tamamen ne öğrendiğimize bağlıdır. Ayrıca yeni öğrenmeler, eski öğrenmeleri değiştirdiği ya da tamamen geride bıraktığı için, insan öğrenmesini büyük ölçüde değişime açık olarak kabul etmekteydi.

Advertisement
WATSON’UN ÖĞRENME KURAMI


Leave A Reply