İçinde ve anlamında acı, acı çekmek geçen atasözleri, deyimler ve açıklamaları. Acı hakkında atasözleri, deyimler ve anlamları.
Acı İle İlgili Atasözleri – Deyimler ve Anlamları
ATASÖZLERİ
- ***acı acıyı keser, su sancıyı
bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır. - ***acı patlıcanı kırağı çalmaz
herhangi bir duruma alışkın olan kimseyi benzer kötü durumlar etkilemez. - ***acıkan ne yemez, acıyan ne demez
geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler. - ***acıklı başta akıl olmaz
büyük sıkıntılar içinde bulunanlar mantık dışı işler yapabilirler. - ***acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur
koruduğunuz kimsenin sürekli acınmasına izin verirseniz arsız olur, emeğinin karşılığını tam olarak vermediğiniz kişi de hırsız olur. - ***acıyan uyumuş, acıkan uyumamış
insan sıkıntıya katlanır da açlığa katlanamaz. - ***beş parmağın hangisini kessen acımaz?
insan evlatlarını birbirinden ayırt etmez, hangisine zarar gelse aynı üzüntüyü duyar. - ***doğru söz acıdır
eksikleri, yanlışları, yolsuzlukları bütün çıplaklığıyla ortaya koyan ve eleştiren söz, bu işi yapanlara acı gelir. - ***dost sözü acıdır
yakınlarımız, eksikliklerimizi çekinmeden söylerler. - ***hak söz ağıdan acıdır
eksikleri, yanlışları, yolsuzlukları bütün çıplaklığıyla ortaya koyan ve eleştiren söz, bu işi yapanlara acı gelir. - ***harmanda dirgen yiyen sıpa, yılına kadar acısını unutmaz
uygunsuz davranışlarından dolayı cezalandırılanlar uzun süre aynı davranışı göstermezler. - ***sabır acıdır, meyvesi tatlıdır
sabır zor bir iştir ancak güzel sonuçları vardır. - ***soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir
bir iş yapılırken ne kadar güçlük çekildiğini, o işi başarmış olan bilir; başarılmış olan bu işten yararlanan bilmez. - ***şeriatın kestiği parmak acımaz
kanunların uygun gördüğü cezaya katlanmak gerekir.
DEYİMLER
- ***acı (acılar) görmek
kötü günler yaşamak. - ***acısı içine (yüreğine) çökmek (işlemek)
1) bir şeyin acısını derinden duymak; 2) kötü bir şey olacağını düşünerek önceden üzülmek. - ***acısı ortaya çıkmak
olumsuz sonucu yavaş yavaş ortaya çıkmak: Dur bakalım daha hele, o içtiklerinin acısı bir bir çıkacak ortaya. -M. İzgü. - ***acısını almak
1) acılığını gidermek; 2) sızıyı dindirmek. - ***acısını bağrına (içine) basmak (gömmek)
bir üzüntüye, sıkıntıya yakınmadan katlanmak. - ***acısını çekmek
yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntü içinde bulunmak. - ***acısını çıkarmak
1) acılığını yok etmek: Soğanın acısını çıkarmak. 2) mec. uğradığı maddi veya manevi zararı karşılayacak bir iş yapmak: Bunca gecikmişliğe rağmen o günlerin acısını çıkarabilmesine imkân tanımalıydı. -E. Şafak. 3) mec. öç almak: Ustanın kendisini küçük burjuva münevveri diye aşağılık görmesinin acısını çıkarıyor. -N. Hikmet. - ***acısını görmek
bir yakınının ölümünü görmek. - ***(bir şeyin) acısı çıkmak
bir şeyin olumsuz, kötü sonucu bir süre sonra ortaya çıkmak: Dünkü yorgunluğun acısı bugün çıktı. - ***(birinin) acısına dayanamamak
bir kimse bir yakınının ölümünden büyük üzüntü duymak. - ***(birinin) acısını almak
sıkıntısını, üzüntüsünü azaltmak. - ***(birinin) canını acıtmak
birine acı vermek: Korku, canını acıtacak, elle tutulur gözle görülür bir madde oldu. -N. Hikmet. - ***canı acımak
1) çarpma, vurma vb. sonucu acı duymak: Şaşkınlığından bir kestane yığınına çarptı, canı acıyordu. -S. F. Abasıyanık. 2) üzülmek, rahatsız olmak. - ***canına acımamak
kendini düşünmeden, kendine bakmadan yaşamak.