Yahudilik Dini Nasıl Doğmuştur? Altın Çağ ve Yahudilik Tarihi

0
Advertisement

Yahudilik dini nasıl doğmuştur? İlk yahudiler, Yahudilerde Altın Çağ ve Yahudilerin parçalanması, Yahudiliğin tarihçesi hakkında bilgi.

YAHUDİLER, yeryüzünde tarihleri en eski, en karışık ve efsanelerle dolu bir kavimdir. Yahudi kelimesi, bu kavmin, belli bir kolunun kurmuş olduğu bir devlet adından, «Yahuda» devletinden genelleşmiştir.

Yahudilik Dini Nasıl Doğmuştur? Altın Çağ ve Yahudilik Tarihi

Yahudilere, Hazreti Musa‘dan sonra, din adını kavim adı olarak benimsemelerinden dolayı «musevi» de denmiştir ve denmektedir. En eski tarihi unvanları «İbrani» olan Yahudiler, Hazreti Yakup’a yakıştırılan bir kahramanlık efsanesinin etkisiyle «Beni İsrail = İsrailoğulları» diye de adlandırılmıştır. Bütün bu hususları şöyle özetlemek mümkündür: İbraniler; Yakup’tan sonra İsrail, Musa‘dan sonra Musevi, Süleymandan sonra Yahudi adlarıyla anılmış olmakla beraber, bunların hepsi aynı kavmin adlarıdır.

En kuvvetli tahminlere göre Yahudiler, Sâmi ırkına mensuptur. En eski vatanları Mezopotamya’dır. İlk Yahudiler, «İbraniler» adiyle anılarak Mezopotamya’da Ur Bölgesi’nde kabile hayatı yaşıyorlardı.

İlk Yahudiler

Hz. İbrahim’in ölümünden sonra başlarına, Peygamber – Kral niteliğindeki oğulları geçti. Bunların en ünlüleri Hz. İshak ve onun oğlu Hz. Yakup’tur. Yakup’un bir gece rüyasında tanrı Yahova ile güreşe tutuşup onu yenmesi üzerine kendisine «güreşte galip gelen» anlamına «İsrail» lâkabı takıldığı ve ulusunun da sonradan bu lâkabı benimsediği söylentisi vardır. Hz. Yakup’un oğlu Hz. Yusuf Mısır’a gitmiş, orada nüfuz kazandıktan sonra ulusunun bir kısmını yanına aldırmıştır.

Advertisement

Yahudilik Dini Nasıl Doğmuştur? Altın Çağ ve Yahudilik Tarihi

Bu olayla ilgili olarak Yahudiler’in yığınlar halinde Mısır’da yerleşmeler» Milâttan önce XVII. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Yahudilerin, zengin ve verimli bir ülke olan Mısır’da çabucak zenginleşmesi, önemli mevkileri ellerine geçirmeleri, özellikle büyük bir hızla artıp çoğalmaları ülkenin asıl sahiplerini korkutmuş ve onlara karşı zulüm ve baskı yapmaya zorlamıştır. Bu arada Firavun, özel bir emirle, Yahudiler’den doğacak erkek çocukların öldürülmesini istemiştir. Tevrat’ın anlatışına göre, bu sırada Musa adlı bir çocuk, bu emrin uygulanmasından kurtulmuş; büyüyüp delikanlılık çağına geldiği vakit hem Firavun’dan öc almış, hem de ulusunu ardına takarak onları Mısır’dan çıkarmış, Sina ve Faran bölgelerine yerleştirmiştir. Savaşçı bir peygamber olan Hz. Musa, İbrani’lere Tanrı inancını yeni baştan aşılamış ve onları savaşçı bir kavim haline getirmiştir. Hz. Musa, bu amaçlarına ulaştıktan sonra kendilerini yeniden Filistin’e götürmüştür.

Peygamber, önce yüksek bir dağın tepesinden, Yahudilere «Vadedilmiş Toprak»ı göstermiş, sonra Lût Gölü çevresinde çetin savaşlar vererek kavmini buraya yerleştirmiştir. Hz. Musa‘nın ölümünden sonra İbraniler, kendilerine «Musevi» demişlerdir. Bu ilk Musevilik devresinde ulus 12 kola ayrılıp 12 bölgeye yerleşmişti. Bu 12 sayısı Yakup’un 12 oğlundan gelmekteydi. 12 bölgenin başında dini lider niteliğinde bir hâkim bulunuyordu ki bu liderlik zamanla krallığa çevrilmiştir. Yahudi krallarının ilk ve önemlisi Tâlût (Câlut)tur. Söylentilere göre bu kral, kendisini işbaşına getiren ve yükselten kumandanlarından Davud’u kıskanmış, onu öldürtmek istemiştir. Ancak bu çatışmadan Davud üstün çıkmış, Tâlût öldürülmüştür. Böylelikle Yahudilik tarihinde yeni bir Peygamber – Krallık devresi açılmıştır. Hz. Davut, devletin sınırlarını genişletmiş, sosyal hayatı geliştirmiştir. Onun bir özelliği de, Hz. Musa’nın dini, ahlâki ve felsefi görüşlerinden meydana gelmiş «Tevrat» adlı kutsal kitaba ekler yapmasıdır. Hz. Davud’un fikirleri etrafında gelişen bu kutsal kitaba «Zebur» denir ve Yahudilerin ikinci kutsal kitabıdır.

