Z Harfiyle Başlayan Deyimlerin anlamları, açıklamaları, Deyimler sözlüğü Z Harfi. Deyimlerin anlamı. Z Harfi İle Başlayan Deyimler ve Anlamları
Z Harfi İle Başlayan Deyimler ve Anlamları
ANLAMINA GÖRE:
Zaman İle İlgili Deyimler ve Anlamları
Zenginlik İle İlgili Atasözleri Deyimler ve Anlamları
Zil İle İlgili Deyimler ve Anlamları
HARF SIRASINA GÖRE
Zahmet çekmek : Sıkıntıya, zorluğa katlanmak, Zahmete girmek: Biri için yorgunluğa, sıkıntıya girmek
Zahmele sokmak (birini) : Ona kendisi, işi için yorgunluk vermek, masraf ettirmek,
Zahmet çekmek: Sıkıntı, güçlük, yorgunluk ve eziyetlere katlanmak.”Senin adam olman için az zahmet çekmedim ben.”
Zahmete sokmak: Birine sıkıntı, güçlük ve yorgunluk vermek; masraf ettirmek.”Adamcağızı durup dururken zahmete sokmuşsunuz.”
Zam gelmek (bir şeye) : -1. Bir malın satış fiyatı artmak. -2. Bir mad denin satış fiyatı artmak
Zam görmek: -1. Ücreti, maaşı artmak. -2. Bir maddenin satış fiyatı artmak
Zaman kazanmak: Birini oyalayarak ihtiyacı olduğu zamanı mümkün olduğunca uzatmaya çalışmak.
Zaman kollamak: 1. Uygun bir fırsat beklemek. 2. Bir işin sırasını beklemek.”Zamanını kolla öyle gir işe, zamansız girip de rezil olma.”
Zaman öldürmek: Kimi şeylerle uğraşarak belli bir zamanın geçmesini sağlamak, boş şeylerle vakit geçirmek.”Burda beklemekle zaman öldürüyoruz beyler.”
Zaman vermek: Bir iş için belli bir süre ayırmak.”Bana biraz zaman verirseniz gidip onu çağırabilirim.”
Zaman zaman : Belli olmayan zamanlarda, ara sıra, kimi zaman.
Zaman zaman: Belli olmayan zamanlarda, ara sıra.”Zaman zaman o da aramıza katılırdı.”
Zamana bırakmak (bir şeyi): Bir şeyin daha iyi olabilmesi için uy-
Zamana uymak: Genel olarak yaşayışını içinde bulunulan zamanın gereklerine uydurmak;
Zamane çocuğu: Eski nesile göre hayli yadırganacak davranışlarda bulunup sözler sarf eden kimse.”Zamane çocuğu ne olacak.”
Zamane çocuğu: Yaşanılan zamanın gereklerine uygun davranan genç, çocuk
Zapturapta (zapturapt altına) almak fbir şeyi): Düzenli olmasını “sağlamak.
Zar tutmak: Tavla oyununda istediği sayıyı getirmek için, atmadan önce, zarlara parmaklar arasında belli bir biçim verip öyle atmak.
Zar zor, (zor zar): -1. Güçlükle, zorla, kıt kanaat. -2. İstemeyerek
Zar zor: 1. Güçlükle, zorla. 2. “Ucu ucuna, kıt kanaat, istenilen ölçüye ancak yaklaşabildi.” anlamında kullanılır.”Zar zor getirdik adamı.”
Zarar görmek: Kötü bir durumla karşılaşmak
Zarara sokmak (birini): Onun zarar görmesine yol açmak
Zararı dokunmak (birine): Kötü duruma gelmesinde etkisi olmak.
Zararı yok : “Önemli değil” anlamında rahatlama (rahatlatma) sözü.
Zararlı çıkmak: Bir işin sonunda zarara uğradığı anlaşılmak
Zart zurt etmek : Kaba kuvvet gösterisinde bulunmak (Kar. Yüksek ten atmak, ileri geri konuşmak.)
Zart zurt etmek: Bağırıp çağırarak, yükseklerden atıp tutarak çıkışmak; kendini büyük göstererek kaba kuvvet gösterisinde bulunmak.
