Bektaşi Babası Nedir? Yeniçeriler ve Bektaşilik Arasındaki Bağ Nedir?

0
Advertisement

Bektaşi Babası Nedir? Bektaşi babasının özellikleri nelerdir, kime baba denir? Bektaşiler ve Yeniçeriler arasındaki bağ nedir? Hakkında bilgi.

Bektaşi Babası Nedir?

Bektaşi Babası; Bektaşi, Kalenderi ve Haydan gibi tarikatlarda şeyh yerine kullanılan deyimdir. Ata anlamına gelen ve mecazi olarak saygıya değer yaşlı kimseler için de kullanılan baba sözcüğünün bir tasavvuf terimi olarak kullanılmasına ilk kez Selçuklularda rastlanmaktadır. Ahmed Yesevi’nin ve Yeseviliğin etkisiyle Türkler arasında çok yayılmıştır. Baba unvanlı sufiler İran’da 12. yüzyıldan başlayarak özellikle Azerbaycan ve Tebriz’ de görülmektedir.

Baba unvanı en çok Bektaşilikte kullanılır ve babalık belirli bir eğitim sürecinden sonra elde edilirdi. Babalar Hacıbektaş’taki Pir Evi’nin Eyvallah Kapısı’nda yetiştirilirdi. “Eyvallah” tam bir feragat, tam bir fedailik demektir ve tarikatın felsefesinin önemli bir yönünü açıklar. Dervişlik yolunda ilerlemek isteyen mürit, Eyvallah Kapısı’ndan geçmek zorundaydı. Eyvallah Kapısı’na başvuran derviş, “Dede Bağı”nda üç yıl hizmet ederdi. Üç yıl sonra büyük baba (dedebaba) tarafından kabul edilen dervişin daha 12 yıl hizmet etmesi gerekirdi. Derviş, ancak bu hizmetten sonra babalığa yükselebilirdi. Bir dervişin baba olmasında temel ölçü hizmetteki kıdemi olmakla birlikte, ehliyet de rol oynardı. Baba adayına, feyz aldığı süre içinde müzik eğitimi de verilirdi. Yetişen derviş, baba olunca, ya var olan bir tekkede babalık yapar ya da bir başka yerde tekke açmasına izin verilirdi. Sonraları her tekkenin şeyhi durumundaki “postnişin” denen babalar da yetiştirdikleri dervişlere dedebabanın izni ya da icazetiyle babalık unvanı vermişlerdir.

Yeniçeriler ve Bektaşilik

Hacı Bektaş Veli’nin Orhan Gazi zamanında yeniçeriliği manevi himayesi altına aldığı ve ilk kuruluşunda bu asker zümresine dua ettiği rivayetini tarihçiler kabul etmezler. Fakat Bektaşilik yeniçerileri sonradan tarikatın sınırları içine almıştır. Bundan dolayı, onlara «Taife-i Bektaşiyan» denilmiştir. Tarikatı idare eden Bektaşi babaları bu askeri teşkilatı ellerinde bulundurmayı başarabilmiş, yeniçerilerle ilgilerini kesmemiş, onlar vasıtası ile Osmanlı İmparatorluğunun siyasi, iktisadi, askeri, içtimai işlerine karışmış, yeniçerileri ellerinde bir kuvvet olarak tutmuşlardı.

İstanbul’da, bir tekkede Hacı Bektaş Vekili unvanı ile, İstanbul ve civarı tekkelerinin en büyük ve yetkili reisi olarak bir Bektaşi Babası otururdu.

Advertisement

Vaka-i Hayriye’den (Tanzimat’tan) sonra, 1826 yılı temmuzunda, II. Mahmut’un da katıldığı ve diğer tarikat şeyhlerinin bulunduğu bir mecliste alınan kararla Bektaşi tarikatı ilga edildi. Bütün Bektaşi tekkeleri, vakıfları hükümet adına müsadere edildi. İleri gelen Bektaşi babaları idam edildi, diğerleri sürgüne gönderildi.

Tanzimattan sonra, Bektaşiler kendi tarikatlarına ait tekkeleri Nakşi tekkesi adı altında açarak Bektaşi ayinlerine yeniden başladılar. Nihayet, Cumhuriyet’in ilanı üzerine, bütün tarikat tekkeleri gibi, Bektaşi tekkeleri de kapatıldı.

Bu tarikatın bazı adetleri de bir hususiyet taşırdı. Mesela elin daima iç tarafını öperler, kapı eşiğine katiyen basmazlar, yemek kaşığını sofraya daima içi açık olarak bırakırlar, ayakkabılarını kapı eşiğine yanlamasına koyarlardı.

Türk halk edebiyatında Bektaşi fıkraları, hikayeleri geniş bir yer tutar. Bektaşiler, Türkiye’nin siyasî, hattâ içtimaî tarihinde menfî rol oynamışlardır. Ekserisi Mevlevî olan padişahlar da Bektaşiler’i tutmamışlar, hattâ II. Mahmut haklarında merhametsiz davranmıştır.

Bununla beraber Bektaşi tekkelerinde canlı bir halk edebiyatı gelişmiş ve Türk halk şiirinin güzel örnekleri ortaya konmuştur.

Advertisement


Leave A Reply