Advertisement
İçinde yürek kelimesi geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin anlamları ve açıklamaları. Yürek hakkında deyimler ve anlamları.
Yürek İle İlgili Deyimler ve Anlamları
- “altın yürekli olmak”
çok iyi niyetli, merhametli olmak: O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. -R. N. Güntekin. - “(birinde) yürek Selânik olmak”
şaka çok korkmak ve çok heyecanlanmak: İkisinde de yürek Selânik. -H. R. Gürpınar. - “(birinin) yüreğine işlemek”
çok derin acı uyandırmak: Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi. -R. H. Karay. - “(birinin) yüreğine oturmak”
çok üzmek: İşte, yine başındaki bu dert de gelip yüreğine oturmuştu. -S. F. Abasıyanık. - “(birinin) yüreğini tüketmek”
bir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak. - “yere bakan yürek yakan”
uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan anlamında kullanılan bir söz. - “yüreği ağzına gelmek”
birdenbire çok korkmak, aşırı korku veya sevinçten fazlasıyla heyecanlanmak, endişelenmek: Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor. -M. Yesari. - “yüreği bayılmak”
karnı çok acıkmak. - “yüreği boğazına tıkanmak”
sıkılmak, üzülmek, dertlenmek: Yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum. -Y. K. Karaosmanoğlu. - “yüreği bozulmak”
bunalmak, sıkılmak: Yüreği bozulanların gözleri karanlık koridorlara, kapılara, pencerelere kaydı. -L. Tekin. - “yüreği burkulmak”
çok üzülmek, çok acı duymak: Babamın küçük yalısını eşyasıyla satın alan … bir Meşrutiyet devri mebusunu ziyaret ettiğim zaman … yüreğim burkulmuştu. -R. H. Karay. - “yüreği cız etmek (cızlamak)”
çok acımak, içi sızlamak: Aklımıza eski günler gelince / Yüreğimiz cız eder -B. Necatigil. - “yüreği çarpmak”
1) kalbi çarpmak veya çalışmak; 2) coşku sebebiyle kalp hızlı hızlı çarpmak veya çalışmak; 3) merak, kaygı, korku, heyecan vb. duygularla tedirgin olmak, huzursuz olmak: Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu. -Ö. Seyfettin. - “yüreği daralmak”
sıkılmak, bunalmak, içi daralmak: Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izliyordu. -Y. Kemal. - “yüreği dayanmamak”
acısına katlanamamak, çok acı duymak. - “yüreği ezilmek”
1) üzülmek, acı duymak: Yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi oluyordu. -R. N. Güntekin. 2) açlık duymak. - ” yüreği ferahlamak (hafiflemek)”
kaygıdan kurtulmak. - “yüreği götürmemek”
dayanmamak, katlanamamak. - ” yüreği göz göz olmak”
dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek: Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden -Halk türküsü - “yüreği hop etmek (hoplamak veya oynamak)”
birdenbire korkup heyecanlanmak: Ansızın geldin, dedi, yüreğim oynadı. -M. Ş. Esendal. - “yüreği kabarmak”
1) içi sıkıntı ile dolup derin soluk alma gereğini duymak; 2) midesi bulanmak: Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı. -R. N. Güntekin - “yüreği kaldırmamak”
dayanamamak, katlanamamak. - “yüreği kalkmak”
heyecanlanmak: Kapıda her araba durdukça yüreğim kalkıyordu. -R. H. Karay. - “yüreği kan ağlamak”
derinden acı duymak, çok üzülmek: Yüreği kan ağlıyordu, onların şu perişan, sürüm sürüm hâllerini gördükçe… -Y. Kemal. - “yüreği kanamak”
aşırı üzüntüden sarsılmak: Zaten kostüm meselesinden dolayı üzülen ve hırçınlaşan yüreği sanki bir diken yığınına sürtünür gibi kanıyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu. - “yüreği kararmak”
içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek. - “yüreği katılmak”
ağlamaktan veya soğuktan nefesi tutulmak. - “yüreği kaynamak”
içinde şüphe ve endişe uyanmak: Namazı nasıl kıldığını bilmedi, yüreğinde bir şeyler kaynıyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu. - “yüreği oynamak” </strong
ansızın heyecanlanmak veya korkmak. - “yüreği parça parça olmak”
pek çok acımak. - “yüreği parçalanmak”
çok acımak: Bir dilenci çocuğuna dayak attığını görmüş, yüreği parçalanmıştı. -R. N. Güntekin. - “yüreği parlamak”
coşmak, heyecanlanmak: Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır adam olmalı. -M. Ş. Esendal. - ” yüreği rahatlamak”
üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak: Lüzumsuz bir şey satın aldığı zaman garip bir üzüntü duyar, karısı -ziyanı yok, üzülme, ne yapalım, olmuş bir şey -diye teselli etmedikçe bir türlü yüreği rahatlamazdı. -R. N. Güntekin. - “yüreği serinlemek”
üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak. - “yüreği sıkılmak”
içi sıkılmak. - “yüreği sıkışmak (tıkanmak)”
1) kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek. - “yüreği sızlamak”
çok acımak, çok üzülmek: O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor. -E. İ. Benice. - “yüreği soğumak”
düşmanın bir felakete uğramasına sevinmek - ” yüreği şişmek”
can sıkıcı şeyler dinlemekten bunalmak. - “yüreği titremek”
duygulanmak, endişe, korku duymak: İçinden yüreği titreyerek tepeden indi, ağır adımlarla saraya girdi. -Y. Kemal.
