Keşifler çağı olarak adlandırılan dönem hangi olayla başlamıştır?

0
Advertisement

Keşifler çağı olarak adlandırılan dönem hangi olayla başlamıştır? Keşifler çağı ve keşifler çağındaki yarışlar hakkında bilgiler.Coğrafi Keşifler

Keşifler Çağının Başlaması

Avrupalılar, birkaç yüzyıldır süren ekonomik, toplumsal ve siyasal gelişmelerin sonucunda 15. yüzyılda coğrafi keşifler çağını başlattılar. Batı Avrupa’da, ticareti geliştirmeye istekli ve denizaşırı yolculukları parayla desteklemeye hazır tüccar grupları oluşmuştu. Ticarette en değerli mal, Doğu’dan kervan yollarıyla Akdeniz’in doğu ucuna getirilen baharattı. Ama baharat ticareti İtalyan tüccarlarının denetiminde olduğu için. Kuzeybatı Avrupa’daki tüccarlar, Doğu’ya giden yeni yollar bulma çabasındaydı. Doğal çevreye büyük ilgi duyan ve Eski Yunanlıların Yer’e ilişkin düşüncelerini yeniden değerlendirerek görüşlerini hiç çekinmeden ortaya atan Rönesans bilginleri de keşifler çağı için uygun bir ortam hazırlamıştı. Avrupalılar, gemi yapımcılığında ilerlemiş ve deniz yolculuklarını kolaylaştıracak araçlar geliştirmişlerdi. Matbaa da ilk keşif sonuçlarının yaygın biçimde duyulmasına olanak sağladı.

Coğrafi Keşifler

Hristiyanlığı Yayma Çabaları

Portekiz, İspanya, Fransa, İngiltere ve Felemenk gibi ulusal devletlerin ortaya çıkışı keşifler çağına katkıda bulundu. Avrupa’daki monarşiler hem ticareti artırmak hem de yeni topraklar ve hazineler elde etmek umuduyla keşif yolculuklarını desteklediler. Hıristiyanlığı yayma geleneğine bağlı Avrupalılar ise tüm dünyayı Hıristiyanlaştırmak amacındaydı. 16. yüzyıl başlarında Reform hareketinin gelişmesiyle, dinsel ayrılıklar, ulusal rekabetleri daha da körükledi. Protestanlar, Tordesillas Antlaşmasını imzalayan (1494) ve yeryüzünün yeni keşfedilen bölgelerini papalığın da onayıyla aralarında paylaşan Katolik İspanyol ve Portekizlilerin gerisinde kalmamaya çalışıyorlardı.

İlk İspanyol keşifleri.

Kristof Kolomb 1492’de üç gemiyle Bahamalar’a, oradan da Küba ve La Espanola’ya (Hispaniola) ulaştı.Cenovalı Kolomb, İspanya adına yolculuğa çıkmıştı.Kanarya Adalarının ötesindeki topraklara ilişkin efsanelerden ve Doğu’nun zenginliklerini anlatan öykülerden güç alan gezgin, Yer’in yuvarlak olduğu kuramını benimsemişti; batıya doğru giderek Doğu’ya ulaşmaya çalışıyordu. Kolomb’u bu serüvene iten etkenler arasında, Hıristiyan misyonerlik duygusu, yeni toprakları bir İspanyol valisi olarak yönetme tutkusu, zenginlik arayışı ve büyük bir coğrafyacı olarak ün kazanma özlemi de vardı. İspanya’ya dönüşünde Kolomb, Asya’nın doğu kıyılarına ulaştığını öne sürdü. Antillerin büyük bölümünü geçmesine ve sonradan yaptığı üç yolculuk sırasında Honduras’tan Panama Kıstağına kadar olan kıyı hattını izlemesine karşın, Çin’e ulaşabileceği bir geçit bulamadı. Antiller valisi olarak da başarı gösteremedi; ama bulduğu altın ve inciler öteki gezginleri de bölgeye çekti. Bu hazinelerden krallığa ayrılan beşte birlik pay, İspanya tahtının da ilgisini çekiyordu.

La Espanola’da üslenen İspanyol kaptanları, batıya bir geçit bulabilmek, prenslikler kurmak ve yerel kaynaklardan sonuna kadar yararlanmak amacıyla Antiller’i, Meksika Körfezini ve Orta Amerika’yı iyice araştırdılar. 1500’den hemen sonra İspanya kralı V. Fernando, Mosquito kıyıları ile çevresindeki Güney Amerika kıyı şeridini istila edip yönetmek üzere Diego de Nicuesa ve Alonso de Ojeda adlı iki serüvenciye yetki verdi. Başlangıçta hastalıklarla, bozgunculuklarla ve Yerlilerin karşı koymasıyla aksayan serüvenin sonunda, 1513’te Vasco Nünez de Balboa, Panama Körfezindeki kıstağa ulaştı. Denizciler bu kıstaktan kuzeye, Büyük Okyanus ve Antil kıyılarına yöneldiler.

