Yürek İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, İçinde Yürek Geçen

0
Advertisement

İçinde yürek kelimesi geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin anlamları ve açıklamaları. Yürek hakkında deyimler ve anlamları.

Yürek İle İlgili Deyimler ve Anlamları

Arka resim kaynak: pixabay.com

Yürek İle İlgili Deyimler ve Anlamları

  • “altın yürekli olmak”
    çok iyi niyetli, merhametli olmak: O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. -R. N. Güntekin.
  • “(birinde) yürek Selânik olmak”
    şaka çok korkmak ve çok heyecanlanmak: İkisinde de yürek Selânik. -H. R. Gürpınar.
  • “(birinin) yüreğine işlemek”
    çok derin acı uyandırmak: Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi. -R. H. Karay.
  • “(birinin) yüreğine oturmak”
    çok üzmek: İşte, yine başındaki bu dert de gelip yüreğine oturmuştu. -S. F. Abasıyanık.
  • “(birinin) yüreğini tüketmek”
    bir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak.
  • “yere bakan yürek yakan”
    uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan anlamında kullanılan bir söz.
  • “yüreği ağzına gelmek”
    birdenbire çok korkmak, aşırı korku veya sevinçten fazlasıyla heyecanlanmak, endişelenmek: Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor. -M. Yesari.
  • “yüreği bayılmak”
    karnı çok acıkmak.
  • “yüreği boğazına tıkanmak”
    sıkılmak, üzülmek, dertlenmek: Yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • “yüreği bozulmak”
    bunalmak, sıkılmak: Yüreği bozulanların gözleri karanlık koridorlara, kapılara, pencerelere kaydı. -L. Tekin.
  • “yüreği burkulmak”
    çok üzülmek, çok acı duymak: Babamın küçük yalısını eşyasıyla satın alan … bir Meşrutiyet devri mebusunu ziyaret ettiğim zaman … yüreğim burkulmuştu. -R. H. Karay.
  • “yüreği cız etmek (cızlamak)”
    çok acımak, içi sızlamak: Aklımıza eski günler gelince / Yüreğimiz cız eder -B. Necatigil.
  • “yüreği çarpmak”
    1) kalbi çarpmak veya çalışmak; 2) coşku sebebiyle kalp hızlı hızlı çarpmak veya çalışmak; 3) merak, kaygı, korku, heyecan vb. duygularla tedirgin olmak, huzursuz olmak: Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu. -Ö. Seyfettin.
  • “yüreği daralmak”
    sıkılmak, bunalmak, içi daralmak: Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izliyordu. -Y. Kemal.
  • “yüreği dayanmamak”
    acısına katlanamamak, çok acı duymak.
  • “yüreği ezilmek”
    1) üzülmek, acı duymak: “Yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi oluyordu.” -R. N. Güntekin. 2) açlık duymak.
  • ” yüreği ferahlamak (hafiflemek)”
    kaygıdan kurtulmak.
  • “yüreği götürmemek”
    dayanmamak, katlanamamak.
  • ” yüreği göz göz olmak”
    dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek: Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden -Halk türküsü
  • “yüreği hop etmek (hoplamak veya oynamak)”
    birdenbire korkup heyecanlanmak: Ansızın geldin, dedi, yüreğim oynadı. -M. Ş. Esendal.
  • “yüreği kabarmak”
    1) içi sıkıntı ile dolup derin soluk alma gereğini duymak; 2) midesi bulanmak: Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı. -R. N. Güntekin
  • “yüreği kaldırmamak”
    dayanamamak, katlanamamak.
  • “yüreği kalkmak”
    heyecanlanmak: Kapıda her araba durdukça yüreğim kalkıyordu. -R. H. Karay.
  • “yüreği kan ağlamak”
    derinden acı duymak, çok üzülmek: Yüreği kan ağlıyordu, onların şu perişan, sürüm sürüm hâllerini gördükçe… -Y. Kemal.
  • “yüreği kanamak”
    aşırı üzüntüden sarsılmak: Zaten kostüm meselesinden dolayı üzülen ve hırçınlaşan yüreği sanki bir diken yığınına sürtünür gibi kanıyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • “yüreği kararmak”
    içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek.
  • “yüreği katılmak”
    ağlamaktan veya soğuktan nefesi tutulmak.
  • “yüreği kaynamak”
    içinde şüphe ve endişe uyanmak: Namazı nasıl kıldığını bilmedi, yüreğinde bir şeyler kaynıyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • “yüreği oynamak” </strong
    ansızın heyecanlanmak veya korkmak.
  • “yüreği parça parça olmak”
    pek çok acımak.
  • “yüreği parçalanmak”
    çok acımak: Bir dilenci çocuğuna dayak attığını görmüş, yüreği parçalanmıştı. -R. N. Güntekin.
  • “yüreği parlamak”
    coşmak, heyecanlanmak: Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır adam olmalı. -M. Ş. Esendal.
  • ” yüreği rahatlamak”
    üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak: Lüzumsuz bir şey satın aldığı zaman garip bir üzüntü duyar, karısı -ziyanı yok, üzülme, ne yapalım, olmuş bir şey -diye teselli etmedikçe bir türlü yüreği rahatlamazdı. -R. N. Güntekin.
  • “yüreği serinlemek”
    üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak.
  • “yüreği sıkılmak”
    içi sıkılmak.
  • “yüreği sıkışmak (tıkanmak)”
