Advertisement
İçinde boğaz kelimesi geçen deyimler nelerdir? Boğaz deyimlerinin anlamları ve açıklamaları. Boğaz hakkında deyimler ve anlamları.
Boğaz İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları
- “ağza tat, boğaza feryat”
miktarı çok az olan yiyecek anlamında kullanılan bir söz. - “boğaz açmak”
ağaçların dibini kazarak toprağı kabartmak. - “boğaz boğaza gelmek”
zorlu kavga etmek: Birbiriyle boğaz boğaza gelen okul çocuklarını, Samet’in varlığı bugünlerde tek bir vücut gibi bir araya toplayabilirdi. -H. E. Adıvar. - “boğaz durmaz”
yeme içme gereksiniminin başka ihtiyaçlar gibi geri bırakılamayacağını anlatan bir söz. - ” boğaz içinde kavga var”
açlığını aşırı bir biçimde gidermeye çalışanlar için söylenen bir söz. - “boğaz ola”
afiyet olsun, yarasın, bereketli olsun anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü - “boğaz olmak”
1) boğazı ağrımak: Çocukluğumdan beri sık sık boğaz olurdum. -B. Felek. 2) imrenmekten boğazı şişmek: Fazla imrendiriyorsun insanı, boğaz olacağız. -S. F. Abasıyanık. - “boğazı açılmak”
iştahı artmak. - “boğazı düğümlenmek”
üzüntüden boğazı tıkanmak. - “boğazı inmek”
bademcikleri şişmek, iltihaplanmak. - “boğazı işlemek”
durmadan bir şeyler yemek. - “boğazı kurumak”
çok susamak: Kediyi karşısında gördükçe yüreği titriyor, boğazı kuruyor. -M. Ş. Esendal. - “boğazına bir yumruk tıkanmak (gelip oturmak)”
konuşamaz olmak, sesi çıkmamak:Babasının adı anılınca Ferit’in boğazına bir yumruk tıkandı. -A. İlhan. - “boğazına dizilmek”
üzüntü, kaygı vb. sebeplerle isteksiz yemek, iştahı kesilmek - “boğazına durmak”
yediği şeyi yutamamak: Nankörler! Yediğiniz ekmek boğazınızda dursun. -Halikarnas Balıkçısı. - “boğazına indirmek”
fazla ve gelişigüzel yemek. - ” boğazına kadar”
pek çok, gereğinden fazla, aşırı ölçüde: Baba daima boğazına kadar borç içinde yaşar, müsrif, batakçı bir memurdu. -Ö. Seyfettin. - “boğazına sarılmak”
üstüne yürümek: Tam boğazına sarılacaktım, yere düştü, bir daha kalkamadı. -R. H. Karay. - “boğazında düğümlenmek”
söylemek istediğini heyecan veya üzüntü yüzünden diyememek. - “boğazından artırmak”
yiyeceğinden kısıp parasını artırmak.
Devamı
- “boğazından geçmemek”
sevdiği bir kimsenin yokluğu veya yoksulluğu dolayısıyla bir yiyeceği yalnız başına yemekten üzüntü duymak: Her gün evde pişen türlü yemeklerin hiçbiri sensiz boğazımdan geçmiyor. -O. C. Kaygılı. - “boğazından kesmek”
yiyip içmede çok tutumlu davranmak: Ekonomi, kendinin ve çoluk çocuğunun boğazından kesmek demekti. -R. N. Güntekin. - “boğazını doyurmak”
karın doyurmak. - ” boğazını sevmek”
yiyip içmeye düşkün olmak. - ” boğazını sıkmak”
bunaltmak, sıkıntı vermek: Müfit, boğazını sıkan büyük öfke ile titreyerek başını çevirdi. -P. Safa. - ” boğazını yırtmak”
olanca gücüyle bağırmak. - “canı ağzına (boğazına) gelmek”
1) büyük bir tehlike karşısında ölecekmiş gibi bir korkuya kapılmak: Bunlardan biri elimden kayarak ayağım üstüne şiddetle düşüverdi, az kalsın canım ağzıma gelecekti. -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) aşırı duygulanmak, çok heyecanlanmak: Bitip tükenmek bilmeyen bir tablo gibi serilip giden lale tarlası renkten renge geçtikçe herkesin canı ağzına geliyor. -B. R. Eyuboğlu. - “dili boğazına akmak”
konuşamaz olmak, sesi soluğu çıkmamak: Kılıcı görünce dili boğazına aktı hayranlığından. -Y. Kemal. - “hevesi kursağında (boğazında veya içinde) kalmak”
istediği, imrendiği şeyi elde edememek: Gazetenin yayını kesildi; çaresiz İzmir’e döndüm fakat hevesim kursağımda kalmıştı. -A. İlhan. Bütün hevesim boğazımda kaldı. Küstüm oturdum. -N. Meriç. - ” on parmağı boğazında olmak”
isteği yapılmadığında sıkıntıya düşmek, düşürmek: Haftada iki gün oruç tutmazsan on parmağım boğazında olsun, dedi. -R. N. Güntekin. - “yüreği boğazına tıkanmak”
sıkılmak, üzülmek, dertlenmek: Yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum. -Y. K. Karaosmanoğlu.