Watson’un Öğrenme Kuramı

0
Advertisement

John Watson’un öğrenme yaklaşımı, öğrenme ilkesi, öğrenmeye ilişkin görüşleri nelerdir? Watson’un öğrenme kuramı hakkında bilgi.

john watson

Watson’un Öğrenme Kuramı

WATSON’IN ÖĞRENME YAKLAŞIMI

Watson’a göre insanlar uyarıcı ve tepki bağlan ile doğarlar. Bu tepkiler hapşırmak gibi refleksif davranışlara işaret etmekte olup tamamen kalıtsal kökenli davranışlardır. Bunun yanında öğrenmeler yoluyla yeni uyarıcı tepki bağları kurulabilmektedir. Bu öğrenmelerin bazıları klasik koşullama sürecine bağlı olarak kazanılmaktadır. Ancak Watson’a göre klasik koşullama, öğrenmenin farklı yollarından yalnızca biridir. Çünkü insanlar yalnızca yeni durumlara tepki vermeyi öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda yeni tepkileri de öğrenmek zorundadır.

Klasik koşullamayı insanın refleksif olmayan karmaşık davranışlarının öğretilmesinde de kullanılabilecek temel bir yapı olarak görmüştür. Watson’a göre karmaşık yeni davranışlar bir dizi refleks oluşturarak öğrenilebilir. Örneğin; yürümek bir tepkiler zinciridir ve ağırlığı bir ayağa vermek, diğer ayağı ileri doğru itmek gibi tepkiler içerir. Belli bir düzen İçinde ortaya çıkan tüm bu tepkiler becerikli bir yürüme performansını oluşturur. Bu zincirdeki her bir tepki, sonraki tepki için bir uyarıcı olmaktadır.

Watson, eğer bir köpek koşullanabiliyorsa, bir bebeğinde koşullanabileceğini ileri sürmüştür. (11 aylık Albert’e korku tepkisi kazandırarak bu durumu test etmişlerdir.) Aslında Watson, klasik koşullamayı meydana gelmiş olan korkuları yok etme amacıyla kullanmak istemiştir. Ona göre eğer korku öğrenilmişse bunun yok edilmesi ya da öğrenilmemesini sağlamak da mümkün olmalıdır. (3 yaşındaki Peter’ın tavşan korkusunun yok edilmesi örneği) Watson ve öğrencisi Jones tarafından kullanılan bu yöntem, daha sonra geliştirilen sistematik duyarsızlaştırmaya çok benzemektedir.

WATSON’IN ÖĞRENME İLKESİ

En Son (Yakınlık) ve En Sık Yapılma (Sıklık-Tekrar) İlkesi

Advertisement

Watson, öğrenmede pekiştirme ya da ödüllendirmeden söz etmemiştir. Watson’a göre bir uyarıcıya verilecek tepki, o uyarıcıya karşı en son yapılmış ve en sık tekrarlanmış tepkidir. Bu ilkeye “en son ve en sık tepki ilkesi” adı verilmektedir.

Watson’a göre yaptığımız şey öğrendiğimiz şeydir. Organizma “yaptığı davranışı” öğrenir. Ancak eşit düzeyde iyi yapılan davranışlar arasından hangi davranışın öğrenileceğine karar veren iki ilke olduğuna inanır. Bunlar sıklık ve yakınlık ilkesidir.

Sıklık ilkesi;

Belli bir uyarıcıya en sık olarak verilen tepkinin, bu uyarıcıya bir dahaki seferlerde gösterilme olasılığı en yüksek olan tepki olduğunu ifade eder.

Bitişiklik (zamanda yakınlık) ilkesi (sonunculuk);

Belli bir uyarıcıya en yakın zamanda verilen tepkinin, yeniden gösterilme olasılığı en yüksek olan tepki olduğuna işaret eder. Örneğin; sınıfta geometri problemini çözemeyen öğrenci, karşılaştığı bir başka geometri problemini çözmekten de hoşlanmayacaktır. Bunun tam tersi de olabilir; öğrencinin en son yaptığı etkinlikten hoşlanması ya da başarılı olması benzer bir etkinliği de severek yapmasına neden olacaktır.

→ Watson sıklık ve yakınlık ilkesini, içinde şeker olan bir puzzle kutusunu açmaya çalışan bir çocuk örneğinde gösterir. Bu örnekte çocuk kutuyu açmak için kutuyu döndürmek gibi yararsız birçok davranış sergiledikten sonra, tesadüfen kutunun üzerindeki bir düğmeye basar ve kapak açılır, çocuk şekeri alır. Şekeri aldıktan sonra çocuk kutuyla ilgilenmez. Bu olayda verdiği son tepki düğmeye basma tepkisidir. Watson’a göre aynı olay tekrar edilecek olursa, çocuk önceki seferde olduğu gibi çeşitli yararsız davranışları sergiler ama son tepkisi yine düğmeye basma tepkisi olur. Çünkü bu uyarıcı durumunu değiştiren tek tepkidir. Bu olayın tekrarlandığı her seferde düğmeye basma davranışı sergilenir, oysaki diğer davranışlar sergilenmeyebilir. Böylelikle düğmeye basma tepkisi uzun vadede en sık olarak tekrarlanan, aynı zamanda en son olarak verilen tepki olacaktır. Sonuç olarak, kapalı kutu uyarıcısına bir tepki olarak düğmeye basma tepkisi öğrenilmiştir.

