Ziya Gökalp Hayatı, Düşünceleri ve Eserlerinin Kısa Özetleri

0
Advertisement

Ziya Gökalp kimdir? Ziya Gökalp’in hayatı, detaylı biyografisi, kitapları, eserlerinin konuları, kısaca özetleri.

Ziya Gökalp

Ziya Gökalp

Ziya Gökalp; şair ve yazar, düşünür (Diyarbakır 1876-İstanbul 1924).

Doğduğu kentte öğrenime başladı (askeri rüşdiye, mülkiye idadisi), amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı, sınavla girdiği idadide (lise) bir gençlik bunalımı sırasında canına kıyma düşüncesiyle başına sıktığı kurşundan kurtarılarak (1894) kendisine bakan Dr. Abdullah Cevdet’in salık verişiyle İstanbul’a geldi, parasız yatılı öğrenci olarak baytar (veteriner) mektebine girdi, 1895. II. Abdülhamit döneminin baskıcı yönetiminde yasaklanmış kitapları okuduğu, gizli bir dernek oluşturmaya çalıştığı için tutuklandı (1899).

Taşkışla’da tek bir Kuran verilerek yalnız olarak hapsedildi, doğum yerine sürgün edildi, amca kızıyla evlenerek (1900) göreli bir bolluğa ve rahatlığa kavuştu, kendini yetiştiren çalışmaları aksatmadı. Meşrutiyetle birlikte Diyarbakır’da İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin şubesini örgütledi. Selânik Genel Kurultayı’na katıldı (1910), fırkanın merkezi-i umumi üyeliğine seçildi, Genç Kalemler dergisinde Milli Edebiyat Cereyanı’na katıldı (1911).

O güne kadar Ali Canip’ in kullandığı takma adlardan Gökalp’ı seçerek yeni bir imza edindi, şiirler ve makalelerle yazı yaşamına girdi:

Darülfünun’da sosyoloji öğretim üyeliği (1915-1919), Türk Ocağı yararına Türk Yurdu, Yeni Mecmua (1917) gibi yayın organlarında sürekli şiir ve yazılar yayımlama, Taniride siyasal yazılar, Malta sürgünlüğü (1919), dönüşünde Diyarbakır’da Küçük Mecmua’ nın yayını (1921-1922), Yeni Mecmua yazılarım sürdürüş (1 Ocak 1923, sayı 67, yeni yayın dizisi), Ankara’da Telif ve Tercüme Encümeni Başkanlığı’na atanışı (Nisan 1923), Diyarbakır milletvekilliği (1923), tanısı tam yapılamadığı için iyi de bakılmayan hastalığı, vakitsiz ölümü.

Advertisement

Kendini yetiştiren her insan gibi Ziya Gökalp de, zamanın gerektirdiği dönemeçlerden geçerken çok zaman birbirine karşıt düşünce aşamlarına eğlenmiştir. Bir iki yıl sonra yeni bir köşe başına gelecektir (Turan şiiri, 1911). “Vatan ne Türkiyedir Türklere ne Türkistan/Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir: Turan.” Turan şiiriyle katılışı Ziya Gökalp’ı ‘Yeni Lisan’ akımına kazandırdı.

Ziya Gökalp, birçok makalesini -sırası gelince- manzum biçimlerde iletmekten çekinmediği gibi bunda birçok da yarar gördü: “Güzel dil Türkçe bize/Başka dil gece bize/İstanbul konuşması/En saf, en ince bize/Uydurma söz yapmayız/Yapma yol sapmayız. Güzel dilden söz eden Gökalp’ın şiirinin adına Lisan denemesiyse, tam bir alışkanlık kolaylığı, çalışma hızı gereğidir). Cumhuriyetin ideoloğu kimliğini kazanan Gökalp, gittikçe gerçeğe yaklaşır; çeşitli düşünce akımlarının yurt gerçekleriyle bağdaşan ortaklaşa yanlarını mantıkçı tasnifçi zekâsıyla bireşime kavuşturma yolunda çaba harcar.

Ziya Gökalp’ın başlıca çabası, İkinci Meşrutiyet sonrasında ortaya çıkan karşıt düşünceleri (Osmanlıcılık, İslâmcılık, Türkçülük, Asrilik…) belli bir düzenin uyumu içinde birleştirme uğraşıdır. Osmanlı bütünlüğünden (1909) Türkçülüğe geçer (1922) bunu ‘Türk ulusunu yükseltmek’ biçiminde tanımlayıp niteler.Ziya Gökalp Sözleri

Turancılık düşünü, ulusçuluk ülküsünün en düşsel ufku sayar.

1916’daki Lisan şiirinden sonra Turan sözünü bir daha diline almaz, Buna karşılık Cumhuriyet yılında tamamlayacağı Türkçülüğün Esasları kitabında bütün aşırılıklardan kurtulmuş gerçekçi bir ulusçuluğun sağlam programı vardır: Halka Doğru, Garba Doğru, Vatan şiirindeki özlere göre din dilinde gerekli olan Türkçeleşme, ulusal-dinsel bir ahlâk birliği sağlayacak; âdetler-gelenekler… ortaklığı da onu canlı tutacaktır.

