Yeryüzünü Şekillendiren İç Kuvvetler

0
Advertisement

Yeryüzünü şekillendiren iç kuvvetler nelerdir? Bu iç kuvvetlerin özellikleri, dağ, kıta oluşumu, volkanizma, depremler hakkında bilgi.

Yeryüzünü Şekillendiren İç Kuvvetler

İÇ KUVVETLER

Enerjisini yerin derinliklerinden (mağmadan) alan ve yeryüzünün şekillenmesinde olumlu etki yapan kuvvetlerdir. İç kuvvetler sonucu meydana gelen hareketlerin tümüne tektonik hareketler denir.

Yerkabuğunun yerin merkezindeki enerjiden etkilenerek şekilienmesiyle orojenez (dağ oluşumu), epiro-jenez (kıta oluşumu), volkanizma ve depremler meydana gelmektedir.

1. Orojenez (Dağ Oluşumu)

Yerkabuğu üzerindeki okyanus, deniz ve göl tabanları gibi geniş çanaklara jeosenklinal denir. Dış kuvvetler tarafından aşındırılıp taşınan parçalar jeosenklinal alanında birikirler. Çok uzun süreç içerisinde bu maddeler kalın bir tortul oluşturur.

Kıtaları oluşturan plaka ve levha adı verilen kütlelerin birbirlerine yaklaşmaları sonucu bu tortul tabakaların bir kısmı kıvrılarak yükselir, bir kısmı ise alçalır. Tabakaların yükselen kısımlarına antiklinal, çukurlaşan kısımlarına senklinal denir.

Avrupa’da Alp Dağları, Balkan Dağları Türkiye’deki Karadeniz Dağları ve Toroslar, Asya’daki Himalaya Dağları, kıvrımlı dağlara örnek olarak gösterilebilir.

Advertisement

Orojenez sırasında oluşan yan basınçlarla kıvrılmayan sert tortul tabakalar kırılır. Bu kırık (fay) hatları boyunca yüksekte kalan aşınım alanlarına horst, alçakta kalan birikim alanlarına graben denir.

Bu tür kırılmalara en güzel örnek Türkiye’deki Menderes, Gediz, Bakırçay grabenleri ile bunların yanındaki Kaz, Madra, Yunt, Aydın, Bozdağlar horst sahalarıdır.

Graben sahasına Dünya’da örnek ise, Afrika Kıtası’nın doğusundaki Zambezi Irmağı ağzından başlayıp, Doğu Afrika gölleri, Kızıldeniz, Lübnan’daki Gor çukurluğu ve Türkiye’deki Amik Ovası’na kadar uzanan Rift çukurluğudur.

Yeryüzündeki kırık hatları boyunca deprem kuşakları, volkanik faaliyetler, ılıca-kaplıca, gayzer gibi sıcak su kaynakları görülür. Kırık hatları yerkabuğunun zayıf noktalarıdır.

Advertisement

2. Epirojenez (Kıta Oluşumu)

Yerkabuğunun geniş sahalarının yavaş bir tempo ile dikey doğrultuda maruz kaldığı yükselme, alçalma, çanaklaşma ve çarpılma gibi hareketlerine epirojerıik hareketler adı verilir.

Epirojenez olayının başlayabilmesi için izostatik dengenin bozulması gerekir. Sial (katı kısım), mağma üzerinde bir geminin denizde yüzdüğü gibi yüzmektedir. Gemi, yükünün arttığı oranda denizin içine batar ya da yükünün azaldığı oranda geminin batan kısmı deniz yüzeyine çıkar. Sial ile mağma arasındaki bu dengeye izostatik denge denir. Sial ağırlığı ve kütlesi oranında mağma içerisindedir.
İzostatik dengeyi bozan olaylar

1. İklim değişiklikleri

2. Yeni bir dağ oluşumu

3. Engebeli yüksek yerlerin fazla aşınması

4. Deniz çukurluklarında tortulanmanın fazla olması

Epirojenez olayı sonucu yeryüzünün fiziki yapısında değişiklik olsada bu çok azdır. Bu yönüyle epirojenez orojenezden ayrılır.

