Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası Nasıldı? Musul ve Boğazlar Sorunu

0
Advertisement

Atatürk döneminde Türk dış politikası ile ilgili genel bilgiler. Atatürk döneminde Musul Sorunu ve Boğazlar Sorunu gibi dış politika konuları hakkında bilgiler.

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası Nasıldı?

Türk Dış Politikasının Esasları

• Barışçıdır.
• Bağımsızdır.
• Gerçekçidir.
• Hukuka bağlıdır.
• Milli güce dayanmaktadır.

Dış politikalarımız;
  1. Barışçıdır: Atatürk bir milletin mecbur kalmadıkça savaşmasının kabul edilebilecek bir durum olmadığını söyler.
  2. Bağımsızdır: Bir devletin dış politikasının bağımlı olması, o devletin sömürge olduğunu gösterir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş Savaşı’nı bağımsız olmak için başlatmış ve başarmıştır.
  3. Gerçekçidir: Olmayacak ütopik hayaller peşinde koşamaz. Siyasi ve ekonomik gelişmeleri göz önünde bulundurur.
  4. Hukuka bağlıdır: Devletler arası sorunların hukuksal yoldan diplomatik olarak çözülmesini benimser.
  5. Millî güce dayalıdır: Kendi halkını ve menfaatini dikkate alır; fakat tamamen menfaatperest davranmaz. Bilim ve teknolojiyi rehber kabul eder.

Lozandan Sonra Dış Politika

Lozan’da çözümlenmiş olup sonradan gündeme gelen meselelerden biri yabancı okullar meselesi, diğeri nüfus mübadelesidir.

Atatürk ve Bilim

Yabancı Okullar Meselesi

Lozan Antlaşması’na göre yabancı okullar MEB’e bağlanmıştı. Fakat Fransa bu okullar üzerinde hakkını devam ettirmek istemiştir. 1925-1926 öğretim yılında bu durum problem teşkil etmiş; fakat Türkiye bunun bir iç sorun olduğunu vurgulamış ve meseleyi içinde halletmiştir.

Advertisement

Nüfus Mübadelesi

Lozan barış görüşmeleri sırasında karara bağlanmasına rağmen Yunanistan mübadele meselesinde, 30 Ekim 1918’den önce İstanbul’a yerleşenlerin kalmaları konusunda diretince anlaşmazlık ortaya çıktı. Olaylar Milletler Cemiyetine gitmiş ve alınan kararda yerleşme tarihine bakılmaksızın İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türkleri yerleşik sayılmıştır.

Yunanistan Başbakanı Venizelos’un, 1930 yılında Türkiye’yi ziyareti ile çözümlenen bu sorun, iki devlet arasındaki gerginliği ortadan kaldırmış,Türk – Yunan ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Yunanistan’la başlayan bu yakınlaşma durumu Türkiye’nin bölgedeki önemini artırmış ve Türkiye Milletler Cemiyetine davet edilmiştir. Ayrıca ülkemiz Balkan devletleri ile Balkan Antantı’nın kuruluşunda da yer almıştır. Yunanistan’la Türkiye arasındaki bu dostluk ilişkileri, 1954 yılında Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasıyla bozulmuş, Türkiye’nin 1974 Kıbrıs Harekatı’nı gerçekleştirmesiyle savaş durumuna dönüşmüştür.

Lozan’da halledilmeyen konular:

Musul Sorunu

Lozan Antlaşması’nda karara bağlanamayan bir madde de İngiltere ile diğer sınırımızdır. ingiltere Musul’u petrol yatakları nedeniyle elinde tutmak isterken, Türk heyeti bölgedeki halkın çoğunluğunun Türk olduğunu ve Türkiye’ye bağlanması gerektiğini öne sürmekteydi. Görüşmeler devam ederken Şeyh Sait İsyanı patlak vermiş, Milletler Cemiyeti bu olumsuz durum nedeniyle Musul’un Irak’a katılması kararını açıklamıştır. 5 Haziran 1926’da Ankara Antlaşması yapılmıştır. Buna göre,

• Musul ve Kerkük Irak’a bırakıldı.
• Irak Hükümeti Musul’a karşılık petrol üzerine konulan verginin % 10’unu 25 yıl süreyle Türkiye’ye vermeyi kabul etti.
• Hakkari sınırında Türkiye lehine düzeltme yapıldı.

Boğazlar Sorunu ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi

Boğazların, Akdeniz ve Karadeniz’i birleştiren doğal su yolu olarak tarihî ve siyasi önemi çok büyüktür. Lozan Antlaşması ile Boğazlar üzerinde tam bir egemenlik sağlanamamıştı.