“yüreği tükenmek”
bir şeyi anlatmak için çok yorulmak.
- “yüreği ürpermek”
çok korkmak. - “yüreği yağ bağlamak”
istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak: Oh … oh yüreğim bir karış yağ bağladı. -H. R. Gürpınar. - ” yüreği yanmak”
1) çok acımak: Nahit onu yorgun, kederli ve umutsuz, sitem yüklü görmüştü. Yüreği yanmıştı. -T. Buğra. 2) felakete uğramak. - “yüreği yarılmak”
çok korkmak. - “yüreği yerinden oynamak”
birdenbire heyecanlanmak veya korkmak: Odanın içinde birdenbire kızılca kıyamet kopmasın mı zavallı halamın yüreği yerinden oynamış. -A. Ş. Hisar. - “yüreğinden geçmek”
düşünmek. - “yüreğinden gelmek”
bir şeyi isteyerek, severek yapmak: Piyanistin takdiri yüreğinden geliyordu. -H. E. Adıvar. - “yüreğine (bir şey) çökmek”
derinden ızdırap duymak: Ankara ufuklarına bakarken eskisi gibi insanın yüreğine gariplik çökmüyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu. - “yüreğine dert olmak”
başkasının herhangi bir davranışı, sonradan kendisi için sürekli bir üzüntü kaynağı olmak: Zavallı adam, son nefesinde bir ekmek kadayıfı istediydi; alıp yediremedim. O, yüreğime dert oluyor. -R. N. Güntekin. - “yüreğine dokunmak”
üzülmek: Hem öyle manzaralar benim yüreğime dokunuyor. -R. N. Güntekin. - “yüreğine inmek”
kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek: Eğer bizden gizli Paris’e kaçsaydın babamın yüreğine inerdi. -P. Safa. - “yüreğine kar yağmak”
kıskançlık duyarak üzülmek. - “yüreğine kurt düşmek”
şüphelenmek, içine kurt düşmek: Reyhan’ın yüreğine küçük bir kurt düşmüştü. -M. Yesari. - “yüreğine od (ateş) düşmek”
felakete uğramak, çok üzülmek: Adam odur ki komşusunun ineği dişi doğurdu der, yüreğine od düşer. -M. Ş. Esendal. - “yüreğine saplanmak”
aşırı derecede acı duymak, içine oturmak.
“yüreğine sinmek”
içine sinmek.
- ” yüreğine su serpmek”
bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak: Bizim nesil sözü, Selma Hanım’ın yüreğine biraz su serpti. -Y. K. Karaosmanoğlu. - ” yüreğini açmak”
kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ve davranmak: Sanki bana herkese yaptığından fazla yüreğini açardı. -R. H. Karay. - “yüreğini ateş almak”
aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak: Gülbahar’ın yüreğini ateş almış yanıyordu. -Y. Kemal. - “yüreğini boşaltmak (dökmek)”
derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek. - ” yüreğini dağlamak”
acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak. - “yüreğini eritmek (sızlatmak)”
çok üzmek. - “yüreğini hoplatmak (oynatmak veya kaldırmak)”
heyecanlandırmak. - “yüreğini kaplamak”
endişe ve üzüntü duymak: Onu tanıyamamak sinsi bir korku gibi yüreğini kapladı -O. Aysu. - ” yüreğini kemirmek”
içini kemirmek, tedirgin olmak: Güzelliğine pek güvenen Zişan’ın yanında bu kadar zavallı kalışı yüreğini kemirip duruyor. -H. R. Gürpınar. - ” yüreğini pek tutmak”
kendini korkuya kaptırmamak. - “yüreğinin yağı (yağları) erimek”
1) çok üzülmek; 2) çok korkmak. - “yürek burkmak”
insanın içini acıyla doldurmak, insana çok üzüntü vermek: Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı. -T. Buğra. - “yürek vermek”
yüreklendirmek, cesaretlendirmek. - ” yüreklilik göstermek”
korkmamak, cesur davranmak. - “yüreksizlik göstermek”
korkmak, ürküp kaçmak: Tek üzüldüğüm, gecenin büyüsünü yitirmemek için masadan erken kalkmak yüreksizliğini göstermem. -T. Uyar. - “yürekten çağırmak”
aşırı derecede arzu etmek, istemek: Bu kadar yürekten çağırma beni / Bir gece ansızın gelebilirim -Şarkı.
Yüreğine Oturmak
çok fazla üzülmek
Yüreğine Oturmak Deyimi İle İlgili Örnek Cümleler
- Bana söyledikleri yüreğime oturdu, hala acıtıyor.
- Her şeyi affederim ama bu son yaptıkları yüreğime oturdu, affedemiyorum.
- Annesinin kızına söyledikleri kızın yüreğine oturmuştu..
- Patronumun beni işten kovarken yaptığı haksızlıklar yüreğime oturdu.
- O ufak kızın bakışları yüreğime oturdu, sürekli aklımı kurcalıyor.
- Zavallı babanın bebeğine mama alacak parasının olmaması yüreğime oturdu.
- Savaş haberlerinde çocukların yaşadıkları yüreğime oturuyor..
- Babamın ölümünden çok hastayken çektiği sıkıntılar yüreğime oturdu.