Anarşizm Nedir? Anarşizmin Kurucusu ve Tarihi Hakkında Bilgiler

0
Advertisement

Anarşizm nedir? Anarşizm öğretisinin özellikleri, Komünizmden ayrılan noktaları, Anarşizmin kurucuları ve tarihçesi hakkında bilgi.

Anarşizm Nedir?

Anarşizm; devletin, hükümetin, özel mülkiyetin, dinin, ailenin ortadan kaldırılmasını savunan ideoloji ve öğretidir. Örgütlenmiş tüm kurumları, bir sömürü ve kötülük aracı olarak gördüğü için bunların topluca ortadan kaldırılmasını, kişisel özgürlükleri sağlayan bir çözüm yolu olarak görür. Anarşistlere göre, tarih boyunca denenen her tür yönetim, azınlıkların çoğunlukları ezmesi sonucunu doğurmuştur. O halde kişinin hukuksal, toplumsal ve ekonomik ilişkilerin sınırsız özgürlüğünü sağlamak için tek koşul, devleti ve devletle birlikte oluşan öteki yapma kurumları (hükümet, hukuk, polis, asker, aile vb) ortadan kaldırmaktır.

Tarih içinde yapılan devrimler gerçekte bir despotizmi yıkıp yerine başka bir despotizm koymaktan öteye geçememiştir. Toplumsal yaşam, özgür insanların kendi istekleriyle oluşturdukları birliklerle düzenlenecektir. Çünkü insan iyi huylu ve toplumsal bir canlıdır. Çıkarlarını en iyi kendisi değerlendirir; bunu değerlendirmede devlete hiç gerek yoktur. Toplumun bazı üstyapı kurumlarına karşı benzer tavırları nedeniyle anarşizm ve ihtilalci sosyalizm ilk bakışta birbirlerine benzer gibi görünüyorsa da, gerek kuramda, gerek uygulamada işçi sınıfının tarihsel rolünü yadsıdığı için anarşistler daha 1864’te yapılan Birinci Enternasyonal’ de komünistlerden ayrılmışlardı. 1882′ de ise Anarşist Enternasyonalin Manifestosu’ nu ilan ettiler.

Anarşizmi, komünizmden ayıran bir başka konu da; komünizmin maddeciliğine karşın, anarşizmin daha çok idealist felsefeye bağlı olmasıdır. Anarşizm, organize yapay kurumların kalkmasıyla kendiliğinden olma toplulukların yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası federasyonlar biçiminde örgütleneceği, böylece özgür toplulukların, kişi yetenek ve eğilimlerinin en iyi gelişebileceği ortamın yaratılacağını ileri sürer. Yasaların, baskının, fiziksel zorlamanın, polisin, ordunun, mahkemelerin olmadığı anarşist toplum düzeninde gönüllü işe, özgür isteğe büyük yer verilecektir.

Çünkü insan doğal olarak iyi bir canlıdır, ancak devlet gücü ve baskısı onu kötü yapmıştır; servetin gitgide daha az sayıda elde toplanmasına neden olan kapitalist düzen, geniş kitlelerin yoksulluğa düşmesine neden olmakta ve sınıf mücadelesi bu yüzden doğamaktadır. Anarşizmde özel mülkiyet kaldırılacak yerine kooperatif temeline dayalı özgür topluluklar üretim araçlarına sahip olacak ve elde edilecek gelir gereksinmeye göre eşit olarak dağıtılacaktır. Geleneksel aile yerine, erkek ve kadının karşılıklı anlaşma ve sevgisine dayanan doğal birlikler kurulacaktır. Anarşizmde insan özgürlüğünü yok eden dinlerin yerine bilimin egemen olacağı bir toplumsal düzen özlenir. Bunlara ulaşmanın yollan ise mutlak silahlı, cinayet ve terör eylemleridir.

Advertisement
Anarşizmin kuramsal kurucuları İngiliz William Godwin (1756-1836), devleti kabul etmeyişiyle anarşistlerin içine sokulur.

Alman Max Stirner (1806-1856), Felsefi Anarşizm’in temsilcisidir. P.J. Proudhon (1809-1865), ilk kez kendine anarşist adını veren düşünürdür. Ancak anarşist, düzenin barışçı yollarla ve evrimle gerçekleştirilmesinden yanadır. Rus Prensi Peter Kropotkin (1842-1921) bir Komün-Anarşizmi oluşturdu. Rus yazarı Lev Tolstoy (1828-1910), Hristiyan Anarşizmi’ni temsil ediyordu. İlk uluslararası devrimci anarşist örgütünü kuran Michael Bakunin (1814-1876) kuramcı olmaktan çok bir polemikçi, bir kışkırtıcıydı, ancak anarşizmin en tanınan önderi oldu. Eylem Propagandası ile bir dizi politik eylem ve sabotaja neden oldu.

