U Harfi İle Başlayan Deyimler ve Anlamları

0
Advertisement

U Harfiyle Başlayan Deyimlerin anlamları, açıklamaları, Deyimler sözlüğü U Harfi. Deyimlerin anlamı. U Harfi İle Başlayan Deyimler ve Anlamları

U Harfi İle Başlayan Deyimler ve Anlamları

ANLAMINA GÖRE

Ustalık İle İlgili Atasözleri Deyimler ve Anlamları
Utanmak İle İlgili Atasözleri Deyimler ve Anlamları
Uyku İle İlgili Deyimler ve Anlamları
Ümit – Umut İle İlgili Deyimler ve Anlamları

HARF SIRASINA GÖRE

Ucu (birine) dokunmak: Biri o işten zarar görmek.

Ucu bucağı olmamak (bulunmamak, görünmemek): Bir yer, alan so nu yokmuş gibi görünmek, çok geniş olmak.

Ucu bucağı olmamak: Bir yer çok geniş, sonu yokmuş gibi olmak.”Kafamı kaldırıp şöyle bir baktım, ovanın ucu bucağı görünmüyordu.”

Ucu dokunmak: Bir işten biri zarar görür olmak, söylenen bir söz birine zarar vermek.”O çubuğu kıracağım fakat ucu sana dokunacak diye kıramıyorum.”

Advertisement

Ucu ortası belli olmamak: Bir işe, söze nereden başlanacağı kestirilememek.

Ucu ucuna : Ne fazla, ne eksik. (Kars. Kıtı kıtına.)

Ucu ucuna: Ancak yetişecek kadar.”İp ucu ucuna geldi.”

Ucunda bir şey olmak: Bir şeyde gizli bir amaç bulunmak.”Bu davranışının ucunda bir şey var ama anlayamadım.”

Ucunda bir şey olmak: Düşünülen, uygulamaya konan bir işin açık ça belirtilmeyen bir amacı olmak.

Ucunda ölüm yok ya : “Yapılması gereken bu iş ölümle bitmeyecek ya.” anlamında avunma (avutma) sözü.

Advertisement

Ucunu bırakmak (bir şeyin): Artık onunla ilgilenmemek.

Ucunu kaçırmak: Çıkmaza girmek, denetimi elinden kaçırmak.”İşin ucunu kaçırdın, oldu mu ya?”

Ucuz atlatmak (bir şeyi): Tehlikeli ya da güç bir durumdan az bir zararla sıyrılmak; ucuz kurtulmak.

Ucuz atlatmak: Güç ve tehlikeli durumdan az bir zararla sıyrılmak.”Ucuz atlattık, az kalsın uçuruma yuvarlanacaktık.”

Ucuz kurtulmak (bir şeyden): bk. Ucuz atlatmak.

Ucuz pahalı: Fiyatın düşük ya da yüksek olmasına bakmadan:

Ucuza çıkmak (mal olmak): Az para harcayarak elde etmek

Ucuza getirmek (mal etmek) (bir şeyi): Onu ucuz fiyatla satın almak.

Uç vermek: 1. Baş vermek (çıban). 2. Bitmek, sürmek (bitki). 3. Gelişme, büyüme başlangıcı göstermek. 4. Bilinmeyeni açıklığa kavuşturucu belirtiler ortaya çıkmak.”İlk bahar geldi, dallar uç vermeye başladı.”

Uç vermek: -1. Bitki filizlenmeye başlamak, ortaya çıkmak. -2. Geliş me, büyüme başlangıcı göstermek. -3. (Çıban) Baş vermek. Ufacık tefecik: Kısa boylu, küçük yapıl), çelimsiz (kimse). Ufak çapta : -1. Aslına göre küçük olan. -2. Küçük miktarda. Ufaktan ufaktan (ufağa): Yavaş yavaş, ağır ağır. Ufak tefek: -1. Küçük boyutlu ve az önemli olan. -2. Kısa ve çelimsiz (kimse).

Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak : Pekçok kimseye, yerlere borcu olmak.

Advertisement

Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak: Pek çok kişiye borçlu olmak.”Babanın uçan kuşa borcu varmış diyorlar, doğru mu?”

Uçan kuştan medet ummak: Güç bir durum nedeniyle, sıkıntısının çözümü için olmayacak yerlerden ve kişilerden yardım beklemek, her çareye başvurmak.

Uçan kuştan medet ummak: Pek sıkıntıda bulunup, bu sıkıntıdan kurtulmak için her türlü çareye, olmadık yerlere başvurmak, yardım istemek.

Uçkuruna gevşek (olmak): Cinsel ilişkiye düşkün (olmak).

Uçkuruna sağlam (olmak): Namusuna düşkün, iffetli (olmak).

Uçkuruna sağlam: Namuslu, iffetine bağlı.

Uçsuz bucaksız: -1. Sonu yokmuş duygusu verecek kadar geniş, bü yük (alan, yer). -2. Çok fazla, pekçok.