Watson, karmaşık öğrenmelerin de aynı basit ilkelerle açıklanabileceğine inanmış, pekiştirme, ödül ve cezaya önem vermemiştir. Ona göre önemli olan uyarıcı ve tepki arasındaki bağlantının öğrenilmesidir ve bu nedenle bitişiklik kuramcısı olarak kabul edilmektedir. Pekiştirme olmaksızın yalnızca bitişikliğin öğrenme için yeterli olduğuna inanmaktadır.

Advertisement

Bitişiklik ilkesi VVatson’a göre bir şartlanmanın (koşullanmanın) olabilmesi için nötr uyarıcı İle koşulsuz uyarıcının ardı ardına verilmesi gerekir. Buna bitişiklik ilkesi denir. Örneğin; aşıya giden bir çocuğun doktordan korkması için canının yanması gerekir. Bunun için önce nötr uyarıcı (doktor), sonra şartsız uyarıcı (acı) korku koşullaması için ortama sırasıyla sunulması gerekir.

Korku koşullaması

Korku koşullaması gündelik hayatımızda önemli bir yer tutar. Korku koşullaması çok kolay oluşan ama zor ortadan kaldırılabilen bir koşullamadır. Diğer koşullamalara göre korku şartlanmasını oluşturmak daha kısa zaman alır. Örneğin köpek tarafından bir kez ısırılmamız köpeğe karşı şartlanmamız için yeterlidir.

İnsanlarda korku koşullamasının çok önemli bir örneği Watson ve Rayner tarafından yapılan bir deneydir.

Deneyin başlangıcında Albert’in hayvanlara karşı bir korkusu yoktur. Kendisine beyaz bir fare sunulduğunda sevinç gösterilerinde bulunur, hayvana karşı olumsuz bir davranış göstermez. Ancak Albert fareye tam elini uzatırken ortama şiddetli bir gürültü verilir. Gürültü karşısında Albert korkar ve geriye doğru ani bir hareketle çekilir. Daha sonra ortama beyaz bir tavşan konulduğunda Albert’in benzer tepkiler gösterdiği gözlemlenir.

Beyaz fare (NU)………………………..Tepki yok
Beyaz fare (NU) + Yüksek ses (KsU)……..Korku (KsT)
Beyaz fare (KU) …………………………Korku (KT)

Watson ve Rayner, Peter adında başka bir çocuğun beyaz nesnelere karşı geliştirdiği korkusunu ortadan kaldırmak için başka bir deney yaparlar. Önce tavşan, Peter’i rahatsız etmeyecek bir mesafeye yerleştirilir. Bir süre Peter’in duruma alışması beklenmiş ve tavşan biraz daha yaklaştırılır. En sonunda bir gün Peter’in bir taraftan yemek yediği diğer taraftan tavşanı okşadığı gözlemlenir. Bu çalışma, davranış terapilerinin ilk örneğidir. Watson ve Rayner tarafından kullanılan bu yöntem, daha sonra geliştirilen sistematik duyarsızlaştırmaya çok benzemektedir.

Sistematik duyarsızlaştırmada temel felsefe şudur “korku öğrenilebiliyorsa korkma da öğrenilebilir.”

Not

Watson’in öğrenme psikolojisine en önemli katkısı korkuların giderilmesinde kullanılan ‘sistematik duyarsızlaştırma’ tekniğine öncülük yapmasıdır. Bu teknik daha sonra Wolpe tarafından bir terapi tekniği olarak geliştirilmiştir. Psikiyatri alanında, özellikle aşılması zor korku, kaygı ve fobileri iyileştirme amacıyla kullanılan davranışçı terapi yöntemidir.

WATSON’IN ÖĞRENMEYE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİN EĞİTİME YANSIMASI

• Watson’a göre öğrenme koşullu ve koşulsuz uyarıcıların birbirlerine çok yakın zamanlarda verildiğinde meydana gelmektedir. Koşullama, pekiştirici uyarıcı olan koşulsuz uyarıcı önce, koşullu uyarıcı sonra verildiği zaman meydana gelmemekte, ancak, koşullu uyarıcı önce, koşulsuz uyarıcı hemen sonra verildiğinde oluşmaktadır.

• Koşullu ve koşulsuz uyarıcılar ne kadar sık birlikte verilirse, aralarındaki ilişki de o kadar güçlenir. (Sıklık ilkesi)

• En son yapılan davranışın tekrar edildiği zaman ortaya çıkma ihtimali yüksektir. (Sonunculuk-yakınlık ilkesi)

Advertisement

• Öğrenmede tekrar önemlidir.

• Öğrenme için bitişiklik ve sıklık yeterlidir; pekiştirme öğrenme için mutlak şart değildir.

• Watson, korku, kaygı, fobi gibi duygusal özelliklerin kontrol edilmesi veya yok edilmesi İçin kullanılan ‘sistematik duyarsızlaştırma’ yönteminin öncülerindendir.

• Watson eğitimin nesnel bir bilim dalı olarak gelişiminde öncü olmuştur. Katı bir çevreci olarak gerekil çevre düzenlemelerinin yapılması, uygun uyarıcıların verilmesiyle çocuklara istenilen niteliklerin kazandırılabileceği görüşünün de temellerini atmıştır.


Leave A Reply