Yusuf Suresi Özellikleri, Açıklaması ve Ayet Ayet Türkçe Meali, Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Yusuf Suresi nedir? Yusuf Suresi kaç ayettir, anlamı, açıklaması, indirilişi özellikleri nelerdir? Yusuf Suresi ile ilgili bilgi.

Yusuf Suresi

Yusuf Suresi Hakkında Bilgi

Yusuf Suresi; Kuran-ı Kerim’in 12. suresidir. 111 ayetten oluşur. Surenin ismi İbrani Peygamber Hz. Yusuf’dan gelir. Surede Hz. Yusuf anlatılmaktadır.

Yusuf Peygamber’in Hayatı İçin Tıklayın

Yusuf Suresi Anlamı

Rahmân, Rahîm Allah adıyla.

  • 1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.
  • 2. Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
  • 3. Biz, sana bu Kur’an’ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce elbette bilmeyenlerden idin.
  • 4. Bir zamanlar Yusuf, babasına demişti ki: Babacığım! Ben on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm.
  • 5. Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.
  • 6. İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya’kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.
  • 7. Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, isteyenler için ibretler vardır.
  • 8. Dediler ki: Yusufla kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.
Yûsuf ile Bünyamin bir anadan, diğer kardeşler ise başka anadan idiler.
  • 9. Yusufu öldürün veya onu bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da sâlih kimseler olursunuz!
  • 10. Onlardan biri: Yusufu öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan biri onu alsın, dedi.
  • 11. Dediler ki: “Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun iyiliğini istemekteyiz.
  • 12. Yarın onu bizimle beraber gönder de bol bol yesin, oynasın. Biz onu mutlaka koruruz.”
  • 13. Dedi ki: Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım.
  • 14. Dediler ki: Hakikaten biz bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler sayılırız.
  • 15. Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusufa: Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.
  • 16. Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.
  • 17. Ey babamız! dediler, biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusufu eşyamızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş! Fakat biz doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın.
  • 18. Gömleğinin üstünde sahte bir kan ile geldiler. Dedi ki: Bilakis nefisleriniz size bir işi güzel gösterdi. Artık hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında yardım edecek olan, ancak Allah’tır.
  • 19. Bir kervan geldi ve sucularını gönderdiler, O da kovasını saldı, “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.
  • 20. O’nu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.
  • 21. Mısır’da onu satın alan adam, karısına dedi ki: “Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz.” İşte böylece ve kendisine olayların yorumunu öğretmemiz için Yusufu o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
  • 22. Erginlik çağına erişince, O’na hükmetme ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.
  • 23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve “Haydi gel!” dedi. O da”, Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!” dedi.
  • 24. Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi O da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için. Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı.
  • 25. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!
  • 26. Yusuf: “Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi” dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır.”
  • 27. “Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.”
  • 28. Arkadan yırtılmış olduğunu görünce: “Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür.”
  • 29. “Ey Yusuf! Sen bundan vazgeç! Sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun”
  • 30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusufun sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz.
  • 31. Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirine bir bıçak verdi. “Çık karşılarına!” dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. Ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Rabbimiz! Bu bir beşer değil… Bu ancak üstün bir melektir!
  • 32. Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!
  • 33. Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi.
  • 34. Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir.
  • 35. Sonunda kesin delilleri görmelerine rağmen O’nu bir zamana kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun göründü.
  • 36. Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.
  • 37. Dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir.
  • 38. Atalarım İbrahim, İshak ve Ya’kub’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
  • 39. Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı?
  • 40. Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
  • 41. Ey zindan arkadaşlarım ! Biriniz efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş kesinleşmiştir.
  • 42. Onlardan, kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: Beni efendinin yanında an. Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla, birkaç sene daha zindanda kaldı.
  • 43. Kral dedi ki: Ben yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.
  • 44. Dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz.
  • 45. İki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra hatırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen gönderin.
  • 46. Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! Yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.
  • 47. Yusuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakınız.
  • 48. Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir.
  • 49. Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara yardım olunacak ve o yılda sıkacaklar.
  • 50. Kral dedi ki: “Onu bana getirin!” Elçi, Yusufa geldiği zaman, dedi ki: “Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kadınların zoru neydi? diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.”
  • 51. Dedi ki: Yusuf’un nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki: “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.”
  • 52. Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah’ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindir.
  • 53. Nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
  • 54. Kral dedi ki: Onu bana getirin, onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca: Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin, dedi.
  • 55. “Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben çok iyi korurum ve bu işi bilirim” dedi.
  • 56. Ve böylece Yusuf’a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.
  • 57. İman edip de sakınanlar için ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.
  • 58. Yusufun kardeşleri gelip onun huzuruna girdiler, onları tanıdı, onlar onu tanımıyorlardı.