Advertisement

Yeni Dünya Keşifleri Haritası

Küba’nın Ele Geçirilmesi

1516’da Diego Velâzquez de Cuellar, Küba’yı ele geçirdi ve yardımcılarının dikkatlerini anakaraya yöneltti. 1519’da Hernân Cortes, üçüncü seferi başlattı. Campeche Koyu boyunca, kendinden öncekilerin rotalarını izleyerek Veracruz’a ulaştı. Burada gemilerini yaktı ve küçük bir kuvvetle, II. Montezuma’nın Aztek başkenti olan Tenochtitlân’a (bugün Mexico kenti) girmek üzere dağlara yöneldi. Kurnaz diplomasisi, başarılı askerliği ve Yerli müttefikleri kullanmadaki ustalığı ile zengin Aztek İmparatorluğu’nu yıkıp yağmaladı. Küba’da bulunan Velâzquez’i yok sayarak bu yeni bölgenin valisi oldu; Mexico kentine yerleşti ve çevreye zorla boyun eğdirdi.

Bazı İspanyol serüvenciler La Espanola’ dan kuzeye çıktılar. 1513’te Juan Ponce de Leön, Bahamalar’ı geçerek Florida Yarımadasına ulaştı. Alonso de Pineda 1519’da Florida’nın açığındaki adalardan Meksika’ daki Pânuco Irmağına kadar Meksika Körfezi kıyılarını dolaştı. 1524-25’te Portekizli Esteban Gomes, İspanya adına, Grand Sığlığından Florida’ya kadar indi. Sekiz yıl sonra, aralarında Al var Nûnez Cabeza de Vaca ile Esteban adında bir kölenin de bulunduğu dört kazazede, Galveston Körfezinden yürüyerek Meksika’nın kuzeyine ulaştılar. De Vaca’nın öyküsü, zengin İnka hazineleriyle ilgili söylentilerle ve Yerlilerin Cibola’nın yedi altın kentine ilişkin masallarıyla dolu zihinleri harekete geçirdi.

Hernando de Soto ile Marcos de Niza’nın 1539’da, Francisco Vâzquez de Coronado’ nun da 1540’ta başlattığı yürüyüşler, Büyük Kanyon’dan Savannah Irmağına ve Mississippi Vadisi boyunca Ohio’ya kadar uzandı. İspanyolların ilk büyük keşifleri, Juan Rodriguez Cabrillo ve Bartolome Ferrelo’nun, Aşağı California’dan 42° kuzey enleminin altına kadar uzanan Büyük Okyanus kıyılarını bulmalarıyla 1542-43’te tamamlandı. 1550’den sonra, başka kâşifler de Apalaşlar’ın doğusu ile güneybatı bölgesine seferler düzenlediler.

1772 öncesinde Fransız, İngiliz ve Felemenklilerin keşifleri

İspanyollar güney bölgelerini talan ederken, öteki Avrupalı denizciler de kuzey kıyılarını dolaştılar. İngiliz tahtının ve Bristollü tüccarların desteklediği Cenovalı John Cabot’un 1497’deki yolculuğu, bir olasılıkla, Kuzey Amerika’ya ulaşmak için yaptığı ikinci seferdi. İngilizlerin, Fransızların ve Portekizlilerin daha sonraki seferleri 1534’te başlattığı bir dizi yolculuk sonunda Fransız Jacques Cartier’nin Saint Lawrence Irmağından yukan çıkmasına değin pek az ilgi görüyordu. Cartier’nin altın bulamaması iç kısımlara duyulan ilgiyi tümüyle söndürdü. 1578-79’da Sir Francis Drake, doğuya açılan bir geçit bulabilmek için, Kuzey Amerika’nın Büyük Okyanus kıyılarını 48° kuzey enlemine kadar dolaştı. Fransız ve Bask balıkçıları, Saint Lawrence Körfezinde gittikçe daha çok avlanmaya ve Yerlilerle kürk ticareti yapmaya başladılar. Başta kunduz olmak üzere Amerikan kürkleri, 1600’lerde Avrupa’da çok tutuluyordu. Fransız kralı, bazı tüccarlara tekel ayrıcalığı tanıyarak kürk ticaretini korumaya çalıştı.
Keşifler