Epirojenez olayının sonucunda karaların yavaş yavaş yükselmesiyle deniz seviyesi geriler. Buna deniz gerilemesi manasına gelen regrasyon denir. Ayrıca karaların yavaş yavaş mağma içine batması sonucu deniz seviyesi yükselir. Buna deniz yükselmesi manasına gelen transgrasyon denir.

Epirojenez yeryüzünü en uzun zaman içinde şekillendiren kuvvettir. Epirojenik hareketler sonucu geniş eşikler, düzlükler ve tekneler oluşmuştur. Çeşitli devirlerdeki deniz ilerlemeleri (transgrasyonlar) ve gerilemeleri (regrasyonlar) bu olayla ilgilidir. Böylece hemen her dönemde kıyılarda oynamalar görülmüştür.

Epirojenik hareketlere örnek olarak İskandinavya Yarımadası verilebilir. Buzul döneminde buz dağları altında kalan kara, mağmanın içine doğru gömülmüştür. Buzul sonrası dönemde eriyen buzulun ağırlığı azalınca, mağmaya gömülen kara geri yükselmeye başlamıştır. Yapılan ölçmelerde Stockholm (İsveç) civarında yılda 3 cm’lik yükselme olduğu görülmüştür.

Türkiye’de epirojeneze örnek olarak Anadolu’nun bir bütün olarak yükselmesi verilebilir. III. jeolojik zamanın sonuna kadar dış kuvvetler tarafından aşındırılan Anadolu III. zaman sonu ile IV. zamanın başında hafifleyerek yükselmiş, bu yükselme sonucunda platolar oluşmuştur. Anadolu Yarımadası yükselirken çevresindeki Karadeniz, Ege, Akdeniz çanakları ile Çukurova ve Ergene ovaları alçalmıştır.

Advertisement

3. Volkanizma

Yerin iç kısmındaki magmanın yerkabuğunun zayıf noktaları boyunca yeryüzüne doğru yükselmesine volkanizma denir. Mağma her zaman yeryüzüne ulaşamaz. Yeryüzüne ulaşamadan yerkabuğunun içindeki kırık hatları boyunca mağmanın soğuyup katılaşmasına derinlik volkanizması denir. Bu şekilde iç püskürük taşlar oluşur. Bu kayaçlar daha sonra üzerlerindeki örtünün aşınması sonucu yüzeye çıkabilirler.

Mağmanın yeryüzüne çıkmasına yüzeysel volkanizma denir. Volkanik faaliyetler sırasında yeryüzüne katı, sıvı ve gaz maddeler çıkar.

Katı maddelerin başında tüfler gelir. Tüflerle beraber oval şekilli volkan bombaları da çıkar. Tüfler katlar halinde birikerek tüf konilerini oluştururlar.

Volkan bacasından yeryüzüne çıkan sıvı maddelere ise lav denir. Lavlar yerkabuğunun üstünde üst üste birikerek volkan konilerini ve yanardağları meydana getirirler.

Yanardağların ağız kısmında oluşan çukurlara krater adı verilir. Krater içinde bir patlama daha meydana gelerek oluşan daha geniş çukurluğa ise kaldera denir.

Bazı volkanik faaliyetlerde sadece gaz patlaması meydana gelir. Gaz çıkışının meydana geldiği yerde maar adı verilen küçük çukurlar oluşur.

Yeryüzündeki yanardağların önemli bir kısmı sönmüş haldedir. Aktif haldeki volkanların önemli bir kısmı Büyük Okyanus ve Büyük Okyanus’u çevreleyen kıtalar üzerinde yer alır. Çünkü buralar kıvrılma ve kırılmaların meydana geldiği en genç kuşaktır. Bunun için Büyük Okyanus çevresine ateş çemberi denir. Atlas Okyanusu’nun orta kesimi, Afrika’nın doğusu, Akdeniz çevresi, Alp – Himalaya kuşağı yeryüzünün önemli volkanik alanlarıdır.