Devamı
  • 59. Onların yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Sizin bababir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafirperverlerin en iyisiyim.
  • 60. Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek bir ölçek yoktur, bana hiç yaklaşmayın!”
  • 61. Dediler ki: Onu babasından istemeye çalışacağız, kuşkusuz bunu yapacağız.
  • 62. Emrindeki gençlere dedi ki: Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri gelirler.
  • 63. Babalarına döndüklerinde dediler ki: Ey babamız! Erzak bize yasaklandı. Kardeşimizi bizimle beraber gönder de ölçüp alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız.
  • 64. Ya’kub dedi ki: Daha önce kardeşi hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da size ancak o kadar güvenirim! Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir.
  • 65. Eşyalarını açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermâyemiz de bize geri verilmiş. Ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu az bir miktardır.
  • 66. Dedi ki: Kuşatılmanız hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına bana sağlam bir söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem!” Ona teminatlarını verdiklerinde dedi ki: Söylediklerimize Allah şahittir.
  • 67. Sonra şöyle dedi: Oğullarım! Hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. Ben yalnız O’na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O’na dayansınlar.
Tevekkül, bir iş konusunda yapılması gereken her şeye başvurduktan sonra, o işin sonucunu Allah’a havale ederek O’na güvenmektir.
  • 68. Babalarının kendilerine emrettiği yerden girdiklerinde Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı; ancak Ya’kub içindeki bir dileği açığa vurmuş oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler.
  • 69. Yusuf’un yanına girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve “Bilesin ki ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme” dedi.
  • 70. Onların yükünü hazırladığı zaman maşrabayı kardeşinin yükü içine koydu! Sonra bir tellal: Ey kafile! Siz hırsızsınız! diye seslendi.
  • 71. Onlara dönerek: Ne arıyorsunuz? dediler.
  • 72. Kralın su kabını arıyoruz; onu getirene bir deve yükü var dediler. Ben buna kefilim, dedi.
  • 73. Allah’a andolsun ki, bizim yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler.
  • 74. Dediler ki: Peki, siz yalancıysanız bunun cezası nedir?
  • 75. “Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte O onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.
  • 76. Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusufa böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah’ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.
  • 77. Dediler ki: “Eğer o çaldıysa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. Dedi ki: Siz daha kötü durumdasınız! Allah, sizin anlattığınızı çok iyi bilir.
  • 78. Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz.
  • 79. Dedi ki: Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını yakalamaktan Allah’a sığınırız, o takdirde biz gerçekten zalimler oluruz!
  • 80. Ondan ümitlerini kesince, gizli görüşmek üzere ayrılıp çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.
  • 81. Babanıza dönün ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz.
  • 82. İçinde bulunduğumuz şehire ve aralarında geldiğimiz kafileye de sor. Biz gerçekten doğru söylüyoruz.”
  • 83. Dedi ki: “Hayır, nefisleriniz sizi bir işe sürükledi. Artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.”
  • 84. Onlardan yüz çevirdi, “Ah Yusuf’um ah!” diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine boz geldi.
  • 85. “Allah’a andolsun ki sen hâla Yusuf’u anıyorsun. Sonunda ya hasta olacaksın ya da büsbütün helâk olacaksın!” dediler.
  • 86. Ben sadece gam ve kederimi Allah’a arzediyorum. Ve ben sizin bilemiyeceğiniz şeyleri Allah tarafından biliyorum, dedi.
  • 87. Ey oğullarım! Gidin de Yusuf’u ve kardeşini iyice araştırın, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.
  • 88. Yusuf’un yanına girdiklerinde dediler ki: Ey aziz! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır.
  • 89. Yusuf dedi ki: Siz, cahilliğiniz yüzünden Yusuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz?
  • 90. Yoksa sen, gerçekten Yusuf musun? dediler. O da: Ben Yusufum, bu da kardeşim. Allah bize lütfetti. Çünkü kim korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah güzel davrananların mükâfatını zayi etmez, dedi.
  • 91. Dediler ki: Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz.
  • 92. Dedi ki: “Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.”
  • 93. “Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin.”
  • 94. Kafile ayrılınca, babaları: Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf’un kokusunu alıyorum! dedi.
  • 95. Vallahi sen hâla eski şaşkınlığındasın, dediler.
  • 96. Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz görür oldu. Ben size: “Allah tarafından sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim” demedim mi! dedi.
  • 97. Dediler ki: Ey babamız! bizim günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten günahkârlar idik.
  • 98. Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O çok bağışlayan, pek esirgeyendir, dedi.
  • 99. Yusufun yanına girdikleri zaman, ana-babasını kucakladı, “Güven içinde Allah’ın iradesiyle Mısır’a girin!” dedi.
  • 100. Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: “Ey babacığım! İşte bu, daha önce rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.”
  • 101. “Ey Rabbim! Mülkten bana verdin ve bana olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!”
  • 102. İşte bu gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin.
  • 103. Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir.
  • 104. Halbuki sen bunun için onlardan bir ücret istemiyorsun. Kur’an, âlemler için ancak bir öğüttür.
  • 105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar bu delillerden yüzlerini çevirip geçerler.
  • 106. Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.
  • 107. Allah tarafından kuşatıcı bir felâket gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini emîn mi gördüler?
  • 108. De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah’a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah’ı tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.”
  • 109. Senden önce de, şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber göndermedik. (Kâfirler) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler! Sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha iyidir. Hâla aklınızı kullanmıyor musunuz?
  • 110. Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir. Suçlular topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez.
  • 111. Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır. Uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan, iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir.

Advertisement

Leave A Reply