Fransız kürk tüccarları 1605’te Port Royal’i kurdular. Ama 1608’de Ouebec kürk ticaretinin merkezi oldu. Fransız Kanadası’nın valisi Samuel de Champlain buradan Büyük Okyanusa açılan bir geçit bulmayı umuyordu. Kabilelerin elindeki kürkleri önceden satın almak çok daha kârlı olduğu için, kürk ticareti Fransızları iç bölgelere çekti. 1615’ten sonra Fransisken (Recollet), Cizvit ve Sülpisyen tarikatlarının Yerlileri Hıristiyanlaştırma çabası da keşifleri hızlandırdı. Ama direnmeyi sürdüren Irokua Federasyonu, Hudson’ın batısında ve Ontario Gölü ile Saint Lawrence’m aşağı kesiminde Fransızları durdurdu. Felemenklilerin Fort Orange’daki müttefiki olan İrokualar, Fransızlarla iyi geçinen kuzey kabileleri ile savaşa tutuştu. Fransızlar bu yüzden önceleri Aşağı Büyük Göllerden uzak durdular ve içerilere ulaşmak için Georgia Körfezini dolaşarak Ottawa Irmağını izlediler. Champlain’in, Etienne Brule’nin ve misyonerlerin 1650’deki keşifleri, Superior Gölünün batısına ve Michigan Gölünün güneyine hiç gitmemiş olan Fransızların, Saint Lawrence-Büyük Göller sistemini genel olarak öğrenmelerini sağlamıştı.

Advertisement
Fransa ve İngiltere

1660’larda, Fransızların etkinlikleri İngilizleri rahatsız etmeye başladı. Fransız kolonilerindeki (New France ya da Nouvelle-France) ticaret kısıtlamalarından ve Irokuaların engellemelerinden bunalan Pierre Esprit Radisson ile Medard Chouart des Groseilliers, kuzey ticareti için bir çıkış limanı kurma konusunda İngilizlerin desteğini sağlamaya çalıştılar. Sonuçta, İngilizler Hudson Körfezi Kumpanyası’nı kurdular. Fransızlar, bunun üzerine Kuzey Amerika’ da egemenlik alanlarını genişletmeyi denediler. Paul-Denis, 1671-72’de, Saguenay ve Rupert ırmaklarını James Koyuna kadar izledi. Simon-François Daumont 1671’de Kuzey Amerika’nın iç kesimlerinde Fransız egemenliğini ilan etti.

Daniel Greysolon da, Bugün Minnesota’da bulunan Mille Lacs Gölü çevresinde Fransız egemenliğini kurdu; Saint Croix ile Mississippi ırmaklarından Wisconsin İrmağına indi. Fransızlar, İngiliz yerleşmelerini Atlas Okyanusu kıyılarıyla sınırlı tutmak amacıyla, İspanyolları güneye doğru itmeye çalıştılar. 1673’te Louis Jolliet ve Cizvit Jacques Marquette, Green Körfezinden Fox-Wisconsin çaprazını izleyerek, Mississippi boyunca Arkansas Irmağına kadar indiler. Daha sonra Illinois Irmağı yoluyla Michigan Gölüne döndüler. Dokuz yıl sonra Rene-Robert Cavelier, Mississippi’nin ağzına kadar indi ve Louisiana adını verdiği bütün bu bölgeye Fransa adına sahip çıktı.

Fransızlar, Aşağı Mississippi Vadisine ulaştıktan sonra İspanyol yerleşmeleriyle de ticari bağlantı kurmak istediler. Onlar James Koyundan Meksika Körfezine doğru uzanırken, İngilizler ve Felemenkliler Büyük Göllerin güneyiyle Mississippi’nin doğusunu keşfettiler, ingilizler 1607’de Jamestown’ı kurdular; Felemenkliler ise, Henry Hudson’ın 1609’daki keşfinin ardından Hudson Irmağı vadisini işgal ettiler. 1650’de, kürk tüccarları Apalaşlar engelini aşacak geçitler bulmaya çalışıyorlardı.

Büyük Okyanus kıyısında, kuzeybatıda ve Kutup bölgesinde keşifler

Çarlık Rusyası’ nın Asya ve Kuzey Amerika’ya yönelik çıkarları, 18. yüzyıl başlarında keşifleri hızlandırdı. Vitus Jonassen Bering, onun adını alan Bering Boğazını 1728’de geçti. Hem Bering, hem Aleksey Çirikov 1741’de Alaska’nın güneyine ulaştılar. Ruslar, Çin’ le, Aleut Adalarından elde ettikleri deniz samuru ve fok ticaretine başladılar. Rusların bu çabaları, İspanya, İngiltere, Fransa ve daha sonra Amerikan kolonilerinin benzer girişimlerine yol açtı.

