Gönül İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, Kalp İle Deyim

2
Advertisement

İçinde gönül kelimesi geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin açıklamaları ve anlamları. Gönül hakkında deyimler ve açıklamaları.

Gönül İle İlgili Deyimler

Gönül İle İlgili Deyimler

  • *** (bir şeyde) gönlü olmak
    sevip istemek.
  • *** (bir şeye) gönlü olmak
    razı olmak.
  • *** (birini) gönülden çıkarmamak
    sevilen kimseyi unutmamak.
*** (birinin) gönlü ile oynamak
sever görünüp eğlenmek.
  • *** (birinin) gönlünü etmek (yapmak)
    birini razı ve hoşnut etmek: “Ben patronun gönlünü ederim, hafta arasında.” -N. Cumalı.
  • *** (birinin) gönlünü hoş etmek
    birinin dileğini yerine getirerek onu sevindirmek: “Feride, çocukların birini bırakıp ötekini alıyor, hepsinin sıra ile gönlünü hoş etmek istiyordu.” -R. N. Güntekin.
  • *** gönlü akmak
    birine karşı güçlü sevgi duymak: “Bu delikanlının kıza, bu kızın delikanlıya gönlü akınca insanın yüreği kabarıyor.” -R. N. Güntekin.
  • *** gönlü bulanmak
    1) kusacak gibi olmak; 2) mec. kuşkulanmak.
  • *** gönlü çekmek
    imrenip istemek.
  • *** gönlü çelinmek
    güzel sözlere aldanmak, kapılmak.
  • *** gönlü çökmek
    yaşama gücü azalmak, ruhsal dengesi bozulmak.
  • *** gönlü düşmek
    âşık olmak: “Çaydan üç güvercin uçtu / Benim gönlüm sana düştü” -Halk türküsü.
  • *** gönlü istemek
    dilemek, kuvvetle içten arzulamak: “gönül istiyordu ki böyle büyük sanatçılara hastalıklar hiç değmesin, onlardan uzak olsun.” -C. Uçuk.
  • *** gönlü kalmak
    1) isteyip de edinemediği bir şeyi istemekten vazgeçmemek; 2) gücenmek.
  • *** gönlü kanmak
    bir işle ilgili kaygısı kalmamak, mutmain olmak, müsterih olmak.
  • *** gönlü kaymak
    sevmeye eğimli olmak.
  • *** gönlü kırılmak
    üzülmek, incinmek, yerinmek: “Bunları duymakla gönlüm kırıldı.” -A. Ş. Hisar.
  • *** gönlü razı olmamak
    istememek: “Ama Salih’in gönlü buna razı olmaz, bu yüzden de sorunları yarım ağızla cevaplandırırdı.” -T. Buğra.
  • *** gönlü takılmak
    1) bir şeye karşı ilgi duymak; 2) aşk ile sevmeye başlamak.
  • *** gönlü varmamak
    istek duymamak, istememek, çekinmek: “Birkaç gece evvel gelip de bir şey soracaktım, rahatsız etmeye gönlüm varmadı.” -P. Safa.
  • *** gönlünde kalmak
    çok istediği hâlde ulaşamamak, elde edememek: “Bu soyadı çıkmasaydı, bu hatiplik onun gönlünde kalacakmış.” -M. Ş. Esendal.
  • *** gönlünden geçirmek (geçmek)
    1) bir şeyin olmasını veya bir şey yapmayı istemek: “Topkapı Sarayı’nda Hünername minyatürlerine bakarken kaç defa gönlümden bu özleyiş geçti.” -Y. K. Beyatlı. 2) düşünmek.
  • *** gönlünden kopmak
    kendiliğinden vermek: “Fukara bir denizciye rast gelirsen süngerlerimden birkaç tanesini ona ver, gönlünden koparsa.” -Halikarnas Balıkçısı.
  • *** gönlüne doğmak
    içine doğmak, sezmek, hissetmek.
  • *** gönlüne dokunmak
    üzülmek, rahatsızlık duymak: “Onun kenar mahallelerde sürüklenen çıplak ayakları benim gönlüme dokunuyor.” -O. S. Orhon.
*** gönlüne girmek
kalbine girmek.
  • *** gönlüne göre
    dileğine göre, isteğine uygun olarak.
  • *** gönlünü çalmak
    kalbini çalmak.
  • *** gönlünü çelmek
    1) kandırmak, yola getirmek, aşkını kazanmak: “Nice beyler, paşalar onun peşinde yıllarca dolaşmışlar, onun gönlünü çelmek için her türlü çareye başvurmuşlardı.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) kendi yanına çekmek, sempatisini kazanmak: “İlk tanıştığımız günden beri bana karşı gösterdiği yakınlıkla gönlümü çelmiş bulunmaktaydı.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** gönlünü düşürmek
    âşık olmak, sevdalanmak: “Biraz aklı olsa bizim Rabia’ya gönül düşürür mü?” -H. R. Gürpınar.
  • *** gönlünü eğlemek
    mutlu, neşeli vakit geçirmek: “Ne güzel yayla da şu bizim yayla / Çık soğuk su başına da gönlünü eğle” -Halk türküsü.
  • *** gönlünü kaptırmak
    âşık olmak: “Kız kaptırdı gönlünü / Sevdiği kalpsizin biri” -B. Necatigil.
  • *** gönlünü karartmak
    yaşamaya karşı sevgi ve isteğini azaltmak: “Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak, gönlümü karartacak değil.” -O. C. Kaygılı.
  • *** gönlünü pazara çıkarmak