Uçsuz bucaksız: Çok geniş.”Uçsuz bucaksız kırlarda dolaşmak istiyordum.”

Ufak tefek gördün da Karamürsel sepeti mi sandın? : “Dış görünüşüne bakarak beceriksiz ve değersizdir deme, aldanabilirsin anlamında uyan sözü.

Uğur getirmek (bir şey birine} : O şey ona iyilik, şans, bereket getirmek

Uğur(lar) ola (olsun) : “Esenlikle git, /dun açık olsun.’ anlamında dilek sözü.

Advertisement

Uğurlu kademli olsun : Yeni doğan bir çocuk ya da yeni elde edilen önemli bir mal dolayısıyla söylenen iyi dilek sözü.

Uhdesinde bulunmak (olmak) (bir şey, birinin} : O şey onun sorumluluğu altında olmak.

Uhdesinden gelmek (bir işin) : Bir işi başarmak.

Uhdesine almak (bir şeyi) : Bir işi sorumluluğu altına almak, o işin yapılacağına dair söz vermek.

Ukala dümbeleği: Bilmediği, bilgisi olmadığı halde her konuda fikir yürüten, zevzek (kimse).

Ulu orta söz söylemek: Bir şeyin aslını bilmeden, düşünüp tartmadan, çekinmeden, açıktan açığa konuşmak.”Birden ayağa kalkıp ulu orta söz söylemeye başladı.”

Uluorta söz söylemek (konuşmak) : Bir şey hakkında gerekeni bilme den sonunun nasıl olacağını düşünmeden konuşmak.

Uma uma döndük muma : ‘Umduğumuz şeyin olmasını beklemekten bittik, tükendik.” anlamında.

Uma uma döndük muma: Umut edilen, beklenilen şeyler gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğrayan, kötü durumlara düşen, zayıflayıp gücünü yitiren insanlar için söylenir.

Umuda kapılmak : “Umutlanmak; ümide kapılmak.

Umudunu kesmek : Artık umutlanmamak; ümidini kesmek.

Advertisement

Umudunu kırmak : Bir şey ya da kimse, birinin beklentilerini sonuçsuz bırakmak; güvenini, inananı sarsmak; ümidini kırmak.

Umur görmek: -1. Önemli görevlerde bulunmuş olmak. -2. Çok deneyimli olmak.

Umurumda değil: “İlgilenmiyor, aldırış etmiyorum.” anlamında.

Umurunda olmamak: Aldırış etmemek, önem vermemek.

Umut bağlamak: bk. Ümit bağlamak.

Umut ışığı: Umut verici belirti; ümit ışığı.

Umut kesmek (bir şeyden) : Onun artık olmayacağını konusunda içinde bir kanı uyanmak; ümit kesmek.

Umut vermek (birine): -1. Bir şey ya da kimse umulan şeyin olabileceği konusunda olumlu bir bekleyiş duygusunu uyandırmak. -2. Bir kimseye güven duygusu vermek; simit vermek.

Un ufak etmek (bir şeyi): -1. Onu çok ufak parçalar, kırıntılar durumu na getirmek. -2. Onu dağıtmak, ?iarap etmek.

Un ufak olmak: Çok ufak parçalı duruma gelmek.

Ununu elemiş, eleğini asmış : Geçmişte yapacağını yapmış, yaşı ilerlediği için artık yapacağı önemli bir işi kalmamış olan (kimse).

Advertisement

Ununu elemiş, eleğini asmış: Hayatta yapmak istediklerini yapmış, geri kalan ömrü süresince artık yapacak önemli bir işi kalmamış kimseler için söylenir.

Usanç getirmek: Usanacak duruma gelmek.

Usanç vermek (birine): Onu usanacak duruma getirmek, usandır mak.

Uslu durmak (oturmak): Yaramazlık etmemek.

Ut yeri: Vücuttan cinsel organların bulunduğu yer; mahrem yer, edep yeri

Utancından yere (yerin dibine) geçmek: Çok utanmak.

Utancından yere geçmek: Çok utanmak, kimsenin yüzüne bakamayıp sanki saklanacak yer aramak.”Çok mahçup olmuştu, utancından yere geçmek üzereydi.”

Uygun bulmak (bir şeyi, birini başkasına): Birinin başkasına ya da bir şeyin başka bir şeye uygun olduğu kanısında olmak.

Uygun gelmek (düşmek) (bir şey, birine): -1. Orta yakışmak, yaraşmak. -2. Ona uymak. -3. Elverişli olmak.

Uygun görmek: Yaraşır görmek, elverişli bulmak; onaylamak.

Uygunsuz kadın: Toplumun yasak saydığı yaşama biçimini tercih eden kadın; kötü yola düşmüş kadın.

Advertisement

Uyku basmak (bastırmak) (birini): Birdenbire çok uykusu gelmek

Uyku bastırmak: Aşırı derecede uykusu gelmek, uyuma isteği duymak.”Yemekten sonra bir uyku bastırır, kafamı kaldıramazdım.”