Boğazlar, başkanlığını Türk temsilcinin yaptığı uluslararası bir komisyon tarafından denetlemekteydi. Türkiye’nin Boğazlar üzerinde tam hâkimiyeti ve kontrol hakkı yoktu. Ayrıca Boğazların her iki yakasında 15 km’lik askerlerden arındırılmış bir bölge oluşturulmuştu. Türkiye bu şartı dünyadaki silahsızlanma çabalarını desteklemek amacıyla kabul etmişti; ancak 1933’ten sonra devletler silahlanmaya ve istila politikaları gütmeye başlamışlardı.

Advertisement

Milletler Cemiyeti, ne silahlanma yarışına engel olabilmiş ne de İtalya’nın Habeşistan’ı(1935); Japonya’nın Mançurya’yı; Almanya’nın Ren bölgesini işgaline engel olabilmişti. Lozan Antlaşması’na göre, Boğazlar bölgesinin herhangi bir saldırıya karşı güvenliği, Lozan’da Boğazlarla ilgili sözleşmeye imza atan devletler ve Milletler Cemiyetinin garantisine bırakılmıştı.

Türkiye, değişen dünyanın dengesi üzerine Boğazlar konusunu yeniden gündeme getirmiş, Türkiye’yi kendi yanına çekmek isteyen İngiltere destek olmuştur. İsviçre’de Montrö’de toplanan konferansta Boğazlar Sözleşmesi imzalandı (20 Temmuz 1936). Sözleşmeye imza koyan devletler; Türkiye, Fransa, İngiltere, Spvyet Rusya, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya’dır, italya sözleşmeyi 1938’de kabul etmiştir.

Önemli Maddeleri:
  1. Boğazlar Komisyonu kaldırılarak vazifesi tamamen Türk Devleti’ne bırakıldı.
  2. Boğazlarda askersiz bölüm kaldırılarak Türklerin buralarda diledikleri kadar kuvvet bulundurmaları ve tahkimat yapmaları kabul edildi.
  3. Boğazlardan ticaret gemilerinin geçişi serbest olacak.
  4. Bir savaş hâlinde Türkiye tarafsız veya savaşa girmemişse savaşan tarafın savaş gemileri Boğazlardan geçmeyecek.
  5. Türkiye savaşa girer ve kendisini bir savaş tehlikesinde görürse, diğer devletlerin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi tamamen Türkiye’nin takdirine bırakılacak.
  6. Boğazlardan geçecek savaş gemileri önceden Türk Hükümetinden izin alacaktır.
  7. Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin bu denizde bulundurabilecekleri savaş gemilerinin cinsi, büyüklüğü ve tonajı sınırlandırılacak.

Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi

Milletler Cemiyeti, 1918 yılında ABD Başkanı Wİlson’un ilkeleri doğrultusunda kurulmuştu. Türkiye’nin silahsızlanmayı desteklemesi bu cemiyete girişinde etkili olmuştur. Türkiye, Milletler Cemiyetinin davetiyle 18 Temmuz 1932’de üye oldu.

Balkan Antantı

Özellikle Nazi Almanya’sıyla faşist İtalya’nın yayılmacı politika izlemesi, Balkan devletlerinin aynı çatı altında birleşmesine sebep oldu. Balkan Antantı’na Türkiye, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya katılmıştır (Makedonya üzerindeki amaçlarından vazgeçmek istemeyen ve yayılmacı bir politika izleyen Bulgaristan davet edildiği hâlde katılmamış ve paktın karşısında yer almıştır).

Anlaşmayı imzalayan devletler karşılıklı olarak sınırları garanti ediyor, birbirine danışmadan herhangi bir Balkan devletiyle siyasi anlaşma yapmamayı taahhüt ediyordu.

Böylece Türkiye Batı sınırını garanti altına almış oluyordu. 1936 yılından sonra pakt zayıflamaya başladı. Yugoslavya, İtalya ve Bulgaristan ile anlaşmayı tercih etti. Yunanistan da tutumunu değiştirdi. II. Dünya Savaşı ve 1939’daki gelişmeler bu paktın parçalanmasına yol açtı.

Sadabat Paktı

Türkiye doğu sınırını da güvence altına almak için girişimlerde bulundu. Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Tahran’da 8 Temmuz 1937’de imzalanan Sadabad Paktı, İtalya’nın Doğu ülkelerini hedef alan istila politikasından ve bu politikanın meydana getirdiği endişeden doğmuştur. Pakt italya’nın emperyalist emellerine set çekmek için kurulmuştur.

Pakta üye devletler şu şartları kabul etmişlerdir:
  1. Üye devletler diğer bir üyenin iç işlerine karışmayacak.
  2. Sınırların dokunulmazlığı ve güvenliğine sadık kalınacak.
  3. Ortak çıkarları ilgilendiren uluslararası konularda fikir alışverişinde bulunulacak.
  4. Taraflar birbirlerine karşı saldırı hareketinde bulunmayacak.
  5. Devletler sınırların güvenliğini sağlamayı ve birbirlerine saldırmamayı taahhüt etmişlerdi.


Leave A Reply