Kalahari Çölü, Dünyanın En Uzun Kum Denizi ve Yerlilerin Su Mücadelesi

0
Advertisement

Kalahari Çölü nerededir? Kalahari Çölü’nün oluşumu, yerli halkın (San Yerlilerinin) su mücadelesi ve Kalahari’de yaşam hakkında.

Kalahari Çölü

Kalahari Çölü

Güney Afrika’nın kuzey batısındaki gri çakıllı düzlüklerin hemen ötesinde, doğanın ebedi başyapıtlarından birini ortaya çıkaran hafif bir eğim başlar. Kayısı renkli bir antik kum denizi sonsuza doğru akar gibidir.

Burası, Afrika Platosu üzerindeki devasa düzlük, Kalahari’dir. Dünyanın en uzun kesintisiz kum denizi, bitmek tükenmek bilmeyen bir taş ve çakıl alanı, Sahra.

Uçsuz bucaksızlığı içindeki unutulmaz güzelliği, atmosferi, kültürü ve tarih öncesine kadar giden hikayesiyle Kalahari neredeyse bütün Botswana’yi içine alır; batıda Namibya’ya uzanır ve kuzeyde Angola, Zimbabwe, Zambiya’ya kadar devam eder.

Burada yaşayan insanların dilinde ismi ‘Kgalagadi’, yani ‘yabanıl’dır. Bölge o denli geniş, o denli nüfuz edilemez. O denli yaşlıdır ki, geçmişi 500 bin yıl gerilere kadar giden yok olmuş uygarlıkların yakası açılmadık gizlerini saklar. Kumlan üzerinde dünyanın en eski halklarından biri, yaşanılan 25 bin yıl boyunca değişmeden kalmış Bushmanler (ya da San kabilesi) yurtlanmıştır. Avlanmıştır.

Advertisement

Kalahari Çölü

Kavurucu sıcaklara, susuzluğa ve kıtlığa karşı gösterdikleri akıl almaz uyum, bütün diğer komşu topluluklar kaçınılmaz sona doğru giderken onların hayatta kalmalarını sağlamıştır.

Kalahari yabanıllığında bugün yaşamını halen sürdürebilen Bushman sayısı her ne kadar yalnızca birkaç binle sınırlıysa da, atalarının miras bıraktığı kaya resmi sanatını, bugün bölgenin bütün mağaralarında ve geniş kaya yüzeylerinde görmek mümkündür.

Bushmanlar (San Yerlileri)

Sadece Kalahari’nin kuzey batısındaki Tsodilo Tepeleri’nin pürüzlü yamaç yüzeyleri ve mağaralarında iki yüz ayrı yerde en az 2750 kaya resmi bulunmaktadır. Resim konulan basit geometrik tasarımlardan insan ve hayvan gruplarına kadar değişen bir çeşitlilik sunar.

Bushmanlerin büyük bir bölümü Kalahari’nin güneyinde, bugün tamamen kurumuş olan Molopo, Kuruman, Nossob ve Auob antik nehirlerinin Orange Nehri’nin kumlu yatağına doğru bir yılan gibi kıvrıldığı yerde yaşar. Bu terkedilmiş su yataklarında, yalnızca nadiren yaşanan yağmurlu yıllarda su akar.

Doğa bu hayalet nehir yataklarının etrafında, topraktaki demir oksidin kırmızı ve bakır rengiyle hafifçe renk verilmiş yılankavi kumullar yontulmuştur. Bu boğucu sıcaklıktaki ortamda firavun fareleri ve toprak altında yaşayan diğer kemiriciler, kazdıkları tünellerden yalnızca yiyecek aramak için çıkar. Bu zamanlarda da kartal türü yırtıcı kuşlardan gelecek ani bir hava saldırısına, ya da kobra yılanlarının yerden gelecek saldırılarına karşı sürekli tetiktedirler. Güney Afrika ceylanları, antilopları ve bu türün diğer küçük üyeleri ise yaz aylarında sıcaklığın 50 dereceyi aştığı bu kumulların arasındaki uzun otluklarda beslenir.

Advertisement

Kalahari Çölü

Kalahari, ateşin, rüzgarın, su ve kumun olağanüstü gücüyle oluşmuş büyük dünya anıtlarından biridir. Yaklaşık 65 milyon yıl önce büyük sarsıntılar dünyayı alt üst etti. Büyük miktarlarda lav püskürtüsü Güney Afrika’nın orta bölgelerini baştan sona örttü.

Dalga dalga gelen lav denizi kimi yerlerde 8 km lik derinliklere ulaşarak yüksek dağ sıralarının ve derin nehir vadilerinin oluşumuna yol açtı.

Bunu izleyen 50 milyon yıl boyunca ise rüzgar ve yağmur hareketleriyle yavaş aç engebeli arazi düzleşti. Dağlar aşındı ve vadiler kil ve çakılla doldu. Sonunda kıyıdan rüzgarla gelen dev miktarlarda kum birikerek bugünkü Güney Afrika’yı oluşturan düz, çok renkli ovalar meydana geldi.

Yerlilerin Su Mücadelesi

Kalahari’nin kuraklığının ve kıraçlığın nedeni ise Güney Afrika’nın batı sahillerine Antartika’dan gelen soğuk Benguela Akıntısı’dır. Bu buzlu sular, hakim rüzgarları soğutarak, iç bölgelere bırakacakları yağmur için yeterli nemi emmelerini önler.

Ağustos ve eylüldeki kuru sezon sırasında Kalahari yüzey sularından neredeyse tümüyle yoksun kalır ve yaşam mücadelesi kızışır. Orta ve Güney Kalahari’de yaşayan San halkı kurumuş nehir yataklarını ve havuzlarını kazarak su arar ve bulduğu suları da deve kuşu yumurtaları içinde depolar. Bu yeraltı suları da kuruduğunda ise San yerlileri suyu avladıkları antilopların midelerinden elde ederler. Bir diğer su kaynağı, yerlilerin günde yaklaşık 3 gram tükettikleri Tsamma kavunudur. Nadiren görülen sağanak yağmurların ardından ağaç ve kaya kavuklarında biriken suyu kamışlarla çekmek ise bölge yerlilerinin su elde etme tekniklerinden bir diğeridir.


Leave A Reply