Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı, Savaşları ve Ölümü

0
Advertisement

Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı ile ilgili temel bilgiler. Atatürk’ün doğumundan, eğitim yaşamına, askerliğine, başarılarına ve ölümüne kadar hayatı hakkında bilgi

Atatürk Hayatı

ATATÜRK’ÜN OKUL YILLARI

Mustafa Kemal (Atatürk) 1881’de Selânik’te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Küçük Mustafa ilk öğrenimine Selanik’teki Şemsi Efendi Okulu’nda başladı. Ancak, babası ölünce, okuldan ayrılarak, dayısının yanına yerleşmek zorunda kaldı. Daha sonra, Selânik’e dönerek, ortaokula yazıldı. En büyük amacı askeri okula girmekti. Asker olmak için dayanılmaz bir istek duyuyordu. Annesi ise, oğlunun asker olmasını istemiyordu. Mustafa, buna rağmen, gizlice okulun sınavına girdi ve kazandı.

Mustafa askeri okulda kendisini öğretmenlerine sevdirmekte gecikmedi. Özellikle matematik öğretmeni Mustafa Bey onu çok seviyordu. Bir gün, küçük Mustafa’ya: «Oğlum, senin de adın Mustafa, benim de… Bu böyle olmayacak. Arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra, senin adın Mustafa Kemal olsun.» dedi. «Kemal» kelimesi «olgunluk, mükemmellik, kusursuzluk» demektir. Öğretmen bu zeki, çalışkan, iyi huylu çocuğa bu adı uygun bulmuştu.

Mustafa kemal Atatürk

Mustafa Kemal Selânik Askerî Rüştiyesi’ni (ortaokulunu) bitirdikten sonra, 1895’te Askerî îdadi’ye (liseye) yazıldı. Bu okulu da iyi dereceyle bitirerek, 1899’da İstanbul’a geldi; Harbiye Mektebi’nin piyade sınıfına girdi. Bu okuldaki üç yıllık öğrenimini başarıyla tamamladıktan sonra, 1902’de Harp Akademisi sınıfına geçti. 11 ocak 1905’te, kurmaylık hakkını kazanarak, yüzbaşı rütbesiyle okulu bitirdi.

YURTSEVER GENÇLER

Atatürk, öğrencilik yıllarında yurdun durumuyla yakından ilgilenmekten geri kalmadı. Yurdun yönetimindeki bozuklukları görüyor, düşüncelerini arkadaşlarına da aşılamaya çalışıyordu, öğrencilerin okuması için elyazısıyla bir gazete çıkardı.

Advertisement

Okulu bitirdikten sonra, Atatürk’le arkadaşları bir apartman dairesi kiraladılar. Burada toplanıyor, yurt sorunları üzerinde görüşüyorlardı. Çok geçmeden, bunu hafiyeler çağın zalim padişahı Abdülhamit’e ulaştırdılar. Atatürk Yıldız Sarayı’nda sorguya çekildi, İstanbul’dan uzaklaştırılmasına karar verdiler. Merkezi Şam’da bulunan Beşinci Ordu’ya atadılar. Bulunduğu bölgenin sınırları dışına çıkmaması için de ayrıca emir verildi.

Atatürk, Şam’daki Süvari Birliği’nde görevli olarak bulunurken yurdun içine düştüğü korkunç durumu daha yakından gördü. Bir avuç ülkücü arkadaşıyla birlikte, Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti adında gizli bir dernek kurdu. Sonra, Mısır-Yunanistan yoluyla, gizlice Makedonya’ya geçti. O yıllarda Türk aydınlarının büyük çoğunluğu Selânik’ te toplanmış bulunuyordu. Atatürk de, derneğin bir kolunu orada kurdu.

20 haziran 1907’de Mustafa Kemal kolağası (kıdemli yüzbaşı) oldu. Daha sonra kendisine Selânik-Üsküp Demiryolu Müfettişliği de verildi.

HAREKET ORDUSU

23 temmuz 1908’de Meşrutiyet ilân edildi. Vatan ve Hürriyet Cemiyeti, merkezi Selânik’te bulunan İttihat ve Terakki Cemiyetine katılmıştı. Atatürk bu derneğin üyeleri arasında önde geliyordu.

O sıralarda İstanbul’da I gericiler 31 Mart Olayı’nı çıkardılar. Bu ayaklanmayı bastırabilmek için, Rumeli’de büyük bir ordu toplandı. Bu ordunun kurulmasında Atatürk’ün önemli bir payı olmuştur. Bir süre sonra da, Hareket Ordusu’nun kurmay başkam olarak, İstanbul’a geldi.