yahudilik

Kaynak: pixabay.com

Altın Çağ ve Yahudiler’in Parçalanması

Hazreti Davud’u barışçı, teşkilâtçı, yapıcı bir hükümdar olan oğlu Süleyman takibetmiştir. Efsaneli ve ihtişamlı kişiliği ile bütün dünya tarihinin en ünlü peygamber – Krallarından olan Hz. Süleyman zamanında Yahudiler, bütün tarihlerinin en parlak ve mutlu çağını yaşamıştır. Hz. Süleyman, Milâttan önce 930 yılında meşhur Kudüs tapınağını yaptırmıştır. Onun ölümünden sonra ülkede büyük karışıklıklar çıkmış; devlet, Yahudiler ve İsrailliler olarak, ikiye ayrılmıştır. Yahudiler’le İsraillilerin bitmez tükenmez çatışmalarından Mezopotamyalılar faydalanmış Asur ve Kaideliler Filistin’e hücum ederek Kudüs’ü yakıp yıkmış, Filistin halkının önemli bir kısmını kılıçtan geçirmiş, bir kısım Yahudileri de zincirlere vurarak Bâbil’e götürmüşlerdir.

Tarihte «Bâbil Esirliği» diye geçen bu olay 70 yıl kadar sürmüştür. Bâbil esirliğinde pek acı günler geçiren, zulüm ve işkenceler gören Museviler, -bir söylentiye göre acındıkları için, başka bir söylentiye göre de büyük paralar vererek İran hükümdarı Kuruş tarafından kurtarılıp, tekrar yurtlarına dönmüşlerdir. Ancak, bundan sonra, kendilerini hiçbir zaman gereği gibi toplayamamış, egemen devlet kurma imkânına kavuşamamışlardır.

İskender ve Ptolemaios zamanında Yahudi ileri gelenleri, yığınlar halinde, Mısır’a gönderilmiştir. Zamanla buradan kuzey Afrika’ ya, oradan da İspanya’ya geçmişlerdir. Yunanlılardan sonra Suriye ve Filistin’e Romalılar’ ın hâkim olduğu sırada milyonlarca Musevi, Roma askerleri tarafından katledilmiştir. Romalılar zamanında Yahudilerin nispeten hür yaşadıkları kısa bir çağ da vardır. Bu çağda, Filistin’de Roma’ya karşı bir vali niteliğinde, fakat iç işlerinde bir kral kadar nüfuzlu bulunan Herod iş başında bulunuyordu. Herod, güçlük lâkin zâlim bir insandı. Zamanında ve sarayında geçen Yahya – Salome olayı yüzyıllar boyunca batılı şair ve romancılara, ressamlara ve müzisyenlere tükenmez bir konu olmuştur.

Advertisement

yahudilik

Hristiyanlık ve Yahudilik

Milâdın ilk yıllarında Filistin’de Hazreti İsa’ nın meydana çıkması, onun peygamberliğine karşı Yahudiler’in bilinen davranışları ve nihayet bu peygamberin çarmıha gerilişi; önce Roma’da, sonra bütün Avrupa’da Yahudilik aleyhine engin bir kin ve düşmanlık doğurmuştur. İskender zamanından başlayarak önce Mısır, Afrika ve İspanya’ya dağılan Yahudiler; Romalılar, Hristiyanlık ve Haçlı Seferleri sıralarında tekrar doğuya, Anadolu’ya yönelmişler, buralardan da çeşitli ülkelere geçip yerleşmek suretiyle dünyanın hemen her köşesinde azınlıklar halinde bölünüp yer tutmuşlardır. Ortaçağ’dan sonra, başta din taassubu olmak üzere, çeşitli sosyal, siyasi ve ekonomik sebepler yüzünden, birçok ülkelerden Yahudi kovmaları olmuştur. Bu arada XIII. yüzyılda İngiltere’nin, XIV. yüzyılda Fransa’nın, XV. yüzyılda İspanya’nın büyük yığınlar halinde yaptıkları Yahudi kovmaları bilinmektedir. İspanya’nın XV. ve XVI. yüzyılda kovdukları Yahudileri, Osmanlı devleti kabul etmiştir. Türkiye’deki Yahudi azınlığının önemli bir kısmını, bunların torunları teşkil eder.

2000 yıldan fazla bir süredir, hemen her ülkede zaman zaman hakaret ve zulüm gören Yahudiler, yine de bu ülkelerden silinmiş değillerdir ve halen de buraların en refahlı yaşayan toplulukları arasında bulunmaktadırlar.

Bugün, yaklaşık bir hesapla Asya ve Afrika’da 6, Avrupa’da 10, Amerika’da 5 milyon Yahudi bulunmaktadır. Diğer taraftan “Vadedilmiş Toprak” efsanesi de gerçekleşmiş; 1948 yılından başlayarak, Filistin’de egemen, özgür bir «İsrail Devleti» kurulmuştur.


Yorum yapılmamış

  1. Bilgilerinizde yanlışlık vardır .Çünkü ”Yahudilere, Hazreti Musa‘dan sonra, din adını kavim adı olarak benimsemelerinden dolayı «musevi» de denmiştir ve denmektedir.” değil ; Musevi TÜRKİYE topraklarında yaşayan Yahudilerce kullanılan bir isimdir.

Leave A Reply