Türkiye yakın geçmişte volkanik faaliyetlerin yaşandığı bir ülkedir. Bu nedenle Türkiye’de volkanik dağlar, tepeler, lav ve tüf platoları ve krater gibi çok çeşitli volkanik şekiller görülür. III. zaman ortalarında meydana gelmiş şekiller aşındırılmış veya tortul tabakalar altında kalmıştır. III. zaman sonu ve IV. zamanda oluşmuş şekiller tazeliğini korumaktadır. Bu şekillerden volkanik dağların başlıcaları şunlardır: Doğu Anadolu’da Küçük ve Büyük Ağrı, Tendürek, Süphan ve Nemrut, Güneydoğu Anadolu’da Karacadağ, İç Anadolu’da; Erciyes, Melendiz, Hasan, Karacadağ ve Karadağ ile Ege Bölgesi’nde Kula çevresidir.

Volkanik tüfler içinde çok fazla mineral içerdiklerinden toprak haline gelmiş volkanik bölgeler çok verimlidir. Sönmüş volkanların bile tekrar faaliyete geçebileceği bilindiği halde Dünya’nın birçok yerinde volkanik bölgeler yoğun nüfuslu yerlerdir. Örneğin Endonezya, Filipinler ve Japonya’da volkanik tarım arazileri yoğun nüfuslanmıştır. Volkanik alanların Dünya üzerindeki dağılışı aşağıda gösterilmiştir.

Advertisement

4. Depremler (Seizma)

Yerkabuğu hareketleri sırasında kıvrılamayacak kadar sertleşmiş sahalar basınç karşısında kırılmaya uğrar. Buna kırılma (faylarıma) denir.

Oluşumuna göre depremler 3 grupta incelenir.

a. Çökme (Göçme – Çöküntü) Deprem

Yeraltındaki boşlukların tavanlarının çökmesi sonucu meydana gelen depremdir. Çok ender görülür ve etki alanı en dar, şiddeti ise en az olan depremdir. Bu depremler daha çok karstik alanlarda ve maden ocakları çevresinde görülür. Türkiye’de karstik şekillerin en yaygın olduğu bölge Akdeniz Bölgesi’dir.

b. Volkanik Depremler

Yeraltındaki mağma, yüzeye patlama ve basınçla çıkar. Patlama sonucunde etrafta sarsıntı oluşur buna volkanik deprem denir. Bu tür depremler sadece etkin volkan çevresinde görülür. Türkiye’de günümüzde bu tür depremler görülmez.

c. Tektonik Depremler

Tektonik hareketler sonunda meydana gelen sarsıntılara da tektonik depremler adı verilir.

***Etki alanı en geniş olan depremdir.
***Şiddeti fazla olduğu için yıkıcıdır.
***Dünya’nın genç oluşumlu, kırıklı ve oturmamış, hareket halindeki arazilerinde görülür.

Depremler sismograf denilen aletlerle ölçülür. Depremin şiddeti Rihter ölçeğine göre 1 ile 9 arasında derecelendirilir. 9 şiddetindeki depremler afet niteliğinde olup, çok büyük yarıkların oluşmasına, volkanik patlamalar ve sıcak su fışkırmalarına neden olur.

Advertisement

Tektonik depremlerin kaynağına iç merkez (Hipo-santr) denirken, yüzeyde depremin en şiddetli hissedildiği yere de dış merkez (Episantr) denir.

Deprem Şiddetini Etkileyen Faktörler

1. Deprem odağına olan uzaklık

2. Dış merkeze olan uzaklık

3. Depremin süresi

4. Deprem bölgesindeki tabakaların durumu ve kayaç cinsi

5. Depremi oluşturan enerjinin büyüklüğü

Genel olarak iç merkeze yakın olan yerlerde depremin şiddeti en fazladır. Deprem dalgaları çevreye halkalar halinde yayılır. Halkalar büyüdükçe iç merkeze olan uzaklık büyür. Depremin şiddeti ve etkisi azalır.

Çöküntü ile oluşan kapalı havzalar yağmur suları ve akarsular tarafından doldurulduğunda çöküntü gölleri ve hendekleri oluşur. Ülkemizde; Batı Akdeniz’de göller yöresinde yaygın olarak görülür.

Dünya’nın en uzun çöküntü (graben) alanı Hatay Amik Ovası’nda başlayarak, güneyde Orta Afrika’ya kadar uzanır (yaklaşık 5000 km uzunluğua sahiptir.) Afrika’nın doğusunda çöküntü hendekleri içinde Victoria, Nyasa, Rudolf, Kivu, Tanganika vb. büyük göller oluşmuştur.

Advertisement


Leave A Reply