Ayaklanma bastırıldıktan sonra, Atatürk gene Selânik’e döndü. Bir .süre sonra, Atatürk’ün Selânik’teki çalışmalarında büyük başarılar göstermesini çekemeyenler onu İstanbul’a aldırdılar. Atatürk 13 eylül 1911’de, İstanbul’daki Genelkurmay Başkanlığı’nda göreve başladı.

Advertisement

Trablusgarp Savaşı

TRABLUSGARP VE BALKAN SAVAŞLARI’NDA

27 eylül 1911’de, İtalyanlar’ın Trablusgarp’a saldırması üzerine, Atatürk, Mısır yoluyla, Tobruk’a giderek, oradaki Türk kuvvetlerinin komutasını eline aldı. 27 kasım 1911’de binbaşı oldu. Berka’daki, Derne’deki savaşlarda, Türk kuvvetlerinin başında, üstün düşman kuvvetlerine karşı koydu.

Balkan Savaşı başlayınca, Atatürk İstanbul’a döndü. Gelibolu Yarımadası’nı korumak üzere Bolayır’da toplanmış bulunan kuvvetlerimizin kurmay başkanı oldu. 27 ekim 1913’te Sofya askerî ataşeliğine atandı. 1 mart 1914’te rütbesi yarbaylığa yükseltilerek, Bükreş, Belgrad, Çetine askerî ateşelikleri de, ek görev olarak, kendisine verildi.

ATATÜRK BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA

1914 temmuzunda I. Dünya Savaşı başladı. Atatürk orduda etkin bir görev almak istedi. Tekirdağ’da yeni kurulmuş bulunan 19. Tümen Komutanlığı’na yarbay olarak atandı. Komuta ettiği birliklerle Çanakkale Savaşı’na katıldı. Komutasındaki tümen Arıburnu’nda, Anafartalar’da çok üstün düşman kuvvetlerine karşı savaşarak büyük başarılar kazandı. Bu başarılar üzerine, Atatürk’ün rütbesi albaylığa yükseltildi.

Atatürk, 1915 yılının sonlarına doğru, Edirne’deki 16. Kolordu komutanlığına atandı. 1916 şubatında Diyarbakır’a gitti. 1 nisan 1916’da da rütbesi generalliğe yükseltildi. 1917’de, Alman generallerinden Falkenhein’m komuta ettiği Yıldırım Orduları grup komutanlığına bağlı olan 7. Ordu’nun başına getirildi. Ancak, çok geçmeden grup komutanının tutumunu beğenmeyerek, ordu komutanlığından ayrıldı; istanbul’a döndü. Kısa bir süre sonra da, o zamanki Osmanlı Veliahdı Vahidettin’in Almanya yolculuğuna katıldı.

Atatürk, Almanya dönüşünde, hastalanmıştı. Tedavi için Avusturya’ya gitti. Bu arada, V. Mehmet ölmüş, yerine VI. Mehmet (Vahidettin) tahta çıkmıştı. O sırada, Atatürk’e gene 7. Ordu’nun başına geçmesi teklif edildi. Atatürk, teklifi kabul ederek, 18 Eylül 1917’de, Filistin’de Nablus’un güneyindeki 7. Ordu’nun başına geçti.

30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanınca, Türk ordusunda görevli bulunan Alman mareşali Liman von Sanders Yıldırım Orduları komutanlığından ayrıldı. Ondan boşalan yere Atatürk atandı. Mondros Antlaşması gereğince, Türk kuvvetlerinin kayıtsız-şartsız teslim olması gerekiyordu. Atatürk buna karşı çıktı. 13 Kasım 1918’de istanbul’a döndü. Hükümet ileri gelenlerini, padişahı uyarmaya çalıştı; yurdun kurtulması için neler yapılması gerektiğini anlattı. Ne yazık ki, bütün girişimleri boşa çıktı.

Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında bütün milletle beraber bin bir yoksunluğa katlanarak orduya savaş gücü vermiştir. 1921’de çekilen resim Atatürk’ü karlar üstünde dinlenirken gösteriyor.

ULUSAL SAVAŞ

Yurdumuz yer yer işgal edilmiş, millet çok çetin günler yaşamaya başlamıştı. Yalnız Atatürk yurdun, milletin kurtulabileceğine inanıyordu. Şişli’de bir eve yerleşmişti (bugünkü Atatürk Müzesi). Burada, güvendiği arkadaşlarını topluyor, onlara görüşlerini anlatarak, kurtuluş yollarını gösteriyordu. Bir gün, Kurmay Albay İsmet Bey’ı (îsmet İnönü’yü) de çağırdı; yurdun kurtuluşu üzerindeki görüşlerini anlattı. Birlikte çalışmaya karar verdiler.