Zayıf düşmek : -1. Zayıflamak, cılızlaşmak -2. Gücünü yitirmek, güçsüzleşmek
Zayiat vermek : Kayba uğramak, zarar ziyan görmek
Zehaba kapılmak (zehabına kapılmak) : Sanmak, zannetmek, gibi düşünmek.
Zehir etmek: Bir şeyin tadını kaçırmak, iyiyken kötü duruma sokmak.”Yediğim şu yemeği zehir ettiniz bana.”
Zehir gibi: -1. Çok aa (yiyecek, içecek). -2, Çok soğuk (hava). -3. Us ta, becerikli (kimse). -4. Çak üstün.
Zehir zemberek: İnsanın içine işleyen, onurunu zedeleyen çok acı söz.
Zehir zemberek: Çok az (söz).
Zembereği boşanmak: 1. Saatin zembereği kurulmaz duruma gelmek. 2. Kendini tutamayarak uzun uzun gülmek.
Zemheri zürafası (gibi): Kışın ince elbise giyip gezenler için söylenir.
Zemin hazırlamak: Bir işin gerçekleştirilmesi için uygun ortam hazırlamak, meydana getirmek.
Zemzemle yıkanmış olmak: Biri, ötekine göre çok daha iyi nitelikte olmak.
Zerre kadar: Hiç denecek kadar az.”Onu zerre kadar sevmiyorum.”
Zevahiri kurtarmak: Bir işi gereği gibi değil de üstünkörü yapmak ve böylece söz gelmesini önlemek, görünüşü kurtarmak.”Bu girişimimizle zevahiri kurtardık, daha ne istiyorsun?”
Zeval bulmak: Son bulmak, bozulup yok olmak, çökmek.
Zeval vermemek: Zarar ziyan vermemek, korumak.”Allah kimseye zeval vermesin.”
Zevkine varmak: Bir şeyin tadını alabilmek, çıkarmak ve duymak; inceliklerini görebilmek.”O sabah, manzaranın zevkine vardık.”
Zevkini çıkarmak: Bir şeyin tadından, güzelliğinden olabildiğince yararlanabilmek.”Gelin şu gezinin zevkini çıkaralım.”
Zevkten dört köşe olmak: Çok mutlu olduğu anlaşılmak, çok sevinip keyiflenmek ve aşırı zevk duymak.”Takımı galip gelince zevkten dört köşe oldu.”
Zeytinyağı gibi üste çıkmak: Bir konuda haksız olduğunu kabullenmeyerek kurnazlıkla kendini haklı ya da suçsuz çıkarmaya çalışmak.
Zeytinyağı gibi üste çıkmak: Kurnazlıkla, suçlu durumda bile olsa kendini haklı çıkarmak
Zıddına gitmek (bir şey, birinin): O şey onun sinirini bozmak, onu sinirlendirmek
Zıddına gitmek: Karşısındakini sinirlendirmek, sinirini bozmak; bir şeyin tersine hareket etmek.”Niçin devamlı benim zıddıma gidiyorsun.”
Zılgıt çekmek (vermek) (birine): Onu paylamak, azarlamak Zılgıt yemek: Azar işitmek Zırıltı çıkarmak: Anlaşmazlık, kavga çıkarmak
Zılgıt yemek: Azarlanmak, paylanmak.”Senin yüzünden öğretmenden zılgıt yedik.”
Zınk diye durmak: Birdenbire, aniden durmak.”Önümdeki adam zınk diye durunca ne yapacağımı şaşırdım.”
Zırnık (bile) vermemek (koklatmamak): En küçük, en kötü şeyi dahi vermemek esirgemek
Zırnık (bile) vermemek: Az da olsa, en ufak bir şey de olsa vermemek.”Ona bu mirastan zırnık bile koklatmayacağım.”
Zıt gitmek (biriyle): Ona karşı sürekli olarak ters davranmak
Zıvanadan çıkmak: -1. Çok kızmak, sinirlenmek -2. Taşkın davranışlarda bulunmak. Zifir gibi: Çok karanlık
Zıvanadan çıkmak: 1. Çok sinirlenip öfkelenmek, taşkınca hareketlerde bulunmak. 2. Delirmek, aklını oynatmak.”Biraz daha konuşup da beni zıvanadan çıkarmayın!”