Uyku çekmek: İyice uyumak.

Uyku çekmek: Rahat ve huzurlu bir şekilde çok uyumak.”Eve gidip şöyle bir uyku çekeceğim.”

Uyku durak yok (uyku nedir bilmeden): Hiç dinlenme olanağı yok (bulamadan).

Uyku gözünden akmak: Çok uykusu gelmek ve bu yüzden gözleri kapanmak.

Uyku gözünden akmak: Çok uykusu gelmek, göz kapakları kapanmak.”İki gündür yoldaydık, hemen hemen hiç uyumamıştık, uyku gözlerimizden akıyordu.”

Uyku tulumu: 1. Uykuyu çok seven kimse, çok uyuyan. 2. İçine girilerek yatılan tulum biçimindeki yatak.”Uyku tulumu sen de, çabuk kalk!”

Uyku tulumu: Çok uyuyan, uykucu kimse için söylenir.

Uyku tutmamak: Bir türlü uyuyamamak.

Uyku vermek (getirmek) (bir şey birine): O şey onda uyuma isteği uyandırmak, o şeyin uyutucu özelliği olmak

Advertisement

Uykusu açılmak (dağılmak): Biraz önceki uykulu durumu geçmek.

Uykusu başına vurmak: Zamanında uyuyamadığı ya ela iyice uyuyamadığı için çevresine ters davranmak; hırçınlaşmak, huysuzlaşmak.

Uykusu gelmek: Uyuma gereksinimi duymak.

Uykusu kaçmak: 1. Uyuması gerekirken herhangi bir sebepten ötürü uyuyamamak. 2. Bir sorun yüzünden kaygılanmak, endişe duymak.”Uykusu kaçmış, yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu.”

Uykusu kaçmak: -1. Uyuması gerekirken, uykusu gelmişken, herhangi bir nedenle uyuyamamak. -2. Olumsuz bir durumdan dolayı kaygılanmak.

Uykusunu almak: Gerektiği kadar uyumuş olmak.”Epeydir yatıyorsun, uykunu almış olmalısın.”

Uykusunu almak: Tam istediği gibi uyumuş olmak. •

Uykuya dalmak: Rahat ve derin bir şekilde uyumak.

Uykuya varmak : -1. Uyumak. -2, Sessizlik, hareketsizlik içine girmek.

Uykuya yatmak: Uyumak İçin yatmak

Uyur uyanık: Yarı uykulu.”Uyur uyanık ayakta nöbet tutmaya çalışıyordu.”

Advertisement

Uyuz etmek (birini): Onu sinirlendirmek

Uyuz olmak (birine, bir şeye) ; -1. Ona sinirlenmek, -2. Parasız kalmak.

Uzağı (ileriyi) görmek: Gelecekte ne olacağını sezmek, kestirmek.”Dedem uzağı gören bir adamdı.”

Uzağı görmek: Bir şeyin nasıl gelişeceğini, sonuçlanacağını kestirmek.

Uzaktan merhaba : Çok yakın dostluk ilişkisinin bulunmadığını belirtmek için kullanılır.

Uzaktan uzağa : -1. Çok uzaktan. -2. Az çok ilgili.

Uzaktan uzağa: 1. İlgisi pek az olan. 2. Çok uzaktan.”Uzaktan uzağa selâmlaşıyorduk işte.”

Uzaktan yakından : -1. Hiçbir biçimde, kesinlikle. -2. Herhangi bir ba kımdan ilgili.

Uzun boylu (uzun uzadıya) : -1. Ayrıntılara girerek, derinleştirerek, uzatarak -2. Uzun süre.

Uzun boylu: 1. Boyu uzun olan. 2. Uzun süre. 3. Derinlemesine, ayrıntılarıyla.”Meselenin üzerinde öyle uzun boylu durmadık.”

Uzun etmek: 1. Nazlanmak, sözünde direnmek. 2. Sözü uzatmak, tartışmayı sürdürmek. 3. Aşırı gitmek.”Haydi uzun etme de gel benimle!”

Advertisement

Uzun etmek: -1. Sözü uzatmak -2.. Sözünde direnmek. -3. Aşırı gitmek, nazlanmak.

Uzun hikâye : Anlatılması uzun sürecek dan olay.

Uzun hikâye: Pek çok ayrıntıları bulanan, anlatması uzun sürecek, anlatılmadan da anlaşılamayacak olan olay ya da konu.

Uzun lafın (sözün) kısası: Özetle, kısaca, sözü uzatmayarak.”Uzun lafın kısası, yazar gerçekçi olmalıdır.”

Uzun sözün (lafın) kısası: “Sözü fazla uzatmayalım, sonuca gelelim, kısacası, özet olarak.” anlamında.

Uzun uzadıya: Çok ayrıntılı olarak, en ince noktalarına inerek.”Meseleyi uzun uzadıya inceledik.”

DEYİMLER

deyimler-1

Deyimler Sözlüğü
A BCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ


Leave A Reply