15 mayıs 1919 günü, Yunanlılar’ın İzmir’i işgal ettiği haberi geldi. Ertesi gün, Atatürk, küçük, eski «Bandırma» vapuruyla, Samsun’a doğru yola çıktı. 19 mayıs 1919 pazartesi günü, Samsun’ da, Anadolu toprağına ayak bastı. Yeni Türk devletini kurmak amacıyla, bir bildiri yayınlayarak, bütün komutanları, valileri işbirliğine çağırdı. Bir yandan da, halkla yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor, güçlü kişiliği sayesinde çevresine büyük kitleleri topluyordu.

Bu arada, düşman da milletin Atatürk’ün çevresinde toplanmaya başladığını sezinlemişti. Atatürk’ü istanbul’a aldırtması için, Osmanlı Hükümeti’ne baskı yapmaya başladı. Atatürk, Harbiye Nazırı’nın (Millî Savunma Bakanı’ nın) çağrısını geri çevirerek, üzerine almış olduğu işi sonuna kadar yapmaya çalışacağım bildirdi.

ERZURUM, SİVAS KONGRELERİ

Atatürk artık vakit geçirmeden Millî Mücadele’ye (Ulusal Savaş’a) girişmek istiyordu. Bu amaçla bir kongre (kurultay) toplamaya karar verdi. 27 haziran 1919’da Sivas’a vardı. Oradan da Erzurum’a geçti. Askerlikten ayrılarak, kendisini yalnız yurt hizmetine adadı.

Advertisement

Erzurum Kongresi toplantılarına 23 temmuz 1919’da başladı, 7 ağustos 1919’a kadar sürdü. Kongrede düşman işgaline karşıkonulmasına karar verildi. Bir ay geçmeden, 4 eylül 1919’da da Sivas Kongresi toplandı. Bu kongrede de Erzurum Kongresi’nde görüşülen konular üzerinde duruldu. Atatürk Heyet-i Temsiliye (Temsilciler Kurulu) başkanlığına seçildi.

BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TOPLANIYOR

Atatürk, Temsilciler Kurulu’nun başında, 18 aralık 1919’da Sivas’tan Ankara’ya doğru yola çıktı. Kayseri’ye, Kırşehir’e uğrayarak halkla görüştükten sonra, 27 aralık 1919’da Ankara’ya vardı. Ankara’yı Kurtuluş Savaşı’nın merkezi haline getirdi. Çok ağır koşullar altında, sınırlarımızı kuşatan düşmanlarla, istanbul Hükümeti’yle, Anadolu’da baş kaldıran asilerle çarpıştı. Düşman, 16 mart 1920’de istanbul’u işgal etmiş, 150 Türk aydınını tutuklamıştı. Buna karşılık, Atatürk de bütün Türk aydınlarını, yurtseverleri, subayları Anadolu’ya çağırdı, 23 nisan 1920′ de Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin bu antlaşma hükümlerine uymayacağını bildirdi. Türk milleti artık egemenliği kendi eline alma yoluna girmişti.

ATATÜRK BAŞKOMUTAN

Yurdu düşmanlardan kurtarmak için savaş başladı. Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin ordusu günden güne güçleniyor, düşmanları yer yer yeniyordu. Eskişehir yakınlarında olan İnönü Savaşları’nda düşman ağır yenilgiye uğratıldı. Bu, yeni Türk devletinin ilk başarısıydı. T.B.M.M. bundan sonra Atatürk’ü olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa seçti. Bu sırada, Yunanlılar Eskişehir’den Ankara’ya doğru yürümeye başlamışlardı. Sakarya kıyılarında iki ordu karşılaştılar. Atatürk komutasındaki Türk ordusu Yunarılılar’a karşı parlak bir zafer kazandı. Bu büyük başarı üzerine, T.B.M.M. Mustafa Kemal’e «Mareşal» rütbesiyle «Gazi» unvanını verdi.

Başkomutan Atatürk, 26 ağustos 1922’de, Türk ordusuna düşman üzerine yürüme emrini verdi. Savaş, 30 ağustos 1922’de, Türk ordusunun büyük zaferiyle sona erdi. Bu savaş tarihimize Başkomutanlık Meydan Savaşı adıyla geçmiştir.

Büyük komutan düşmanı bütün topraklarımızdan sürmek için, 1 eylül 1922’de: «Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!» buyruğunu verdi. Bozulmuş düşman kuvvetleri ordularımızın önünden kaçıyor, Anadolu adım adım düşmandan temizleniyordu. 9 eylül 1922’de îzmir alındı, düşman denize döküldü; kurtulanlar da gemilere binip uzaklaştılar.