Michael Bakunin

Michael Bakunin (Kaynak : pixabay.com)

Amerikan anarşistlerinden Benjamín Tucker ise kurulacak anarşist düzenin kurallarını yöntemli biçimde gösterenlerden biri oldu. 19. yüzyılda Avrupa’yı sarsan bir anarşizmin eylem ve sabotajları sonucu Rus Çarı III. Aleksander, İtalyan Kralı I. Umberto, Avusturya İmparatoriçesi Elizabeth, Fransa Başkanı Sadi Cornat, ABD Başkanı McKinley ve bazı devlet adamları öldürüldü. Anarşizm 20. yüzyılın başında önemini yitirmeye başlayarak, sendikalizme kaynaklık etmeye başladı. Ancak birçok ülke anarşizmi yasalarla yasakladı. Düşünce kaynaklığı yaptığı sendikalizm ise Birinci Dünya Savaşı sırasında uygulanan politikayla etkisini yitirdi. 1960’lardan başlayarak birçok ülkede, düşünce ve hak arama öncülüğünü yükümlenen devrimci öğrenci hareketleri içinde anarşizm yeniden kendinden söz ettirmeye başladı.


Kaynak – 2

Anarşizmin çok eski bir tarihi vardır. Daha M.Ö. 430 yılında Sirenayka Okulunu kuran Aristippus, akıllı insanların bağımsızlıklarını devlete teslim etmemeleri gerektiğini söylemiş, Sokrates’e verdiği bir cevapta ne idare edilen, ne de idare eden olmak istemediğini bildirmiştir.

Anarşist felsefenin ilk belli başlı temsilcisi Zeno’dur (M.Ö. 342-267 yahut 270). Stoik felsefenin kurucusu olan bu Girit’li filozof Platon (Eflatun) un Utopia devletine karşılık, devlet idaresi olmayan hür bir toplum fikrini ileri sürmüştür. Zeno, kendi içgüdülerini takip edecek kadar makul olan insanların, asla mahkemelere, polise, tapınaklara, paraya ihtiyaç duymayacağını iddia etmekteydi. Ancak, onun yazıları doğrudan doğruya bize kadar gelmemiştir. Bugün sadece bazı eserlerde parçalar halinde bahsedilen fikirlerini biliyoruz.

Ortaçağ’da da buna benzer fikirleri ileri sürenlere rastlanmaktadır. Bu arada XVII. yüzyıl İtalyan şairlerinden Marco G. Vida ile gene XVI. yüzyıl Alman filozoflarından Johannes Denk’i sayabiliriz. Büyük Rus romancısı Lev Tolstoy da anarşizm taraftan olmakla tanınmıştır.

Anarşizmi ilk defa sistematik bir doktrin haline getiren XIX. yüzyıl İngiliz filozoflarından William Godwin’dir. Godwin anarşizmin politik ve ekonomik prensiplerini derlemiş, fakat buna bir ad koymamıştır. Anarşizmin adını koyan XIX. yüzyıl Fransız filozoflarından Proudhon’dur. Proudhon’un 1863′ te yayınlanan «Du Principe Federatif» adlı eserinin anarşizmin yayılmasında çok büyük etkileri olmuştur. Proudhon aynı zamanda komünizmi şiddetle reddetmesiyle de tanınmıştır. Proudhon’u İngiltere’de William Thompson ve John Gray takip etti. Bunlar da anarşist doktrinini destekleyen eserler yayınladılar. Anarşizmi Almanya’da temsil eden Max Stirner’dir. Eserlerinde birçok filozofların fikirlerine itiraz ederek anarşizmin savunmasını yapmıştır.

Advertisement

Bütün bu gayretlerin etkisiyle bilhassa XIX. yüzyılın sonlarında anarşist propagandası artmış, anarşizm hareketleri genişlemiştir. Rusya’da Prens Pyotr Kropotkin anarşizmin teorisi üzerinde eserler yayınlarken Marx’ın muhalifi olan Bakunin de hareketin fiilen önderliğini yapmıştır. Anarşist propagandanın genişlemesi zaman zaman şiddete başvurulmasına yol açtı. Bilhassa 1886’da A. B. Devletleri’nde başlayan şiddet hareketleri birçok kimsenin ölmesine sebep oldu. Grev yapan ve polisleri öldüren anarşistlerden yedisi Illinois’te idama mahkum edildi. Daha sonra devam eden olaylar üzerinde hükümet yabancı anarşitlerin ülkeye girişlerini yasaklamıştır. Bununla beraber Leon Czolgosz adında bir anarşist 1901 yılında A. B. D. cumhurbaşkanı William McKinley’i (1843-1901 ) bir toplantı sırasında tabanca ile öldürdü.

Rus Çarı II. Aleksander’le Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth de anarşistlerin öldürdüğü devlet başkanları arasındadır.

1919’da Amerika’da komünizm aleyhtarı hareketlerin şiddetlenmesi üzerine bazı anarşistler Rusya’ya gittiler, fakat bir kısmı oradaki rejime tahammül edemeyerek geri döndü. Bunların en önemlisi Emma Goldman’dır. Goldman, döndükten sonra 1925’te yazdığı «My Desirlusionment in Russia» (Rusyada Uğradığım Hayal Kırıklığı) adlı eserinde oradaki diktatörlüğü anlatmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’ndan önce anarşizm İtalya ve İspanya’da da geniş bir yayılma alanı bulmuş, bir anarşist federasyonun üye sayısı 2.500.000’e kadar yükselmiştir.

İkinci Dünya Savaşından sonra ise anarşizm dünyanın her yanında gerilemeye yüz tutmuştur. Bugün ne belli başlı bir anarşist yazar, ne de geniş bir teşkilat vardır. Kalan bazı anarşist toplulukları ve yayın organları ise önemli bir etki yapmaktan çok uzaktır.


Leave A Reply