İspanyollar, 1774-75’te California kıyılarından 57° kuzey enlemine kadar çıktılar. 1778’de Oregon’dan Bering Boğazına ulaşan kaptan James Cook, kuzeybatıya açılan bir geçidin girişini aradı. Cook’un ölümünden sonra 70° 44″ kuzey enlemine kadar çıkıldı. Rus, İspanyol, İngiliz ve Fransız resmî sefer grupları ile çok sayıda tüccar, 1785’ten sonra kuzeybatı kıyılarını araştırmaya koyuldu. Karada ise İspanyollar, 1760’lar ve 1770’lerde kıyıların iç kesimlerini keşfettiler ve bölgeyi Santa Fe ile Taos’a bağlayacak yollar aradılar; yerleşmelerini San Francisco Körfezine kadar genişlettiler. 1776-77’de Peder Silvestre Velez de Escalante, Santa Fe’den başlayarak kuzeybatıda Utah Gölüne, oradan güneybatıya doğru Sevier Gölü ile Yukarı Virgin Irmağına önemli bir sefer düzenledikten sonra Santa Fe’ye döndü.

New France’ın 1763’te ingilizlerin eline geçmesinden sonra, kuzey düzlüklerinde Fransız kürk tüccarlarının yerini Montreal Kuzeybatı Kumpanyası aldı. Hudson Körfezi Kumpanyası’ndan önce davranan ve Rusların elindeki kürk alanlarını ele geçirmek isteyen Alexander Mackenzie, Büyük Slave Gölünden Mackenzie Irmağı yoluyla 1789′ da Kuzey Buz Denizine ulaştı. 1793’te ise Kayalık Dağlara doğru Peace Irmağını izleyerek Fraser Irmağına geçti ve Büyük Okyanusa ulaştı.

ABD’nin Louisiana’yı satın alması

ABD’nin Louisiana’yı satın almasından sonra yola çıkan Lewis-Clark resmî keşif grubu, kuzeye dqğru Missouri’yi izleyerek Jefferson çatalından Büyük Okyanus kıyısındaki yamaçlara geçti; 1805’te Columbia Irmağının ağzına ulaştı. Tüccarlar ve kürk avcıları kısa sürede Kayalık Dağları ve Büyük Havzayı keşfettiler. İngiliz tüccarları, kuzeyde Fraser ve Yukarı Columbia’yı keşfederek Yukarı Yukon ülkesine girdiler. Bu arada, Rus-Amerikan Kumpanyası’nm temsilcileri de Alaska içlerini araştırıyordu. 1850’den sonra batıdaki ABD ve İngiliz topraklarında yapılan keşifler, jeolojik araştırmalarla doruk noktasına ulaştı.

1818’den önce deniz yoluyla kuzeye giden kâşifler, Barrow Burnuna ulaşamadan durmuş, karadan gidenler ise yalnızca Mackenzie ve Coppermine ırmaklarını izleyerek Kuzey Buz Denizi kıyılarına varabilmişti. Bunu izleyen 40 yıl içinde, İngiliz Deniz Kuvvetleri ve Hudson Körfezi Kumpanyası ile özel kuruluşların bilimsel girişimleri durumu değiştirdi. Sir John Franklin ile John Rae ve Thomas Simpson’ın kara yolculukları, Barrow Burnu ile Melville Yarımadası arasında kalan kıyı şeridinin büyük bölümünü ortaya çıkardı. Denizde, Barrow Burnu’nun batısında kalan boşluğu Frederick W. Beechey kapattı. Yüzbaşı William Edward Parry, Baffin Körfezinden Melville Adasına gitti.

Sir John Ross ise yeğeni James Clark Ross ile birlikte Kuzey Kutbundaki Boothia Yarımadasını keşfetti. Sir John Franklin 1845’te kuzeybatıya açılan bir geçit ararken Galler Prensi Adasının güneyinde buzullara çarptı. Bundan sonraki 10 yıl içinde araştırma grupları Kuzey Kutbu ile ilgili bilgiler topladılar. Ama Roald Amundsen’in Atlas Okyanusu’ndan Büyük Okyanus’a ulaşmak için kıtanın kuzeyine doğru yelken açması, ancak 1903-06’da, Vilhjalmur Stefansson’un Kanada Takımadalarının kuzeyindeki son büyük adaları bulması da 1915-16’da gerçekleşti.


Leave A Reply