Zifiri karanlık: Çok karanlık.”Zifiri karanlıkta yola çıktık.”
Zifiri karanlık: Göz gözü görmez biçimde (gece), çok karanlık
Zift yesin (ziftin pekini yesin) : Sinirlenmiş birine, sinirlenmesinin ne deni olan kişi için ne yemek yiyeceği sorulduğunda hakaret sözü ola rak söylenir.
Zihin açıklığı: İyi, sağlıklı düşünebilme gücü.”Sana Allah`tan zihin açıklığı dilerim.”
Zihin açmak : Zihni daha iyi çalışır duruma getirmek
Zihin karışıklığı (bulanıklığı): Düşünceler arasında ilişki kopukluğu.
Zihin yormak (bir şeye) : Bir konu üzerinde ayrıntılarına inerek dur mak.
Zihni bulanmak (karışmak): Sağlıklı düşünemez olmak, olaylar arasındaki bağlantıyı kaybetmek, ne yapacağını şaşırmak.”Bir anda zihnim bulandı, saçmalamaktan korkup konuşmayı yarıda kestim.”
Zihni karışmak : Ne yapacağını bilememek
Zihni takılmak (bir şeye): Onu sık sık düşünmek, aklından bir türlü çıkaramamak; aklı takılmak, kafası takılmak.
Zihnini bulandırmak: 1. Kuşkulandırmak. 2. Düşünemez hâle getirmek.
Zihnini çelmek: 1. Bir kimseyi yanıltmak. 2. Kandırıp baştan çıkarmak.
Zihnini dağıtmak (bir şey, biri) : O, gerektiği biçimde düşünmesini engelle m ak.
Zihnini kurcalamak: Aklına takılan bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak.”Akşamki mesele zihnimi kurcalayıp duruyor.”
Zihnini kurcalamak: Bir konu ya da sorun insanın kafasını meşgul et mek; aklını kurcalamak.
Zihnini oynatmak: Çıldırmak, aklını yitirip delirmek.”Sen zihnini mi oynattın?”
Zil takıp oynamak: Çok sevinmek.
Zilsiz oynamak (zil takıp oynamak) : Çok sevindiğini belli etmek.
Zilzurna Sarhoş : İyice, çok sarhoş..
Zimmetine geçirmek (bîr şeyi kendi) : Emanet edilen parayı, malı kendinin saymak, kendine mal etmek.
Zimmetine geçirmek: 1. Kendine mal etmek. 2. Bir hesabı birinin borcuna eklemek.”Devletin onca malını zimmetine geçirmiş.”
Zincire vurmak: Prangaya vurmak (mahkûmu).”Bütün esirleri zincire vurup zindana atmışlardı.”
Zindan etmek (birine bir yeri) : Bir yeri yaşanması zor, zevk alınmaz duruma getirmek.
Zindan kesilmek (bir yer): -1. Işıksız, çok karanlık duruma gelmek. -2. Sıkıa, yaşanmaz duruma gelmek.
Zindan kesilmek: 1. Çok karanlık duruma gelmek. 2. Yaşanılan yer çok sıkıntı verici, yaşanılamayacak derecede kötü hâle gelmek.
Ziyade olsun: -1. Yemek yemekte olanlara ya da yemeğe buyur edenlere söylenen bir nezaket sözü . -2. Ev sahibinin boş kahve fin canlarını alırken söylediği “afiyet olsun’ sözüne karşılık misafirin söylediği nezaket sözü.
Ziyafet çekmek (vermek) (birine): -1. Konuklan yemek sunarak ağırlamak. -2. En iyi biçimde üstesinden gelmek, başarmak, sergilemek.
Ziyafet çekmek: Konukları yemek vererek ağırlamak.”Düğünümde bir ziyafet bile çekemedim.”
Ziyan etmek: Yersiz, boş yere harcamak.”O kadar ekmeği ziyan etmeye utanmıyor musun?”