    sevmek için kendine yakışanı seçmeyip rastgele birini sevmek.
  • *** gönlünü serin tutmak
    sakin, soğukkanlı olmak, hemen heyecanlanmamak.
  • *** gönlünü söndürmek
    küstürmek, kırmak, incitmek: “Kalpsiz bir güzelliğin, fakir teyze kızlarının hayatını kırmaktan, gönlünü söndürmekten başka neye faydası var ki!” -R. N. Güntekin.
  • *** gönlünü yaralamak
    incitmek, kırmak, üzmek: “Onun gönlünü yaralayarak bir latife ederlerse hemen kaçıyor, sokulmuyor.” -M. Ş. Esendal.
  • *** gönlünün dümeni bozuk
    tkz. isteklerinde, özellikle gönül işlerinde tutarlılık göstermeyen, sık sık istek değiştiren.
  • *** gönül açmak
    insanın iç sıkıntısını gidermek, iç açmak.
*** gönül akıtmak
âşık olmak, sevmek.
  • *** gönül avlamak
    huyunu suyunu yakından bilerek olumlu davranışta bulunmak, tavlamak: “İstanbul’un yetiştirdiği mizaçtan anlar, gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi.” -A. Ş. Hisar.
  • *** gönül avutmak
    hoşça vakit geçirmek: “Gözünü ve gönlünü avutmak için türlü hoppalıklar yapıyordu.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** gönül bağlamak
    severek bağlanmak, içten sevmek, âşık olmak: “Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bir başkasına mı gönül bağladın?” -Y. Z. Ortaç.
  • *** gönül birliği etmek
    duygusal anlamda tam bir uyum içinde olmak.
  • *** gönül bulandırmak
    1) mide bulandırmak; 2) mec. kuşkulandırmak; 3) mec. rahatsız etmek: “Haberler iyi değil, rivayetler gönlümü bulandırıyor, sürgünmüş, göz hapsiymiş, estek köstek.” -A. İlhan.
  • *** gönül çekmek
    sevdalı olmak: “Henüz bu yaşta, zavallı çocuk gönül çekmek nedir, bir büyük adam gibi biliyor ve bir büyük adam gibi yarasının acısını kimseye sır vermeyerek taşıyor.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** gönül eğlendirmek
    geçici bir ilgi ve sevgi göstererek hoşça vakit geçirmek: “O bizim arkadaşı oraya dilber Çingene kızları ile gönlünü eğlendirmeye gelmiş paralıca bir delikanlı sanıyordu.” -O. C. Kaygılı.
  • *** gönül gezdirmek
    hlk. seçmek için aklından birçok şey geçirmek.
  • *** gönül (gönlünü) almak
    1) sevindirmek; 2) kırılan bir kimseyi güzel bir davranışla hoşnut etmek: “Bu oğlanı amcama itmek doğru değil, bir ara gönlünü almalı.” -A. Ümit.
  • *** gönül indirmek
    kendisine yakıştıramadığı bir şeye razı olmak: “Oysa o oturmamıştı bile sofraya, bir fincan çay içmeye gönül indirmemişti.” -İ. Aral.
  • *** gönül kırmak (yıkmak)
    birini çok üzecek bir davranışta bulunmak, gücendirmek: “Osman Efendi iyi adamdı, kimsenin gönlünü kırmazdı.” -İ. H. Baltacıoğlu.
  • *** gönül koymak
    gücenmek, alınmak, darılmak.
  • *** gönül okşamak
    birini hoş bir söz veya davranışla sevindirmek, iltifat etmek.
*** gönül rızası ile
isteyerek.
  • *** gönül vermek
    1) sevmek, âşık olmak: “1934’te yepyeni bir Türkçeye gönül vermiş olan Atatürk, sonraki üç dört yıl içinde, daha ılımlı bir dil devrimine yönelmiş olabilir mi?” -T. Halman. 2) bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelmek, eğinmek, meyletmek: “Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi.” -C. Uçuk. 3) düşkün olmak: “Cevizli tel kadayıfına gönül verene de rastlanıyor.” -S. F. Abasıyanık.
  • *** gönül yakmak
    1) insanı aşırı derecede etkilemek, sarsmak, kendinden geçmesine yol açmak: “Bu sesler, o zamanki hayat zevklerinin iç bayıltıcı bir içkisi gibi gönlümüzü yakarak ta derinliklerimize kadar nüfuz etmesini bilirdi.” -A. Ş. Hisar. 2) aşk dolayısıyla iç yangınına tutulmak.
  • *** gönül yıkmak
    birini çok üzecek bir davranışta bulunmak, gücendirmek, gönül kırmak.
  • *** gönülden ırak olmak
    sevilmekten yoksun kalmak, sevilmemek.
  • *** gözden gönülden çıkarmak
    önem vermemek, ilgisini kesmek: “Şimdi, artık gözünden ve gönlünden çıkardığı bu adamın her şeyi onun için müsavi idi.” -R. N. Güntekin.
  • *** hatır gönül bilmek (saymak veya tanımak)
    kişilere karşı gösterilmesi gereken saygı kurallarına uymak.
  • *** hatır gönül yapmak
    birini tutum ve davranışlarıyla mutlu etmek.
  • *** hatır gönül yıkmak (kırmak)
    kişilere karşı gösterilmesi gereken saygı kurallarına uymamak.


2 yorum

Leave A Reply