Atatürk

ATATÜRK CUMHURBAŞKANI

Atatürk, yurdumuzu düşmanlardan kurtarmış, Türk milletine yeniden hayat kazandırmıştı. Türk artık bağımsız yaşayacak, yalnız düşmanlara değil, onlarla işbirliği etmiş olan padişaha da köle olmayacaktı. Atatürk, buna karar vererek, 29 ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilân etti. Büyük Millet Meclisi, o günkü toplantısında, Gazi Mustafa Kemal’i kurmuş olduğu devletin başına geçirdi. Böylece, Atatürk yeni Türk devletinin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.

Atatürk, Cumhurbaşkanı seçildiği 1923 yılından ölümüne kadar, Türkiye’ nin kalkınması için uğraştı. Kalkınmamızın ancak Batı uygarlığını benimsemekle gerçekleşebileceğine inanıyordu. Bu amaçla, sayısız devrimler yaptı, öte yandan, yurdun ekonomik kalkınmasına da büyük önem verdi. Tarım alanında en yeni araçların kullanılması üzerinde durdu. Çünkü yurt kalkınmasının, her şeyden önce, köylümüzün hayat koşullarının yükselmesiyle gerçekleşebileceğine inanıyordu. «Milletin efendisi köylüdür!» sözü de O’nun bu inancını belirtir.

«ATATÜRK» SOYADINI ALIYOR

21 Haziran 1934’te, Soyadı Kanunu çıkınca, bütün Türkler kendilerine birer soyadı almaya başlamışlardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi de, 24 kasım 1934’te, O’na, Türk milletini yeniden yaratmış olmasını belirtmek üzere ATATÜRK soyadını verdi.

ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ

Atatürk 22 ocak 1938’de Yalova’ya gitmişti. 1 şubat 1938’de Gemlik’e geçti. Ertesi gün de, Bursa’ya giderek, yeni kurulan Merinos Fabrikası’nın açılış töreninde bulundu. Bursalılar, bardaktan boşanırcasına yağan yağmura rağmen, O’nu karşılamaya gelmişlerdi.

Atatürk açık bir otomobille şehre girdi. Bu yüzden de kendisini üşüttü. Ankara’ya dönüp Çankaya’daki köşkünde bir süre dinlenmesi gerekiyordu. O sıralarda, Hatay bölgesinin anayurda bağlanmasıyla ilgili görüşmeler yapılıyordu. Atatürk, bu görüşmelere kesin bir yön vermek amacıyla, güney illerimizde geziye çıktı. İşte bu gezi, bir süreden beri sürüp gitmekte olan hastalığının hızla ilerlemesine yol açtı.

Advertisement

Uzman hekimler hemen istanbul’a dönüp Dolmabahçe Sarayı’nda dinlenmeye çekilmesini salık veriyorlardı. Gerek Türk, gerek yabancı hekimler toplanarak, bir konsültasyon yaptılar; Atatürk’ün karaciğerinden hasta olduğu sonucuna vardılar. Büyük Ata, amansız «siroz» hastalığına yakalanmıştı.

Atatürk, uzun süre «Savarona» yatında kalıp dinlendi. Devlet işlerini oradan yönetti; bakanlarla orada görüştü. Ancak, hekimlerin canla başla çalışmalarına rağmen, hastalık günden güne ilerliyordu. Atatürk, 16 ekim 1938’de, ilk tehlikeli krizi geçirdi. 18 ekimde bildiriler yayınlanarak, sağlık durumu üzerinde millete bilgi verilmeye başlandı. 22 ekimde, hastalık düzelmeye yüz tutar gibi olduysa da, 9 kasım gecesi Büyük Ata’nın durumu birden ağırlaştı. 10 kasım 1938 perşembe sabahı, saat 09.05’te hayata gözlerini yumdu.

Bütün millet ağlıyordu. Büyük Ata’ nın şanlı Türk bayrağına sarılı tabutu Dolmabahçe Sarayı’nda halkın ziyaretine sunuldu. Üç gün, üç gece, gözleri yaşlı halk seli bu büyük insanın tabutu önünden saygıyla geçti.

Atatürk'ün Cenazesi

Atatürk’ün Cenazesi

19 kasım 1938 cumartesi günü, Atatürk’ün na’şı muazzam bir törenle İstanbul’dan Ankara’ya götürüldü. 21 kasım 1938’de, Etnografya Müzesi’nde hazırlanan geçici bir mermer lâhde konuldu. ölümünün 15. yıl dönümünde, 10 kasım 1953’te, Atatürk, Etnografya Müzesi’nden alınarak, millî bir törenle Ankara’da, Rasattepe’deki Anıtkabir’e konuldu. Ankara’ya giden her Türk orayı ziyaret eder, Büyük Ata’sının önünde saygıyla eğilir.


Leave A Reply