Son dörtlükte ekonomi bağımsızlığına tam bir özlem vardır. Şiirin yazıldığı günlerde kapitülasyonlarla yönetildiğimiz, Düyun-ı Umumiye ile uğraştığımız, sermaye yaratamadığımız için yalnızca yönetici kat olarak güçlü göründüğümüz dönemin sonsuz özlemi. Burada ilimle feni de Türk’ün malı sayma dileği. Dârülfünun’da öğretmenlik yapan Gökalp’in yetişecek kuşaklara bağlı umududur. Fikret’in Halûku Akif’in Asım’ı gibi kişileşmiş bir örneği yoksa da bütün yeni kuşaklara bağlanan özlemi vardır.

Ziya Gökalp’in. Benzeri başka birkaç kişi gibi (Namık Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Akif…) Gökalp’in da yaşam-sanat toplamı aynı doğrultuda bir değerler kaynaşmasıdır. Onu konu edinen bütün eserler-anılar-kaynaklar; alçakgönüllü, sessiz, özgeçili, yardımsever, iyi yürekli, paraya önem vermez, iyimser, erdemli, çalışkan, yurtsever, inanmış, içten… örnek kilişiğinin izlenimlerine öncelik tanırlar. Ziya Gökalp’in asıl etkisi; düşünceden, ülküden, felsefeden yoksun edebiyat ve siyasal yaşamımıza bu değerleri getirmesi, önceleri bir umut felsefesi arama niyetiyle girdiği yolda gerçek bir ulusçuluk sistemini bulmasıdır. E. Durkheime’ı kılavuz seçtiğini belirttiği Selâ-nik günlerinden ölümüne kadar örnek bir yaşam içinde toplumsal değerlerin üstünlüğünü savunur. Edebiyatçı kişiliği, düşüncelerini ölçülü uyaklı sözler ve makaleler biçiminde anlatma yolunu doğru sayan bir kalemin ürünleriyle oluşmuştur.

Advertisement

Başlıca eserleri: Şiir derlemeleri: Kızıl Elma (1914-1915, yeni harflerle 1941), Yeni Hayat (1918. yeni harflerle). Altın Işık (1923, yeni harflerle 1942), (Ziya Gökalp Külliyatı 1. Kitabı, hazırlayan Fevziye Abdullah Tansel, TTK yayını, 1952), Mektuplar, Z. G. Külliyatı 2. kitap, hazırlayan Fevziye Abdullah Tansel TTK yayını, 1965. Makale derlemeleri: Türkleşmek, islâmlaşmak, Muasırlaşmak (1918). 1950; Türk Medeniyeti Tarihi (1925) 1974; Türk Töresi (1923) 1976; Doğru Yol (1923) 1947, Türkçülüğün Esasları (1923).Ziya Gökalp Sözleri

Başlıca eserlerinin özetleri
Kızıl Elma,

şairin ilk şiir kitabı, Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan/Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir Turan! dizeleriyle biten şiir aruzla, öteki ürünler hece ölçüsüyle. Birkaç yıl sonra Aruz sizin olsun, hece. bizimdir/Halın söylediği Türkçe bizimdir/ Leyi sizin, şeh sizin, gece bizimdir/Değildir bir mâna üçada muhtaç diyecek (1918) olan Gökalp bu ilk kitabında bir “masallar” dizisi sergiler. Koşmalar bölümünde konular biraz zenginleşir; Ergenekon, Esnaf Destanı, Balkanlar Destanı, Kızıl Destan adlı şiirlerin yer aldığı üçüncü bölümün, kitabın bütün dileklerini özetleyen en önemli şiiri Altun Destan’dır: Bir ırkan zaman ve mekân içinde parçalanışından doğan hüzün ile onu yeniden bir araya toplamak, geçmişine uygun bir gelecek yaratmak özlemi, şiiri baştan başa doldurur. Bu ilk kitap, ulusçuluğun gerçekçi programını henüz bulamamış olan Gökalp’in kökene dönüş, Asya değerlerini buluş, ırksal geçmişe sahip oluş özlemlerinin duygusal anlatımıdır. Yeni-Hayat ile (1918). Altın Işık ile (1923) duygusal; düşünsel planda tamamlanıp doğru temellere dayanacaktır.

Türkçülüğün Esasları,

ölümünden hemen önce kitaplaşan en sön ve en önemli eseri; Türkiye Cumhuriyeti’ne temel olacak felsefe ve eylem değerlerinin programı. Birinci bölüm, “Türkçülüğün Mahiyeti” başlığını taşır. Batıda başlayan türkoloji çalışmaları ve turquerie modasından yola çıkan yazar, önce Türkçülüğün (Türk ulusçuluğu) tarihini özetler, bu yolda emeği geçenleri anar; “Türkçülük Nedir” başlıklı yazıda çeşitli ulus tanımlarını değerlendirir; ayrılıklarım belirtir, kendince doğru nitelemeye ulaşır; Türkçülükle hayal sahasında adı olan Turancılığı karşılaştırır, milli kültürle medeniyeti: karşılıklı olarak değerlendirir, halka doğru ilkesine ulaşır, Garba doğru amacının gerekliliğim ortaya koyar, 10. bölümden hars ve tehzib konusunda değinir. Kitabın 2. ana bölümü “Türkçülüğün Programı” adını taşır. Dilde, estetikte, ahlakta, hukukta, dinde, iktisatta, siyasette, felsefede ulusçuluk ülküsünün programını sergiler: “Ey bugünün. Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması yüzyıllardan beri seni bekliyor” tümcesiyle sonuçlanır.


Yorum yapılmamış

Reply To tuğçe Cancel Reply