    1) kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek.
  • “yüreği sızlamak”
    çok acımak, çok üzülmek: O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor. -E. İ. Benice.
  • “yüreği soğumak”
    düşmanın bir felakete uğramasına sevinmek
  • ” yüreği şişmek”
    can sıkıcı şeyler dinlemekten bunalmak.
  • “yüreği titremek”
    duygulanmak, endişe, korku duymak: İçinden yüreği titreyerek tepeden indi, ağır adımlarla saraya girdi. -Y. Kemal.
“yüreği tükenmek”
bir şeyi anlatmak için çok yorulmak.
  • “yüreği ürpermek”
    çok korkmak.
  • “yüreği yağ bağlamak”
    istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak: Oh … oh yüreğim bir karış yağ bağladı. -H. R. Gürpınar.
  • ” yüreği yanmak”
    1) çok acımak: Nahit onu yorgun, kederli ve umutsuz, sitem yüklü görmüştü. Yüreği yanmıştı. -T. Buğra. 2) felakete uğramak.
  • “yüreği yarılmak”
    çok korkmak.
  • “yüreği yerinden oynamak”
    birdenbire heyecanlanmak veya korkmak: Odanın içinde birdenbire kızılca kıyamet kopmasın mı zavallı halamın yüreği yerinden oynamış. -A. Ş. Hisar.
  • “yüreğinden geçmek”
    düşünmek.
  • “yüreğinden gelmek”
    bir şeyi isteyerek, severek yapmak: Piyanistin takdiri yüreğinden geliyordu. -H. E. Adıvar.
  • “yüreğine (bir şey) çökmek”
    derinden ızdırap duymak: Ankara ufuklarına bakarken eskisi gibi insanın yüreğine gariplik çökmüyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • “yüreğine dert olmak”
    başkasının herhangi bir davranışı, sonradan kendisi için sürekli bir üzüntü kaynağı olmak: Zavallı adam, son nefesinde bir ekmek kadayıfı istediydi; alıp yediremedim. O, yüreğime dert oluyor. -R. N. Güntekin.
  • “yüreğine dokunmak”
    üzülmek: Hem öyle manzaralar benim yüreğime dokunuyor.” -R. N. Güntekin.
  • “yüreğine inmek”
    kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek: Eğer bizden gizli Paris’e kaçsaydın babamın yüreğine inerdi. -P. Safa.
  • “yüreğine kar yağmak”
    kıskançlık duyarak üzülmek.
  • “yüreğine kurt düşmek”
    şüphelenmek, içine kurt düşmek: Reyhan’ın yüreğine küçük bir kurt düşmüştü. -M. Yesari.
  • “yüreğine od (ateş) düşmek”
    felakete uğramak, çok üzülmek: Adam odur ki komşusunun ineği dişi doğurdu der, yüreğine od düşer. -M. Ş. Esendal.
  • “yüreğine saplanmak”
    aşırı derecede acı duymak, içine oturmak.
“yüreğine sinmek”
içine sinmek.
  • ” yüreğine su serpmek”
    bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak: Bizim nesil sözü, Selma Hanım’ın yüreğine biraz su serpti. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • ” yüreğini açmak”
    kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ve davranmak: Sanki bana herkese yaptığından fazla yüreğini açardı. -R. H. Karay.
  • “yüreğini ateş almak”
    aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak: Gülbahar’ın yüreğini ateş almış yanıyordu. -Y. Kemal.
  • “yüreğini boşaltmak (dökmek)”
    derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek.
  • ” yüreğini dağlamak”
    acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak.
  • “yüreğini eritmek (sızlatmak)”
    çok üzmek.
  • “yüreğini hoplatmak (oynatmak veya kaldırmak)”
    heyecanlandırmak.
  • “yüreğini kaplamak”
    endişe ve üzüntü duymak: Onu tanıyamamak sinsi bir korku gibi yüreğini kapladı -O. Aysu.
  • ” yüreğini kemirmek”
    içini kemirmek, tedirgin olmak: Güzelliğine pek güvenen Zişan’ın yanında bu kadar zavallı kalışı yüreğini kemirip duruyor. -H. R. Gürpınar.
  • ” yüreğini pek tutmak”
    kendini korkuya kaptırmamak.
  • “yüreğinin yağı (yağları) erimek”
    1) çok üzülmek; 2) çok korkmak.
  • “yürek burkmak”
    insanın içini acıyla doldurmak, insana çok üzüntü vermek: Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı. -T. Buğra.
  • “yürek vermek”
    yüreklendirmek, cesaretlendirmek.
  • ” yüreklilik göstermek”
    korkmamak, cesur davranmak.
  • “yüreksizlik göstermek”
    korkmak, ürküp kaçmak: Tek üzüldüğüm, gecenin büyüsünü yitirmemek için masadan erken kalkmak yüreksizliğini göstermem. -T. Uyar.
  • “yürekten çağırmak”
    aşırı derecede arzu etmek, istemek: Bu kadar yürekten çağırma beni / Bir gece ansızın gelebilirim -Şarkı.

Yüreğine Oturmak

çok fazla üzülmek

Yüreğine Oturmak Deyimi İle İlgili Örnek Cümleler
  1. Bana söyledikleri yüreğime oturdu, hala acıtıyor.
  2. Her şeyi affederim ama bu son yaptıkları yüreğime oturdu, affedemiyorum.
  3. Annesinin kızına söyledikleri kızın yüreğine oturmuştu..
  4. Patronumun beni işten kovarken yaptığı haksızlıklar yüreğime oturdu.
  5. O ufak kızın bakışları yüreğime oturdu, sürekli aklımı kurcalıyor.
  6. Zavallı babanın bebeğine mama alacak parasının olmaması yüreğime oturdu.
  7. Savaş haberlerinde çocukların yaşadıkları yüreğime oturuyor..
  8. Babamın ölümünden çok hastayken çektiği sıkıntılar yüreğime oturdu.


Leave A Reply