Ziyan zebil olmak: -1. Bir şey işe yaramaz duruma gelmek. -2. Bir kimse yaşamında pek başarılı olamamak, mutsuz, başarısız1 olmak.
Ziyanı yok : “Önemli değil, önemi yok.” anlamında.
Ziyanı yok: “Önemli değil, önemi yok!” anlamında kullanılır.
Ziyaret etmek: Birini görmeye, biriyle görüşmeye, bir yeri görmeye gitmek.”Hastaları ziyaret etmek görevlerimiz arasındadır.”
Zokayı yutmak: Aldatılıp zarara sokulmak.
Zokayı yutmak: Aldatılmak.
Zom olmak : Çok sarhoş olmak.
Zor bela : Güçlükle. –
Zora binmek: İş güçleşmek, ancak zor kullanarak halledilecek hâle gelmek.”Bir yolunu bulun, sakın işi zora bindirmeyin.”
Zora gelmemek: Sıkıntıya ve baskıya katlanamamak, güçlüğe sabredememek.”Zora gelemem ben, lütfen ısrar etmeyin!”
Zora koşmak : -1. Bir işin yapılmasında zorluk çıkarmak -2. Yapılması olanaksız bir şey istemek.
Zorluk çıkarmak: Bir şeyin yapılmasına engel olmak için sorun yaratmak; güçlük çıkarmak, müşkülat çıkarmak.
Zoru olmak: Bir derdi, sıkıntısı, kendisini zorlayan durumu olmak.
Zoru olmak: Kendisini zorlayan bir sıkıntısı, derdi olmak.”Adamın bir zoru olduğu yüzünden belliydi.”
Zoru zoruna: Zorlukla, büyük zorluk ve sıkıntı çekerek.
Zorun ne? : “Niçin kendini bir şeyi yapmaya zorluyorsun ya da birini bir şeyi yapması için niçin sürekli olarak sıkıştırıyorsunuz?” anlamın da.
Zorun ne?: “Ne istiyorsun, amacın ne?” anlamında kullanılır.
Zoruna.gitmek: Bir davranış onuruna dokunmak. (Kars. Ağırına gitmek, gücüne gitmek.)
Zula etmek: Aşırmak, çatmak.
Zulaya atmak (bir şeyi): Onu gizlemek, saklamak. ‘
Zurna gibi olmak: Çok sarhoş olmak.
Zurna gibi: Dapdaracık, boru gibi (pantolon).
Zurnacının karşısında Limon yemek: Bir kimsenin dikkatini dağıtacak, işine engel olacak davranışlarda bulunmak.’
Zurnanın son deliği: Saygınlığı olmayan, önemsiz bir mevkide bulu nan kimse için söylenir.
Zurnanın zırt dediği yer: Yapılmakta olan işin en hassas, en önemli, en can alıcı noktası.
Zurnanın zırt dediği yer: Yapılagelen bir işin en can aha, en duyarlı noktası.
Züğürt tesellisi: Kötü bir işte en önemli şeyi kaybettiği zaman bazı önemsiz, iyi olmayan bir yan bularak sevinmek ve kendini avutma.
Züğürt tesellisi: Pek fazla başarılı olmayan, elde etmek istediklerine kavuşamayan bir kimsenin azla yetinmekten mutluluk duyduğunu ifa de ederek kendini avutması.
Zülfüyâra dokunmak: İşle ilgili olanı, hatırlı ve güçlü kimseyi veya yüksek bir makamı kimi söz ve davranışlarla gücendirmek, darılmasına yol açmak.”Hayır geri duramam, zülfüyâra dokunsa da söyleyeceğim.”
DEYİMLER
Deyimler Sözlüğü
A – B – C – Ç – D – E – F – G – H – I – İ – J – K – L – M – N – O – Ö – P – R – S – Ş – T – U – Ü – V – Y – Z
Yorum yapılmamış
YA SİZ HARİKA BİR SİTESİNİZ. RESMEN BÜTÜN TÜRKÇE DEYİMLER SÖZLÜĞÜ PROJEMİ BURADAN 1 GÜNDE YAPTIM NE KADAR TEŞEKKÜR ETSEM AZDIR O KADAR YARDIMCI OLDUNUZ Kİ